Ahmet Türk, Kılıçdaroğlu'nun Kürt ve Alevi videolarını değerlendirdi

'Kürtler' ve 'Alevi' videoları için Kılıçdaroğlu'nu kutlayan Ahmet Türk "Umut ediyorum ki bugün ortaya koyduğu tavrı yarın iktidara geldiklerinde de sürdürür" dedi.

Ahmet Türk, Kılıçdaroğlu'nun Kürt ve Alevi videolarını değerlendirdi

Kürt siyasetçi Ahmet Türk, Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun 'Kürtler' ve 'Alevi' videolarını çok önemsediğini söyledi.

T24'ten Murat Sabuncu'ya konuşan Türk, TİP'in bazı şehirlerde Emek ve Özgürlük İttifakı çatısı altında ayrı listelerle seçimlere girmesinin sandalye kaybettirme riski olduğunu ifade etti.

 Ahmet Türk'ün röportajından öne çıkanlar şöyle: 

Ahmet Bey 50 yıldır aktif siyasetin içindesiniz. CHP'de, SHP'de tabii HEP'ten HDP'ye Türkiye siyasetinin önemli partilerinde kurucu, eş başkan, yöneticilik de yaptınız. Diyarbakır Cezaevi'ni de Silivri'yi de gördünüz. Yarım asırlık bu siyasi geçmişle son yıllarda yaşananları karşılaştırarak nasıl bir siyasi tablo çiziyorsunuz? Sorusunu yanıtlayan Ahmet Türk şu ifadeleri kullandı:

‘’1973 yılında parlamentoya girdim. O dönemlerde gerçekten parlamentonun bir etkisi ve karşılıklı bir saygı, bir diyalog ortamı vardı. Her ne kadar siyasi partiler arasında zaman zaman tartışmalar olduysa da Türkiye'yi gerginleştirecek bir durum ortaya çıkmadı. Ama daha sonraki dönemlerde bakıyoruz ki Türkiye'yi gerginleştiren, halkları karşı karşıya getiren bir siyasetin izlendi. Bugünle dünü karşılaştırdığımız zaman; 12 Eylül'ü de yaşadık, askeri rejimleri de yaşadık ve açıkçası söyleyeyim, o dönemdeki yargı bile şu andaki yargıdan daha bağımsızdı, daha vicdan sahibi olan insanlar vardı. Bunu defalarca sanık olarak yaşadık. Şu anda bütün kurumlar bir tek kişinin kontrolünde. Tekçil bir anlayışın etkisinde hareket eden yargısıyla, Türkiye'yi faşizme götüren bir faşist düşüncenin, iktidarın egemen olduğu bir noktaya getirdi bizleri. Bugün gördüğünüz gibi maalesef artık sadece Kürtlere değil, demokrasiden yana muhalif olan herkese karşı güçlü bir karşı duruşun ortaya çıktığını görüyoruz. Geçmişte Kürtler her zaman sanık sandalyesindeydi veya Kürtler mağdur edilmiş bir halk ama bugün bakıyoruz, demokrasiden yana, hukuk devletinden yana, adalet ve eşitlikten yana herkes hedef hâline gelmiş durumda.

Ben geçmişte mesela bazı şeyler yaşadım. Samsun'da bir saldırı oldu. Süleyman Bey'den (Demirel) bütün siyasi partilerin liderlerine daha yoldayken beni aradılar geçmiş olsun dediler. Yine Batman'da böyle bir saldırıya uğradım. Yine bütün liderler aradı. Ama şu anda bir siyasi partinin genel başkanı linç edilmek isteniyor veya bir saldırı oluyor bakıyorsunuz iktidardan, cumhurbaşkanından, iktidar mensuplarından, bakanlardan geçmiş olsun bile demeyi düşünmeyen bir dönemi yaşıyoruz. Gittikçe faşizmin kurumsallaştığı bir dönemi yaşıyoruz. Tabii ki ileriye dönük hiçbir zaman umudumuzu kaybetmedik, kaybetmeyeceğiz. Bunun mücadelesini veriyoruz.

Uzun süre Kürtleri yalnızlaştırma politikası izlendi ama bugün görüyoruz ki bir değişim, bir dönüşüm var. Akademisyenden, sosyalistlerden, devrimcilerden Kürtlerle beraber bir demokrasi mücadelesinin o ortak değer etrafında halkların buluşmasını isteyen ve bu konuda çaba gösteren bir kesimin gittikçe güçlendiğini görüyoruz. Bu bize mutluluk veren bir şey. Yani siyasiler, devrimciler ve akademisyenler demokratlar da bugün artık geçmişte Kürtlerin yalnızlaşma politikasına karşı bir duruş gösterdiklerini görüyoruz. Bu çok önemli ama Türkiye'de tam tersi apolitik kesimleri, milliyetçi kesimleri tekelinde tutmak isteyen, tahrik eden bir iktidarla da karşı karşıyayız. Çünkü toplumun bu apolitik kesimin gerçekleri görmesine izin vermeyen ve gözünün kapalı kalmasını isteyen ve bu nedenle hep Kürt meselesini, Kürtleri terörist gösteren, bölücü gösteren bir söylemi ve o kesimi elinde tutmak isteyen bir anlayış var.’’

Kimlik siyaseti üzerinden gelişen kutuplaşma tartışmaları hakkındaki soruyu yanıtlayan Türk:

‘’Bugün de, her zaman da çok açık söylerim; bizim talebimiz adalettir, eşitliktir. Şimdi tabii ki zaman zaman kimlik siyasetinden söz edilir. Biz kimlik siyaseti yapmıyoruz ki. Kimliğimizin inkâr edilmesine karşı çıkıyoruz. Burada bir kimlik siyaseti yok. Dilimizin yasaklanması, kimliğimizin yasaklanması, kültürümüzün yasaklanması karşısında duruyoruz. Diyoruz ki, bu yanlıştır. Hukuk devletinde, demokraside bunlar yok. Şimdi bu bir kimlik siyaseti değil ki. Kimliğimizi inkâr edenler aslında kimlik siyasetini yapıyor, etnik siyaset yapıyor. Bizim böyle bir tavrımız yok. Çünkü biz her zaman halkların kardeşliğini esas alan, ancak halkların uzlaşmasını sağladığınız gün her türlü sorunun çözüleceğine inanan bir mantığa sahibiz ve bugün bunun mücadelesini veriyoruz. Türkiye halkının demokrasiye kavuşması, Türkiye halkının güçlenmesi, Türkiye'nin Orta Doğu'da güçlü bir devlet olmasını istiyoruz, ama adaletin olduğu, hukukun olduğu, eşitliğin olduğu, inkârın olmadığı bir Türkiye istiyoruz.’’ İfadelerini kullandı 

 Siz 2017'de Kemal Kılıçdaroğlu ile 'Adalet Yürüyüşü'nde beraber yürüdünüz. Bugün Kemal Bey'i hâlâ net olarak ismini vermediniz ama destekliyorsunuz parti olarak. Kılıçdaroğlu'ndaki değişimi ve seyrettiğinizi düşündüğüm Kürtler videosunu nasıl buldunuz? Sorusuna Türk:

‘’Hem Kürtlerle ilgili hem Alevilerle ilgili iki videosunu da seyrettim. Kendisini kutluyorum. Gerçekten Türkiye'nin gerçeklerine parmak basan bir noktada olduğunu gördüm. Keşke daha önce bunlar olsaydı, daha önce bu meseleleri tartışmaya açsaydık. Toplumun bu sorunlar üzerinde, Kürt meselesi, Alevi meselesi üzerinde tartışabilecek bir zemin yaratılsaydı daha faydalı olurdu ama sonuç olarak kutluyorum kendisini. Gerçekten çok güzel ifade ederek iki meseleye de parmak bastı. Umut ediyorum ki bugün ortaya koyduğu tavrı yarın iktidara geldiklerinde de sürdürür. Çünkü Türkiye'nin insanları, halkları kucaklaştırmaya, bütünleştirmeye, değerlerine saygı gösteren bir sisteme, bir yönetime ihtiyacı var. Cumhuriyetin ikinci yüzyılında Türkiye değişmek zorunda. Türkiye'nin bugün yürüttüğü siyasetin, normların kökten değişmesi lazım. Farklılıkları zenginlik gören bir anlayışın olması lazım. Bütün bunları gündeme taşıyarak ve toplumu da yavaş yavaş dönüştürerek bu sorunların çözümüne katkı sunulabilir. Elbette bir günde olacak işler değil. Çünkü toplumu da değiştirmek, geliştirmek lazım. Eğer toplumu değiştiremezseniz, dönüştüremezseniz pek çok sorunu çözemezsiniz. Özellikle Kürt sorunu gibi bir sorunu. Ama tabii ki bu sorunun bu noktaya gelmesinde siyasetçilerin büyük rolü var. Birkaç oy için bunları kaşıyarak, halkları birbirine karşı getiren mantığın yarattığı bir durum yaşanan. Tabii ki toplumda bunun etkisinde kalmış, ama inanıyorum ki doğru reçetelerle topluma gidildiği zaman çok kısa bir süre içinde herkes gerçeği görmeye başlayacak. Ben hatırlıyorum mesela, eskiden bir Türk bir yere gittiği zaman evini komşusu Kürt'e emanet ederdi veya Kürt, Türk komşusuna emanet ederdi ama öyle bir noktaya getirdiler artık halkları düşmanlaştıran bir siyasetin sonucu olarak bugün maalesef çok kötü bir dönemi yaşıyoruz.’’ Yanıtını verdi.

Kemal Kılıçdaroğlu bir süredir sözel ve Adıyaman Kahta'da gördüğümüz gibi fiziksel saldırı teşebbüsleriyle, provakasyonlarla karşı karşıya kalıyor. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Sorusunu cevaplayan Türk:

‘’Bugünkü siyaset anlayışından kaynaklanan süreçle provokatörlerin cumhurbaşkanı olma potansiyeli yüksek bir insana nasıl saldırdığını görüyoruz. Toplumun değerleriyle oynayan, bu değerler karşısında yobaz, ırkçı bir siyaset isteyen bazı kesimlerin devreye girdiğini görüyoruz. Yani bütün bunlara baktığımızda işlerin çok kolay olmadığını görüyoruz. Ama kararlılıkla bu işin üzerine gidildiği zaman çözülebileceğine inanıyorum. Tabii ki zaman ister, sabır ister, altyapının çok iyi hazırlanmasını ister. Ama burada kararlı olmak lazım. Kararlı olmadığınız zaman olmaz.

Bir anımı anlatayım. Kürt sorununun çözümü konusunda ilk çalışmaya başladığımızda Cumhurbaşkanı -o zaman Başbakan- Erdoğan'la bir görüşmemiz oldu. Bu konuda kararlı olduğunu ifade etmişti. O zaman fazla konuşmadık, kendisini dinledik. Bir şey söyledim orada. Dedim ki, "kurtlar puslu havayı sever, kararlı olmayacaksanız hiç başlamayın bu işe". Tayyip Bey "çok kararlıyım" şeklinde bir yanıt vermişti. Yani bugün de evet toplumun büyük bir kesimi tartışıyor. İnsanlar son dönemdeki gelişmeleri izledi. Kılıçdaroğlu'na hem saldırıyı, hem Kürt meselesini, Kürtlerle ilgili durumu gündeme getirmesini, hem de Alevi konusunu... Medyada çok büyük bir yankı buldu, çok büyük bir izleyici buldu. Şimdi bütün bunlardan sonra eğer bir kararlılık gösteremezse inanın ki toplumda yeniden bir umutsuzluk başlar. Sözler yerine gelmezse, iktidara gelseler bile bunun çok uzun ömürlü olacağını sanmıyorum. Bunu da açıkça ifade etmek istiyorum. Yani beklentiler büyüdü. Yapılan açıklamalardan sonra toplumun, Kürtlerin, demokratların, aydınların, Alevilerin beklentileri daha da büyüdü. İşte bütün bunlara yanıt verecek bir tutumun, bir davranışın içinde olmaları bence önemlidir ve bu konuda kararlılık da önemlidir diye düşünüyorum.’’ İfadelerini kullandı.

Türkiye İşçi Partisi, Emek ve Özgürlük İttifakı'nın içinde ama 50 seçim bölgesinde aday çıkarttı. Bu süreç nasıl bir etki yaratıyor sizce? Yani bir kırgınlık olacak mı Türkiye'nin sosyalistleriyle? Sorularını yanıtlayan Türk:

‘’Onların kararlarına saygı gösteriyorum ama bana göre yanlış bir karardı. Aynı ittifak içinde olsaydık daha güçlü olurduk, daha güzel mesajlar verirdik. Yan yana durmanın önemi bu dönemde daha da ihtiyaç duyulan bir durum. Yan yana duruyoruz tabii yine ittifak içinde. Ama korkarım ki burada farklı listeler birçok sandalye kaybetmemize neden olabilir. Bundan dolayı da bir kırgınlık ortaya çıkabilir diye düşünüyorum. Tek liste olsaydık daha mutlu olurduk. Bütün seçmenlerimiz de daha güçlü bir şekilde ortak bir iradeyi ortaya koyup çalışmaları sürdürürdü ama sonuç olarak farklı bir parti, değer verdiğimiz dostlarımız ama keşke aynı ittifak içinde olsaydık. TİP yöneticileri genel merkeze geldiklerinde tesadüfen oradaydım. Ayaküstü de şunu söyledim; birlikte olmanın beklentisi var halkta. Çok uzun süredir siyasetle uğraşıyorum. Demokratik Toplum Partisi eş genel başkanı olduğum dönem (2005-2009) İstanbul'da birçok kez aydınlarla, demokratlarla, sosyalistlerle toplantılar yaptık. Ama bir araya gelmeyi bir türlü beceremedik, başaramadık. Bazen düşünüyorum; acaba yüzde 10 barajını aşamayacağımız için mi böyle bir şey oldu, onu da bilemiyorum ama şimdi iyi noktadayız. Bugün kadınlardan, aydınlardan, demokratlardan güzel bir dayanışma var. Önemli olan bizim farklılıklarımız değil halkların demokratik değerler etrafında buluşması ve dayanışması. Bugün yavaş yavaş bunu başarabiliyoruz. Bunun yolunu açıyoruz. İyi olacak diye düşünüyorum.’’ Cevabını verdi.

Hüda Par'ı da sorayım. Bölgede ne anlama geliyor? Seçmene ne anlatıyor? Sorusu üzerine Türk şu yanıtı verdi:

‘’Hüda -Par sabıkalı olan bir grubun yarattığı bir siyasi parti ve bunu anlatmaya gerek yok, hepimiz biliyoruz. Hizbullah'ın bu bölgede insanları nasıl katlettiğini hepimiz biliyoruz, hatırlıyoruz. Sonuçta onun kökeninden gelen bir siyasi parti. Hizbullah'ın geçmişte Batman'da, Diyarbakır'da bazı yerlerde devlet içindeki kimi gruplar tarafından desteklendiğini, oralarda eğitim gördüğünü de biz zaman zaman gündeme getirdik, söyledik o dönemde. Bugün de değişen bir şey yok. Yani siz bir gelenekten geliyorsanız onu sürdürürsünüz. Belki biraz makyaj yaparsınız ama sonuçta belli bir tabandan geliyor ve belli bir kitlenin yarattığı bir parti. Ben, hele hele bu son dönemde, AKP'nin böyle bir grupla ittifak içinde olmasının, listelerine almasının AKP'ye de kaybettireceğini düşünüyorum.’’