HDP: Bir oyla dünya değişir dünya!

HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli partisinin seçim çalışmaları kapsamında Muradiye’de düzenlenen halk buluşmasına katıldı. Ekonomideki kötü gidişata ve partisinin seçim stratejisine değinen Temelli, “Türkiye halklarına bir seçenek yarattık, bir oyla dünya değişir” dedi. 

HDP: Bir oyla dünya değişir dünya!

HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli partisinin seçim çalışmaları kapsamında Muradiye’de düzenlenen halk buluşmasına katıldı. Ekonomideki kötü gidişata ve partisinin seçim stratejisine değinen Temelli, “Türkiye halklarına bir seçenek yarattık, bir oyla dünya değişir” dedi. 

Temelli, şöyle konuştu: 

31 Mart’a çok az bir zaman kaldı. 31 Mart’ta bize bu ülkeden “defol git” diyenlere en güzel yanıtı sandıkta vereceğiz. Hiçbir yere gitmiyoruz. Burası bizim vatanımız, yurdumuz binlerce yıldır buradayız. Temelimiz binlerce yıldır kök salmış bu topraklara. O yüzden 31 Mart’ta sandıklara gidiyoruz. Bu halka bu onurlu halka hakaret edenler 31 Mart’ta iktidardan gidiyorlar.

Adalet, mahkeme salonlarına dönene kadar mücadelemizi sürdüreceğiz 

Sevgili Leyla Güven, 136 gündür açlık grevinde. Sevgili Leyla Güven’e buradan sevgilerimizi yollayalım. Sesine ses, mücadelesine güç katalım. Onunla birlikte binlerce tutsak cezaevlerinde açlık grevinde. Yüzlerce insan dünyanın dört bir yerinde açlık grevinde. Bu  adaletsizliğe, hukuksuzluğa isyan ediyorlar. Biz de Newroz alanlarından on binlerle, yüz binlerle itirazımızı yükseltiyoruz. Adalet istiyoruz, hukuk istiyoruz, adalet, mahkeme salonlarına dönen kadar barış ve demokrasi bu ülkede hakim olana kadar, mücadelemize devam edeceğiz. 

İktidar yangına benzin dökmeye devam ediyor

Neden adaletsizlik var? Neden hukuksuzluk var? Çünkü bu ülkede tecrit var. 4 yıldır bu ülkedeki mutlak tecridin sonuçlarını herkes görüyor. 4 yıldır her gün hukukun nasıl bu ülkede ihlal edildiğini gördük. İnsan haklarının nasıl yok sayıldığını, ifade özgürlüğün nasıl yok edildiğini gördük. Gazeteciler cezaevinde, basın özgürlüğü yok ve bu ülke yaşanmaz bir hale geldi. Ülke yangın yeri. Şimdi bunca sorun ortadayken bu iktidar bu yangına benzin dökmeye devam ediyor. O yüzden diyoruz ki hukuk istiyoruz, adalet istiyoruz. Çok bedel ödedik, çok acı çektik çok zulüm gördük. Ama bizler adalet ve hukuk mücadelesinden, barış mücadelesinden asla vazgeçmedik, vazgeçmeyeceğiz. 

Bu seçim bizim için demokrasi mücadelesi 

Bu zulme ve bu şiddete rağmen ödediğimiz, ödeyeceğimiz tüm bedellere rağmen mücadele zeminini asla terk etmeyeceğiz. Yerel seçimlere gidiyoruz. Ama bu bizim için 3-5 belediye başkanlığı alma seçimi değil, belediye meclislerinde 3-5 koltuk seçimi değil. Bu bizim için bir demokrasi ve barış mücadelesi. Nasıl ki bugüne kadar bu mücadeleden vazgeçmedik, nasıl ki diz çökmedik, boyun eğmedik yine diz çökmeyeceğiz yine boyun eğmeyeceğiz. 

Adalet Bakanı yasaları ihlal ediyor

Bu ülkede tecrit bitene kadar, bu ülkede savaş bitene kadar, bu ülkeye barış, demokrasi gelene kadar bu mücadelemize devam edeceğiz. O yüzden de diyoruz ki; Adalet Bakanı yasalara uysun, hukukun gereği ne ise bir an önce yerine getirsin. Sayın Öcalan ailesi ve avukatlarıyla düzenli olarak görüşebilsin. Bu haklı bir taleptir, meşru ve yasal bir taleptir. Yasaları iktidar ihlal ediyor, Adalet Bakanlığı ihlal ediyor. Bir kez daha onlara çağrı yapıyoruz. Yasaların gereğini yerine getirin. 

Siyasetsiz kaldılar, yalana muhtaç oldular 

Hiç kimsenin, hiçbir arkadaşımızın ölmesini istemiyoruz. Hiç kimseyi kaybetmek istemiyoruz. Ölümlere dur demek istiyoruz. Fakat bugün her şeyi siyasete malzeme edenler, 3-5 belediye için 3-5 koltuk için bu toplumu bölenler, ayrıştıranlar her şeyden medet umar hale gelmişlerdir, yalana muhtaç olmuşlardır. Halkın duygularını, en temiz duygularını her şeye alet edecek kadar acze düşmüşler, siyasetsiz kalmışlar. O yüzden de diyoruz ki herkes siyasete, herkes hakkını aramaya, herkes adalet ve hukuk mücadelesine, barış ve demokrasi mücadelesine katılmaya. O yüzden de diyoruz ki birlikte demokrasiye.

Bizi bölemeyeceksiniz

Her şeyi siyasete alet ediyorlar. Toplumu bölüyorlar. Biz de onlara inat diyoruz ki, binlerce yıldır bir aradayız. 72 millet yan yanayız. Bizi bölemeyeceksiniz. Ortak vatanımızda, demokratik cumhuriyeti hep birlikte var edeceğiz, inşa edeceğiz. 

Ez Kurd im, Türküm, Türkiyeliyim

Bakın, bugün 20 milyon Kürde “defol git” dedi. Sonra demedim diyor. HDP’ye terörist dedi. Sonra demedim diyor. Bana kalkmış “Kürt bile değil” diyor. Bundan aklı sıra medet umuyor. Yani Kürtler bu ülkede ikinci sınıf vatandaş onun gözünde. Biz de diyoruz ki, bu ülkede yaşayan herkes Kürdü,Türkü 72 milleti birinci sınıf vatandaştır. Bu hakkımızdan vazgeçmeyiz. Bu nefret söylemine izin vermeyiz. Eğer duymamışsa bir kez daha söylüyorum: Ez Kurd im, Türküm Türkiyeliyim. 

HDP’nin iktidara yürüyüşünden korkanlar, HDP’ye her gün saldırıyor

Bununla da yetinmedi. Dini siyasete gene alet etti. Geçmiş seçimlerde olduğu gibi. Kalktı dedi ki “bunlar dinsiz imansız”. Bu kabul edilemez. Böyle bir dil, böyle bir söylem kabul edilemez. Herkes inancıyla vardır, kimliğiyle vardır. Herkes eşittir, kıymetlidir, değerlidir. Farklı kimliklerimizle, inançlarımızla aslında ne kadar güçlü olduğumuzu gösteriyoruz. HDP’nin bu gücünden korkanlar, HDP’nin iktidara yürüyüşünden korkanlar, HDP’ye her gün saldırıyorlar. Ama engelleyemeyecekler. Hakikatin sesini susturamayacaklar. 

Katliam görüntülerini izletme, günahtır, ayıptır!

Bakın, toplumu bölmek, ırkçılık, nefret söylemi ne kadar tehlikeli. Bunu en son Yeni Zelanda’da gördük. Yeni Zelanda’da bir ırkçı, 50 masum insanı ibadetlerini yaparken katletti. Dünyanın neresinde ırkçılık, ayrımcılık varsa orada bunun karşısına hep birlikte dikilmeliyiz. Asla buna izin vermemeliyiz. Bunlar, siyasete malzeme edilecek konular değil. Bunlar insanlık suçudur. Bunlar insanlığa düşmandır. Her insan gibi hepimizi buna karşı çıkmalıyız. Ama bugün bu ülkenin Cumhurbaşkanı sinevizyonlarda, mitinglerde o katliam görüntülerini gösteriyor. Bunu yapmayın. Günahtır, ayıptır. Bundan uzak durun. Bunu seyreden insanlar, içlerindeki nefretle birbirine, farklılıklara düşmanlaşabilir. İşte Hollanda’da üç masum insan yaşamını yitirdi, katledildi. Buna son vermek hepimizin boynunun borcudur. 


Ölüme, düşmanlığa değil; yaşama sahip çıkalım 

Tüm siyasetçilere sesleniyorum: Hiçbir koltuk, hiçbir mevki insan hayatından daha değerli olamaz. Bir can bile kıymetlidir, değerlidir. Bir kişiyi bile yitirmişsek, bütün insanlık ölmüştür. O yüzden de yaşama sahip çıkmalıyız, hayata sahip çıkmalıyız. Ölüme, düşmanlığa değil, siyasetçiler toplumsal barışın mimarlarıdır. Toplumsal barışın yıkımı için değil, inşası için çalışmalıdır. 

Bu nefrete, bu düşmanlığa verecek tek bir oyumuz bile yok

Ama bugün iktidar toplumsal barışı yıkıyor. Kentleri yıkıyor. İnsana ait değerlerimize ait ne varsa yıkıyor Ehmedê Xanî’nin heykelini yıkıyor ve sonra da utanmadan çıkıyor diyor ki “Kürt kardeşlerim ne olur bize oy verin”. Ne oy vereceğiz biz sana? Bizim bu nefrete, bu düşmanlığa verecek tek bir oyumuz bile yok. 

Suriye’yle ilgili savaş tamtamları çalmaya devam ediyorlar

Savaştan besleniyorlar. Savaş politikaları ile ayakta durmaya çalışıyorlar. Bakın Türkiye’nin dış politikasına, bu kadar itibarsız bir dış politika daha dünyada görülmedi. Bu, bu ülkeye yapılacak en büyük kötülüklerden biridir. Dış politikada son 10 yıldır izlenen yol Türkiye’yi böyle, itibarsız bir hale getirmiştir. Bakın Suriye’nin yaşadıklarına, bu iktidarın Suriye politikası Suriye’yi yıkmıştır. Suriye’de bu savaş boyunca 1 milyondan fazla insan hayatını kaybetti. 5 milyon Suriyeli yerinden yurdundan edildi. Ve hala bugün Suriye’yle ilgili savaş tamtamları çalmaya devam ediyorlar. Bu sesi susturacağız, barışın sesini yükselteceğiz. 

Bölücü oldukları için Suriye’yi de, Türkiye’yi de parçalama derdindeler

Suriye’de çözüm Suriye halklarının bir arada, ortak geleceğine karar vermesiyle mümkün olur. Bakın IŞİD bitti. Ama İdlib devam ediyor. Bu terörden bu insanlık suçundan hep birlikte kurtulmalıyız. Suriye kendi barışını ararken barış için Suriye’nin bir arada yaşaması için destek olmalıyız. Suriye’yi parçalamak için değil. Ama bunlar bölücü oldukları için Suriye’yi de, Türkiye’yi de parçalama derdindeler. Çünkü bunlar Kürt düşmanı. Kürtler statü kazanmasın diye kimlikleriyle var olmasın diye, ana dillerinde eğitim, hizmet almasın diye Kürtlerin statü kazanacağı her yere saldırıyorlar. Bugün Suriye’de de karşımıza çıkan tablo budur. Yoksa bize yönelik bir tehdit falan yok. Yalan. Dış politika yalan üzerine kurulmuş.

Sana yönelik hangi tehdit var da 25 milyar dolarlık S400 anlaşması yapıyorsun?

Savaşı pazarlıyorlar. Silah sanayii pazarlıyorlar. Kalkmış S-400 alıyor. Milyarlarca doları çarçur edecek. Tehdit varmış ne tehdidi var? S-400’le neyi vuracaksın? Sana yönelik hangi tehdit var da 25 milyar dolarlık S-400 anlaşması yapıyorsun?
25 milyar dolara tüm Van’ın ekonomik sorunları çözülür. Muradiye’nin bütün sorunları katbekat çözülür. Ama bunların niyeti Muradiye’nin sorununu çözmek değil ki, Van’ın sorununu çözmek değil ki. 

Önce sizi iktidardan göndereceğiz sonra da bıraktığınız enkazı kaldıracağız

Bunların niyeti, iktidarlarını devam ettirebilmek için savaştan, yolsuzluktan beslenmek. O yüzden de halka yalan söylüyorlar. Diyorlar ki “beka sorunu var”. Ne beka sorunu? İşsizlik sorunu var. Bu beka sorunu mu, yoksa işsizlik sorunu mu? Gel de gör. Ama ülkeyi yönetemiyorlar. 17 yıldır iktidardalar, şimdi gidiyorlar ya gitmemek için bi taraftan yalvarıp yakarıyorlar bir taraftan da halkı tehdit ediyorlar, beka sorunu var diye. Beka sorunu falan yok. Biz ne sorunu olduğunu çok iyi biliyoruz. Bu sorunu çözeceğiz. Önce sizi iktidardan göndereceğiz sonra da bıraktığınız bu enkazı hep birlikte kaldıracağız. 

Bu Hazine Bakanı’na üç keçi versen ikisini kaybeder

Yönetemiyorlar. Bakın siyasetin haline, toplumun haline, ekonominin haline. Böyle ülke mi yönetilir. Tüccardan Ticaret Bakanı, otel sahibinden Turizm Bakanı, okul sahibinden Milli Eğitim Bakanı, damattan Hazine Bakanı sonra da beka sorunu var. Ne beka sorunu? Kabine sorunu var. Böyle kabine mi olur? Böyle hiçbir yer yönetilmez. Ya bu Hazine Bakanına üç keçi versen ikisini kaybeder. Bu neyi yönetecek? Ekonominin o denli farkında değil ki doların haline bakın. İki gün önce bir de halkın şivesiyle alay ediyor. Sen aynaya bak önce kendinle alay et utanmaz! Bu halkın diliyle, şivesiyle alay etmek senin haddine mi? Edep! Bunlarda edep yok. Sen işini yap ama yapamazsın çünkü ekonomiyi bilmiyorsun. Bir milyon yeni işsiz yaratmış, dolar gelmiş 5.80’e ama o diyor ki doların tepesine yumruk vurduk, dolar beşin altına indi. 

Merkez Bankası acz içinde. Merkez bankası, bu ülkeyi bu felakete sürükleyenlerin içinde. Hazine böyle, döviz pozisyonu böyle. Bakın bu ülkede mevzuatların yüzde 51’i döviz. Sizin döviz tasarruf hesabınız var mı? Sizin yastığınız altında dolar var mı? Altın var mı? Yok. Peki bu hesaplar kimin? Sen bu hesapların sahibinden vergi almazsan, sen bu hesapların bu hale gelmesine göz yumarsan ülke de işte bu duruma sürüklenir. 

Çorap söküğü gibi her yerden kriz fışkırıyor

Ülkede hesap tutmuyor artık. Çorap söküğü gibi her yerden kriz fışkırıyor. Kimse geçinemiyor. İşsizlik artıyor, fiyatlar artıyor ama sorarsan iktidara her şey yolunda. Hiçbir şey yolunda değil. Yalan söylüyorlar. Halkı aldatıyorlar, gerçekleri saklıyorlar, ülkeyi bugün çok ciddi bir krize sürüklediler, çıkış yolunu da bilmiyorlar. Ama biz onlara yolu gösterdik. Gidiyorsunuz. Seçimle geldiniz, yönetemediniz, seçimle de gideceksiniz. İnsanları tehdit ederek korkutarak buna engel olamazsınız. Çünkü insanların canı yanıyor. Herkes borç içinde, işinden olmuş, aşından olmuş, çiftçi perişan hayvancılığı bitirmişler. Tarımı bitirmişler ama Cargill’den gelen talimatla şeker fabrikalarını satabiliyorlar. Bir milyon insanın emeğiyle, geçimiyle oynadılar. Patates ekimini yasaklayıp, patates ithalini yasaklayabiliyorlar. 

Maaşına tutsak olmuş gazeteci olmaz

İşte dışarıdan aldığı talimatlarla ekonomiyi bu hale getirenler, içeride de basına talimat veriyor. Hangi manşeti atacağını, hangi yalan haberi yapacağını talimatla iletiyor. Bütün gazeteleri ele geçirmiş, bütün gazeteler aynı manşeti atıp aynı yalan haberi yapıyor. Bu ülkede gazeteciliğin itibarını bitirdiler. 
Yazıklar olsun. Hiç mi utanmıyorsunuz? Hiç mi eve gittiğinizde çocuğunuzun yüzüne bakmıyorsunuz? Ne diyorsunuz onlara? Bugün ne güzel yalan haber mi yaptım diyorsunuz. Nasıl geçiyor kursağınızdan o lokmalar? Maaşına tutsak olmuş gazeteci olmaz. O yüzden de bu halk artık ne o gazeteleri okuyor, ne de o televizyonları izliyor. Televizyonları açmayın. Ne dinleyeceksiniz. Hep aynı yalan. 3Y ile geldiler. 3Y ile gidiyorlar. “Yalan dünya”, “yalan siyaset”, “yalan medya”. Bu yalanlar onların gidişini hızlandırdı. Çok yakında hem onlardan hem bu yalanlardan hep birlikte kurtulacağız.

Türkiye’de başka söylüyor, Washington Post’a başka yazıyor

Washington Post gazetesine makale yazmış. Sanıyor ki oraya yazarsa kimse fark etmeyecek. Oraya yazdıklarını sinevizyonda göster. De ki ben Washington Post’a bunları yazdım ama size bunları söylüyorum. Madem Washington Post’a başka yazıyorsun, meydanlarda neden başka konuşuyorsun? Çünkü talimatla ancak bu gemi bu kadar yürür. Yalancının mumu yatsıyı görmüyor. Bak öğlen namazında mumu söndürdük. Yalancının mumu söndü. Şimdi çıkacaksın, neden Washington Post’a böyle yazdım diye açıklayacaksın ya da “ben 5-6 yıl önce böyle konuşuyordum, bugün böyle konuşuyorum” çık bunu anlat. Ya da “5-6 yıl önce ben bunları söylüyordum bugünkü ortağıma, o da bana bunları söylüyordu” de. Çık açıkla. Sen sabah akşam bizi göstereceğine, sende malzeme çok onları göster. 

Bir oyla dünya değişir dünya

Umutsuzluğa yer yok, ne yaparlarsa yapsınlar biz kazanacağız. Mutlaka kazanacağız demiştik işte kazandık. Güçlü ittifaklar yaptık. Tüm halklarımızı bir araya çağırdık ve tüm farklılıklarımızla gücümüzle bir seçenek yarattık. Türkiye halklarına o umutsuzluğa sürüklenen sandığa gitmek istemiyorum, bir oylar ne değişir diyen herkese bir seçenek yarattık, bir umut yarattık. Bir oyla dünya değişir dünya. 

Şimdi artık ülkemizi, vatanımızı, yurdumuzu değiştirme zamanı geldi. Artık demokrasiyi, barışı, yerel demokrasiyi var etme zamanı geldi. Ama önce ne yapacağız? Kayyımları süpüreceğiz. Süpürgeler hazır. Öyle bir süpüreceğiz ki çöpleri, çamurları, yolsuzlukları hırsızlıkları, yalanları kalmayacak, kırıntıları bile kalmayacak. 
Bakın bunlar HDP süpürgesi. Bu süpürdü mü temizlik gelir. Bu süpürdü mü demokrasi gelir, barış gelir. Hep birlikte ülkemizi bu utançtan kurtaracağız. Bu zulüm bu şiddet bitsin diye bu nefret, ayrımcılık bitsin diye süpüreceğiz. Kayyımlardan hep birlikte kurtulacağız ama sadece kayyımlardan kurtulmakla kalmayacağız; çok daha fazla yerde iktidara geleceğiz. Yerellerde HDP iktidarını hep birlikte var edeceğiz. 

Sonrası kolay, ondan sonra bütün bu enkazı hep birlikte kaldıracağız. Yerel yönetim anlayışımızla, işsizliğe de yoksulluğa da son vereceğiz. Üreten biziz yöneten de biz olacağız. Ortaya bir strateji koyduk, akılları karıştı ne yapacaklarını bilmez hale geldiler. Halbuki çok basit. HDP iktidara geliyor. Nerede bir HDP logosu varsa, nerede HDP’nin binlerce yıllık tarihe kök salmış ağacı varsa, mührünüzü oraya basın. Barışa basın, demokrasiye basın. 
,

Bir gün diyorlar “HDP’nin oyları haramdır” diyorlar ertesi gün Kürtlerden oy istiyorlar

Tek başımıza iktidara gelemeyeceğimiz yerlerde, AKP-MHP blokuna bırakmamak için, bu faşist anlayışa kentlerimizi terk etmemek için, oralarda da demokrasi güçlerine mührümüzü basacağız. Şimdi bu stratejimizi hazmedemeyenler, bir gün diyorlar ki “HDP’nin oyları haramdır”, ertesi gün diyorlar ki “Kürt kardeşlerimiz bize oy verin”. Biz de diyoruz ki biz bu ülkenin eşit yurttaşlarıyız ve o yüzden oylarımızı seçimden sonra “kurt işareti” yapacak olanlara değil, demokrasi güçlerine vereceğiz, HDP’ye vereceğiz. 
31 Mart’a kadar 7 gün 24 saat çalışıyoruz. Hepimiz müşahit oluyoruz. Türkiye’nin neresindeysek oyumuzun olduğu yere gidiyoruz, oyumuzu orada kullanıyoruz. Gitmek için, herkesi yerine ulaştırmak için il ilçe teşkilatlarımız da 7 gün 24 saat çalışıyor. 31 Mart’a kadar çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Hepinize çalışmalarınızda başarılar diliyorum. Bizler umudun partisiyiz. Bizler yürüdükçe barışın, demokrasinin yolu açılır. Hepinizin yolu açık olsun. Muradiye Ya Me Ye! Wan Ya Me Ye!