Karar yazarı: Kürdistan kurulacaksa şimdiden kazanım adına müttefik olalım

Karar yazarı Hakan Albayrak, 25 Eylül’de Kürdistan’da yapılacak bağımsızlık referandumuna ilişkin Ankara’ya bazı eleştirilerde bulundu.

Karar yazarı: Kürdistan kurulacaksa şimdiden kazanım adına müttefik olalım

Hakan Albayrakın konuyla alakalı yazısı şu şekildedir:

Kürdistan Yönetimi, bağımsızlık referandumuna hazırlanıyor.

Bu referandumla ilgili endişeleri olan siyasetçilerimiz ve gazeteci-yazarlarımız, endişelerini elbette ifade edecekler. Bunda sıkıntı yok. Bazılarının kullandığı dilde ise sıkıntı çok. “Savaş sebebi” diyen bile oldu, tövbe estağfirullah. Kürdistan Başkanı Mesud Barzani’yi PKK ile aynı kefeye koymak zaten vaka-yı adiye. Öte yandan PKK, Barzani’yi Erdoğan’la aynı kefeye koyuyor. Hadi bakalım!

Iraklı Kürtler bizim can ciğer kardeşlerimiz, dostlarımız. Barzani bizim müttefikimiz. Kürdistan Yönetimi sahası, bize ardına kadar açılan ve ekonomimizin selametine hizmet eden bir pazar… Dostluğumuzu, ittifakımızı, karşılıklı menfaatlerimizi koruyalım, tehlikeye atmayalım, ne olur!

Referandumun yapılacağı varsa yapılır; Ankara bunu yaptıranlardan olmak istemiyorsa olmasın. Ama engelleneceği varsa da engellenir; Ankara bunu engelleyenlerden de olmasın. Ret cephesinin önde gidenleri arasında yer almasın Ankara. Endişelerini kırıp dökmeden paylaşsın. Referandum yapılsa da yapılmasa da Erbil’le yüz yüze bakmaya yüzü olsun. MHP ve bir kısım medya -maalesef bazı iktidar taraftarı medya organları da- korkunç bir düşmanlık pompalıyor. Aman hükümet bu tuzağa düşmesin!

“Ya bu gidişle orada bağımsız Kürdistan devleti kurulursa?”

Olabilir. Kurulacağı varsa kurulur; Ankara o devleti kurduranlardan olmak istemiyorsa olmasın. Ama kurulmayacaksa da kurulmaz; Ankara o devleti kurdurmayanlardan da olmasın. Ya ne yapsın?

Kuzey Irak’ta er veya geç bağımsız bir Kürdistan devletinin kurulacağını farz ederek o devleti şimdiden müttefik olarak kazanmaya baksı

Kerkük meselesine gelince: Kürdistan idaresi, Kerkük’teki Türkmen ve Arap nüfusunu Kürdistan davasına kazanamadı. Mevcut şartlarda Kerkük’ün statüsüyle ilgili bir dayatmada bulunmak herkesten evvel Kürdistan Yönetimi’nin ve öngördüğü bağımsız Kürdistan’ın aleyhinedir. Bunun yol açabileceği çatışmalar ne özerkliğin ne de bağımsızlığın tadını çıkarmaya el verir. Barzani yönetimi, şartları değiştirmeye, Kerkük’teki Türkmenlerin ve Arapların kaygılarını gidermeye, rızalarını almaya çalışmalı.

Bununla beraber, Türkiye de Kerkük meselesindeki tavrını gözden geçirse iyi eder. Kerkük’ün Kürdistana yahut ileride bağımsız Kürdistan’a dahil olma ihtimali bir felaket senaryosu gibi görülüyor, halbuki Irak’ın ikiye bölünmesi halinde Kerkük’ün ‘bu tarafta’ kalması bizim açımızdan daha makul bir seçenek.

Kürdistan Bölgesin’deki bağımsızlık referandumunun Kerkük’ü de kapsaması münasebetiyle “Kerkük Türk’tür, Türk kalacak!” nidasını yükseltenler sanki Kerkük müstakil bir Türk devletiymiş de Kürdistan’ın işgaline uğruyormuş gibi davranıyorlar ama Kerkük aslında İran’ın güdümündeki Irak devletinin bir parçası ve Bağdat’taki merkezî hükümete bağlı. “Bağdat’a ve dolayısıyla Tahran’a bağlı olmak Türklüğe mani değildir ama Erbil’e bağlanmak Türklüğü bitirir” mi deniliyor? Irak’ta 30 milyonluk bir Arap çoğunluğun yanında Türk kalınabileceği ama Kürdistan’da 8 milyonluk bir Kürt çoğunluğun yanında Türk kalınamayacağı mı ileri sürülüyor? Akıl kârı mı bu? 

Kerkük’ün kendine mahsus bir statüsünün olması gerektiği söyleniyor. Doğrudur. Peki bu özel statü niye Kürdistan yahut duruma göre bağımsız Kürdistan dahilinde olmasın? Burada daha hatırı sayılır bir nüfus oranını teşkil etmez mi Türkmenler? Daha güçlü bir varlık sergilemezler mi? Yardıma ihtiyaçları olduğunda Türkiye’nin onlara yardım etmesi daha kolay olmaz mı?

Hükümetimiz, Kürdistan yönetimini ve Kerküklü Türkmenleri böyle bir formül üzerinde uzlaştırsa ne güzel olur.