AİHM, Urfa Barosu’nun Said-i Kurdi'nin kayıp naaşının yerinin tespiti başvurusunu reddetti

Urfa Barosu'nun Saidi Kurdi'nin kayıp naaşının yerinin tespiti ve naaşın kaybolmasında sorumluluğu olanlarla ilgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) yaptığı başvuru reddedildi.

AİHM, Urfa Barosu’nun Said-i Kurdi'nin kayıp naaşının yerinin tespiti başvurusunu reddetti

Urfa Barosu'nun Saidi Kurdi'nin kayıp naaşının yerinin tespiti ve naaşın kaybolmasında sorumluluğu olanlarla ilgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) yaptığı başvuru reddedildi.

Urfa Barosu 18 Temmuz 2018’de AİHM’ye Saidi Kurdi'nin (Bediuzzeman Said Nursi) kayıp naaşının yerinin tespiti ve naaşın kaybolmasında sorumluluğu olanlarla ilgili başvuruda bulunmuştu.

 

AİHM, Urfa Barosu’nun yaptığı başvuruyu usule girmeden reddetti.

 

Konuya ilişkin Urfa Barosu tarafından yapılan açıklamada, “Said-i Nursi’nin başvuruya konu naaşının halen kayıp olması nedeniyle devam eden bu ağır insan hakkı ihlalini cezasızlıkla ödüllendiren Mahkemeyi kınıyoruz" denildi.

 

Açıklamada şu ifadeler yer aldı:

 

“Bilindiği üzere Merhum Said-i NURSİ’nin kayıp naaşı ile ilgili, mezarının parçalanarak  naaşının kaçırılmasının 57. Yıl dönümü olan 12 Temmuz 2017 tarihinde, Şanlıurfa Cumhuriyet Başsavcılığına Avukatlık Kanununun 76/1 ve 95/21 fıkralarında belirtilen ve Barolara İnsan Haklarını Savunmak görevini yükleyen sorumluluk ilkesi gereğince suç mahallinin de Urfa olmasını  göz önüne alarak Şanlıurfa Barosu olarak kayıp naaşın yerinin tespiti ve ilk defnedildiği mezarına iadesi ile olayda dahli olan Şüphelilerin tespit edilerek haklarında Kamu davası açılması talebiyle   suç duyurusunda bulunmuştuk.

Şanlıurfa Cumhuriyet Başsavcılığı, Soruşturmanın başladığı ilk günlerde hızlı ve etkin bir şekilde Soruşturmayı yürütmesine ve bu konuda kayıp naaşın yerini bildiğini iddia eden bilgi sahibi bir kişinin ifadesine başvurulması talebimizi aynı gün kabul edip kısa bir süre içerisinde ifadesini almasına rağmen   sonraki süreçte olayın zaman aşımına uğradığını gerekçe göstererek takipsizlik kararı vermişti. Bu karar üzerine Sulh Ceza Hakimliği’ne yaptığımız itirazımızda belirttiğimiz hiçbir husus dikkate alınmadan gerekçesiz bir şekilde itirazımızın reddedilmesi üzerine Şanlıurfa Barosu olarak Said-i NURSİ’nin kayıp naaşı ile ilgili etkin bir soruşturma yürütülmediği ve gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği gerekçesiyle her iki ihlalin tespiti talebiyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine 18 Temmuz 2018 tarihinde başvuru yapmıştık.

Maalesef İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi, Şanlıurfa Barosu Başkanlığı /Türkiye Kararı ile (Başvuru No:35599/18, 18/07/2018) 8 Kasım 2018 tarihinde yaptığı tek yargıçlı oturumda, Baromuzun başvuruda belirtilen ihlallerin mağduru olmadığından bahisle başvurumuzu kabul edilemez bulmuştur. Sözleşmeye göre bu karar kesin olup itiraza konu olamamaktadır. Yaptığımız başvuru sadece Said-i NURSİ’nin kayıp naaşı ile ilgili olsa da diğer kayıp mezarlar için de örnek teşkil etmesi bakımından çok önemli bir başvuru idi.  Ne yazık ki AİHM, tıpkı Kamuoyunda Roboski Davası olarak bilinen Selahattin ENCÜ ve Diğerleri/Türkiye kararında olduğu gibi başvurumuzun esasına girmemek için bahane aramış ve Baromuzun başvuruda belirttiğimiz ihlallerin mağduru olmayışını bahane etme kolaylığına ve acizliğine kaçarak dosyayı usulden reddetmiştir.

Halbuki Mahkeme, rahatlıkla İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşmenin 35. Maddesinin 3. Fıkrasının b bendinde belirtilen “başvurucunun önemli bir zarar görmemiş olmasına rağmen Sözleşme ve Protokoller ile güvence altına alınan İNSAN HAKLARINA SAYGI İLKESİ” gereğince   başvurumuzu esastan inceleyip vereceği bir ihlal kararıyla Türkiye’nin bu konuda geçmişiyle yüzleşmesinin yolunu açabilirdi. Türkiye’de mezar yeri belli olup da daha sonra mezarının parçalanarak naaşının kaçırılmasının tek örneği olan ve Mahkemenin de özellikle Kitaplarıyla    ilgili vermiş olduğu kararları ile yakından tanıdığı Merhum Said-i NURSİ’nin başvuruya konu naaşının halen kayıp olması nedeniyle devam eden bu ağır insan hakkı ihlalini CEZASIZLIKLA ödüllendiren Mahkemeyi kınıyoruz.”

27 Mayıs 1960 darbesini gerçekleştiren dönemin askeri yönetimi, 12 Temmuz 1960’ta Said-i Kurdi’nin Urfa’daki mezarını açarak naaşını bilinmeyen bir yere götürmüştü.