Kentli Kürtler'de ulusal aidiyet yerine aşiretçilik/particilik mi güç kazanıyor?

Kentli Kürtler'de ulusal aidiyet yerine aşiretçilik/particilik mi güç kazanıyor?

EDÛL XATÛN / KRDNEWS

Milliyetçilik fikrinin ortaya çıkışının kent ve kent kültürüyle yakın ilişkisi, milliyetçilik literatüründe sıklıkla ele alınan bir olgudur. Kent kültürü ve yaşam biçiminin, insanlara geleneksel bağlardan bağımsız davranma imkanı sunması, bireylerin kendilerini, aile ve aşiretleri dışında daha büyük bir topluluğa (ulus) ait hissetmelerinin önünü açar ya da en ulusa aidiyet hissinin daha kolay kök salabileceği bir yer varsa  o da kenttir.  

Ne var ki, Kürt toplumu sözkonusu olduğunda, durum biraz çetrefil bir hal alıyor. Örneğin, Kürdistan'ın güneyinde yapılacak bağımsızlık referandumu ve bağımsızlığın kendisine karşı çıkanlar arasında gördüğümüz YNK'lilerin bir kısmı ve Goran Hareketi kentli tabana sahip olmalarıyla tanınıyorlar. He ikisi de Süleymaniye çıkışlı. Süleymaniye kenti ise, geçen yüzyılın ilk yarısında, Kürdistan'ın bu parçasında Kürt milliyetçiliğinin kültürel canlanışına ev sahipliği yapmasıyla ünlüdür. Newroz kültürünün canlandırılmasından tutun modern Kürt tiyatrosunun doğuşuna dek pek çok alanda öncülük etmiştir. Bu kültürel canlanış elbette siyasi uyanıştan bağımsız değildi. 

Süleymaniye, nereden nereye?!

Süleymaniye ve çevresinden çıkacak referandum sonucunda "evet" oranının diğer bölgeler göre daha düşük olacağı şimdiden kestirilebiliyor. Kürt milliyetçiliğinin gelişip serpildiği dönemde önemli bir role sahip olmuş bu kentte şimdilerde parti ve örgüt çıkarlarının ulusal çıkarların önüne geçebildiği görülüyor. Diğer bir deyişle geleneksel toplum yapısındaki aşiretçiliğe benzer bir aidiyetin yerini parti ve örgüt aidiyeti almış. 

Rûdaw gazetesi yazarlarında David Romano kendi deneyimlerinde yola çıkarak, bu haftaki yazısında Kürdistan'da normalde bağımsızlığa karşı çıkan Kürt görmek çok zor olduğunu ancak bağımsızlık referandumuna ilişkin tartışmalarının gündemi işgal ettiği bu günlerde, çevresindeki bazı Kürtlerin referandumda "hayır" oyu vereceklerinden söz etmelerini çok şaşırtıcı buluyor. Romano'ya göre, "hayır"cı çevrelerde, her ne kadar referanduma öncülük eden KDP'den kaynaklı sorunlar neden olarak gösterilse de, durumun çok daha kötü olduğu 90'lı ve 2000'li yıllarda dahi bağımsızlığa bu kadar negatif yaklaşmıyorlardı. 

Kentlilerde aşiretçilik/particilik eğilimi daha güçlü?

Romano, bu tesbitinden yola çıkarak, kendilerini en fazla modern, seküler ve kentli gören bu kesimin aşiretçiliğe ya da parti politikalarına teslim olduklarını düşünüyor. Zira, referandum insiyatifi Başkan Barzani ile partisi KDP'nin öncülüğünde harekete geçtiği için bir kısım YNK'li, Gorran ve diğer memnuniyetsizler somurtuyorlar.

Bu "hayırcı"ların profili ve gerekçeleri, ulusun parti, aşiret ve mezheplerden önce geldiği tezini de alt-üst etmektedir. Özellikle, ulusal aidiyetin her tür ilksel ve cemaat aidiyetlerinin önüne geçtiği Batı'dan gelmiş David Romano bunu anlamakta zorlanıyor. 

Romano'ya göre, şayet bir Kürt, Irak devletinin kendi geleceği açısından daha hayırlı olacağına inanıyorsa, kendini Kürt olmaktan çok Iraklı hissediyorsa "hayır" fikrini savunmasına saygı duyulabilir. Ancak parti ve örgüt çıkarları açısından verilen "hayır" kararına saygı duymak çok zor.

Sorun bağımsızlık mı KDP'mi?

Şayet gerçekten de, Başkan Barzani ve KDP'nin kötü yönetimi, hak ihlalleri, eşitsizlik, yolsuzluk gibi kaygıları var ise, bunun oylaması da referandumdan az bir süre yapılacak zaten. Orada, KDP ve Başkan Barzani'ye karşı oy kullanabilirler ama bağımsızlığın oylandığı referandumda "hayır" demek ulusal aidiyetten uzaklaşıldığının bir işaretidir.