HDP: Roboski'den Tel Rıfat'a değişen tek şey tabut sayısı

HDP Sözcüsü Günay Kubilay, 8’i çocuk 10 sivilin hayatını kaybettiği Tel Rıfat’a yönelik saldırı üzerinden Türkiye'yi "savaş suçu" işlemekle suçlayıp, “Roboski’den Tel Rifat’a değişen tek şey sadece tabutların sayısı. Değişmeyen şey ise Kürt düşmanlığı” dedi. 

HDP: Roboski'den Tel Rıfat'a değişen tek şey tabut sayısı

HDP Sözcüsü Günay Kubilay, 8’i çocuk 10 sivilin hayatını kaybettiği Tel Rıfat’a yönelik saldırı üzerinden Türkiye'yi "savaş suçu" işlemekle suçlayıp, “Roboski’den Tel Rifat’a değişen tek şey sadece tabutların sayısı. Değişmeyen şey ise Kürt düşmanlığı” dedi. 

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Sözcüsü Günay Kubilay, parti Genel Merkezi’nde gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Kubilay, sözlerine Van’da bu sabah yapılan operasyonda Muradiye, Özalp ve Başkale belediyeleri eş başkanlarının gözaltına alınması üzerinde durarak başladı.

Eşbaşkanları gözaltına alınan partili belediyelerin halen polis ablukası altında olduğunu söyleyen Kubilay, “Yine bir uyduruk gerekçeyle kayyım atanacak, aynı nakarat tekrar edilecektir. Özellikle başta batı kamuoyu olmak üzere kitlesel tepkiler gösterilmedikçe, kayyım rejimi yeni belediye gasplarıyla kendini tahkim etmeye, baskılarını artırmaya devam edecektir. Bu iktidar var oldukça farklı olan hiç kimsenin bu ülkede temiz bir siyasi oksijen alması mümkün olmayacaktır. Bir kez daha tekrarlıyoruz: şiddet ve nefret dolu ellerinizi eş belediye başkanlarımız ve belediyelerimizden çekin. Ne yaparsanız yapın çoğunluk desteğini yitirmiş, gayrı meşru bir iktidar olduğunuz hakikatini saklayamazsınız” dedi.

Kürt Düşmanlığı NATO'ya taşındı

Sonrasında 3-4 Aralık’ta Londra’da toplanan NATO Zirvesi’ni değerlendiren Kubilay, AKP’nin “Kürt düşmanlığı”nı bu zirveye de taşıdığını söyledi. Kubilay, “Son bir haftadır Türkiye ile NATO devletleri arasında bir kriz olduğu konuşuluyordu. Yapılan açıklamalardan Erdoğan’ın NATO zirvesinde Kuzey ve Doğu Suriye halklarının öz savunma gücü ve siyasi iradesinin ‘terörist’ olarak tanınması için özel bir çaba harcadığı, çeşitli pazarlıklar yaptığı anlaşılıyor. Böylece NATO’nun Baltık Savunma Planı’nı da bu nedenle veto ettiği açığa çıkmış oldu. AKP iktidarı, ‘terör’ ve ‘terörizm’ kavramlarını kendisine göre yontma, işine geldiği gibi eğip bükme konusunda mahir sayılır. Bu kavramları temel evrensel ölçütlere, hukuksal dayanaklara göre değil, siyasi çıkarlarına göre tanımlıyor, biçimlendiriyor, empoze ediyor. Daha önemlisi sadece medyayı değil, bir kısım muhalefeti de bu kavramlarla siyasi kuşatma altına alıyor ve etkisizleştirerek kendine angaje edebiliyor” diye konuştu.

Veto Blöfü işe yaramadı

Ancak “Kürt düşmanlığı”nın NATO devletlerinde ve uluslar arası toplumda bir karşılığının olmadığını vurgulayan Kubilay, Baltık Savunma Planı’nı veto blöfünün de bir işe yaramadığını ifade etti.

Kubilay, “Demek ki, esas sorun ‘terör’ adı altında sürekli tekrarlanan ‘güvenlik sorunu’ değil. Esas sorun Kürtlerin bulundukları coğrafyada kendi kimlikleriyle, kültürleriyle, dilleriyle, kolektif haklarıyla eşit haklar temelinde yaşayacakları bir siyasal statünün elde edilmesini önlemek ve kazanılmış hakları ortadan kaldırmaktır” dedi.

“NATO toplantısı, her ne kadar Til Rifat’taki çocuk katliamını görmezden gelse de Kürt düşmanlığı üzerine inşa edilmiş bir iç ve dış politikanın artık miadını doldurduğunu bir kez daha göstermiştir” diyen Kubilay, buna rağmen AKP medyasının Erdoğan’ın Londra’dan zaferle döndüğünü empoze etmeye çalıştığına işaret etti.

Kubilay, sözlerini şöyle sürdürdü: “Demagojiyi bırakın. NATO blöfünüzü gördü ve boşa çıkardı, istediğinizi kabul etmedi. Hani siz anti-emperyalisttiniz? NATO, Kuzey Atlantik’te emperyalist kapitalist dünyanın en büyük askeri örgütü değil mi? NATO üyeliğine neden son vermiyorsunuz? Emperyalist devletlerle askeri ve ticari anlaşmaları neden iptal etmiyor, o anlaşmaları yırtıp çöpe atmıyorsunuz? Elinizi tutan mı var? Sizin anti emperyalistliğiniz ve NATO karşıtlığınız palavradan ibaret. Kürt düşmanlığınız ve kapitalist çıkarlarınız için ABD ile Rusya arasında tenis topu gibi gidip gelmeyi, Kürtlerin kazanımlarını yok etmek için Moskova’yla Washington arasında mekik dokumayı anti emperyalizm diye yutturmaya çalışıyorsunuz.

 2014-2018 yılları arasında en az bin çocuk öldü

Kuzey-Doğu Suriye Hak İhlalleri Belgeleme Merkezi’nin raporuna göre, son iki yılda Türkiye’nin saldırıları sonucu bölgede en az 162 çocuk öldü, 195 çocuk ise yaralandı. Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’nin verilerine göre de DAİŞ yani IŞİD ve El Nusra çetelerinin 2014-2018 yılları arasında Serekaniyê, Kobanê, Girê Spî, Reqa, Minbic, Derazor ve Hasekê’ye yönelik bombalı saldırılarda en az Bin çocuk ölmüş. Sayıları net olmamakla birlikte çok sayıda çocuk sakat kaldı ve uzuvlarını yitirmiş. 

Roboski'den Tel Rıfat'a değişen tek şey tabut sayısı

Türkiye savaş suçu işliyor. Uluslararası kuruluşları Türkiye’nin sivillere ve çocuklara yönelik saldırılarını önlemek için acilen göreve çağırıyoruz. Her ne kadar NATO devletleri Suriye’de çocuk ve sivil katliamlarını görmezden gelmiş olsa da uluslararası toplumu insanlığa karşı işlenen suçları mevcut hukuk esas alınarak mahkûm edecek bir uluslararası mahkemenin toplanması için gerekli girişimlerde bulunmaya, kendi devletlerine baskı yapmaya çağırıyoruz. 

Sonuç olarak; Roboski’den Tel Rifat’a değişen tek şey sadece tabutların sayısı. Değişmeyen tek şey ise Kürt düşmanlığı.

Türkiye cezaevlerinde yaşanan hak gasplarına dair haberlerin ardı arkası kesilmiyor. Özellikle hasta tutukluların yaşadığı sorunların çözümüne dönük yasal girişimlerin sonuçsuz kalması ölüme mahkûm ediyor. Cezaevlerinden hasta tutuklular değil, tabutları çıkıyor. Ölümle pençeleşen tutuklular Adli Tıp Kurumu tarafından ‘Cezaevinde Kalamaz’ raporlarına rağmen cezaevinde tutuluyor ve açıkça suç işleniyor. Adalet Bakanlığı 2018 resmi verilerine göre, son 8 yılda hapishanelerde 2 bin 300 tutuklu hayatını kaybetmiş. Toplam kapasitesi 220 bin olan cezaevlerinde 300 bine yakın tutuklu bulunuyor. İHD'nin verilerine göre, 457'si ağır olmak üzere bin 334 hasta tutuklu var. 

Defin için araç ve tabut verilmedi

Bu düşmanca tutumun son örneği 3 Aralık 2019’da yaşanmıştır. Emine Aslan Aydoğan, HDP Viranşehir ilçe yöneticimizdi. Gizli tanık ifadesiyle 16 aydır tutukluydu. Emine Aslan Aydoğan, Urfa T Tipi 2 Nolu Kapalı Cezaevi'nden kaldırıldığı Mehmet Akif İnan Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde 3 Aralık 2019’da yaşamını yitirmiştir. Emine Aslan Aydoğan’ın cenaze işlemlerine de düşmanca bir tavır alınmıştır. Viranşehir Belediyesi defin için aileye araç ve tabut vermiyor. Mezarlık polis tarafından abluka altına alınıyor, ailenin dışında kimsenin katılmasına izin verilmiyor. Memleketi Kızıltepe’de kayyım belediyesi de taziye evi vermiyor. Hasta tutsakları derhal serbest bırakın ve ölülerimize saygılı olun.

Bu cümleleri kuran bu ülkenin İçişleri Bakanı

İçişleri Bakanı Soylu, katıldığı bir televizyon programında ‘Bir kişi mahkemeden beraat almışsa görevine neden dönemiyor?’ sorusuna şöyle bir cevap veriyor: ‘Elbette ki güvenmeyeceğim. Herkes devletin içine girmek zorunda mı? (…) devlet temkinli olmayacak mı? Her şeye Anayasa Mahkemesi’nin gözüyle bakıyor değilim, kimse kusura bakmasın.’ Bu açıklamaları bu ülkenin İçişleri Bakanı yaptı. Soylu bu açıklamalarıyla Anayasa Mahkemesi’ni tanımadıklarını, kendi tasarruflarının Anayasa Mahkemesi’nin üzerinde olduğunu ve Mahkeme kararlarını uygulamanın da kendi tercihlerine kaldığını açık açık ilan etmiş oluyor. Bunun altını kalın çizgilerle çizelim ve tarihe büyük bir dipnot olarak düşelim. Ne yazık ki bu cümleleri kuran kişi, bu ülkenin İçişleri Bakanı.”