Demirtaş: Kimse bizi tercihe zorlamaya kalkmasın

Edirne F Tipi Cezaevi’nde 4 Kasım 2016’dan bu yana tutuklu olan eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, muhalefet partilerinden beklentisine ilişkin “Kimse bizi iki kötü arasında tercihe zorlamaya kalkmasın. HDP kimseden makam, mevki, ihale, rant istemiyor” ifadesini kullandı. HDP’ye yönelik açılan parti kapatma davasına ilişkin de Demirtaş, “Hiç kimse HDP’nin oylarını çantada keklik zannedip şu veya bu ittifakın altına otomatikman ekleyip toplama yaparak sonuç elde edeceğini düşünmesin” dedi.

Demirtaş: Kimse bizi tercihe zorlamaya kalkmasın

Politikyol’dan Murat Aksoy’un sorularını yanıtlayan Demirtaş’ın yanıtları şöyle:

İktidar bloku önce HDP’yi kapatmaya çalıştı kısa vadede sonuç alamayınca bu kez muhalefeti, “ülkeyi HDP’li bakana” alıştırıyorlar türünden bir suçlama ile sıkıştırmaya çalışıyor. Bu sizce ne anlama geliyor?

HDP’yi dışlayan kim olursa olsun kaybeder. Bu kadar nettir. Tüm kesimlerin, trol ordularının tuzaklarına düşmeden HDP ile diyalog içinde olması, Türkiye’nin yararınadır. HDP de diyaloğa açık zaten.

Şimdi, HDP üzerindeki kapatma kılıcını tekrar sallamaya başladılar. Bu, çok açık bir siyasi operasyon. Kapatma girişiminin hukukla ilgisi yok. MHP’nin bastırması, AKP’nin de kabulüyle açılmış bir davadır. AYM’nin böylesi tehlikeli bir siyasi operasyona alet olmaması gerekir. AKP’ye de siyaseten hesabını kitabını iyi yapmasını tavsiye ederim.

Peki kapatma davası…

Eşit, birlikte, özgür yaşama ve demokrasiye inancı olan tüm kesimlerin tereddütsüz bir şekilde kapatmaya karşı olmasını bekliyoruz. Eş Genel Başkanlarımızın da açıkladığı gibi kapatma davasının sonucu ne olursa olsun demokratik siyasetten vazgeçmeyeceğiz. Ancak hiç kimse HDP’nin oylarını çantada keklik zannedip şu veya bu ittifakın altına otomatikman ekleyip toplama yaparak sonuç elde edeceğini düşünmesin. HDP, bu koşullarda hiçbir seçim ittifakının içinde olmadığını ve olmayacağını açıklarken son derece ciddi bir pozisyon almaktadır. Tüm kesimlerin, bu açıklamalardan sonuç çıkararak adım atmasında yarar var.

Ülkenin birikmiş yüz yıllık sorunlarını, hiçbir siyasetçi karnından konuşarak çözemez. Sorunlarımızı da çözüm önerilerimizi de bir masa etrafında oturup medenice tartışamayacaksak birbirimize güvenip el ele vererek Türkiye’yi düze çıkaramayacaksak siyasetçilik oynamanın da anlamı yoktur.

Muhalefetten beklentiniz nedir bu aşamada?

AKP kendi hesabına geldiğinde PKK ile doğrudan masaya oturabiliyorken (ki her zaman diyalog çatışmadan iyidir) muhalefet, yasal bir parti olan HDP ile diyalogdan kaçıyorsa ortada bir tuhaflık var demektir. HDP kimseden makam, mevki, ihale, rant istemiyor. Ülkeye barış gelsin, demokrasi gelsin diye uğraşıyor. Binlerce HDP’li bunun için hapishanelerde, on binlercesi de dışarıda direniyorken elini sıcak sudan soğuk suya sokmaya tenezzül etmeyenler HDP’ye ayar vermeye, rota çizmeye, akıl vermeye cüret edebiliyorsa burada da bir yanlışlık var demektir.

“Kimse bizi iki kötü arasında tercihe zorlamaya kalkmasın”

Şu, iyice anlaşılmalıdır; biz bunca bedeli, mevcut iktidar zihniyetinin yerine bir benzeri gelsin diye ödemiyoruz. Kimse bizi iki kötü arasında tercihe zorlamaya kalkmasın. Gerçek demokrasi ve hakiki bir barışı savunamayanlar, buna yürekten inanmayanlar Türkiye’nin geleceğinde söz sahibi olamazlar, en azından biz buna payanda olmayız.

Bu nedenle, herkesin şimdiden demokrasi ilkeleri etrafında buluşarak ortak bir gelecek vizyonunda anlaşması en doğrusudur. Buna karşı olan varsa da bugünden bilinmesinde fayda var. Seçim iş birliği ise sonraki iştir. Seçim dönemine girildiğinde bunlar da konuşulur. HDP Eş Genel Başkanlarının bu yöndeki açıklamaları çok net ve ön açıcıdır. Herkesin bu açıklamalara ciddiyetle kulak vermesi gerekir.

Sanırım HDP yönetimi, AYM’den çıkacak olası kararlara göre yeni bir siyasi hamle ve tutum geliştirecektir…

Önümüzdeki birkaç ay içinde her şey netleşmiş olur, izleyip göreceğiz. Bu süreç HDP için değil, daha çok da diğer partiler için turnusol kağıdı olacaktır. Kim demokrasiden, Kürt sorununun barışçıl çözümünden yana, kim gerilimin ve çatışmanın sürmesinden yana, görmüş olacağız.

Yedi milyon HDP seçmeninin gözü bu çevrelerin üzerinde olacaktır. HDP’liler ve demokrasi güçleri rahat olsunlar. Demokrasi için çok mücadele ettiler, ediyorlar; büyük bedeller ödediler, ödüyorlar. Biraz da diğer partilerin ne yapacağını, demokrasi için neyi ne kadar göze alacaklarını hep birlikte görelim çünkü “alavere dalavere, Kürt Mehmet nöbete” devri kapanalı çok oldu. Ya hep beraber demokrasiden yana olunacak ya da HDP tek başına da kalsa bu duruşundan, mücadelesinden taviz vermeyecek.

Bakanlık pazarlığı olmadığı da açıklandı…

Evet, HDP Eş Genel Başkanları hiç kimseyle bakanlık pazarlığı içinde olmadıklarını, meseleye böylesine ucuz yaklaşmadıklarını açıkça belirttiler. Tabii, şunu da herkesin iyice idrak etmesi gerekir ki tüm siyasi çevrelere hak ve meşru olan ülke yönetimine katılma hakkı HDP’lilere haramdır deniliyorsa bu açıkça ayırımcılıktır, düşmanlıktır. HDP’liler vergi veriyor, askerlik yapıyor ve oy kullanıyorsa bakan da olur, cumhurbaşkanı da. Kaldı ki, HDP’li bir yönetim seçeneği büyük bir toplumsal barış, uzlaşı, demokratikleşme ve şiddetin kalıcı çözümünün parçası olarak düşünülmelidir. Ve Türkiye’nin ortak geleceği için kesinlikle katkısı büyük olacaktır.

Özetle, meseleye bakanlık pazarlığı gibi çiğ, ucuz, yaklaşmak yerine demokrasi ilkelerinde ortaklaşarak barış için, ülkenin kalkınması için sorunlarımızın el ele verilerek çözümü için Türkiye’yi birlikte yönetebilme olgunluğu ve erdemi çerçevesinden bakılmalıdır. Unutulmasın ki HDP’liler Türkiye’nin düşmanı değil, yurttaşı ve öz be öz sahibidirler. Herkes lafını buna göre ölçüp biçip kullansın lütfen.