Ahmet Kaya’nın hayatı, ailesi, şarkıları,Eşi Gülten Kaya, Onsuz 17 yıl doldu. Acı içime çivilenmiş zaten

Bugün, protest müziğin unutulmaz ismi Ahmet Kaya’nın 61’inci doğum günü… Eşi Gülten Kaya, “Onsuz 17 yıl doldu. Acı içime çivilenmiş zaten ama onsuz geçen zamana şaşırıyorum” diyor. Ahmet Kaya’ya hepimiz Molatik’iz! Hayatı, ailesi, şarkılarını hatırlayalım istedik.

Ahmet Kaya’nın hayatı, ailesi, şarkıları,Eşi Gülten Kaya, Onsuz 17 yıl doldu. Acı içime çivilenmiş zaten

Bugün, protest müziğin unutulmaz ismi Ahmet Kaya’nın 61’inci doğum günü… Eşi Gülten Kaya, “Onsuz 17 yıl doldu. Acı içime çivilenmiş zaten ama onsuz geçen zamana şaşırıyorum” diyor. Ahmet Kaya’ya hepimiz Molatik’iz! Hayatı, ailesi, şarkılarını hatırlayalım istedik.

Ahmet Kaya 1957 yılında Malatya’ya göç etmiş olan bir ailenin beşinci çocuğu olarak doğdu. Babası Sümerbank fabrikasında çalışan bir işçiydi. İlkokulu Malatya’da okudu. Müzikle 6 yaşında babasının hediye ettiği bağlama ile tanıştı. Okuldan arta kalan zamanlarda ve yaz tatillerinde, ya plakçıda ya da tanıdıkların minibüsünde çalışırdı. 9 yaşına geldiğinde babasının çalıştığı fabrikanın işçilerinin düzenlediği işçi bayramı gecesinde kendini sahnede buldu.  Ailesinin geçim sıkıntısı çekmesi nedeniyle 1972’de İstanbul Kocamustafapaşa’ya göç ettiler ve okulu bırakmak zorunda kaldı. İşportacılık ve çeşitli işyerlerinde çıraklık yaptı. Liseyi dışarıdan bitirdi, sonra da Eğitim Enstitüsü’nün Keman bölümüne girdi. Bu dönemde küçük bir yerleşim yerinden büyük bir şehre taşınmanın ve alışmanın sıkıntılarını yaşadı. Bu sıkıntılarını bir belgeselde şöyle dile getirdi:

‘BEN DE SANA RİCA EDERİM!’

“Onlarla konuşmuyordum; çünkü onlarla konuşamıyordum. Giyimleri başkaydı, konuşmaları başkaydı. Onlar gibi konuşmaya çalışıyordum. Mesela terziye gidip onlar gibi pantolon diktirmeye filan başlamıştım. Terzinin yaptığı pantolonların üzerime uymadığını görüyordum. Onlara yakışıyordu bana yakışmıyordu. Bir kız vardı bizim okulda; herkesin bir aşkı vardır, çocukluk aşkı. Bir gün gittim dedim ki: ‘Biraz seninle konuşak 5 dakika, kaçıyorsun hep…’ Bana dedi ki: ‘Rica ederim.’ Öyle bir ağrıma gitti ki: ‘Ben de sana rica ederim,’ dedim. Ben o zaman anlamını bilmiyordum, yani onu bir küfür zannettim.”

16 yaşında yasadışı afiş basmaktan hapse atıldı. Daha sonra birkaç arkadaşıyla Halk Birimleri Derneği’nin çalışmalarına katıldı. Bu çalışmaları sırasında çeşitli etkinliklerde bağlama çalmaya devam etti. Kendi başına öğrendiği için herhangi bir metoda ya da öğretiye uymamaktadır Ahmet’in çalış biçimi. Boğaziçi Üniversitesi’nde yapılan bir etkinlikte Ruhi Su ile tanıştı ve ‘Mahsus Mahal’ isimli Ruhi Su türküsünü söyledi.

1978 yılında Gelibolu’da askerlik yaptı, bu arada askeri orkestrada müzik çalışmalarına devam etti. Askerlik dönüşü, ünlü şair ve söz yazarı Yusuf Hayaloğlu’nun kızkardeşi Gülten Kaya ile evlendi ve 1982 yılında kızları Çiğdem doğdu. Bundan tam 5 yıl sonrada Melis isimli ikinci çocuğu dünyaya geldi.

1985’te ilk albümü ‘Ağlama Bebeğim’le adını duyuran Ahmet Kaya’nın yükselişi, 80’lerin ikinci yarısında 12 Eylül karanlığını yırtan emekçi hareketliliğiyle aynı döneme denk geldi. Bu dönemde ‘Acılara Tutunmak’, ‘An Gelir’, ’Şafak Türküsü’, ‘Yorgun Demokrat’, ‘Başkaldırıyorum’ gibi ardı ardına çıkardığı albümlerle geniş bir dinleyici kitlesine ulaştı. Ahmet Kaya’nın siyasi içeriği belirgin şarkılarında öne çıkan yanlardan biri, usta şairlerin eserlerinden yararlanıyor olmasıydı.

Gerçekten de Ahmet Kaya’nın şarkılarını dinleyen biri kendini bir anda Attila İlhan, Ahmed Arif, Hasan Hüseyin Korkmazgil, Can Yücel, Enver Gökçe, Ülkü Tamer, Nevzat Çelik, Orhan Kotan gibi isimlerle tanışmış olarak bulabilirdi.

10 Şubat 1999’da Magazin Gazetecileri Derneği’nin düzenlediği ödül töreninde ‘yılın en iyi sanatçısı’ ödülünü aldı ve ödül konuşmasında, “Ben bu ödül için İnsan Hakları Derneği’ne, Cumartesi Anneleri’ne, tüm basın emekçileri ve tüm Türkiye halkına teşekkür ediyorum. Bir de bir açıklamam var: Şu anda hazırladığım ve önümüzdeki günlerde yayımlayacağım albümde bir Kürtçe şarkı söyleyeceğim ve bu şarkıya bir klip çekeceğim. Aramızda bu klibi yayınlayacak yürekli televizyoncular olduğunu biliyorum, yayınlamazlarsa Türkiye halkıyla nasıl hesaplaşacaklarını bilmiyorum” dedi. Bunun sözleri üzerine davetlilerin bir kısmı tepki gösterip, küfür etmeye ve kendisine çeşitli eşyalar fırlatmaya başladılar. Kaya, MGD görevlileri tarafından kongre salonundan yaşanan arbede sırasında dışarıya çıkartıldı.

Ahmet Kaya’nın yaşamı kadar ölümü de olay yarattı. Ahmet Kaya, 16 Kasım 2000 yılında ‘Hoşçakalın Gözüm’ isimli albümünün kayıtlarını yaparken, Paris’in Porte de Versailles semtindeki evinde geçirdiği kalp krizi sonucu hayatını kaybetti. 57 yaşında ölen Ahmet Kaya’nın cenazesi 17 Kasım 2000’de 30 binin üzerinde kişinin katıldığı törenle Paris’in Peré Lachaise Mezarlığı’nın  71’inci bölümüne defnedildi.

Ünlü sanatçı Ahmet Kaya’nın her albümü en çok satanlar listesine girdi. Bunlar içinde Dağlara albümü 2 milyon 800 bin bandrolle rekor kırdı.

 

‘SALAKLAŞMAMAK LAZIM!’

 

Ahmet Kaya, yasal suçlamaların yanı sıra çeşitli kesimlerce lüks içinde yaşarken yoksulluk edebiyatı yapmakla da itham edildi. Bu eleştirilerle ilgili olarak yöneltilen bir soruya şu şekilde yanıt verdi: “Benim hiç Mercedes’im olmadı. Şimdiki arabam Mercedes’ten daha pahalı, cip olduğu için gözüne batmıyor insanların. Salaklaşmamak lazım; bunlar önemli şeyler yani. Biz insanların yoksulluğunu savunmadık. Bizler yaşamımız boyunca insanların zenginliğini savunduk. Yani ben cipe binsem, Mercedes’e binsem; bunlar önemli şeyler midir? Ben tarihin yüklediği misyonu yerine getiriyor muyum? Bu önemli. Tam 30 sene aç yaşadım bu ülkede, 30 yıl boyunca. Bütün lokantaların kenarlarına gidip, o lahmacunların nasıl çıktığına baktım. Artık ben bu saatten sonra bunu yerim ve kimse bunu engelleyemez..”