Şırnak Baro Başkanı Elçi'den Buldan'a yanıt: 'İhmal HDP Hukuk Komisyonuna ait'

Şırnak Barosu Başkanı Nuşirevan Elçi, Anayasa Mahkemesi’nin Roboski davasıyla ilgili dosyayı eksik evrak nedeniyle kabul etmemesinin sorumluluğunun kendilerine değil, HDP hukuk komisyonuna ait olduğunu söyledi.

Şırnak Baro Başkanı Elçi'den Buldan'a yanıt: 'İhmal HDP Hukuk Komisyonuna ait'

Roboski Katliamı’nda yaşamını yitirenlerin anısına bugün düzenlenen anma etkinliğinde konuşan Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Başkanı Pervin Buldan, Şırnak Barosu’nun eksik evrak vermesi sebebiyle Anayasa Mahkemesi’nin olayla ilgili dava dosyasını eksik evrak nedeniyle kabul etmediğini söyledi.

“Eksiklik yapanların açığa çıkarılması tarihi bir sorumluluktur” diyen Buldan, “Ailelerimiz davayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine taşımıştır, ancak AİHM Türkiye’deki iç hukuk yollarının tükenmediği gerekçesiyle davayı kabul etmemiştir” dedi.

Rûdaw TV’de Hêvîdar Zana’nın sunduğu 15:00 bültenine katılan Şırnak Barosu Başkanı Nuşirevan Elçi, HDP Eşbaşkanı Buldan’ın, açıklamalarına yanıt verdi.

Anayasa Mahkemesi’nin Roboski davası dosyasının eksik evrak nedeniyle kabul etmemesinin sorumluluğunu HDP’nin hukuk komisyonuna yükleyen Elçi, “Ayrıca Pervin hanım bir siyasetçidir. Malesef gördüğümüz kadarıyla o da açıklamalarında partili arkadaşlarını savunup topu barolara atıyor” dedi

Elçi, bombardımanın yaşandığı ilk gün arkadaşları ile olay yerine gitiklerini, dellilleri toplayıp otopsi için gerekli işlemleri yaptıklarını belirterek, “Dava Uludere’de olduğu sürece baromuzun kontrolü altındaydı. Fakat Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildikten sonra Diyarbakır Barosu’nun kontrolündeydi. O dönem Baro Başkanı Mehmet Emin Aktar’dı, onlar da bizim avukatlarımız da ellerinden geleni yapıyordu. Fakat Diyarbakır savcılığı dosyayı Ankara Sıkıyönetim Savcılığı’na gönderdikten sonra artık dosya HDP’li hukukçuların sorumluluğundaydı” diye konuştu.

Şu ana kadar farklı yanlış açıklamaların yapıldığını ifade eden Nuşirevan Elçi, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Şu ana kadar sessiz kalmamın sebebi dünyanın en büyük acısını yaşayan ailelerin acıları üzerine siyaset yapmak istemememizdir. Fakat maalesef görüyoruz ki bazıları bugün bu acı üzerine siyaset yapıyor ve bu yanlıştır. Belirttiğim gibi, dosya askeri savcılığa intikal ettikten sonra HDP’nin hukukçularının kontrolündeydi. Takipsizlik kararı alındığında onlar itiraz etti. Anayasa Mahkemesi’ne başvuruyu onlar yaptı. Bizi arayıp, ‘18 Temmuz’da başvuru yapacağız bize destek olacak mısınız’ diye sorduklarında destek vereceğimizi söyledik. Yine söylüyorum; ne aileler, ne de HDP’nin hukuk komisyonundan kimse bizi aramadı. Sadece Pınar hanım başvuru yapılacak günü söylemiş ve hazır bulunmamızı istemiştir. Bölge baroları ve milletvekilleri ile Anayasa Mahkemesi’ne başvuruda bulunduk, her birimiz kendi açıklamasını yaptı. Birlikte AYM Başkanı Haşim Kılıç’ı ziyaret edip bir çayını içtik. Dosya başvurusunu mahkemeye verdiklerinde bile ben orada değildim.”

Dosyada imzası bulunan 33 avukattan bazılarının halen HDP’de siyaset yaptığını belirten Elçi, “peki bu kişilerden hesap sorulmuş mu?” sorusuna, “Benim bildiğim sorulmamış. Bundan iki yıl önce bir avukatlık komisyonu bizi de ziyaret etti. Kimin bu konuda vurdumduymazlık yaptığını açığa çıkaralım dediler ama bu iki yıldır onlardan hiç bir ses çıkmadı. O zaman da biz onlara tüm meseleyi anlattık. Dosyanın Ankara’ya gittikten sonra onların kontrolünde olduğunu söyledik. Anayasa Mahkemesi’ne başvuruyu da kendilerinin yaptığını izah ettik” ifadelerini kullandı.

Elçi, “Siz mi mahkemeye eksik evrak verdiniz?” sorusuna, şu yanıtı verdi:

“Biz eksik evrak teslim etmedik. Bu dosyayı hazırlayan 34 kişidir. Neden 34 dosyayı ayrı ayrı vermiyorlar. Asıl üzerinde konuşulması gereken konu budur. Dosya hazırlandığında hata yapılmış. Bir de, başvuru yapıldığında yazışma üzerinden adres verilmiyor mu? Ayrıca, hepimiz Türkiye’de hukuk ne duruma geldiğini hepimiz çok iyi biliyoruz. Dosyanın Uludere’den Diyarbakır’a, oradan Ankara askeri savcılığına gönderilmesi ve hakkında takipsizlik kararı çıkarılması tüm bunlar yanlıştır. Bir de dosyaların kabul edilmemesi bizim değil, mahkemenin yanlışlığıdır. Biz de maalesef büyük yanlışlığı bir kenara bırakıp gelip diğer meselelerle uğraşıyoruz. İlg gündem beri söylüyorum; HDP’li hukukçular Ankara’da değiller mi? 40 avukatları vardı Ankara’da. Komisyon Ankara’daydı. Başvuru yapanlar Ankara’da, dilekçeleri yazanlar Ankara’da. Neden kalkıp bize yüklüyorlar? Bir de kalkıp biz Şırnak Barosu’na görev verdik diyorlar. Kimse kusura bakmasın. Ne Meral hanım ne de başka kimse bana bir görev vermiştir ve kaldı ki kimse bana görev veremez. Çünkü ben dosyanın sahibiyim, kim bana görev verecek? İlk günden beri söylüyorum; kemikleri topladığımız günden şimdiye kadar zaten dosya Şırnak Barosu’na aitti. En büyük hatamız buydu; biz hiç bir zaman bu olay Şırnak’a aittir ve sadece biz üzerinde çalışacağız demedik. Bu olay tüm Kürtlerin, hukukçuların tüm Türkiye’nin ve hatta tüm insanlığındır dedik. Kim gelip yer alır ve destek sunarsa memnun oluruz dedik. Bana da sorarsanız en büyük eksikliğimiz bu oldu derim. Fakat tekrar söylüyorum, dünyanın en büyük acısı üzerine siyaset yapılmasını da doğru bulmuyorum.”

Eski Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Roboskili aileler Demirtaş’ın arabuluculuğunda dönemin Başbakanı Erdoğan’la görüştüğü şeklindeki açıklamalarından haberdar olup olmadığı yönündeki soruya yanıt veren Elçi, “Şerefettin Elçi adına açılan havalimanı için oradaydılar. Ancak ne Hasip Kaplan ne de oradakiler bize herhangi bir haber vermedi. Biz görüşmede hazır bulunmadık, ne konuşulduğunu bilmiyoruz” yanıtını verdi.