Türkiye Rusya'ya öfkeli: İdlib saldırısı dengeleri değiştirdi

Suriye’nin 19 Ağustos’ta İdlib’de Türk askeri konvoyuna düzenlediği hava saldırısı Rusya ile Türkiye arasında gerilime yol açtı.

Türkiye Rusya'ya öfkeli: İdlib saldırısı dengeleri değiştirdi

Suriye’nin 19 Ağustos’ta İdlib’de Türk askeri konvoyuna düzenlediği hava saldırısı Rusya ile Türkiye arasında gerilime yol açtı.

Türk Savunma Bakanlığı’nın 19 Ağustos’ta yaptığı açıklamada Suriye’ye bir kez bile yer verilmezken “Rusya Federasyonu”nun adının dört kez geçmesi Ankara’nın ölümlere yol açan saldırıdan dolayı Rusya’ya öfkeli olduğunu gösteriyor. Türkiye saldırıda üç sivilin öldüğünü 12 kişinin de yaralandığını duyurdu ancak kurbanların kimliklerine dair bigi açıklamadı.

Rus makamları ve devlete bağlı basın kuruluşları Türkiye’nin açıklamasına sessiz kalarak Kremlin’den gelecek tepkiyi bekledi. Beklenen açıklama çok geçmeden geldi. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’u karşılama töreninde Moskova’nın Şam’ın İdlib’deki askeri harekâtına desteğini yineledi.

Putin şöyle konuştu: “Şunu hatırlatmak isterim, İdlib’de tampon bölge kurulmasını öngören anlaşma Soçi’de imzalanmadan önce İdlib bölgesinin yüzde 50’si teröristlerin kontrolündeydi, şimdi bu oran yüzde 90’ı bulmuş durumda. Bölgeden sürekli yeni saldırıların düzenlendiğini, daha da önemlisi oradaki militanların dünyanın diğer bölgelerine dağıldığını gözlemliyoruz, ve bu son derece tehlikeli bir durum.”

İdlib’deki askeri harekâtın Rusya için de gerekli olduğunu ifade eden Putin şöyle dedi: “İdlib bölgesinden Hmeymim’deki hava üssüne defalarca saldırı girişimi oldu. Dolayısıyla Suriye ordusunun terör tehlikesini bertaraf etmek için düzenlediği bu herakâtları destekliyoruz.” 

Batı’nın tampon bölge kurallarının ihlal edildiğine yönelik suçlamalarını da reddeden Rus lider şöyle devam etti: “Görüşmelerde teröristlerin İdlib’de gruplaşmasına ve faaliyetlerine oradan devam etmesine izin verileceğinde değil terörle mücadelenin süreceği üzerinde anlaşıldı.”

Bu gelişmeler, Rusya-Türkiye ilişkilerindeki olumlu seyrin hızlandığı bir ortamda gerçekleşiyor. Ankara’nın “stratejik güvenlik tedarikçisi” olarak öne çıkan Rusya, birkaç hafta önce Türkiye’ye S-400 savunma sisteminin ilk gönderimini yaptı ve taraflar arasında kilit işbirliği projeleri söz konusu. Ancak İdlib’deki durum nisandan beri devam eden büyük anlaşmazlıklar nedeniyle bir süredir ikili ilişkilerin insicamını tehdit ediyor.

Rusya ve Türkiye’nin Soçi’de geçen yıl fırtınalı süreci kontrol altında tutmak için vardıkları anlaşma işlevini yerine getiremiyor. Moskova kamuoyu önünde eleştirel açıklamalardan kaçınsa da başarısızlıktan Ankara’yı sorumlu tutuyor. Ankara, İslamcı grupların oluşturduğu Heyet Tahrir El Şam’a karşı Suriyeli muhalifleri desteklese de bölgedeki stratejik nüfuzunu korumaya yönelik askeri ve siyasi girişimlerini sürdürüyor. 

Rusya Hmeymim’deki askeri tesislerinin güvenliğine tehdit teşkil etmedikleri sürece İdlib’deki Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad karşıtı güçlere göz yumabilir. Ancak Suriye yönetimi Türkiye’nin İdlib’deki saldırgan tutumundan ve Soçi’de belirlenen toprakların dışında askeri varlığını sürdürmesinden memnun değil. Ve her ne kadar Ankara Esad’ı bu süreçte bağımsız bir aktör olarak kabul etmese de Moskova, Suriye yönetiminin endişelerini göz önünde bulundurmak zorunda. Her şey bir yana müttefiklerine karşı sadık bir aktör olarak itibarını koruması için bu elzem.

Dolayısıyla Rus hava üssüne yönelik topçu ateşi ve İHA saldırıları Moskova’ya Suriye ordusunun ilerleyişini desteklemek için mükemmel bir gerekçe sundu. Putin de açıklamasında buna işaret etti.

Bir diğer deyişle Türk Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile İdlib konusunda yaşanan sorun Esad için stratejik, Putin için taktiksel bir sorun. Bu, taraflar için işleri kolaylaştırmasa da Türkiye ile Rusya’nın İdlib nedeniyle çatışmaya sürüklenmesinin kolay olmayacağı anlamına geliyor. Elbette birbirlerine yönelik tutumlarını değiştirecek çok büyük bir olay yaşanmadığı müddetçe.

Tarafların süreci soğukkanlı yönetme kapasitelerini gösteren bir diğer unsur iletişim. İlişkilerin Türkiye’nin Kasım 2015’te bir Rus uçağını düşürmesiyle içine düştüğü gergin süreç, taraflara karşılıklı atışmak yerine iletişimin önemini gösterdi. Nitekim konvoy saldırısının ardından kamuoyuna fazla açıklama yapılmadı ve askeri makamlar arasında görüşmeler başlamış olabilir. Bunlar, meseleye kitlelerin duygularını kabartarak değil “profesyonel” bir çözüm arandığını gösteriyor.

Ne var ki “tampon bölge”deki çatışmalar tırmanıyor ve masada hem Rusya hem de Türkiye’yi rahat ettirecek bir seçenek yok. Rejim yanlısı güçlerin isyancıların çekilmesiyle 20 Ağustos’ta Han Şeyhun’a girmesi gerginliği daha da turmandırdı. Bu kritik bir hamle çünkü isyancıların İdlib’in başlıca ikmal yollarından biri olan M5 otoyolu üzerinde hiçbir kontrolü kalmadı.

Bu tablo, Ankara’yı kötünün iyisini seçmek durumunda bırakıyor. Olasılıklardan biri Türkiye’nin askeri tahkimatı artırması ve dolayısıyla Suriye ordusu, dolaylı olarak da Rusya ile gerginliğin tırmanması ki şu anda yaşanan bu. İkinci seçenek ise Ankara ile Moskova’nın var olan anlaşmayı yenilemesi hatta yeni bir mutabakat yapması. Bu, Erdoğan’ı ve seçmen tabanını pek memnun etmese de Putin ile aleni bir husumetten daha iyi bir seçenek.

Rusya ise Suriye stratejisinin hedeflerini aşan bir çatışmanın içine sürüklenme tehdidiyle karşı karşıya. Rusya’nın Suriye’deki hedefi yerel güçlere meydan okumaktan ziyade gerektiğinde yapıcı gerektiğinde yıkıcı hamlelerle ABD’nin karşısında durmaktı. 

Rusya, Türkiye’den Soçi mutabakatının gerektirdiği gibi M5 otoyolundaki trafiğin etkilenmeyeceğine dair garanti alırsa Ankara’nın desteklediği Suriyeli muhalif grupların İdlib bölgesini kontrol etmesini kabul edebilir. Ankara da Türkiye’nin cephe hattındaki gözlem noktalarına saldırılmaması karşılığında bu senaryoyu kabul eder. Ancak bu, kağıt üzerinde olası görünse de Suriye ordusunun tampon bölgenin sınırlarını yeniden çizmesiyle yeni sorunlar ortaya çıkar.

Bir Rus deyişine göre “mantık”ı doğru kurulduğunda en iyi çözüm mantık evliliğidir. Moskova ve Ankara, İdlib’deki “evliliği” müşterek stratejik menfaatler üzerine kurmaya çalışıyorlar.