Pervin Buldan’dan açık mesaj: Fedakârlıklara hazırız

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, HDP’ye yönelik baskıların asıl hedefinin “Kürt halkının kimliği ve mücadelesi” olduğunu belirtererk, “Saldırıların temeli Kürt halkına karşı beslenen düşmanlığa dayanıyor” dedi.

Pervin Buldan’dan açık mesaj: Fedakârlıklara hazırız

HDP’nin kapatılması talebine karşı yasal ve siyasi mücadelelerini sürdüreceklerini vurgulayan Buldan, “HDP olmazsa bile Kürt halkı başka bir parti ile özgürlük mücadelesini daha güçlü bir şekilde sürdürecektir. Duruma ve sonuçlara göre alternatif çalışma ve hazırlıklarımız da var” ifadelerini kullandı.

“Mesele Kürt olduğunda tüm egemen partiler ve devletler bir oluyor” diyen Buldan, “Biz HDP olarak bütün fedakarlıklara hazırız. Halkımızın özgürlük mücadelesi büyüsün ve halkımız kazansın diye buna varız” mesajını verdi.

Pervin Buldan, AK Parti’yi “MHP’ye benzemekle” eleşirerek, “artık bu iktidarın hiç bir meşruluğu kalmamıştır” dedi ve erken seçim istediklerini belirtti.

HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, Rûdaw İngilzice servisinden Karwan Faidhi Dri’nin sorularını yanıtladı.

Türkiye’de devlet tarafından partinize karşı baskı günden güne artıyor. Sizce bu baskı ne zamana kadar devam edecek?

Bu saldırılar sadece bize veya partimize karşı yapılmıyor. Evet, bugün saldırıların başlıca hedefi partimiz, siyasetçilerimiz, milletvekillerimiz, arkadaşlarımız ve genel olarak mücadelemize yönelik ancak bu saldırılar şahsımızdan çok temsil ettiğimiz değerlere karşıdır. Saldırıların hedefi doğrudan Kürt halkının kimliğine ve mücadelesine yöneliktir. Saldırıların temeli Kürt halkına karşı beslenen düşmanlığa dayanıyor. Bu nedenle saldırılıların geçmişten gelen baskıların devamı olduğunu söyleyebilirim. Bu onların yaklaşımında da açığa çıkıyor.

Kayyımlar eliyle belediyelerimiz gasp edildiğinde ilk olarak Kürt diline saldırdılar. Kürtçe tabelaları indirdiler. Ahmedi Xani’den Melayê Ciziri’ye kadar Kürt halkının ne kadar değerli mirası varsa bu saldırılara maruz kaldı. Bugün Türkiye’de Kürt halkının haklarını ve özgürlüğünü savunan en büyük parti HDP olduğu için bu tür saldırılarla karşı karşıya kalıyor. Elbette bu saldırılar bizimle başlamadı ve Kürt halkı özgürlüğüne kavuşana kadar da bu tür saldırılar farklı şekilde devam edecektir. Dün HDP yoktu ama Kürt partileri hep saldırı altındaydı. Siyasetçilerimiz sokak ortasında katledildi, 17 bin kişi vahşi şekilde faili meçhul şekilde – ki izim açımızdan failleri bellidir – katledildiler. Bugün HDP’nin yerine başka bir parti öncülük rolünü üstleniyor olsaydı onlar da aynı şekilde saldırılara maruz kalırdı. Bu gerçeği doğrulayan çok sayıda örnek var. Güney Kürdistan’daki bağımsızlık referandumunda, Kerkük meselesinde Türkiye devleti yetkilileri tehditte bulundu. Rojava’da HDP yok ama Türkiye oraya da saldırıyor. Biz partimize yönelik saldırıları da bu çerçevede değerlendiriyoruz.

İkincisi ise, HDP Türkiye’de Kürt özgürlük mücadelesini toplumun diğer ezilen kesimleri ile birlikte yürütüyor. Toplumun bastırtılan bir çok kesimi HDP’de temsil ediliyor. Biz toplumun tüm kesimlerinin haklarını savunuyoruz, çünkü bugün Kürt sorunu farklı şekillerde açığa çıkıyor. Biz kadınların, gençlerin, farklı din ve inançların hak, kimlik ve taleplerini savunuyoruz. Yani sistem tarafından “düşman” olarak adlandırılan ne kadar toplumsal kesim varsa HDP çatısı altında toplanmıştır. Biz HDP’nin bu karakteri nedeniyle bugün saldırı altında olduğunu biliyoruz. Bu nedenle de HDP’nin kapatılması için hazırlanan iddianamede bunu çok net bir şekilde dile getirmişler. HDP “makul ve makbul” bir parti olursa sistem tarafından kabul edilir, benimsenir diyorlar. Elbette saldırılar yoğundur ama biz halkımızın salahiyeti ve çıkarları için mücadele ediyoruz ve bu mücadelemizi de inançla sürdüreceğiz.

Evet, bugün bize karşı saldırıların dozu artmış, AKP devletin tüm imkanları ile bize saldırıyor. Kesintisiz devam eden mücadelemiz iktidarı zorluyor. Biz ne kadar güçlenirsek iktidar da o kadar saldırılarını arttırıyor. Yine onlar saldırdıkça biz güçleniyoruz. Çok iyi biliyoruz ki hiçbir güç bir halkın özgürlük mücadelesini bastıramaz veya yok edemez.

Türkiye’de Kürt partilerin geçmişine baktığımızda bir parti kapatıldığında yerine yeni birinin kurulduğunu görüyoruz. Partinizin kapatılması olasılığı karşısında herhangi bir hazırlığınız var mı?

Belirttiğim gibi, çok zorlu süreçlerden geçtik, bu nedenle saldırılara karşı büyük bir tecrübemiz var. Tarihi ve güçlü bir direniş mirasına sahibiz. Kürt halkı hiçbir zaman alternatifsiz kalmadı, kalmayacak. Burada önemli olan bu mücadelenin hangi yol ve yöntemlerle yürütüleceğidir. Başından beri amacımız mücadelemizi nasıl daha güçlü hale getireceğimizle ilgiliydi. Bu nedenle bugüne kadar gelen mücadele serüvenimiz bizi bir çok açıdan güçlü kıldı. Hem partimiz ve hem de halkımız sadece bugün böylesi gelişmelerle karşı karşı kalmıyor. Halkımız tüm bu süreçleri iyi biliyor ve duyarlıdır. Dolayısıyla şunu söyleyebilirim; birincisi HDP’nin kapatılması talebine karşı yasal ve siyasi mücadelemizi sürdüreceğiz. Hazırlıklarımızın temel amacı HDP’yi korumaktır. Fakat partiler siyasi mücadele için yalnızca yol, yöntem ve araçtırlar. Esas olan bu mücadelenin devam etmesidir. HDP olmazsa bile Kürt halkı başka bir parti ile özgürlük mücadelesini daha güçlü bir şekilde sürdürecektir. Duruma ve sonuçlara göre alternatif çalışma ve hazırlıklarımız da var.

Türkiye’de Kürt partiler arasındaki birlik çalışmaları ne aşamada? Kürt partilerle ittifakınız ne gibi sonuçlar kazandırdı?

Uzun bir süreden beridir Kürt partiler arasında birlik sağlanması için çabalar var. Elbette tarihsel ve politik nedenlerden ötürü Kürt partiler arasında farklılıklar da var. Fakat esas olan bu farklılıklarımıza rağmen bugün iktidara karşı ortak bir tutum sergileyebilmektir. Bu tutumu oluşturmak adına belli sonuçlar aldığımızı söyleyebilirim. Bu yüzden biz Kürt partiler arasındaki birlik ve beraberlik meselesini sadece dönemsel veya belli bir zamanla sınırlı bir mesele gibi ele almıyoruz. Bizim için bu mesele stratejik ve çok önemlidir. Tüm ilişki, yaklaşım ve bakış açımız bu temele dayanıyor. Bizce bu ilişki ve ittifak günlük siyasi tartışmalara kurban edilemez. Bu mesele gelecek inşası ile ilgili bir meseledir. Siyasi ve ideolojik farklılıklarımız olabilir ama bu olağan dışı bir şey değil. Kürt toplumunun çok renkli, çok sesli olduğunu ve bunun Kürtler için bir zenginlik olduğunu biliyoruz.

Mesele Kürt düşmanlığı olduğunda egemen partiler arasında herhangi bir ayrım kalmıyor, hepsi bir oluyor. Hatta egemen devletler arasında da hiçbir fark kalmıyor, Kürt halkına karşı bir oluyorlar. Biz de diyoruz ki, madem tüm egemen partiler birlik oluyor, neden Kürt parti ve taraflar kendi hakları ve özgürlükleri için bir olmasın? Neden halkımız için fedakarlık yapmayalım? Biz HDP olarak bütün fedakarlıklara hazırız. Halkımızın özgürlük mücadelesi büyüsün ve halkımız kazansın diye buna varız.

Bu çerçevede Kürt partiler arasındaki birlik çabalarından razıyız ve Kürdistani ittifakla gurur duyuyoruz. Bu ittifakın tüm aktörlerini saygı ile selamlıyoruz. Gerçekten de böylesine tarihi bir süreçte çok önemli bir görev üstleniyorlar. Fakat bu birlik ve beraberliği daha da genişletmeli, büyütmeli, kalıcı hale getirmeli ve halkımızın çıkarlarını korumak, hak ve özgürlüğünü elde etmek için Kürdistan’ın dört parçasına yaymalıyız.  Bugün Kürt halkının böyle bir ittifaka her zamankinden daha fazla ihtiyacı vardır. Halkımız arasında hiçbir ayrım yoktur, yekvücut bir duygu ve inanca sahiptir, farklılık parti ve siyasetler arasında var. Tarihsel şart ve koşullar bugün bu birliği her zamankinden daha fazla Kürt parti ve taraflara dayatıyor. Biz bu birlik ve beraberliği büyütmeye, genişletmeye ve geliştirmeye hazırız.  

Partinize yönelik baskılar konusunda Milliyetçi Hareket Partisi’nin (MHP) rolü nedir?

MHP Türkiye tarihinde kurucu partilerden biridir ki eski devlet zihniyetini temsil ediyor. Bu nedenle MHP’nin düşünce, görüş ve anlayışı Türk devlet sistemi için önemlidir. MHP sadece Kuzey’deki Kürtlerin değil, dünya üzerindeki tüm Kürtlerin de düşmanıdır. Bugün MHP’nin sahip olduğu bu zihniyet devletin bir çok kurum ve kuruluşuna da hakim olmuştur. Özellikle son 6 yıl içerisinde MHP’nin bir kez daha bahsini ettiğimiz kurucu rol, misyon ve görevine döndüğünü söyleyebilirim. Bu nedenle bugünkü koşullarda MHP ile AKP arasında bir fark kalmamıştır. AKP, MHP’lileşmiş, MHP de AKP olmuş. Günümüzde iç ve dış siyaset tamamen bu gerçek üzerine yürütülüyor. Güney’den Rojava’ya, Libya’dan Karabağ’a, Azerbaycan’a kadar bu gerçek çok açık bir şekilde ortaya çıkmıştır. Ulusal and’a göre ki bu Kürdistan’ın tüm parçalarını kapsıyor, işgalci bir siyaset yürütülüyor.

MHP bugün en çok da Erdoğan’ın siyasetini etkilemiş. Bu siyaset de Kürt halkının kazanımlarına düşmanlık temelinde inşa edilmiş. Şunu söyleyebilirim ki 2015’te MHP ve lideri Bahçeli ile ittifak kuruduktan sonra AKP MHP’ye dönüştü, MHP dönüşüp Erdoğan ve AKP’lileşmedi. Bu gerçeği anlamadan MHP’nin HDP’ye karşı uygulanan baskılar konusundaki rolünü de göremeyiz. Bu ittifakta egemen olan MHP’nin anlayışıdır. AKP eskiden de Kürt dostu değildi ama bazı özellik ve yaklaşımları liberaldi. 2015’ten bu yana Erdoğan iktidarını kalıcı hale getirmek için Bahçeli’nin tesiri altına girdi. Bugün cumhurbaşkanı Erdoğan mıdır, Bahçeli mi hiç belli değil.

Burada daha da iyi anlaşılması bakımından bir konuyu da aydınlatmak istiyorum. Bugün Erdoğan’ın partimize yönelik saldırılarının tek nedeni MHP’den kaynaklanmıyor. Erdoğan zihniyet olarak da Bahçeli’ye yakın olduğu için partimize böyle saldırılar yapılıyor. Yani sadece MHP siyasetinden kaynaklanmıyor. AKP pragmatist bir parti ve yıllarca bir çok farklı tarafla ortaklık yaptı, Cemaatle (Fetullah Gülen Cemaati) bir çok kirli iş de çevirdi. Tüm bunları biliyoruz. Fakat yine de belirtmek istiyorum; AKP bu yapılanlardan sorumlu ve suçludur, bu ihlalleri ve zulmü sadece MHP’nin boynuna yıkamaz.

Siz erken seçim istiyor musunuz? Sizce seçim ne zaman olsa uygundur?

Bugün Türkiye çok kötü bir durumla karşı karşıya. Bir çok büyük kriz yaşanıyor. AKP 20 yıldır bu ülkeyi yönettiği için krizlerin de başlıca sorumlusu kendisidir. Bu nedenle Türkiye’de bugün AKP gittikçe eriyor, kaybediyor. AKP-MHP mevcut saldırganlığı ile bu yenilgiyi önlemek istiyor. Çekişme, çatışma, savaş ve saldırılarla bu süreci geciktirmek istiyor. Fakat Türkiye’deki siyasi koşullar nedeniyle artık bu mümkün değil. Bu Erdoğan için artık ham hayalden ibarettir. AKP bir kaybetme sürecine girmiştir ve artık bundan kurtulamaz. Halkın desteği ile değil, darbe karşıtlığı üzerinden ayakta durmaya çalışıyor. Bu nedenle şimdi erken seçim istemiyor. Çünkü seçim olursa kaybedeceğini biliyor. Bugün sadece biz değil, bütün toplum tüm bu suçların hesabını sandıkta AKP’ye sormak için erken seçim istiyor. AKP 31 Mart 2019’daki belediye seçimlerinde bu fragmanı izledi. Sandık ve HDP iktidarı için en büyük korku haline gelmiş. Halkın iradesi ile var olduğumuz ve ayakta olduğumuz için her zaman yüzümüzü halka dönmek istiyoruz. Seçimler konusunda hiçbir kaygı ve endişemiz yok, çünkü partimiz gittikçe güçleniyor ve daha geniş bir temsiliyet kazanıyor. Biz kendimize güveniyoruz, bugüne kadar Türkiye’de siyasi dengeleri değiştirdik, bugün de bir seçim olsa yine bu dengeleri değiştirebilir, sonuçlara damga vurabiliriz. Bu nedenle biz bir an önce seçim yapılmasını istiyoruz. Çünkü artık bu iktidarın da hiçbir meşruluğu kalmamıştır.

HDP’nin şu an Kürdistan Bölgesi yetkilileri ile, özellikle de Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) ile ilişkileri nasıl?

Kürdistan Bölgesi yönetimi ile ilişkilerimiz var ve bu ilişkilerin daha da ileri gitmesini istiyoruz. Biz kendi aramızdaki tüm sorunların, Kürt toplumu arasındaki tüm ayrılıkların diyalog ve müzakere ile çözülmesinden yanayız. Bunun uygulanması konusunda da Kürdistan Bölgesi’ndeki parti ve siyasetçilerden ümitliyiz. Özelikle onlardan rollerini oynamalarını, barış için, Kürt halkının hakları ve özgürlüğü için daha fazla çaba göstermelerini istiyoruz. Görüyoruz ki Kürtler artık Kürt siyasetinin diyalog ve müzakere ile güçlenmesini istiyor. Kürt halkı kazanımlarını kaybetmek ve bir yüzyıl daha kaybetmek, esaret altında yaşamak istemiyor. Bu temelde biz de tüm Kürt taraflar ve KDP ile ilişkilerimizi geliştirmek istiyoruz. Fakat maalesef  bu talebimizin aynı şekilde karşılık bulmadığını görüyoruz. Mesele son süreçte Kürdistan Bölgesi’nde üyelerimize baskı yapılıyor, bir çok haksızlıklar yaşanıyor. Bu doğru bir yöntem değil ve bu ilişki biçimi böyle devam etmemeli. Geçtiğimiz hafta bu konuda bilgi edinmek için bir milletvekilimizi görevlendirdik ve fakat maalesef duyumlar gerçek ki böylesine tarihi bir dönemde bu Kürtler arasındaki ilişkiler açısından doğru bir şey değil.

Yeni ABD yönetimi ile ilişkileriniz nasıl, hangi düzeyde ilişkileriniz var?

Uluslararası ilişkilerimiz kötü değil. Fakat diplomatik ilişkiler çıkarlara göre düzenleniyor. Tüm uluslararası aktörlerden talebimiz Kürt meselesinde ve Ortadoğu’ya yönelik siyasetlerinde sorun, çekişme, savaş ve yıkımın bir parçası olamamalarıdır. Maalesef Kürt halkının berbat halde olmasında bu uluslararası aktörlerin de olumsuz bir rolü vardır. Bu nedenle o güçlerden çok büyük bir beklentimiz de yoktur.  Siyaset güç ile yapılır, Kürt halkını kendisini örgütler, birlik ve beraberliğini sağlarsa uluslararası aktörlerle işbirliği kurabilir. Fakat kimse kara kaşı ve kara gözü için Kürt halkına destek vermez. Bölgesel sorunların çözümünde uluslararası güçlerin, özellikle de ABD’nin rolü çok önemlidir ancak kendi yaralarımızı kendimiz sarmalıyız. Bizce, kendi aramızda ne kadar güçlü olursak, uluslararası güçlerle ve özelikle de ABD ile ilişkilerimiz de o kadar güçlü olur.