DSG'den Türkiye ve 'güvenli bölge' açıklaması

DSG'den Türkiye ve 'güvenli bölge' açıklaması

Türkiye'nin Fırat'ın doğusuna yönelik müdahale açıklamaları son günlerde yeniden gündemde. Washington ile Ankara arasında sınır hattında kurulması planlanan güvenli bölgede bir sonuç henüz elde edilmedi. Türkiye'nin olası askeri müdahalesine Suriye Demokratik Güçleri'nden (DSG) tepki geldi. 

Türkiye, Kuzey ve Doğu Suriye Yönetimi sınırında “güvenli bölge” adı altında 32 km’lik alanın boşaltılmasını hedefliyor.

Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi ise ‘güvenli bölge’ için kimi şartlar öne sürdü:

"Sınırda en fazla 5 km’lik alan ‘güvenli bölge’ içerisinde olabilir, kentler bu alana dahil edilmemeli ve bu bölge Türk devletinin denetiminde olmamalı."

Özerk yönetim, devriyelerde Uluslararası Koalisyon güçlerinin ve Türkiye’nin yer alabileceğini ancak kentlerde değil, boş arazilerde gezebileceklerini kabul ediyor. Öneriler ilgili mercilere sunuldu ve bu önerilerin gerçekleşmesi durumunda Afrinlilerin de tekrar kentlerine dönmeleri şart koşuldu.

Kuzey ve Doğu Suriye Bölgesi’nde Kürt, Arap, Süryani, Ermeni, Ezidi, Türkmen, Çerkez, Çeçen halkları yaşıyor. Özerk Yönetim’in Derik, Tirbespiye, Kamişlo, Amude, Serekaniye, Dirbesiye, Gire Spi, Kobani ve Minbiç kentleri tartışılan ‘güvenli bölge’ sınırına düşüyor.

ANHA'ya konuşan DSG Genel Komutanlık Üyesi Newroz Ehmed, "Güvenli bölge, bizim gündemimizde hiçbir şekilde yoktu, çünkü bölgelerimiz zaten güvenlik içerisinde" dedi, ardından devam etti: 

"Ancak DAİŞ yenilgiye yaklaşırken bazı güçler de bölgeyi kontrolüne almak için bekliyordu. Bu planları başarılı olmadı. Türkiye gibi çevre ülkelerle de bağlantılarımız vardı. Resmi ve üst düzey olmasa da görüşmelerimiz vardı. Türk devleti Türkiye sınırına asla tarafımızdan bir saldırı gerçekleşmediğini iyi biliyor. Türk devletinin siyasetini tehlikeye sokacak bir çabamız olmamıştır. Ama son dönemde Türk devletinin tehditleri son dönemde arttı. Kendileri “Güney Kürdistan’da Kürtler statü elde etti, bu bölgede de edecekler. Sınırımızda böyle bir şeyin gerçekleşmesine asla izin vermeyiz” diyorlar. Tüm amaçları bu, o yüzden tehdit ediyorlar ve saldırmak istiyorlar."

DSG Komutanı, Türk devletine saldırmak gibi bir amaçlarının olmadığını hatırlattı ve "Zaten içeride halkımıza yönelik saldırılarla uğraşıyoruz... Açıkça söylüyoruz, artık topraklarımızda savaşın devam etmesini istemiyoruz. Türk devletinin savaş bahanesi olarak öne sürdüğü konuları diyalog yoluyla çözebiliriz. Türk devleti tüm dünyanın gözleri önünde açıkça bir başka ülkenin topraklarını işgal etti. Bab, Cerablus, Ezaz, İdlib ve Efrîn ortadadır. Şimdi de aynı bahanelerle Kuzey ve Doğu Suriye topraklarını işgal etmek istiyor. Bölgemiz zaten güvenlidir. Ama bahsedilen güvenli bölge için de açığız. Çünkü halkımızın bir kez daha savaşla karşı karşıya kalmasını istemiyoruz. İmkan oldukça da bu güçlerle sonuca ulaşmak istiyoruz. Halkımızın memnun kalacağı ve Türk devletinin öne sürdüğü sebeplerin ortadan kalktığı bir sonuç" ifadelerini kullandı. 

DSG Genel Komutanlık Üyesi Newroz Ehmed'e göre, sınır güvenlik güçleri oluşturabilir. Ehmed, kendileri tarafından saldırı gerçekleşmeyeceğinin garantisini verdiklerini söyledi ve devam etti:

"Ancak Türk devleti bölge halkının kendi savunmasını yapmasını istemiyor. Biz de dışarıdan bir gücün savunmasını kabul etmiyoruz. Herkes bilmeli ki Türk devletinin ‘bölgede olmalıyım’ sözlerini kabul etmemiz mümkün değil... Türk devleti 32 km’yi kabul ettirmek için bazı güçlerle ve Suriye rejimiyle plan yaptı. Plana göre 32 km Türk devletinin elinde olacak. Suriye’nin güneyine de başka güçler girecek. Bu şekilde tüm bölgeyi kendi aralarında parçalamak ve büyük bedellerle elde edilen değerleri de ortadan kaldırmak istiyorlar. Büyük tehlike yaratan ve Türk devletinin niyetini ortaya çıkaran da budur... Türk devleti her tehdit ettiğinde DAİŞ de bölgede saldırılarını yoğunlaştırıyor. Son dönemde gözle görülür bir biçimde arttı. Bu da Türk devletinin DAİŞ’i tekrar canlandırmak ve onun üzerinden bölgeyi kontrol etmek istediğini, o da olmazsa bölgeyi karıştırmak istediğini gösteriyor."

"DSG Komutanlığı bir süre önce ABD Merkez Kuvvetler Komutanı (CENTCOM) General Kenneth McKenzie ve ABD’nin Uluslararası Koalisyon temsilcisi William Roebuck ile bir görüşme gerçekleştirdi. Amerikalı temsilcilerle görüşme ne düzeydeydi, bir sonuca vardı mı?" sorusuna DSG Komutanı şu yanıtı verdi: 

"Amerikalı yetkililerle Türk devletinin tehditleri, ‘güvenli bölge’ konusundaki şartlarımız, çözüm için diyalog ısrarı, DAİŞ’in uyuyan hücreleri konularını görüştük. Amerikalı temsilcilerin tutumu bölgede savaş yaşanmadan bir çözümün sağlanması şeklindeydi. Türk devletinin tehditleri çözümün önünü tıkıyor. Son görüşmeler bir sonuca ulaşmasa da süreç devam ediyor ve görüşmelerimiz sürüyor.

Kuşkusuz biz de bir sonuca varmak istiyoruz, ama sonuç halkımızı memnun etmeli. Kuzey ve Doğu Suriye halkının tutumu takdir edilecek ve moral vericidir. Halk, hedefin sadece Kürt halkı olmadığını, aksine bölgede güçlenen halkların kardeşliği projesini yıkmak olduğunu biliyor.

Zorlu ve zahmetli süreçlerde halkımızın desteğiyle kazanımlar elde ettik. Biz de halkımızı koruyacağız. Halkımız kendi toprakları dışında hiçbir yerde yaşayamayacağını biliyor. Türk devleti saldırırsa halkımızı savunmak için çok güçlü bir savaş yürüteceğiz. Diyaloga açığız ve çözüm çabalarına destek vermek istiyoruz. Ama gerekirse her yerde büyük bir direniş de gösteririz." 

"Eğer Türk devleti çözüme yanaşmazsa ve savaş isterse bizim de savaşa hazır olduğumuz bilinmelidir" diyen Ehmed sözlerini şöyle sürdürdü:

"Eğer bölgede bir yere saldırı olursa savaş orayla sınırlı kalmayacaktır. Türk devleti Efrîn’de yaptığı gibi şimdi de bölgeyi de parça parça işgal etmek istiyor. Ama yapılacak savaş bir parçayla sınırlı kalmayacak. Türk devletiyle uzun bir sınırımız var. Eğer savaş olursa tüm sınır savaş alanına döner. Kuşkusuz savaş halk için büyük bir tehlikedir. Bahsedilen bölgede tüm halklardan milyonlarca sivil yaşıyor. İkincisi de olası bir savaş bölgedeki tüm dengeleri değiştirir. Suriye’de farklı farklı güçler var ve Suriye rejimi de tüm bölgeyi bir kez daha kontrolü altına almaya çalışacaktır. Bölgede İranlı güçler, çete grupları var ve özellikle de DAİŞ bölgemizde ciddi bir tehlike oluşturuyor. Eğer bir savaş olursa DAİŞ bundan yararlanıp yeniden canlanır."