Erdoğan, Rusya'dan eli boş döndü

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Kremlin Sarayı’nda baş başa ve heyetler arası görüşmelerin ardından ortak basın toplantısı düzenledi.

Erdoğan, Rusya'dan eli boş döndü

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Kremlin Sarayı’nda baş başa ve heyetler arası görüşmelerin ardından ortak basın toplantısı düzenledi. Basın toplantısında Erdoğan'ın dile getirdikleri ile Putin'in dile getirdikleri arasında ortaklaşan üç nokta vardı: Biri İdlib, diğeri S-400 ve üçüncüsü Suriye anayasası süreci. Her üç konunun da, Türkiye'den ziyade Rusya'nın öncelikleri arasında bulunduğunu not düşmek gerekir.

Erdoğan liderliğindeki Türkiye'nin, Suriye'deki önceliğinin İdlib olmadığı bilinen bir durum. Türkiye, başta Heyet Tahrir Şam olmak üzere İdlib'teki muhalif cihatçılara destek vermeyi sürdürüyor ve bugüne kadar Şam ve Rusya'nın bu grupları hedef alan operasyonlarını erteletmeyi başardı.

Türkiye'nin Suriye'deki önceliği YPG'nin varlığı ve başta stratejik bir noktada bulunan Menbiç başta olmak üzere Fırat'ın Doğusu'nda PYD yönetiminde bulunan bölgelerin kontrolünü ele geçirmek. Ancak bunun için bölgedeki ABD askeri varlığı büyük bir engel teşkil ediyor. Bu engeli aşmak için Rusya'nın desteğini almadan bir operasyon gerçekleştiremeyeceğinin bilincinde olan Erdoğan'ın Putin ile yapacağı görüşmede bu konuda destek arayışı içerisinde bulunacağı ve bunu zorlayacağı öngörülüyordu.

Nitekim Erdoğan'ın toplantı öncesi ve sonrası yaptığı tüm açıklamalarda YPG, Fırat'ın Doğusu ve Menbiç konularını ön plana çıkardığını gözlemledik.

Ancak her iki liderin toplantı sonrasında yaptığı açıklamalar ve vücut dillerinin verdiği mesajlara bakıldığında Erdoğan'ın Putin'den istediği desteği tam olarak alamadığını dile getirmek olası. Erdoğan YPG ve PKK'nin IŞİD kadar ciddi bir tehdit olduğunu ileri sürerek, İdlib'te olduğu gibi Menbiç'te de ortak bir hareket arzusunu dile getirirken, Putin'in YPG ve Menbiç konuları ile ilgili bir görüş birliğinden bahsetmemesi, dahası bu konularla ilgili bir açıklama yapmaması dikkat çekti.

Putin'in açıklamaları, toplantıda İdlib, S-400 ve Suriye anayasası üzerinde yoğunlaştığının işaretleri olarak öne çıkarken, Erdoğan konuşmasının büyük bölümünü YPG, Fırat'ın Doğusu ve Menbiç'e ayırdı. Ancak Erdoğan'ın tüm açıklamalarında, Türkiye'nin hassasiyet gösterdiği bu konularda Rusya ile görüş birliğine varamamanın sıkıntı ve sitemini okumak mümkün.

Putin, her zaman yaptığı gibi Rusya'nın öncelikleri konusunda Türkiye ile işbirliğini sürdüreceğinin sinyallerini verdi, Erdoğan'ın sırtını sıvazlayarak Türkiye'nin önceliklerinin belirsiz bir tarihe öteledi. Afrin'de Türkiye'nin uygulamalarını gözlemleyen Rusya, Suriye'de kendisine ciddi sıkıntılar çıkarabileceğini öngördüğü Türkiye'ye Menbiç gibi stratejik bir bölgeyi teslim etmeyecektir.

Erdoğan ve Putin'in toplantı sonrasında yaptıkları açıklamalar:

IŞİD nasıl büyük bir tehdit idiyse YPG, PKK da aynı mahiyette bir tehdittir

Görüşmelerinde, Suriye ve diğer bölgesel konulara ilişkin fikir alışverişinde bulunduklarını ifade eden Erdoğan, şöyle devam etti:

“Suriye bağlamında, ABD’nin bölgeden çekilme kararını değerlendirdik. İdlib başta olmak üzere arazideki gelişmeleri gözden geçirdik ve siyasi süreçte gelinen noktayı görüştük. Suriye’de barış ve istikrarın tesisi yönünde önümüzdeki dönemde birlikte atabileceğimiz ilave adımları da istişare etti. Rusya ile müşterek anlayış temelinde milli güvenliğimize kasteden terör odaklarını Suriye’den söküp atmakta kararlıyız. İdlib’de gerginliği azaltma bölgesinde, yeni bir insani felaket yaşanmasının önüne geçmiştik. Bugünkü görüşmemizde, İdlib’deki istikrar ve sükunetin muhafazasına verdiğimiz önemin altını çizdik. Suriye’nin kuzeyinde ülkemizin güvenliği ile Suriye’nin toprak bütünlüğüne tehdit oluşturacak bir yapıya göz yummayacağımızı ifade ettik. Bölgenin huzur ve istikrarı açısından DEAŞ nasıl büyük bir tehdit idiyse YPG, PKK da aynı mahiyette bir tehdittir. DEAŞ’ın tasfiyesiyle beraber benzeri örgütlerin, bu tehdidin de bertaraf edilmesi şart. Rusya ile Suriye itilafına ancak siyasi çözümle son verilebileceği konusunda hemfikiriz. Siyasi süreci ivme kazandırması için Birleşmiş Milletler ile iş birliği halinde muteber ve dengeli bir anayasa komitesinin en kısa sürede faaliyete geçirilmesi konusundaki kararlılığımızı bu vesileyle tekrarladık. Rusya ile ilişkilerimizi karşılıklı saygı temelinde her geçen yıl daha da ileriye taşıyoruz. Yakaladığımız bu ivmenin sürdürülmesi için gerekli siyasi iradeye sahip olduğumuzu bugünkü konsey toplantımızla teyit etmiş olduk.”

İdlib mutabakatı

İdlib mutabakatının yerine getirilemediğine ilişkin bir soru üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, İdlib’in Suriye’nin can damarlarından bir bölge olduğunu vurgulayarak, “Burası, herhangi bir boşalma halinde gelecekleri yer, diğerleri gibi Türkiye olacak. Bizim için hassas bir bölge… Bu hassasiyeti sebebiyle de burada Rusya Federasyonu’yla müşterek çalışmamız var. Özellikle de gerek oradaki koruma amaçlı yaptığımız çalışmalar var, gerekse burada da maalesef bazı terör örgütlerinin olması sebebiyle işimiz tabii kolay değil.” diye konuştu.

Türkiye’nin elinden geleni yaptığını belirten Erdoğan şöyle devam etti:

“Aynı şekilde Rusya Federasyonu elinden geleni yapıyor. Rejim de kendine göre bazı çalışmaları yürütüyor. Bütün bunlarla beraber biz, İdlib’de şu an itibarıyla atmamız gereken adımları attık, atmaya da devam edeceğiz. Çünkü geri dönmemiz mümkün değil. Onun için de bizim gerek Savunma Bakanlığımız, Rusya Federasyonu’nun Savunma Bakanlığı, burada alt gruplar karşılıklı olarak bu çalışmaları sürdürüyorlar, sürdürmeye de devam edeceğiz. Burada sadece İdlib yok, hala çözülememiş olan bir Münbiç de aynı şekilde söz konusu.

Münbiç ile ilgili burada yine bir çalışma söz konusu. Zira hazırlanmış olan veyahut da burada ilan edilmiş olan bir yol haritası vardı. Bu yol haritası 90 gün diye ilan edilmişken şimdi artık bu 9 ay oldu, belki daha da uzayıp gidecek. Böyle bir durum da söz konusu. Fakat benim şahsen şu ana kadar olan süreçte özellikle Rusya Federasyonu ve Türkiye’nin kendi arasındaki dayanışmasıdır. Bu çok çok önemli… Her şeyden önce oradaki bir terör koridorunun aşılmış, yıkılmış olması, çok çok önemlidir. Bunun da ötesinde Suriye’nin toprak bütünlüğü önem arz etmektedir. Bu toprak bütünlüğünü tesis etmek için bu dayanışmanın sürdürülmesi gerekmektedir.”

Fırat’ın doğusunun bu tehdidi taşıdığına işaret eden Erdoğan, burada da en önemli adımın Astana Süreci olduğunu söyledi.

Türkiye, Rusya ve İran’ın dayanışmasının devam ettiğini kaydeden Erdoğan, “Bu sürecin içerisinde Ürdün baştan itibaren vardı. Buna diğer bazı ülkelerin de katılabileceği istikametinde aramızda bugün görüşmeleri de yaptık.” bilgisini verdi.

“Halk kendi topraklarına yeniden dönebilsin istiyoruz”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir basın mensubunun “İki ülke hem terörle mücadelede hem de Suriye’deki siyasi geçiş sürecinde ne tür adımları atmayı planlıyor?” sorusuna şöyle cevap verdi:

“Şu anda bu attığımız adımlar içerisinde İdlib ile ilgili sürece baktığımızda buradaki kararlığımız aslında netice vermiyor dersek, yanlış olur. Belli neticeleri burada aldık alıyoruz. Birkaç ay önce İdlib’de durum çok çok farklıydı, herkes artık buradan taşınmaya başlamıştı. Şimdi tam aksine herkes İdlib’e geri dönmeye başladı. Ama bu, bizi memnun ediyor mu, hayır. Zira yine içerideki sıkıntılar kısmen de olsa devam ediyor. Ama oralar da bir Cerablus, El Bab haline gelebilir. Orada nasıl şimdi sükunet hakimse, orada da aynısı olabilir. Hatta Afrin nasıl şu anda sükun bulduysa, daha sakin bir hale geldiyse, artık herkes evlerine, okuluna dönmüşse, gençler artık kendi aralarında futbol maçlarını oynar hale gelmişse, biz istiyoruz ki bir an önce İdlib’de de bu duruma kavuşalım, ulaşalım. Bunun için çalışmalarımızı sürdürüyoruz ama bunların tamamiyle terörden arındırılmış olması lazım.”

YPG bizim için çok açık, net bir terör örgütüdür

Terörün hangi cenahtan gelirse gelsin terör olduğunu vurgulayan Erdoğan, “Bunlara karşı da tavrımızı çok açık net bugüne kadar koyduk, koymaya da devam edeceğiz. Bu kararlığımız devam ediyor.” şeklinde konuştu.

Asıl amaçlarının Suriye’nin toprak bütünlüğünü korumak olduğunu belirten Erdoğan, “YPG’nin Tel Rıfat’ta oluşturmaya çalıştığı terör eylemlerine biz fırsat vermeyeceğimizi hep söyledik. YPG bizim için çok açık, net bir terör örgütüdür. Her zaman bunu söylüyoruz. Bu terör örgütüyle biz Afrin’de de mücadele ettik. Aynı şekilde buralarda da bu mücadelemizi sürdüreceğiz.” dedi.

YPG’nin, PKK’nın yan kolu olduğuna işaret eden Erdoğan, “Bunu, biz gayet iyi biliyoruz. Bütün belgeleriyle, her şeyiyle elimizde bunlar zaten mevcut. Bunu böyle bildiğimiz halde, biz YPG’yi terör örgütü değildir, diye bakamayız. Böyle bir şey söz konusu değil. Üzerine üzerine de bunların gidiyoruz, gideceğiz. Yakaladıklarımız, yakalamakta olduklarımız, hepsini biliyoruz. Afrin’deki vermiş olduğumuz o mücadelede, YPG’nin bütün hücrelerine varıncaya kadar, her şeyi zaten kayıtlarıyla çıkardık. Bunlar elimizde, bunları da gayet iyi biliyoruz. Tel Rıfat, bunlardan müstağni değildir.” değerlendirmesinde bulundu.

Bir şeyin akdini yapmışsak, sözleşmesini yapmışsak bu iş bitmiştir

Türkiye ve Rusya’nın “Egemenliği kayıtsız şartsız milletine ait iki ülke” olduğunu ve egemenlik hakları üzerinde birilerinin tasarrufta bulunmasına asla fırsat veremeyeceğini vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:

“O zaman millet olamayız, o zaman devlet olamayız. Bizim bağımsız bir devlet olmamızın, bir bağımsız millet olmamızın altında bu yatmaktadır dolayısıyla da attığımız adımlarda, aldığımız kararlarda bu incelik vardır. Üçüncü taraflar atacakları adımları herhalde bize sorarak atmıyorlar. Biz de dolayısıyla atacağımız adımları önce kendi içimizde değerlendirmelerini yaparız, istişarelerimizi yaparız ondan sonra da adımlarımızı atarız. Bu, enerjide böyledir, bu, savunma sanayinde böyledir, bu, ülkenin kendine ait savunma ihtiyaçlarını giderirken atacağı adımlarda da böyledir.

Biz şu ana kadar özellikle gerek Rusya Federasyonu’yla attığımız adımlarda bu hassasiyetlere, bu inceliklere bakarak bu adımlarımızı atıyoruz ve bundan sonra da bu şekilde atacağız. Biz S-400 konusunda yol haritamızı zaten belirlemişiz, çizmişiz, adımlarımızı atmışız, her şey bitmiş ve bizden kalkıp da bundan sonra ‘gel buradan vazgeç’ gibi temennilerde bulunanlar veyahut da böyle bize bazı tavsiyelerde bulunanlar demek ki bizi de tanımıyor olacaklar. Bu konuyla ilgili olarak bir şeyin akdini yapmışsak, sözleşmesini yapmışsak bu iş bitmiştir, ona göre biz yolumuza devam ediyoruz, devam edeceğiz. Bu da bizim egemenlik hakkımızdır, bu bizim tasarrufumuzdur, bundan kimse bizden vazgeçmemizi isteyemez.”

Suriye gündemi

Suriye’de iş birliğinin büyük önem arz ettiğini anlatan Putin, “Türkiye, Rusya ve İran, Astana formatı çerçevesinde hep beraber iş birliğine devam edecekler. Önemli olan sahadaki duruma yoğunlaşmak, Birleşmiş Milletler Güvenlik Kurulu’nun 2254 sayılı kararı çerçevesinde siyasi süreci aktif hale getirmektir. Anayasa komitesinin faaliyetlerine başlamasına katkı sağlamamız gerekiyor.” diye konuştu.

Konuşmasında, Türkiye ve Rusya arasında İdlib’e ilişkin varılan “Soçi mutabakatına” da değinen Putin, şunları kaydetti:

“İdlib’in istikrara kavuşması için elimizden geleni yapacağız. Burada terörün kökünü kurutmamız gerekiyor. Soçi’deki bütün anlaştıklarımızı hayata geçiremedik. Ama bu sorun çözülür. Daha önce iki ülke savunma bakanları görüşmelerinde bu konuyu istişare etmişti. Bu konuda bir ilerleme kesinlikle söz konusu. Bütün terör merkezlerinin tasfiye edilmesi gerekiyor. Barışçıl sürecinin sağlanması için bütün sorunları birlikte çözmemiz gerek.”