Aldar Xelil'den Güvenli Bölge açıklaması

Aldar Xelil'den Güvenli Bölge açıklaması

Rojava bir yandan uluslararası bir tanınırlık mücadelesi verip IŞİD’lilerin burada kurulacak uluslararası bir mahkemede yargılanması mücadelesi verirken diğer yandan da Türkiye’nin muhtemel hamlelerini gözlüyor.

Rojava heyetinin Cenevre’ye davet edilip bir anlaşmanın imzalanması uluslararası bir kabul görme yönündeki umutlarını yükseltmiş durumda. Bu gelişmenin Cenevre Barış Görüşmeleri’nin bir parçası olmalarını sonunda sağlayacağına inanıyorlar.

Demokratik Toplum Hareketi (TEV-DEM) Yürütme Kurulu üyesi Aldar Halil, “Amerikalılar uzun zamandır Kürtler olmadan Cenevre’de bir sonuç alınamayacağını vurguluyor. Kürtler masada olmadan yol almak mümkün olmayacak” diyor.

Kürtlerin IŞİD’le mücadele 11 bin kişiyi kaybettiğini, binlerce insanın yaralanıp sakat kaldığını ve kadın ve çocuğuyla ağır bedel ödediğini hatırlatan Halil, “Dünyayı büyük bir beladan kurtardık. Bu gerçeği herkes görüyor ve kabul ediyor. Şimdi bu mücadele sonucu oluşturduğumuz yapının kabul edilmesi gerekiyor” dedi.

Türkiye’nin talep ettiği şekilde bir güvenli bölge inşasının mümkün olmadığını vurgulayan Halil, Başkan Trump’ın Suriye Özel Temsilcisi Jefrrey’in birkaç gün içinde Suriye’ye geleceğini, atılacak somut adımların bu ziyaret sırasında daha net biçimde ortaya çıkacağını söylüyor. Ancak Kürtlerin de bu konuda “kırmızı çizgileri” var…

  • Güvenli bölge Ankara’nın istediği 25-30 kilometre değil, en fazla beş kilometre olabilir.

  • Bu bölge yerleşim merkezlerini kesinlikle kapsamaz.

  • Bu bölgenin Türk Silahlı Kuvvetleri’ne emanet edilmesi söz konusu olamaz. Uluslararası Koalisyon’un görev yapacağı, ağırlıklı çöl bölgelerinde üslenecek kuvvetler içinde Türk askerlerinin de olması kabul edilebilir. Almanya şu anda çok sıcak bakmasa da bölgedeki kaynaklar Berlin’in hava gücüyle koalisyona destek vermeyi kabul ettiğini ancak asker göndermesinin de çok yüksek bir olasılık olduğunu belirtiyor.

  • Güvenli Bölge için Afrin sorununda adım atılması ve yerinden yurdundan edilen Kürtlerin evlerine dönmesi ve el konulan mülklerinin kendilerine iade edilmesi ve orada güvenliklerinin sağlanması da şart.

Halil ayrıca Suriye tarafında güvenliği YPG’nin değil, yerel güçlerden oluşan birliklerin sağlayacağını, bu güçleri yeni oluşturulan bölgelerin meclislerinin kurmakta olduğunu belirtiyor.

Özellikle Afrin, Ankara’nın kolay kabul edebileceği bir koşul değil. O nedenle güvenli bölge konusunda Erdoğan’ı tatmin edecek bir formülün ortaya çıkması çok kolay görünmüyor.

Halil’e göre, çözüm sürecinin uzamasının ana nedenlerinden biri Suriye lideri Beşar Esad’ın bir hayal dünyasında yaşaması ve ülkenin hala 2011 öncesi koşullarda olduğunu sanması.

Ülkenin tekrar tekçi anlayıştaki bir merkezden yönetilmesinin mümkün olmadığını hatırlatan Halil, gerçekçi çözümün kendilerinin önerdiği demokratik federasyon olduğunu vurguluyor.

İdlib’te askeri bir çözüm yolu bulunmasının kısa vadede kolay olmadığını hatırlatan TEV-Dem Temsilcisi, buranın durumunun 2025 yılına kadar netleşeceğini ancak bu tarihte gerçek bir çözüm yolu bulunacağına inanıyor. Bunun nedenini de o tarihe kadar hem Esad’ın hem de Türkiye’nin kafalarındaki çözüm yolunu gerçekleştirmelerinin imkânsız olduğunu görmelerine bağlıyor.

Rojava’da Kürt, Arap, Süryani toplumlarının katılımıyla demokratik bir toplum modeli oluşturduklarını ve bu modelin dünyada IŞİD’le mücadeleleri kadar saygı gördüğünü ifade ediyor. Halil, demokratik toplum modelinin tüm Ortadoğu’da barış ve huzur için ideal bir sistem olduğunu ifade ediyor.

Rojava’nın en büyük sıkıntılarından biri de IŞİD’li tutuklular, kadınlar ve çocuklar. Aldar Halil, en büyük sorunun yakın gelecekte kamplarda kalan çocuklardan kaynaklanacağına işaret ediyor:

“Bu çocuklar şimdi 8, 10,12 yaşında. Birkaç yıl sonra ergen olacaklar ve bu kamplarda anneleri tarafından cihatçı olarak yetiştiriliyorlar. Geçen hafta IŞİD’ci bir kadın güvenlikçi bir arkadaşımızı sırtından bıçakladı. Bu insanlar o derece radikal. Bu kamplarda onbinlerce insan var. Bu çocuklar kamplarda cihatçı olarak yetişip topluma karışınca ne olacak bilemiyoruz.  Ayrıca cezaevlerinde 10 bin civarı tutuklu var ve bunların tüm yükü Rojava yönetimin üzerinde… Yarın öbür gün bir isyan çıksa, kaçsalar ne olacak kimse bilmiyor. Uluslararası toplumun bu konuda sorumluluk alması şart.”

Aldar Halil’in 2025 tarihini duyunca karamsarlık havasının yükselmesi mümkün belki ama burası Ortadoğu… Burada önce neler üzerinde anlaşılabileceğinden, çok nelerin olamayacağını görmek gerekiyor.

Aradan geçen bu süre zarfında gerek Şam’ın, gerekse Ankara’nın olamayacakları görüp sürekli savaş halinden normale dönmeye tercih etmeleri beklenebilir. Ancak görünen o ki, IŞİD veya radikal unsurlar Rakka’da yeniden hücreler kurmaya, örgütlenmeye başlamış.

Bu bölgede çıkacak yeni bir kaos, bu unsurların yeniden su yüzüne çıkıp bölgeye dehşet saçmasına neden olabilir. Başta Amerika olmak üzere Batılı ülkelerin bu gerçeği gördüğü kanaatinde Kürtler ve bu nedenle şu anki statükonun devamından umutlu…

Yaşayıp hep birlikte göreceğiz.