'Türkiye’nin PKK ile YPG’yi birbirinden ayırması lazımdı'

Emekli Büyükelçi ve eski Dışişleri Bakanı Yaşar Yakış, mevcut koşulların Türkiye’ye Rojava’ya yönelik olası bir operasyon için imkan sağladığını söyledi. Yakış, başından beri Türkiye’nin Suriye’ye müdahalesine karşı olduğunu ve Suriye’den çıkışın en doğru strateji olacağını belirtti.

'Türkiye’nin PKK ile YPG’yi birbirinden ayırması lazımdı'

Rûdaw TV bülteni'ne konuk olan AK Parti kurucu üyesi, milletvekili ve AK Parti'nin ilk Dışişleri Bakanı Yaşar Yakış, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Rojava’ya yönelik yeni bir askeri operasyon işareti veren açıklamalarını değerlendirdi.

Erdoğan’ın şimdilik ayrıntıları açıklamaktan uzak durduğunu belirten Yakış, ancak son açıklamaların çok opsiyonlu bir duruma işaret ettiğini söyledi.

İlk başta açıklamaların Fırat’ın doğusunda, Gire Spi ve Serekaniye arasındaki bölge ile ilgili olduğunu düşündüğünü anlatan Yakış, “Ama galiba başka taraflara da taşıp, Fırat’ın batısındaki Münbiç’teki, Tel Rıfat’taki sorunları da çözümleyecek daha geniş bir strateji geliştirebileceğine de ihtimal veriyorum. Öyle sanıyorum perşembe günü yapılacak olan MGK toplantısında biraz daha ayrıntıya girilecektir. Ama açıklanır mı, açıklanmaz mı o ayrı bir iş” diye konuştu.

Yakış, olası bir operasyonun kapsayacağı bölgeler hakkında ise, “Sayın Cumhurbaşkanı’nın Fırat’ın doğusunu kastettiğini sandığımda aklımda 434 kilometrelik o bölge vardı. Sonra Rusların araya girmesi ile o mesafe 434 kilometreden 130 kilometreye indi ve genişliği de 50 kilometreden 30 kilometrelik bir koridora indirildi. Daha da önemlisi burada Rus ve Türk askerlerin birlikte devriye gezmesine karar verildi. Yani bir kaç defa geri adım atılmış oldu” yorumunu yaptı.

“Türkiye’ye pazarlık imkanı doğdu”

Yaşar Yakış, “Olası bir operasyon için sizce ABD ve Rusya’dan Türkiye’ye yeşil ışık yakıldı mı” şeklindeki soruya, “Henüz almamış olabilir ama, ABD ile Türkiye’nin Finlandiya ve İsveç’in NATO üyeliği konusunda Türkiye’nin veto kartını masaya koyması üzerine belki bir pazarlık yapılıyor diye düşünülebilir. Yani iki fırsat çıktı; bir tanesi Rusya Ukrayna’daki savaşla başı dertte olduğu için dikkatini ona yöneltti, ikincisi de Türkiye’nin Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya girmesini veto etmesi ihtimaline karşı ABD ile pazarlık imkanı doğdu. Türkiye’nin bütün bunları değerlendirebileceğini tahmin ediyorum” yanıtını verdi.

Olası bir operasyon kararının Türkiye’deki erken seçimle bağlantılı olup olmadığı yönündeki soruya yanıt veren Yakış, şunları söyledi:

“Seçim de unsurlardan biri olabilir. Seçim safhasına girildiği zaman Türk ordusunun başarıları ortaya çıkarsa onu da seçim platformlarında AK Parti’nin oy toplamak için bir fırsat olarak kullanacağını beklemek lazımdır. Bir hükumet böyle bir fırsat yakaladığında bunu kaybetmek istemez. Hani derler ya, gökyüzündeki yıldızlar 287 yılda bir aynı hizaya gelirmiş. Türkiye için de 287 yılda bir böyle yıldızlar böyle bir araya gelmişse, bundan yararlanmak isteyebilir. Her ülke böyle bir fırsattan yararlanmak ister.”

“Türkiye’nin PKK ile YPG’yi birbirinden ayırması lazımdı”

Sınır ötesi operasyonlar esnasında asker cenazelerinin gelmesi halinde kamuoyunda belli bir çevrenin “askerlerimiz orada neden ölüyor” diye tepki göstereceğini, milliyetçi çevrelerin ise bunu farklı şekilde yorumlayacağını anlatan Yakış, şunları dile getirdi:

“Ben başından beri Türkiye’nin Suriye’ye müdahalesinin yanlış olduğu kanaatindeyim, halen bu kanaatimi koruyorum. Suriye’deki Kürtlerle Türkiye’nin en başında anlaşma için bir girişimi de olmuştu. Salih Müslüm’ü Türkiye’ye defalarca davet ettiler. Türkiye’nin o tarihte vermek istediği mesaj şuydu; sen Besşar Esed’a savaş ilan et, biz senin arkanda duracağız. Fakat Salih Müslüm pek tabii ki Suriye’deki dengeleri çok iyi bildiği için kendisine şu soruyu sormuş olsa gerek; ‘Peki ya Besşar Esed ayakta kalır ve güçlenirse, Türkiye beni Besşar Esed’in elinden kurtarabilir mi?’ O nedenle YPG’nin, Kürtlerin Esad’a savaş ilan etmesi yönündeki Türkiye’nin sunduğu şıkkı reddetti, onun için de yolları ayrıldı. Ama en başından beri Türkiye’nin Suriye’ye müdahale etmesi yanlıştı, halen de yanlış olmaya devam ediyor. En kısa sürede oradan sıyrılması gerektiğine inanıyorum. Salih Müslüm’ün Türkiye’ye verdiği mesaj da zaten oydu. ‘Ben kendi halkımın davasını daha ileri götürmek için çalışıyorum. Benim Türkiye ile bir sorunum yok’ diyordu. Orada belki Türkiye’nin PKK ile YPG’yi birbirinden ayırması lazımdı ve YPG ile ilişkiler kurup iki Kürt örgütünü birbirinden ayırması bence Türkiye açısından daha doğru bir politika olurdu.”

“Türkiye bir an önce Suriye’den çıkış stratejisini ilan etmeli”

Yaşar Yakış, “Türkiye Suriye’nin kuzeyi ve Rojava’da kontrol ettiği bölgeleri de İskenderun gibi topraklarının bir parçası yapmak mı istiyor” sorusuna, “Uluslararası camiaya bunu kabul ettirmek zordur. Bence Türkiye’nin bir an önce Suriye’den çıkış stratejisi belirleyip bunu ilan etmesi doğru olur. Başka ülkelerin topraklarında gözümüz vardır havası verildiği taktirde o zaman başkası da senin toprağına göz diker ise o zaman o ülke de haklı olur. Onun için biz uluslararası anlaşmalarla belirlenen sınırlara sahip çıkıp, sınırın öbür tarafı onların, bu tarafı bizim toprağımızdır, bunu koruruz demesi lazım. Yoksa sınırları genişletmeye çalışacak bir faaliyet öyle zannediyorum ki Türkiye’ye zarar verir. Uluslararası camiada bunu kolay kolay kabul etmez” değerlendirmesinde bulundu.

Rojava’da olası bir operasyon durumunda Türkiye ile İran’ın karşı karşıya gelme ihtimalini de yorumlayan Yakış, “Bu Türkiye ile İran arasında her an sorun olur çünkü en başında Rusya ve İran Suriye’ye, Suriye hükumetinin resmi daveti üzerine gitmiştir. Dolayısıyla orada meşru bri varlıkları var. Türkiye ve Amerika ise Suriye’ye Suriye hükumetinin rızası ile gitmemiştir. Onun için uluslararası hukuk açısından iki grup ülkenin tutumunu mütalaa ettiğiniz zaman birisi meşru görülüyor, diğeri ise meşrutiyeti olmayan bir varlık gibi görülüyor. Bunu da hesaba katmak lazım” diye konuştu.

“Büyük devletler Kürt kartının ceplerinde olmasını arzu ediyor”

Yaklaşık 40 yıl diplomatlık yaptığını anlatan Yaşar Yakış, ABD ve Batı’nın IŞİD’e karşı mücadelede müttefiki olan Demokratik Suriye Güçleri’ne yönelik yeni bir operasyona karşı tavrının ne olacağı şeklindeki soruyu ise, şöyle cevapladı:

“İnandığım bir şey vardır. Uluslararası ilişkiler bir bilek güreşi gibidir. Kim kimin kolunu bükerse o kazanır. ABD Suriye ve Irak’ta, veya Ortadoğu’da Kürt coğrafyasında izlediği bir politika var. Kürt kartı. Kürtler bir rakama göre 35 ile 42 milyon nüfuslu bir halk. Dünyada devleti olmayan en büyük halk olarak kabul ediliyor. Yani uluslararası camia da bunun farkında. Küresel politika izleyen ABD, İngiltere, Rusya, Fransa gibi ülkeler Kürt karını ceplerinde bulundurmayı çor arzu ederler. Neden? Çünkü Kürtler Ortadoğu’da dört kritik ülkede önemli bir azınlık teşkil etmektedir. İran’da, Suriye’de, Irak’ta ve en büyüğü de Türkiye’de olmak üzere. Dolayısıyla küresel politikaları izleyen ülkeler bu ülkeleri kızdırmak istediklerinde Kürt kartını masanın üstüne koyup müzakere etmek isterler. Gerçi şu anda bu dört ülkedeki Kürt davası farklı durumlara gelmiş bulunuyor. En ileri geldiği durum Irak’tadır. Irak’ta parlamentosu, başbakanı var, otonom bir bölge. Hatta sanırım Bağdat’tan Erbil’e gelirken pasaportta soruyorlar. Yani Birleşmiş Milletler’de masa bayrağı olmaması dışında her şeyi var. Hatta referandum da ilan edilmişti ve yüzde 94 olumlu oy kullanıldı. Ama o günkü koşullar el vermediği için Irak’taki Kürdistan bir devlet haline dönüşemedi.

İran biraz daha kapalı olduğu için pek iyi bilemiyoruz ama İran’da adı Kürdistan olan iki eyalet var. Suriye’de ise gelişmeler nasıl olacak, Beişar Esed ne kadar hakim olabilecek buna bağlı. En yumuşak ihtimal yerel yönetimlerde ademi merkeziyetçiliği kabul edebilir. İkincisi Afrin’de ve diğer yerlerde anklavlar teşkil edebilir. Üçüncüsü, Irak’ın kuzeyindeki gibi otonom bölge olabilir. Dördüncüsü daha uzak bir ihtimal olan bağımsız bir Kuzey Suriye Kürt devleti olabilir. Türkiye’deki durum ise tamamen farklı. Çünkü Türkiye’deki en büyük Kürt şehri İstanbul. Kürt vatandaşlarımızın İstanbul’un çevre semtlerinde, Çerkezköy’de sayısız fabrikaları, boğazda yalıları var, Ege kıyılarında tatil köyleri var. Her tarafa yayılmış durumdalar. Onun için Türkiye’deki durumu onlarla mukayese ettiğiniz zaman bazı farklılıklar var. Tahminime göre bunların her biri farklı bir gelişme gösterecektir. Ama asıl sorunun yanıtına gelirsek, Kürt davası büyük devletlerin cebinde bulundurmayı arzu ettikleri bir karttır. İkinci bir neden ise ABD için İsrail’in güvenliği nedeniyle, İsrail’in etrafı düşman devletlerle kaplı, onun hemen ötesinde bir Kürt devletinin olmasını Amerika arzu eder.”  /Rudaw