49 parti ve STK'lardan ortak Efrin açıklaması

Rojava’nın Efrin kentinin, TSK tarafından alınmasına ilişkin DTK, HDP, DBP, ÖSP, DDKD, AZADİ HAREKETİ ve EMEP’in bulunduğu 49 parti ve STK tarafında ortak basın açıklaması yapıldı.

49 parti ve STK'lardan ortak Efrin açıklaması

Rojava’nın Efrin kentinin, TSK tarafından alınmasına ilişkin DTK, HDP, DBP, ÖSP, DDKD, AZADİ HAREKETİ ve EMEP’in bulunduğu 49 parti ve STK tarafında ortak basın açıklaması yapıldı.

 

Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK), Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) ile birlikte 20 Ocak’ta “Zeytin Dalı Harekatı” adı altında Rojava’nın Efrin kentine operasyon başlattı.

 

TSK, bugün Efrin şehir merkezinin kontrol altına alındığını duyurmuştu.

 

Diyarbakır’da bugün Efrin’in TSK tarafından alınmasına ilişkin aralarında DTK, HDP, DBP, ÖSP, DDKD, AZADİ HAREKETİ ve EMEP’in bulunduğu 49 parti ve STK tarafında ortak basın açıklaması yapıldı.

 

Açıklamada, şöyle denildi:

 

“Bizler aşağıda imzası bulunan siyasi parti ve sivil toplum örgütleri olarak TSK ile birlikte ÖSO çetelerinin, Afrin’e yaptıkları saldırının Afrin kent merkezine kadar ulaşması ve büyük bir insanlık trajedisinin yaşanma olasılığı karşısında bütün uluslararası topluma aşağıdaki çağrıyı yapmayı ulusal, toplumsal, ahlaki ve vicdani bir sorumluluk olarak gördük.

 

Afrin’e yapılan askeri müdahale 58’nci gününe girdi. Bu süre içerisinde yapılan hava ve kara bombardımanları sonucunda yüzlerci sivil yaşamını yitirdi, Afrin’in köyleri ve kasabaları yapılan bombardımanlar sonucunda tam bir harabeye çevrildi.

 

Kadim bir Kürdistan şehri Afrin kent merkezinin kuşatma altına alınması, şehrin elektrik ve su şebekelerinin hedef alınarak hava bombardımanları ile tahrip edilmesi ve kontrol altına alınması nedeniyle günlerdir Afrin halkı susuzluk ve susuzluğun yol açtığı ciddi sağlık ve yaşam sorunlarıyla karşı karşıya kalmıştır. Hastanelerin bombalanarak onlarca yaralı sivil insanın ölümüne neden olarak savaş suçu işlenmiştir. Aynı zamanda Afrin’in insanlık mirası olan tarihi dokusu ve ekolojik yapısı tahrip edilmiştir.

 

Afrin köyleri, beldeleri ve kasabalarına yapılan bombardımanlar sonucu yerleşim yerlerini terk ederek Afrin kent merkezine sığınanlarla birlikte şehir büyük bir nüfus kalabalığına ulaştı. Ve şimdi Afrin şehir merkezi kuşatma altına alınarak havadan ve karadan bombardımana tabi tutulmuş, daha şimdiden şehir tam bir harabeye dönmüş, onlarca sivil yaşamını yitirmiştir. Afrin’de büyük bir insanlık trajedisinin yaşanması an meselesidir.

 

Afrin tek başına Afrin değildir. Afrin, DAİŞ çetelerinin bütün Ortadoğu’yu cehenneme ve kan gölüne çevirdiği süreçte, DAİŞ zulmünden kaçanlara ev sahipliği yapan, onlarla ekmeğini, suyunu, havasını ve bütün değerlerini paylaşan, Ortadoğu’nun bütün kültürleri, inançları ve dillerinin bir ararda ve birlikte yaşayabileceğine ışık tutan bir ortak yaşam, barış ve kardeşlik vahasıydı. Şimdi bu barış, kardeşlik ve birlikte yaşam vahası kurutulmak isteniyor. Bu nedenle Afrin, tek başına bir Afrin değildir. Afrin semboldür, Afrin Ortadoğu halklarının birlikte ve kardeşçe yaşayabilecekleri yeni bir medeniyetin filizlendiği aydınlık şehridir.”

 

‘Afrin’in gerçek sahipleri yurtsuzlaştırılıyor’

 

“Afrin, Kürt sorununun, demokratik, adil ve barışçıl yöntemlerle çözümüne model oluşturan, ışık tutan bir barış şehridir” denilen açıklama, şöyle sürdürüldü:

 

“Afrin, bu nedenle yok edilmek, Afrin’in gerçek sahipleri yurtsuzlaştırılarak, dışarıdan getirtileceklere ‘yurt’ edilmek isteniyor. Afrin’in demografik yapısı değiştirilmek isteniyor. Afrin şahsında, Kürt halkının kendi vatanında bir statü sahibi olması engellenmek isteniyor, Kürt halkının bütün kazanımları yok edilmek isteniyor.

 

En başta Kürt ve Türk halkları olmak üzere, bütün uluslar arası toplum yaşanacak bu insanlık trajedisi karşısında daha fazla sessiz kalmamalıdır. Sessiz kalmak, Afrin’e sahip çıkmamak DAİŞ çeteleri ve onların yeni türevlerinin yeniden palazlanarak insanlığın başına yeni ve daha büyük belalar açmasına bile bile göz yummakla eşanlamlıdır.

 

Kaldı ki, ne özelde Afrin, ne de genelde Rojava’nın halkı ve onun siyasi-askeri dinamikleri ne Türkiye için, ne de Suriye için bir tehdit unsuru olmamışlardır. Demokratik bir Suriye’de bütün halkların, inançların ve kültürlerin adil, demokratik ve eşitlikçi bir düzende kardeşçe yaşamak istemi ve talebi neden başka ülkeler ve halklar için tehdit oluştursun.

 

Bu talepler, üç yıl öncesine kadar, Türkiye’nin de yaşadığı çıkmazlardan kurtulmak, huzur, refah, adalet,  barış ve kardeşlik ülkesi olmak için AKP hükümetinin gündeminde olan taleplerdi. Bunun için tüm toplumsal kesimlerin büyük bir destek verdiği görüşme ve müzakerelerle çözüm arayışları söz konusuydu

 

Kürt sorununun, demokratik ve adil bir şekilde barışçıl yöntemlerle çözümünden başka bir yol ve çıkışın olmadığı, acı ve ağır bedeller ödeten kırk yıllık tecrübelerle gerek siyasi ve askeri kurumların gerekse de diğer tüm sivil toplum örgütleri ve diğer toplumsal dinamiklerin bildiği bir realitedir.

 

Daha fazla acı çekilebilir, daha fazla insan yaşamını yitirebilir, daha büyük ve ağır yeni bedeller ödenebilir; ama bu somut realite asla değişmez. Kürt sorunu bu yöntemlerle çözülemez. Bu yöntemler, Türkiye’nin daha büyük çıkmazların, sorunların, çelişki ve çatışmaların içerisinde bütün enerjisini tüketmesi ve zayıf düşmesinden başka bir sonuç doğurmaz.

 

Bu nedenle, Kürt’ü düşman gören değil, dost ve kardeş gören bir politika Türkiye’ye kazandırır.Türkiye’yi esas olarak, gerek bölgede, gerekse de tüm Dünya’da güçlü kılacak esas dinamik, gerek Türkiye’deki, gerekse de diğer Kürdistan parçalarındaki Kürt halkını düşman gören değil, temel bir ittifak gücü görmesi ve buna göre yaklaşmasını gerektirirdi. Bu, bin yıllık tarihi yaşanmışlıklarla somutlaşan bilimsel bir gerçekliktir.

 

(…) Birleşmiş Milletlerin bir aylık ateşkes kararının, Avrupa Parlamentosun Türkiye’nin bütün askeri güçlerini Afrin’den çekme ve soruna diyalogla çözüm bulma kararı, ABD, Avrupa Konseyi ve diğer uluslar arası kurumların, aydınların çağrılarının Türkiye tarafından dikkate alınmaması, AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın Afrin’deki harekatın bir fetih harekatı olduğunu dillendirmesi gerçeği de bu kararları alan ve çağrıları yapanlar tarafından doğru anlaşılmalıdır.

 

Birleşmiş Milletler, Avrupa Parlamentosu ve diğer uluslar arası kurumlar aldıkları kararlarının arkasında olmalıdırlar. Afrin’de gelinen süreç ve büyük bir insanlık trajedisinin yaşanmasının kaçınılmaz olduğu da dikkate alınırsa, bu soyut ve geçiştirmeci karar ve çağrıların sorun çözücü olmaktan uzak olduğu bir gerçektir. Bu nedenle, Birleşmiş Milletler, Avrupa Konseyi, Avrupa Parlamentosu, Suriye’deki uluslar arası koalisyon güçleri, Rusya, İslam ülkeleri ve topyekün uluslar arası toplum daha acil ve somut girişimlerde bulunmalı, Afrin’de olası bir insanlık trajedisinin önüne geçmelidir.
Yarın çok geç olabilir!”

Uluslararası toplumun, hem siyaseten, hem de ahlaken Efrin şahsında Rojava halkına karşı sorumlulukları ve görevlerinin olduğu belirtilen açıklamada, şunlara yer verildi:

 

“Bütün uluslar arası toplumun başına müsallat olan, tüm Avrupa’yı gerçekleştirdiği bombalamalar ve katliamlarla korku cehennemine çeviren DAİŞ zulmünün bertaraf edilmesi için omurgasının ağırlığını Kürtlerin oluşturduğu SDG güçleri kadın ve erkek binlerce kahraman evladını şehit vermiştir. Büyük ve ağır bedeller ödeme pahasına çağın direnişini gerçekleştirerek uluslararası toplumu DAİŞ terör çetesinden kurtarmıştır.

 

İşte tam da bu gerçek nedeniyledir ki, şimdi Afrin şahsında Kürt halkına karşı sorumluluklarını yerine getirme sırası uluslar arası toplumun omuzlarındadır. Afrin halkına sahip çıkmak, Afrin direnişinin yanında olmak siyaset üstü bir mesele olarak bütün insanlığın ahlaki ve vicdani görevidir.
 

Afrin gerçeği, tüm Kürdistan’da bütün siyasi partilerin, sivil toplum örgütlerinin, inanç topluluklarının ve kanaat önderlerinin ideolojik farklılıkları bir kenara bırakarak ulusal birlik ruhunu ve pratiğini hayata geçirmesini zorunlu ve ertelenmez bir görev olarak dayatmaktadır. Bu tarihi ve acil görev bütün Kürdistan’i kurum ve şahsiyetlerin  ertelenmez sorumluluğundadır. Halkımız, yaşadığı zorlukları ve sorunları ancak ulusal birliğini tesis ederek çözebilecektir. Kürt halkı başta olmak üzere, Türkiye’deki bütün halkları ve inanç topluluklarını Afrin halkıyla dayanışmaya, seslerini yükseltmeye, Afrin’ne yapılan saldırının son bulması için çok acil bir tutum almaya çağırıyoruz.

Halkımızın diriliş ve varoluş günü olan 21 Mart NEWROZ bayramı, Newroz’un direniş ruhu  ile Afrin halkı ve direnişiyle  dayanışmak için tüm halkımızı Newroz alanlarına  davet ediyoruz.”
 

Açıklamaya imza atanlar ise şunlar:

 

“DTK, HDP, DBP, ÖSP, DDKD, AZADİ HAREKETİ, EMEP ( AMED ,ELAZIĞ ), ESP , BARIŞ ANNELERİ,
TÜMBELSEN (AMED,VAN,MARDİN, ZİRAAT MÜHENDİSLERİ ODASI, SES ( AMED , BATMAN , ELAZIĞ , URFA , MARDİN ,VAN), EĞİTİMSEN ( MARDİN , ELAZIĞ ,BİNGÖL ,BATMAN,AMED,VAN), DİK (AMED ,ANTEP), EKOLOJİ PLATFORMU (AMED ,BATMAN ), PİR SULTAN ABDAL DERNEĞİ, SİLVAN DERNEĞİ, BÖLGE İLLERİ TABİP ODALARI, TJA, SKM, 78 LER DERNEĞİ, MİMARLAR ODASI, BARIŞ ANNELERİ, MEYADER, SOSYALİST MECLİS’LER FEDERASYONU, SYKP( AMED , GAZİANTEP),MAZIDAĞI DERNEĞİ, ÖHP
,DİSK ( AMED , MARDİN ,VAN), MAHALLİ DERNEKLER PLATFORMU, DİYARBAKIR AMED KADIN PLATFORMU, BES( AMED ,VAN, MARDİN),MED, MARDİN ŞA MARAN KADIN PLATFORMU, ZİRAAT MÜHENDİSLERİ ODASI, YAPIYOL SEN (AMED,VAN), HABERSEN (AMED, VAN ,TARIM ORKAMSEN (AMED,VAN ), ESM (AMED,VAN), BTS  (AMED,VAN), EZİDİLER MECLİSİ, SÜRYANİ DERNEKLERİ FEDERASYONU, HARİTA MÜHENDİSLERİ ODASI, MADEN NÜHENDİSLERİ ODASI, MADENOCAKLARI ODASI, BESOP BATMAN, MİMARLAR ODASI, ELEKTİRİK MÜHENDİSLERİ ODASI, KÜRTPEN”