Erdoğan'ın Savaş Kararı

HDP'nin "Seni Başkan Yaptırmayacağız" sloganı ile başlayan ve bugünlere ulaşan Kürt endeksli gelişmeler ve Erdoğan'ın Kürt sorunu konusundaki evrimsel gelişimi irdeleyen Erdal Er, Türkiye'nin 24 Temmuz'da savaş kararı aldığını dile getirdi.

Erdoğan'ın Savaş Kararı

HDP'nin "Seni Başkan Yaptırmayacağız" sloganı ile başlayan ve bugünlere ulaşan Kürt endeksli gelişmeler ve Erdoğan'ın Kürt sorunu konusundaki evrimsel gelişimi irdeleyen  Erdal Er, Türkiye'nin 24 Temmuz'da savaş kararı aldığını dile getirdi.

Erdal Er'in yazısının öne çıkan bölümleri:

7 Haziran 2015 seçimlerinde HDP’nin, ‘’seni başkan yaptırmayacağız’’ stratejisi başarılı olmuş, Erdoğan ve partisi ağır bir yenilgi almıştı. AKP, 2002 yılından beri sahip olduğu iktidarını kaybetmişti. Erdoğan’ın beklemediği yenilgi ve HDP’nin başarısı devletin derinlerini de sarsmıştı.

***

22 Temmuz 2015 tarihinde Ceylanpınar’da iki polisin öldürüldüğü haberi geldiğinde, Kandil’de röportaj yapmak için KCK Yürütme Konseyi Üyesi Mustafa Karasu ile birlikteydim. Sayın Karasu’da haberi bizimle birlikte televizyondan öğrenmişti. Türk medyası peşinen iki polisin öldürülmesinin PKK tarafından yapıldığına hüküm etmişti.

Ne olduğu belirsiz bir sürü tuhaf insan uzman sıfatıyla TV ekranlarında, ‘PKK’nin Çözüm Süreci’ni bitirdiğini propaganda ediyordu. Sayın Karasu’ya bir bilgilerinin olup olmadığını sordum. O da şaşkındı. “Hayır” diye yanıtladı ve ekledi:

“Savaşı başlattılar. AKP uzun süredir savaş planı yapıyordu.”

***

Rojava sınırında Kürtlere karşı soykırım startı verilmişti.

KCK yönetimi, Halk savunma Merkez Karargâh Komutanlığı Suruç ve Ceylanpınar’da olanların ne anlama geldiğini biliyordu. Saldırı bekliyorlardı. Tedbirlerini de buna göre almışlardı. En azından açıklamaları böyleydi.

23 Temmuz’u 24 Temmuz’a bağlayan gece saat 00.00’da önce Kandil’de gece gündüz olmuştu. Bırakılan bombalar geniş bir alanı aydınlatıyordu. Savaş uçakları ve bıraktıkları bombaların korkunç sesi yeri göğü inletiyordu. Bombardıman sonucu orman yangınları başlamış, gecenin karanlığında Kandil adeta boydan boya yanıyordu. En çok endişelendiğimiz köylülerdi. 

Sonradan açıklanan resmi açıklamalara göre; o gece Türk ordusuna ait 75 savaş uçağı Medya Savunma Alanları’nın tamamını bombalamıştı.

Tahmini verilere göre (her uçak iki sorti yapsa) en az 150-200 ton bomba bırakılmıştı. Uzmanlara göre bir savaş uçağı bir-iki ton ağırlığında bombalar taşıyabiliyor. Gece saat 00.00’da başlayan bombardıman bizim olduğumuz bölgede çeşitli aralıklarla sabah saat 05.30-06.00’ya kadar devam etti. 

O geceye tanıklık ederken aklımda şu vardı: Kandil’de bizim dışımızda hiçbir canlı sağ kalmadı herhalde. Şafak söküp uçak ve bomba sesleri durduğunda geride ağır bir sessizlik kalmıştı. Hayat yok gibiydi. Önce yüksek dağların ardından güneş doğdu. Sonra yükseldi ve orta yere geldi. Kameraman arkadaşım Mordem ile birlikte bombalanan yerleri gezmeye karar verdik.

***

24 Temmuz tarihinde Medya Savunma Alanları’na yapılan saldırı, 2012 yılının son ayında başlayan ’Çözüm Süreci’nin resmi olarak bitirildiğinin ilanıydı. 24 Temmuz sıradan seçilmiş bir tarih değildi. Lozan Antlaşması’na denk getirilmişti.

24 Temmuz saldırısından sonra ne oldu? Türkiye savaş kararıyla ne kazandı, ne kaybetti?

Hiçbir şey kazanmadı ancak çok şey kaybetti. Türkiye 50 yıl geriye gitti. Bu sürecin bilançosu sadece telafisi mümkün olmayan can kayıplarıyla sınırlı değil, aynı zamanda çözüm ve barış iradesi ölümcül yara aldı. Ülke insanı bodrumlarda insanların diri diri yakılmasını izleyerek; vicdan ve ahlakını da kaybetti.

Bütün bunlardan ders çıkarılmışa benzemiyor. 24 Temmuz’un yıl dönümüne iki gün kala, yine Ceylanpınar provokasyonun üssü seçilmiş.

Bu defa Rojava’ya saldırı için kullanılmak isteniyor. 22 Temmuz akşamı Serekaniye’den Ceylanpınar’a roket mermisi atıldı ve beş sivil yaralandı. Türk tarafı bu olayı gerekçe yaparak Rojava’ya ağır silahlarla saldırdı. Hem de ABD heyetlerinden birinih Türkiye, birini ise arabuluculuk için Rojava’da bulunduğu saatlerde yapıldı.

Başvurulan yöntem tanıdık. Bir kaç yıl önce MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu ve Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Yaşar Güler’le yaptığı savaş toplantısında ortam dinlenmesi sonucu elde edilen ses kaydında şunları söylemişti: 

“Gerekirse Suriye'ye dört adam gönderirim. Türkiye'ye sekiz füze attırıp savaş gerekçesi üretirim.”

Soru şu: 22 Temmuz akşamı Serekaniye’den Ceylanpınar’a atılan patlayıcı Hakan Fidan’ın bugünler için Rojava’ya yolladığı dört kişiden biri olmasın?

Demokratik Suriye Güçleri (DSG)  konuya ilişkin yaptığı resmi açıklama da bu soruya “evet” yanıtını veriyor.