Batı'dan Türkiye’ye, Öcalan aracılığıyla üç parçada Kürtlerin hamisi olma vaadi

Nerina Azad'ta Ömer Fethi imzasıyla yayınlanan "Fetullah Gülen cemaati, ortaya çıktığı koşullar ve yerel, bölgesel ve uluslararası etkileri" üzerine değerlendirmenin yer aldığı bir yazıda, Türkiye'de iç-dış denklem ve istemlerin kesiştiği ortak bir noktada ortaya çıkan Gülen Hareketi'nin gerek Türk devletinin gerekse Batı blokunun yeni dönem ihtiyaç ve planlamalarının ürünü olduğu dile getirildi.

Batı'dan Türkiye’ye, Öcalan aracılığıyla üç parçada Kürtlerin hamisi olma vaadi

Nerina Azad'ta Ömer Fethi imzasıyla yayınlanan "Fetullah Gülen cemaati, ortaya çıktığı koşullar ve yerel, bölgesel ve uluslararası etkileri" üzerine değerlendirmenin yer aldığı bir yazıda, Türkiye'de iç-dış denklem ve istemlerin kesiştiği ortak bir noktada ortaya çıkan Gülen Hareketi'nin gerek Türk devletinin gerekse Batı blokunun yeni dönem ihtiyaç ve planlamalarının ürünü olduğu dile getirildi.

1980 sonlarına kadar dünya iki uçlu bir denge üzerindeydi. Sosyalist blok ve Batı bloku. Sosyalist blokun çöküşüyle siyasal-fiziksel boşluk oluştu, bu boşluğun doldurulması sorunu doğdu... Buna paralel; Afganistan’da Bati desteğinde gelişen El kaide örgütü Sovyet yenilgisinden sonra yörüngeden çıkıp anti batı bir savaş örgütüne dönüşmüştü... Iran devrimi bütün çabalara rağmen genişlemiş ve bölgede etkin bir güç olmuştu… İktidara yönelen her siyasal hareket, kendisine ideolojik bir paradigma yaratmak zorundadır. Kitleleri ajite ve mobilize etmenin en ciddi aracı bu paradigmadir. 80 sonlarına kadar gerek U.K.H gerekse burjuva, k. Burjuva hareketleri sosyalist paradigmayı kendilerine uyarlamayı seçerken, sosyalizmin pratik iflasıyla Müslüman ülkelerde İslamist paradigmaya yönelim başladı. Afgan ve Iran zaferleri de bunun önünü açtı, hızlandırdı.

Batı bloku bu yeni durumda Müslüman ülkelerle ilgili yeni proje geliştirmek zorundaydı. islamda reform, anti Hristiyan ve anti semitist olmayan hoşgörülü Müslümanlık. Zira anti batı hareketlerin en güçlü manyetizması İslamizmdi.

İlk elde bu görev ve misyona en uygun ülke-devlet Türkiye görünüyordu: Müslümandı, sünniydi, geçmişten gelen (Osmanlı saltanatı) yönetme deneyimi vardı, en önemlisi coğrafik-stratejik konumu vardı. Bir de toplumun önemli bir kesimi Kemalist sekülerizmle şekillenmişti.

Türkiye’de ise 12 Eylül sonrası devlet kendini yeniden dizayn etme ihtiyacı duyuyordu. Kemalizm, yakın dönem için başarılı sayılsa da orta ve uzun vadede istenileni verememişti, ayrıca bölge halklarına hitap edemezdi.

Kürtler Türk ulus inşasında eritilememişti. İç-orta Anadolu Türkleri Kemalizm’e sıcak değildi. Zira Kemalizm kendi orta sınıfını daha çok balkan göçmenlerinden yaratmış, adeta "kara Türkleri” dışlamıştı.

Bir de bölge ve Iran konusu vardı. Iran Osmanlı devletlerinin bölgede etkinlik kurma çatışmalarının tarihi bir geçmişi hep oldu. Iran Devrimi Batı blokunun tüm karşı baskılamalarına rağmen, hem iktidarını sağlamlaştırmış hem de çevre ülkelerde etkili bir güç olmuştu. Anti batı şii etkinliğin karşısında Türkler sunni bölgesel güç olma (Iranın simetrisi) hevesindeydiler. Kemalizm böylesi bir bölgeye hegemonya oluşturmada geçersizdi. Bölge halklarına hitap edecek en etkili ideoloji İslamizmdi.

Hoşgörülü İslam kabuğunda devlet ve ulus yeniden inşa edilecekti... Kemalizmle eritilemeyen Kürtler İslamla (hiç olmazsa) kaynak yapılacaktı. "Dışlanmış Kara Türkler" islamizmle sisteme dahil edilecek, kendilerine aidiyet bulmuş olacaklardı.

Ve tabi bu yeni "ulus" bölgenin liderliğini, giderek Kafkasya ve Afrika’ya uzanarak üstlenmiş olacaktı.

Gülen Hareketi işte tüm bu iç-dış denklem ve istemlerin kesiştiği ortak noktada çıktı. Gerek Türk devletinin gerekse Batı blokunun yeni dönem ihtiyaç ve planlamalarının ürünüydü.

Müslüman toplulukların olduğu bütün ülkelerde eğitim kurumları, sivil toplum örgütleri, ekonomik yatırımlarla hızla yayıldılar. Hedef orta ve uzun vadede o ülkelerin teknokrat ve bürokratlarını yetiştirmekti...

Türkiye’de de alttan üste örgütlenme modeliyle emniyet, ordu, hukuk ve eğitim kurumlarını esas aldılar. Yeterli altyapıyı oluşturunca da parti kurup iktidara yöneldiler. Batı blokunun, çekirdek devletin ve Müslüman tabanın desteğiyle iktidarı alınca Kemalist seküler yapıyı çekirdek yapıdan tasfiye ettiler.

Öcalan operasyonunu da bu projenin bir ayağı olarak düşünmek lazım. Batı bloku bu ortak projeyi hayata geçirmeye çalışırken kısa ve orta vadede Kuzey Kürtlerinin projeyi boşa çıkartmaması, denetim altında tutulması adına Öcalan Türklere "hediye" edilmişti.

Küresel güçler plan ve stratejilerini minimum 50 yıl üzerinden başlatarak oluşturur, derler. Türkler üzerinden kısa ve orta vadeli bu planla birlikte uzun vadede Kürtlerin devletleştirilmesi de vardı. Batı bloku için uzun vadede en stratejik" dost" Kürtlerdi.-Devlet gelenekleri güçlü değildi. Bu da uzun bir süre Batıyla "dost" olmalarını sağlayacaktı. Devlete susamış bu halk kendisine yardım edenlere tarihi "minnet" duyacaktı.

Zira Kürtler:-İslamiyet’i kendileştirmemişti. Kürtler için İslamiyet ideolojik bir araç olmamıştı. Dolayısıyla radikalist risk düşüktü. Anti-Hristiyan ve anti-semitist bir kültürleri yoktu. Bu yönde çıkan lokal oluşumlar kendi dinamiklerinin değil, egemen sömürgeci devletlerin yaratımıydı.

Devlet gelenekleri güclü değildi. Bu da  uzun bir süre Batıyla "dost" olmalarını sağlayacaktı. Devlete susamış bu halk kendisine yardım edenlere tarihi "minnet" duyacaktı.

Fedai ruh-kültürü güçlü, savaşçı ve dinamik bir halktı.-Coğrafya olarak ta anti-batı devletlerin sınırları içinde stratejik göbeği tutuyordu.

Burada bir parantez açmak gerekiyor... Bütün güçlülüklerine rağmen küresel güçlerin plan ve projelerinin her zaman istendiği gibi olma kuralı yok. Bölgesel dinamikler, sahada ortaya çıkan etki-tepkimeler, günlük manevralar gecikmeyi veya boşa çıkmayı da getirebilir. Seküler Kemalistler alay etse de Türkler beka kaygısına gerçekten düşmüşlerdir.

Rusya ve Iran Türkiye’deki bu gelişmelere karşı hamlelerle müdahil oldular. Kürt fobisi üzerinden Avrasyacı kanatla dayanışma içine girdiler. Iran, Öcalan sonrası PKK ile sıkı bağlar kurmayı başardı.

Kürt fobisi, Türkiye’de bütün sosyal sınıfların ve siyasal yapıların ortak paydasıdır.

Batı blokunun kısa-orta vadeli projesinde Türkiye’ye "vaat edilen" üç parçada Kürtlerin hamisi olma (Öcalan'da kullanılarak) ayağının başarısızlığı, uzun vadede Kürt devlet ihtimali ve bölgenin kaotik durumu Türklerin paniğe kapılmasını başlattı.Kürtlerin devlet (dogal olarak ulus) olma ihtimali Türk toplumunu bütün kurumlarıyla beka kaygısına sokmuş, devlet(cumhuriyet) tarihinde ilk kez çatırdamıştır.

Seküler kemalistler alay etse de  Türkler beka kaygısına gerçekten düşmüşlerdir.

Kürtlerin devlet (doğal olarak ulus) olma ihtimali Türk toplumunu bütün kurumlarıyla beka kaygısına sokmuş, devlet(cumhuriyet) tarihinde ilk kez çatırdamıştır.

Gülen hareketinin yarattığı kurumsallaşma ve kitle tabanı üzerinden iktidar olan bir partinin Gülen hareketini tasfiye ve düşman ilan etmesi, 60 yıllık ortağı ve efendisi olan batı blokuna kafa tutması, kendi devlet olma dinamikleriyle oynayacak davranışlara girmesinin temel nedeni Kürtlerdir.

Kemalizm’e karşı ılımlı, liberal, demokrat, Müslüman sloganlarıyla misyoner bir tarzda yola çıkan bu hareket ikiye bölününce tekrar Kemalistlerle anlaşmış, onları ortak almış ve misyonu terk etmiştir.

Bu anlamıyla şu denebilir; Türk devleti fabrika ayarlarına geri dönmüştür

Türkiye’de Kemalizm, niteliksel olarak aşılmadığı sürece devletsel, toplumsal ve siyasal sorunlar da kalıcı çözülemez.