Aaron Stein: Türkiye'nin niyeti hiçbir zaman IŞİD ile savaşmak olmadı, esas hedefi IŞİD değil, Kürt savaşçılar

Türkiye ve Ortadoğu uzmanı Aaron Stein, Warontherocks sitesi için kaleme aldığı Suriye analizinde, aktörlerin yeni konumlarını ve planlarını değerlendirdi.

Aaron Stein: Türkiye'nin niyeti hiçbir zaman IŞİD ile savaşmak olmadı, esas hedefi IŞİD değil, Kürt savaşçılar

Türkiye ve Ortadoğu uzmanı Aaron Stein, Warontherocks sitesi için kaleme aldığı Suriye analizinde, aktörlerin yeni konumlarını ve planlarını değerlendirdi.

Stein'e göre, Ankara'nın niyeti hiçbir zaman IŞİD ile savaşmak olmadı, aksine Kürt savaşçıları Türkiye-Suriye sınırından uzak tutmak istediği bir güvenli bölgeye odaklandı.

Yazının satırbaşları söyle:

Başkan Donald Trump’ın Amerikan güçlerinin hızlı bir şekilde çekilme kararından sonra bile Amerika’nın Suriye politikası hala belirsizliğini koruyor.

ABD ordusu IŞİD’ten Suriye’de kontrol ettiği tüm bölgeleri geri almaya çalışırken, Trump yönetimi kuzeydoğu Suriye’den üstü kapalı bir çıkışın yollarını arıyor. Amerikan diplomatlar bu yolla iki düşman aktör olan Türkiye ve Suriyeli Kürtler arasında bir anlaşmaya varmayı ve öte yandan da Suriye rejiminin destekçileri İran ve Rusya’nın kontrol ettiği bölgeleri yok saymayı amaçlıyor.

Bu çabalar aynı zamanda Trump’ın Suriye’den çekilme kararına hazırlıksız yakalanan Amerika’nın müttefikleri Fransa ve Britanya’nın da hala şekillenmekte olan muğlak ABD politikasını desteklemelerini gerektiriyor ve başkanın kararının arkasında durmamaları muhtemel.

Fazla söze gerek yok, Trump yönetiminin yürüttüğü siyasi süreç tam bir karmaşa: Aşırıya kaçan hedefler etrafında çekirdek kadrodan yetkililerin başkanın desteği olmaksızın süresi belirsiz olan bir Amerikan askeri varlığıyla Suriye rejiminin bölgelerini yok sayma çabası bunlardan buna bir örnek.

Diplomatik kargaşanın ortasında kalan ABD ordusu ve kuzeydoğu Suriye’de Kürtlerin liderliğindeki yerel müttefik Suriye Demokratik Güçleri IŞİD’in Irak sınırı yakınındaki son kalesini de kuşattı.

IŞİD halifeliğinin artan fiziksel tahribatı aslında aylardır aşikâr olan bir gerçeğin üstünü örtüyor: IŞİD askeri açıdan mağlup edildi. Fakat öte yandan örgütün düzenlediği son intihar saldırısı olan ve 4 Amerikalı’nın öldürüldüğü Menbiç benzeri saldırıları düzenleme kapasitesine sahip dağınık bir hareket olarak hayatta kalması hala mümkün. Aynı zamanda tarih gösteriyor ki, IŞİD küçük kasabalardaki varlığını savunmasız insanlardan para toplayarak sürdürmeye devam edecek ve radikal muhaliflere hayran Iraklı ve Suriyeli bazı küçük azınlıkların desteğini bir ölçüde almayı başaracak.

Suriyeli Kürtlerin arkasında ABD ordusunun desteği olmaksızın, IŞİD muhtemelen ülkede belli bir bölgeyi kontrol etmeye devam edecek. Ancak, IŞİD’in kırsal alandaki isyancı ve dağınık bir gruba dönüşmesi ABD ordusundan çok kendi sınırları içinde asayişi sağlayamayan ve güç tekelini kullanamayan Suriye rejimini ilgilendiriyor.

Aralık 2018’de, ABD güçlerinin çekilme kararının öncesinde, son aşama olarak şehirleri örgütten temizlemeyi hedeflemesine rağmen, Trump tek taraflı olarak Suriye’de IŞİD’e karşı mücadelenin bittiğini duyurdu. Başkanın resmi açıklaması hem beklenmedikti, hem de üst düzey danışmanlarının önerileriyle çelişiyordu.

Medyada çıkan haberlere göre, Trump’a Amerikan güçlerinin bulunduğu kuzeydoğu Suriye’ye askeri bir saldırı düzenlemenin riskleri konusunda Türkiye’yi uyarması için gerekli bilgilendirme yapılmış. Buna rağmen Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdogan’la telefonda görüşmesinin ardından Trump hem ekibinin tavsiyelerini, hem de brifingleri yok saydı ve Türkiye’nin IŞİD’e karşı savaşı üstlenmeye yönelik aşırıya kaçan teklifini kabul etti.

Ankara’nın hiçbir zaman IŞİD’e karşı savaşmak gibi bir niyeti olmadı, aksine Kürt savaşçıları Türkiye-Suriye sınırından uzak tutmak için planlanmış güvenli bölge anlaşmasına odaklandı. Türkiye IŞİD’i bir kenara bırakıp, Kürtlerin çoğunluğunu oluşturduğu DSG’nin güçlü olduğu yerlerde Amerika’yla güvenli bölge konusunda anlaşmaya varmayı hedefliyor.

ABD bürokrasisi kendini, ekibinin ‘’yönetimi eline almasına’’ karşı temkinli ve uzun zamandır Suriye’de suların kontrollü bir şekilde durulması için bir teklif oluşturmaya yönelik kendi çabasını yok sayan bir başkana ayak uydurmaya çalışırken buldu.

Geçtiğimiz Nisan’da, War on the Rocks’ta başkanın isteklerini önemsemeyen yetkililerin karşılaşabileceği tehlikelere ve Trump’a karşı bir politika oluşturma çabasının nihayetinde geri tepeceğine değindiğim bir makale yayınlandı.

Neredeyse bir yıldır, Trump’ın atanmışlardan oluşan ekibi patronlarının kamuoyuna yaptığı açıklamaları önemsemedi. IŞİD’e karşı mücadelenin devam etmesi, kuzeydoğu Suriye’de Amerikan gücüyle Esad rejiminin yok edilmesi ve daha da önemlisi İran hükümetinin baskı altına alınmasına yönelik planlar tamamen Amerikan ordusunun ucu açık bir süre ülkede varlığını sürdürmesine bağlı. Başarıya ulaşmanın çok ötesindeki bu yaklaşım şu anki infilaka neden olan birçok mekanizmayı harekete geçirdi.

Başkanın kararının ardından, uzmanların çoğu çekilmenin tehlikelerine karşı uyarılarda bulunuyor. Aaron Zelin ve Matthew Levitt, War on the Rocks’ta alelacele bir çekilmenin ‘’IŞİD’e yeniden hayat vermek, El Kaide’ye saldırı için avantaj sunmak, ABD’nin El Kaide ve IŞİD’e dair istihbarat toplama imkânlarını kısıtlamak ve hem İran’ı, hem de Hizbullah’ı cesaretlendirmek’’ gibi ‘’Amerika’nın yanı sıra bölgedeki müttefikleri ve partnerleri açısından da birçok olumsuz sonuca’’ neden olacağını yazdılar.