PAK: Kürtçe’nin yasaklanması insanlık dışı bir anlayışın ürünüdür

PAK (Kürdistan Özgürlük Partisi) Batman'da Kürtçe şarkı söylenmesinin polis müdahalesi ile engellenmesiyle ilgili bir açıklama yayınladı.

PAK: Kürtçe’nin yasaklanması insanlık dışı bir anlayışın ürünüdür

PAK son zamanlarda Kürtçe üzerinde baskı ve kısıtlamalar hakkında bir açıklama yayınladı.

PAK (Kürdistan Özgürlük Partisi) Batman'da Kürtçe şarkı söylenmesinin polis müdahalesi ile engellenmesiyle ilgili bir açıklama yayınladı. 

PAK’ın açıklaması şu şekilde:

“Batman'da sanatçı DODAN'ın Kürtçe şarkı söylemesinin polisin müdahalesiyle engellendiği haberi Kürtçe'nin ne kadar "yasal" olduğu tartışmasını yeniden alevlendirdi.

Batman Valiliği yaptığı açıklamada: "Söz konusu işletmenin alkol ve müzik programı yapma ruhsatı olmaması nedeniyle" müdahalede bulunulduğunu belirtti. Bu gerekçenin Kürtçe şarkı söyleyen sanatçı DODAN'ın mikrofonunun elinden alınmasına gerekçe olamaz. Valilik  bazı konularda ruhsat sahibi olmayan işletmeye  ertesi gün yasal işlem başlatabilirdi. O geceki müdahalede Kürtçe şarkı söylenmesine tahammülsüzlük emareleri  her haliyle ortadadır.

Kürtçenin TC Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı okullarda 'seçmeli ders' olarak okutulduğu, ağır-aksak da yürütülse  bir çok üniversitede resmi olarak Kürt  Dili ve Edebiyatı Bölümleri'nin olduğu, TRT Kurdi adlı bir devlet kanalının yayın yaptığı bir süreçte, Genel Kurmay  Eski Başkanlarından İlker Başbuğ hala  "Kürtçe diye bir dil yoktur" diyebiliyorsa; PAK "Kürt dili vardır" dediği için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı  tarafından  "ırkçılık yapmakla" sonuçlanabiliyorsa; Batman'da ya da başka bir yerde polisin ya da Valiliğin değişik bahaneler ileri sürerek Kürtçe şarkı söylemeyi yasaklaması hiç de "garip" değildir.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'na ve yürürlükteki tüm kanunlara göre "Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı herkes Türk'tür", Kürtlerin varlığından ve dolayısıyla dilinden bahsetmek "ırkçılıktır, bölücülüktür". Evet, öncelikle Kürtlerin, Kürt  dilinin varlığının, Kürtçe ana dille eğitim hakkının yasal ve anayasal güvencelere kavuşturulması gerekir.

Ardından da eğitim, basın-yayın, psikolojik danışmanlık, sosyal projeler yoluyla Kürtlerin, Kürt dilinin varlığı, gerçekliği Kürdüyle, Türküyle, Arabı, Lazı, Çerkeziyle 80 milyon Kürdistanlı ve Türkiyeli’nin beyninde, vicdanında yer edinmeli; herkesin etnik kimliğiyle birbirini gerçekten de kabul ettiği yeni bir kültür, yaşamın her alanında örülmeli, egemen kılınmalıdır. 

Ana dil, bir milletin varlığının devamında en temel dayanak ve dinamodur. Türkiye Devleti’nin Kuzey Kürdistan’da ve Türkiye’de uyguladığı planlı asimilasyon ve inkâr siyaseti sonucunda, Kürtçenin bir eğitim dili olması engellenmiş, Kürtçe (Kurmanci ve Zazaki) yasaklanmış, Kürt milletinin belleğinde derin tahribatlar yaratılmıştır. Bu anlamda, Kuzey Kürdistan ve Türkiye’deki 25 milyonu aşkın Kürdün önünde duran en temel milli görevlerden biri, bir yandan ana dille eğitim hakkının tanınması, yasal ve anayasal güvencelere kavuşturulması için mücadeleyi sürdürmek iken, diğer yandan da Kürtçenin öğrenilmesi, yaşamın her alanında temel konuşma dili olması için büyük bir çaba içinde olmalı, önüne çıkabilecek her fırsatı değerlendirebilmelidir. Kürtçe’ye sahip çıkmak, Kürt milletinin geleceğine sahip çıkmaktır. Evet, işin ABC'si buradan başlar.”