Pierini: 'Türkiye’ye karşı hoşgörü artık bir seçenek değildir'

Son yıllarda Türkiye ile uğraşan Avrupa hükümetlerinin Ankara’nın düşmanlığına karşı koymak ile diyaloğa açık olmak arasında gidip geldiklerini öne süren Avrupa Birliği’nin eski Türkiye Temsilcisi Marc Pierini, Türkiye’nin liderleri tarafından seçilen yörüngenin pek çok yönden AB’nin çıkarları ve değerlerine aykırı olduğunun şüpheye yer bırakmayacak şekilde ortaya çıktığını ifade ediyor.

Pierini: 'Türkiye’ye karşı hoşgörü artık bir seçenek değildir'

Pierini, “Hukukun üstünlüğü sistematik olarak yok ediliyor. Saçma bir ekonomi politikası, ortağı olan büyük bir ülkeyi zayıflatıyor ve Avrupa yatırım stokunu tehlikeye atıyor. Türkiye’nin komşularıyla ilişkileri keskin bir şekilde kötüleşti ve AB’nin diyalog çağrılarına aldırış edilmedi” sözleriyle Türkiye’nin son yıllarda girdiği yola işaret ediyor.

1974 yılından bu yana bölünmüş olan ada için iki devletli bir çözümden yana olduğunu söyleyen Türk cumhurbaşkanının

Kıbrıs konusunda kapsamlı bir anlaşmanın yolunu kapattığını da aktaran Pierini, Ankara’nın savunma tercihlerinin ​​NATO’nun değil Rusya’nın lehine değiştiğini, Türk dış politikasının militarize edildiğini ve öngörülemez hale geldiğini, Libya'ya müdahalesinin Avrupa’nın çıkarları için riskler yarattığını ve bu durumun Sahil ülkelerini istikrarsızlaştırabileceğine, Şubat 2020’de Yunanistan ile kara sınırında görüldüğü gibi mültecileri bir silah olarak kullanabileceğinin ortaya çıktığına işaret ediyor.

Türkiye’nin İslamofobik diye tanımladığı Avrupa'ya karşı argümanlarının tamamen belirsiz olduğunu dini kaygılardan çok siyasi bir araç olarak bunları dile getirdiğinin görüldüğünün de altını çizen Pierini, “Örneğin Türkiye, Pekin'in Çin'in batısındaki Müslüman bir azınlık olan Uygurlara yönelik baskısına uzun süre kampanyalar yürüttü, ancak birkaç milyar dolarlık Çin yardımı söz konusu olduğunda bunu tamamen iptal etti” diyor.

Türk cumhurbaşkanını caydırmak için yapılan birçok girişimin başarısız olması - tüm açılımları sessizlik veya provokasyonla karşıladı, özellikle de Avrupa Konseyi’nin 1 Ekim’deki teklifi- karşısında Avrupalı ​​liderlerin artık uyandığını sözlerine ekleyen Pierini, “Avrupa siyasi çevrelerindeki pek çok kişi, 2023’teki Türkiye cumhurbaşkanlığı ve yasama seçimleri öncesinde (eğer gerçekleşirse) ve muhtemelen bu önemli yılın sonrasında kalıcı olarak olumsuz bir durumun ortaya çıkabileceğini düşünüyor” diyor. Avrupa düşmanlığının bir kısmının iç siyasi ve ekonomik engellerin yanısıra Adalet ve Kalkınma Partisi ile Milliyetçi Hareket Partisi arasındaki iktidar ittifakıyla açıklanabileceğine değinen Pireni ancak  bir başka güçlü nedenin ise, Türkiye’nin ulusal çıkarlarının tehlikede olduğunu hissettiğinde kendisini Batı’dan uzaklaştırma isteği olduğunu öne sürüyor.

Bu durumun son zamanlarda çok sayıda ciddi çelişkiye neden olduğuna işaret eden Pierini bunları, “Rus S-400 füzelerinin konuşlandırılması ve test edilmesi; Yunanistan’ın deniz sınırlarını ihlal etmek; NATO’nun Polonya ve Baltık ülkelerini koruma politikasını engellemek; Libya'daki tüm savaşan taraflara silah ambargosu uygulayan NATO’nun Deniz Muhafızı Operasyonunu engellemek” şeklinde sıralıyor.

Avrupa Birliğini’nin çıkarlarına ve değerlerine yönelik tehditleri değerlendirerek çeşitli alanlarda (askeri, dışişleri, ekonomi, mülteciler, hukukun üstünlüğü) Türkiye ile politikasını kapsamlı bir şekilde açıklığa kavuşturmasının zamanının geldiğine vurgu yapan Pierini, “Bazı AB hükümetlerinin, ister ilkesel nedenlerle, ister tamamen ekonomik çıkarlar veya otokratik yakınlıktan dolayı Türkiye'ye karşı sıcak bir yaklaşımı sürdürmeye veya desteklemeye devam edeceğine şüphe yok.

Bazıları ise bir kas gücü yaklaşımını tercih edecek. Ankara şu ana kadar Avrupa hükümetlerini bölmek için elinden gelenin en iyisini yaptı ve Fransa, Almanya ve Hollanda’ya karşı olağanüstü agresif bir tavır ortaya koydu” diyor.

Pierini Avrupa Birliği’nin yedi konuda Türkiye’ye karşı tavrını artık netleştirmesi çağrısında bulunuyor:

“Doğu Akdeniz deniz sınırları: Ankara ve Atina arasında doğrudan görüşmelere sponsor olun, her iki tarafı aynı masa etrafında toplayın.

Ekonomi: Faiz oranı politikasının tersine çevrilmesini savunun; Fransız mallarının boykot gibi yasadışı çağrı da dahil, AB dış tarifesine uyum ve menşe belgelerini görüşmek üzere Ankara’nın ticaret politikası hakkında resmi istişarelerde bulunun; Türkiye'deki mevcut ekonomi politikalarının riskleri konusunda AB iş sektörü ile diyalog kurun.

Mülteciler: Türkiye'deki Suriyeli mültecilere destek olmak için birkaç yıllık net bir teklif koyun.

Dış ilişkiler: Libya'da BM öncülüğündeki barış sürecine somut destek verin ve Dağlık Karabağ konusunda Ermenistan-Azerbaycan savaşını durdurmak için Moskova ve Washington ile birlikte çalışın.

Askeri: Ankara’nın NATO’yu engellemesi ve Türk askeri varlıklarının AB çıkarlarına aykırı kullanımı göz önüne alındığında, mühendislik ve araştırma projelerinin yanı sıra AB'nin ikili kullanımlı sanayi malları ihracatını yeniden gözden geçirin.

Hukukun üstünlüğü: Türkiye'de hukukun üstünlüğünün sistematik olarak ortadan kaldırılmasını daha aktif bir şekilde kınayın ve bunun Avrupa yatırımları üzerindeki olumsuz etkisini vurgulayın.

Yöntemler: Nefret söylemini en çok dillendirin kişileri kesin bir şekilde kınayın ve yaptırım uygulayın.”

Türkiye kendisi için tamamen yeni bir rota çizmekte özgür olduğunu, ancak AB liderlerinin de kendi değerlerini ve çıkarlarını savunma görevleri olduğuna vurgu yapan Pierini makalesinin sonunda ise, “Türk yönetiminin ülkesine ve AB ile NATO’ya yönelik politikalarına göz yummak veya küçümsemek, Avrupa hükümetleri için stratejik bir risk oluşturmaktadır. Hoşgörü artık bir seçenek değil” diyor.