Bayık: ABD'nin Rojava'da kalmasının üç temel nedeni var

Bayık: ABD'nin Rojava'da kalmasının üç temel nedeni var

KCK Yürütme Konseyi Eş Başkanı Cemil Bayık, ABD, Rusya ve Türkiye'nin Rojava'daki varlığını ve DSG-ENKS ilişkilerini değerlendirdi.

KCK Yürütme Konseyi Eş Başkanı Cemil Bayık, Hawlatî gazetesinin sorularını yanıtladı.

"Kuşkusuz her toplum, hatta her devlet kendi topraklarındaki yabancı güçlerin çıkarılmasını ister. Meclisler halkın iradesi ise buna saygılı olmak gerekir. Kürtler de kendi topraklarında bulunan yabancı güçlerin çıkmasını istemelidir. En başta da Türkiye'nin çıkması istenmelidir. Türk devleti, Kürt düşmanıdır. Kürt düşmanı bir güç, şu anda Kürdistan'da onlarca üs kurmuştur." diyen Bayık, "Bu üsler ortadan kalkmadıkça Kürdistan ve Kürt halkı kendini özgür hissetmez; gerçek anlamda özgür bir vatandan söz edilemez. Bu yönüyle vesayet altında olmayan özgür Kürdistan'ı hedeflemeliyiz. Bu tür işgalci güçlerin varlığı, sadece siyasi güçlerin iradesine ve kararına bırakılamaz. Bir referandum yapılarak halkın isteyip istemediği öğrenilir ve buna göre tutum takınılır. Doğru ulusal ve demokratik yöntem budur." ifadelerini kullandı.

ABD'nin Rojava'da Kalmasının Üç Temel Nedeni

"ABD ve Rusya'nın Rojava'daki varlığına ilişkin değerlendirmelerde bulunan Cemil Bayık, şunları söyledi:

Trump’ın sadece petrolü korumak için kaldığına, hiç politikadan anlamayanlar ve Ortadoğu’daki siyasi durumu bilmeyenler belki inanabilir. ABD'nin, Kuzey-Doğu Suriye’de kalmasının üç temel nedeni var;

  • Suriye'yi şekillendirmede bu varlığını kullanmak,
  • Irak üzerindeki etkinliğini bir de bu yönlü pekiştirmek,
  • Kürtler üzerinde siyasi etkide bulunmak.

Her üçü de Ortadoğu’da etkin olmak isteyen ABD açısından anlaşılır.

Rusya da Suriye'de belli bir askeri ve siyasi gücü olan bir devlettir. Suriye'de meşru olan tek askeri ve siyasi güç biziz, diyor. Bunu, mevcut Suriye rejimiyle ilişkisine dayandırıyor. Meşru hükümetin çağrısı üzerine Suriye'de bulunuyoruz, diyor. Kuşkusuz meşruiyet konusunu herkes kendine göre değerlendirebilir. Rusya'nın da Suriye'nin şekillendirilmesinde etkili olmak istediği açık.

Türkiye ve başka ülkeler de Suriye üzerinde benzer politikalar yürütüyor. Türkiye'nin temel bir amacı da Kürtlerin Suriye'de bir siyasi statü kazanmasını engellemektir.

Bunlar dış güçlerin isteği ve hedefleri. Tabi ki bir de halkların isteği ve iradeleri var. Dış güçlerin siyasete etkisinin olduğu açık. Onların her istediğinin olmayacağı da görülmelidir. Halkların iradesini dikkate almadan Suriye'de bir siyasi istikrar sağlamak mümkün değil. Bunların başında da Kürtler geliyor. Kürtlerin ideolojik ve siyasi olarak etkilediği ve ittifak yaptığı önemli bir Arap ve Süryani toplumu da var. Dış güçlerin her biri Kürtleri yanına çekmek istiyor. Bunlar biliniyor. Kuşkusuz dış güçlerin Suriye ve Rojava'da bulunması, Kürtler açısından bir tehlike. Dolayısıyla Kürtler açısından çok karmaşık bir mücadele süreci vardır. Zaten Ortadoğu gerçeğinde, hele hele Kürt gerçeğinde mücadele etmeden özgür ve demokratik yaşam kazanılamaz.

Rojavayê Kurdistan halkının, şu yada bu gücün yanında olması söz konusu olmaz, olmamalı. Kürtler, Araplar, Süryaniler tamamen Suriye'nin demokratikleşmesi ve bu temelde özerk Kürdistan'ı yaratmaya yoğunlaşmalı. Kürdistan dışındaki alanlarda da yerel demokrasi olmalıdır. Eğer Suriye genelinde demokratikleşme ve yerel demokrasi olmazsa Rojava’nın özgürlüğü de güvencede olmaz. Oluşacak demokratik bir Suriye ve Rojava ise dış güçlerin etkisinin azaldığı bir Suriye olur. Demokratikleşme ve halkın iradesinin güçlenmesi, dış güçlerin etkisini kırmanın, azaltmanın en etkili yoludur."

"ENKS'in Siyaset Yapma Gibi Bir Amacı Olmadı"

Suriye Demokratik Güçleri (DSG) ve Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS) bünyesindeki güçler arasındaki ilişkileri değerlendiren Bayık, şöyle dedi:

"Biz her zaman sadece ENKS değil, ne kadar siyasi güç varsa serbest siyasi çalışma ve örgütlenme yapmasından yana olduğumuzu vurguladık. ENKS’nin serbest örgütlenme, siyaset yapma gibi bir amacı olmadı. Sürekli Türk devleti ve Rojava düşmanlarıyla ortak davrandı. Bu da Rojava devrimcileri ile ENKS arasında sorunlar yaşanmasına yol açtı. Buna rağmen her zaman serbest örgütlenme ve siyaset yapma imkanları vardı. Onlar bunu tercih etmedi. Bizim bildiğimiz kadarıyla sadece hiçbir koşulu olmayan bir başvuru yapmaları gerekiyordu. Oradaki siyasi ve idari yapı, onların güvenliği açısından da böyle bir başvuruyu gerekli görüyordu. ENKS’nin bunu gerekçe yaptığı görülünce şimdi onu da kaldırmışlar. Bazıları bürolarını açıp çalışma yürütürken, bazıları hala Türk devleti ve Rojava düşmanlarıyla birlikte hareket ediyor. Bunun kabul edilebilir bir yanı yok.

Türkiye Kürtlerin haklarına karşı değil, söylemini anlamı şudur; biz uzlaşma istemiyoruz. Türk devletinin, Rojava düşmanlığını tüm dünya biliyor. Erdoğan’la dost olduğunu söyleyen Trump bile ‘Türkiye Kürt düşmanıdır’ dedi."

Bayık, sözlerine şöyle devam etti:

"DSG ile ENKS arasında bazı görüşmeler yapıldığını biliyoruz. Ancak ipe un serdiği, bazı gerekçelerle oyaladığı söyleniyor. Bu da hala Rojava Devrimi düşmanlarıyla hareket ettiğini, onların politikalarının parçası olduğunu gösteriyor. Türkiye'ye bağlı olan bir gücün, Rojava’da bir uzlaşmaya gelmesi zordur. Biz, ENKS dahil tüm Kürt güçlerinin orada birlik kurarak Rojava’nın özerkliğine ve Suriye'nin demokratikleşmesine karşı olan her güce karşı ortak tavır takınmalarını isteriz. Zaten birçok farklı Kürt siyasi gücü orada Özerk Yönetim’le birlikte hareket ediyor.

Öte yandan Rojava'da dış gözlemcilerin denetiminde, serbest propaganda ortamında yapılacak demokratik bir seçime herkes özgürce katılabilir. Kürtler arası mutlak demokrasi olmalı. Her siyasi düşünceden parti ve hareketler, serbest örgütlenme ve siyasi faaliyet yapabilmeli. Rojava devrimcilerinin bunu kabul ettiğini ve sağladığını biliyoruz. Uzlaşmadan kaçarak, orada diğer siyasi güçleri tasfiye edip hakim olma anlayışı olmamalıdır. ENKS’nin T.C ile ilişkileri bu anlayıştan vazgeçmediğini gösteriyor. Yoksa DSG’nin makul ve uzlaşmacı yaklaşımına şimdiye kadar olumlu cevap verilirdi."