Enternasyonalizm ve Kürt kimlik mücadelesine adanmış bir yaşam: İhsan Aksoy

Enternasyonalizm ve Kürt kimlik mücadelesine adanmış bir yaşam: İhsan Aksoy

 

1950’li yılların sonuna doğru bir zamandır. 1938’den beri derin bir sessizliğe gömülmüş, isyanlarla yorgun düşmüş Kürt halkının, metropollerde yaşayan aydın gençliğinin zihninde ve kalbinde yavaş yavaş kutsal bir ülkü ortaya çıkmaktadır: “Kürt kimlik mücadelesi” ve “Kürdistan”. Arap, Fars veya Türk olsun, Kürdistan ülkesini aralarında paylaşmış egemen iktidarların yüreklerinde gizli bir korku olarak taşıdıkları “Kürt ” kelimesi bir hayalet gibi ortalıkta dolaşmakta, sihirli bir değnekle dokunduğu Kürt halkını yarım yüzyıldır daldığı uykudan uyandırmakta, gençlik şurada burada birbiriyle tanışmakta, özel toplantılarda geçmişin görkemli isyanlarını saygıyla yâd etmektedirler. Bu kadarı bile egemen iktidar için kabul edilemezdir. 49 Kürt aydını gözaltına alınır, sorgudan geçirilir, işkence görür, tutuklanır.

Ihsan Aksoy lise öğrencisidir. Tutuklu Musa Anter’e bir mektup yazar. Bu O’nun aynı zamanda kaleme aldığı ilk Kürtçe yazıdır. Musa Anter nezaket gösterir, Kürt gencine Kürtçe bir mektupla cevap verir. İstanbul’daki bir cezaevinden gelen bu mektup İhsan Aksoy için siyasi bir manifestodur. Mektubu defalarca okur. Her okuduğunda Kürt halkının üzerine serpilmiş ölü toprağını ve tarihsel haksızlığı daha net görür. Güney Amerika’yı bir uçtan diğerine dolaşan Che Guevera’nın kalbine doğan O’nun da kalbine doğar: İnsanlık, burjuvazinin despot elinden kurtarılmalı, özgürleştirilmelidir. Ulaşabildiği yayınları büyük bir dikkat ve istekle okur. Gözlemlerini bir deftere not eder.

Üniversite eğitimi için geldiği Ankara’da Kürdistan gençliğiyle tanışır. Devrimci Doğu Kültür Ocaklarının kuruluşunda yer alır. Hitabet sanatının inceliklerini kavrar, düşüncelerini toplantılarda etkili şekilde aktarır, gönüllerde iz bırakır. Kürdistan coğrafyasını adım adım dolaşır. Her mahallede her köyde toplantı yapar. Kürtçe ve Türkçe’yi ustalıkla kullanır. İsmi halk arasında bir efsane olur. O artık Kêkê İhsan’dır.

1970 Askeri Darbesiyle arkadaşlarıyla birlikte gözaltına alınır, Diyarbakır Cezaeviyle tanışır. En cesur ve en etkili savunmayı O yapar. Ne sesinde bir titreme vardır ne düşüncelerinde bir geriye adım söz konusudur. Mücadele felsefesi değişmez: Yaşamın dayattığı zorluklara tahammül edilecek, yaşamı değiştirmek için bir başkaldırı örgütlenecektir.

1973 yılında serbest kalınca, arkadaşlarıyla birlikte Devrimci Halk Kültür Derneklerini ve Özgürlük Yolu Dergisini kurar. Aylık olarak yayımlanan Özgürlük Yolu her Kürt evine girer, her Kürt gencinin eline değer. İhsan Aksoy yazılarını bazen Türkçe bazen Kürtçe kaleme alır. Yazıları enternasyonal ruhla örülüdür. Görüşü kesin ve nettir: Dünya devrimi ve Kürt devrimi iç içe ve aynı zamanda olmalıdır.

Dünyada Kürtler gibi kendi kaderine terk edilmiş bir halk daha yoktur. Bir bakarsın dostları düşman, bir bakarsın düşmanları dost olur. İhanet günlük yaşamın içine derinliğine sinmiştir. İhsan Aksoy, Kürt devrimcileri için şöyle bir not düşer: “Bizim tek bir çizgide kusursuz ve hatasız ilerlememiz söz konusu olamaz. Kürt devrimi olağanüstü zikzakların çocuğu olarak dünyaya gelecektir. Bir Kürt devrimcisi olarak biz de bu alt üst oluşumdan payımızı alacağız, bazen kusurlu bazen kusursuz yolumuza devam edeceğiz. Yeter ki kararlı ve dürüst olalım.”

1980 İhtilaliyle yurt dışına kaçar, Almanya’ya gider. Yeni bir yaşamın gerçekliği çalışmalarını kısa süreliğine sekteye uğratsa da kısa sürede toparlanır, Kürd’ün Türküsü isimli bir kitap kaleme alır. Kitap ilgi görür, Almancaya çevrilir. Sahibi olduğu Ararat Lokantası Almanlara Kürt mutfağını tanıtmakla kalmaz aynı zamanda sürgündeki devrimcilerin buluşma yeri olur. İhsan Aksoy, etnik bir milliyetçilik düşüncesine kapılmadan, Kürt halkının kimlik mücadelesi için çeşitli dergi ve gazetelere yazı göndermeye devam eder ancak ilk gençliğinden beri itinayla içinde taşıdığı enternasyonal ruhu 1990’larda Sovyetlerin düşüşüyle darbe alır. Her milletin kendi milliyetçiliğini yeniden keşfettiği ve bunun yarışına girdiği bu dönemde İhsan Aksoy, Kürt milliyetçiliğinin çağdaş tanımını yapar: Kürtler devlet olarak ortaya çıkmalı bunu ön hazırlığı olarak sivil toplum örgütleri ve siyasi partilerini güçlendirmelidirler.

Yıllarca böbrek yetmezliği ile mücadele etti. Yakalandığı lösemi hastalığıyla yatağa düştü. 23 Ekim 2017 gecesi vefatından az önce, şu sözler son sözleri oldu: “Bağımsız bir Kürt Devleti görmek için ne kadar da umutlanmıştım! Ama ihanet Kürtlerin vazgeçilmez bir parçası. İhanet şimdilik tekrar kazandı. Yeni zaferi ben göremeyeceğim. Ama mutlaka bir gün gelecek.”

Kürt devrimcisi ve siyaset adamı İhsan Aksoy’un ruhu şad olsun.

Kevan Han