Mücahit Bilici: Kürt olamadığı için Türkiyeli olamayan bir parti

Mücahit Bilici:  Kürt olamadığı için Türkiyeli olamayan bir parti

Son yıllarda hükümet tarafından büyük bir baskıya, tutuklama ve siyasetten dışlanma kampanyasına maruz kalan Kürt siyasetinin içinde bulunduğu durum ve bu cendereden çıkışı için yol haritaları tartışılıyor.

HDP'nin Türkiye'nin üçüncü büyük partisi olmasına rağmen 'etkisiz eleman' konumunda olduğunu savunan Gazete Duvar yazarı Mücahit Bilici, "Türkiyeli sayılan hacimli partilerin hiçbiri Kürtleri temsil ettiklerini düşündükleri bu siyasi partiye elini değdirip 'kirlenmek' bile istemiyor" yorumunu yapıyor.

HDP'ye 'vebalı' muamelesi yapıldığını kaydeden Bilici, HDP'nin 'ellerinin armut topladığı'nı belirtiyor ve partiyi 'mağduriyetin arkasına saklanıp beceriksizliğini sorgulamamak veya kendiyle yüzleşmeyi ertelemek'le suçluyor.

Bilici yazısının devamında HDP için şu ifadeleri kullanıyor:

"Bu parti suç işlemediği halde (özgür olmadığı için) terörist yaftası yemekten kurtulamıyor. Arkasında geniş Kürt (ve kısmen Türk) halk(lar) desteği olmasına rağmen halkı yansıtmıyor. Daha ziyade ilerici bir aktivist grup, bir üniversite öğrenci grubu gibi hareket ediyor. Kazanmak ve başarmak yerine direnmek ve slogan atmayı seviyor. İktidar olmayı değil muhalefet olmayı romantize ediyor. Siyasette kütlevi bir ağırlık koyacağına gelen geçenin yumrukladığı bir kum torbası gibi kalmakta bir terslik görmüyor. Hacmi var ama yer kaplamıyor.

Bu partinin en büyük sorunu belki de bir silahlı örgütün suçunu işlemek değil vesayetinden çıkamamaktır denebilir. Ama Türkiye’nin iktidar partisinin terör örgütü saydığı o örgütle siyaset ve müzakere yapabildiği bir siyasal evrende Kürtleri temsil etmesi beklenen bu partinin siyasi başarısızlığını bununla açıklamak yeterli olmaz. Bu başarısızlığın arkasında başka nedenler aramak gerek."

"Kürtleri temsil iddiasındaki parti neden Türkiye siyasetinde bir ağırlık oluşturamıyor" sorusuna yanıt arayan Bilici, HDP'nin Kürtleri temsil iddiasında olmadığını, kendisine Kürt demekten utandığını öne sürüyor. 

Bilici yazısının devamında şu iddialarda bulunuyor:

"Kendisine Kürt denilmesinden alınıyor, fena halde gocunuyor. Kürt partisi değil Türkiyeli bir partiyiz diyor. Türkiye’de evrensel bir siyaset yapmak için Kürt partisi olmamak gerektiğini varsayıyor. Yanılgısı ve çaresizliği burada yatıyor. Kürtlerin Türkiye’ye ait olmadığı kabulünün mağduru bir zihinsel arkaplandan geliyor: Türkiyeli olabilmeyi açıkça Kürt olmamakla mümkün görüyor. Sonuç: Kürt olamadığı için Türkiyeli olamayan bir parti.

Peki bu işin doğrusu nedir, nasıl olmalı?

Türkiyeli bir siyaset yapabilmek için bir Kürt partisi olarak siyaset yapman gerekir. Kendiyle barışık olmayan başkalarıyla da sağlıklı ilişki kuramaz. Kürtlerin partisi zaten tanım gereği Türkiye’nin partisidir. Ama Türkiyeliliğin Kürtlerin siyasi temsil ihtiyacını giderme garantisi yoktur.

Şu anda milyonlarca Kürdün oylarından oluşan bir muhtaç Kürt beden, direniş fetişizmiyle mefluç bir sol ilericiliğin yanlış-bilincinin elinde öylece verimsizce sürükleniyor. Kürtlerin hayati enerjisi ne Kürtlere ne de Türkiye’ye yarıyor.

Kürt partisi demografik vakıa ve demokratik temsil açısından kaçınılmaz ve gereklidir. Kürtler Türkiye’de demokrasiye muhtaç oldukları için zaten bir süredir demokrasinin taşıyıcılığını yapıyorlar. Kürtler Türkiye’de iktidarları belirleyecek olan üç büyük güçten biridir. Yani iktidar tahtına oturacakların başına geçecek tacın yolu yakın gelecekte Kürtlerin elinden geçecek.

Kürtler Türk soluyla ittifak yapmalı mı? Kürtler ile Türkiye’nin ve tüm dünyanın solu doğal müttefiktirler. Dünyanın her yerinde sol bir toplumun vicdanını ve adalet arayışını temsil eder. Sağ ise nefsini ve tahakkümünü. Sol ve namuslu bir Türk(iye) solu Kürtleri desteklemeye kendi iç nedenleri ile mecburdur. Bunun için Kürtlerin ayrıca sola dilencilik etmesine, borçluluk hissetmesine gerek yoktur."