ABD onaysız Rojava müdahelesi Türkiye için bir felaket olur

Ahval News'te Paul Iddon imzasıyla yayınlanan "ABD-Türkiye güvenli bölgesi anlaşması, Suriye'de bir başka savaşı önleyebilir mi?" başlıklı bir analizde ABD'nin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Suriye’deki Kürt güçlerini kovmak için bir askeri operasyon başlatma tehdidini önleme amacıyla, Türkiye’nin istediği Kuzeydoğu Suriye’de güvenli bölge talebini hayata geçirmek için çabaladığı dile getirildi.

ABD onaysız Rojava müdahelesi Türkiye için bir felaket olur

Ahval News'te Paul Iddon imzasıyla yayınlanan "ABD-Türkiye güvenli bölgesi anlaşması, Suriye'de bir başka savaşı önleyebilir mi?" başlıklı bir analizde ABD'nin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Suriye’deki Kürt güçlerini kovmak için bir askeri operasyon başlatma tehdidini önleme amacıyla, Türkiye’nin istediği Kuzeydoğu Suriye’de güvenli bölge talebini hayata geçirmek için çabaladığı dile getirildi.

ABD ile Türkiye arasında bu amaçla yapılan görüşmeler sonucunda bir güvenli bölge oluşumu konusunda uzlaşıldığı dile getirilen analizde, planlanan bu güvenli bölgenin nihai büyüklüğünün henüz tam olarak belli olmadığı dile getirildi ve şu görüşlere yer verildi.

Alman Marshall Fonu'ndan Nicholas Danforth, “Ankara’nın, Washington’un hızlı bir şekilde uygulamaya karar verdiği önlemlerin karşılığı olarak Kuzey Suriye’deki tek taraflı müdahale tehditlerinden uzaklaştığı görülüyor” dedi.

Danforth, “Hiçbir şey olmasa bile, her iki tarafın da soru işaretleriyle yaklaştığı güvenli bir bölgenin niteliğini tartışmak için daha fazla süre var. Güvenli bölge ile ilgili müzakerelerin sürmesi halinde, Ankara askeri harekât tehditlerini olumlu bir şekilde yenileyebilir” yorumunu yaptı ve şöyle devam etti: “Kısacası, bir barış koridorundan önce daha fazla gerilim görmemiz muhtemel.”

Eğer güvenli bölge uygulamaya geçemezse ve Türkiye SDG’ye saldırırsa, ABD'nin bunu önlemek için yapabileceği çok fazla şey yok gibi görünüyor.

Orta Doğu Dış Politika Programı Direktörü Aaron Stein, “ABD’nin, Ankara’nın kazara Amerikalıları öldürüp öldürmeyeceği konusunda belirsizlik riskini artırması sahiden mümkün değil. Ankara bu riski kabul ederse, ABD seçenek dışı kalacak” dedi.

Stein, Ankara'nın 32 km derinliğindeki bir bölgeyi kontrol etme arzusunu sürdürdüğünü de sözlerine ekledi ve Erdoğan’ın sözünden hareketle “Her yeri alma arzusu var fakat yönetişimin anlamını daha sonra anlayacak” diye konuştu.

Amerikan İlerleme Merkezi Eylem Fonu’ndan Ulusal Güvenlik ve Uluslararası Politika Direktörü Max Hoffman ise, Türkiye’nin baştan beri Türk kuvvetleri tarafından kontrol edilen 20 millik bir derin güvenli bölge vizyonunu tamamen işe yaramaz bulduğunu savunuyor.

Hoffman şöyle dedi:

“Çok sayıda Kürt kasabası ve kenti de dâhil olmak üzere, SDG'nin kontrol ettiği bölgelerin neredeyse tamamını kapsayacaktır. Böylelikle, IŞİD’den kurtulmak için savaştıkları ve öldükleri alanlar tam bir stratejik kapitülasyona dönüşecek. Bunun yerine, büyük çaplı bir askeri harekât karşısında SDG, muhtemelen Esad rejimi ile anlaşmaya çalışırken direnecek. Öncelikli ABD üslerinin bu bölgede olduğu ve SDG’nin bu topraklardaki esas güç olduğu düşünülürse, böylesi bir gelişme Suriye’deki gelinen aşamayı tamamen baltalayacak.”

Hoffman, Başkan Donald Trump'ın “iç politikada ve tekrar seçilmesiyle ilgili bir rol oynaması ihtimali dışında” Suriye’yi umursamaması nedeniyle, sonucun böyle olmasından şüphe duyuyor.

“Bu Türkiye için de bir felaket olur” diyen Hoffman, “Ankara, ABD'den herhangi bir destek almadan Esad rejimi, öfkeli Kürtler, Rusya ve İran ile karşı karşıya kalacaktı” diye konuşarak sözlerini şöyle sürdürdü:

“Türk ordusu, muhtemelen rejim, Ruslar ve İranlılar tarafından gizlice desteklenen muhtemel Kürt isyancı direnişi karşısında böylesine geniş bir bölgeyi güvence altına almak için mücadele edecekti. Çatışma daha fazla göçe sebep olacaktı, IŞİD muhtemelen ayaklanma çalışmalarını genişletmek için kaostan yararlanacaktı.”

Bu sonuçların Türkiye için ne kadar olumsuz olacağı ışığında Hoffman, Erdoğan’ın “daha ​​sınırlı bir tampon bölge, mülteci yerleştirme ve / veya CAATSA yaptırım şansını en aza indirgeme” konularında taviz almak için blöf yapıyor olabileceğine de değindi ve sözü S-400’lere getirdi.

Hoffman’a göre Erdoğan bütün bunlara rağmen; ABD-SDG ilişkisini zayıflatmak, ABD’ye Türkiye’nin ticaret anlamına geldiğinin sinyalini vermek ve azalan milliyetçi siyasi desteğini artırmak ve özüne döndüğünü göstermek için Tel Abyad’da Kürt özerkliğine derin bir darbe vuracak bir hamle yapmak isteyebilir.

Oklahoma Üniversitesi Orta Doğu Etüdleri Bölümü’nün Başkanı Profesör Joshua Landis ise, Türkiye'nin ABD ile prestij kaybını göze alarak oyun oynadığına inanıyor.

Landis, “Erdoğan aralık ayında işgal tehdidini artırdığında Trump ile telefonda baş edebileceğini fark etti” dedi. “Trump ise ona duymak istediğini söyledi; ABD'nin Suriye'den ayrılacağını ve Türkiye'nin tampon bölge kurmasına izin vereceğini.”

Ancak Türkiye Cumhurbaşkanı için sorun şu ki, Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton ve Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, Trump’ın imtiyazlarını geri aldı.

“Öyleyse Erdoğan, Trump'ın dikkatini çekmeyi umarak yükseliş stratejisini sürdürüyor” diyen Landis, Washington’un “Kürtleri Suriye’de destekleyebileceğine ve Türkiye’yi de müttefik olarak tutabileceğine inandığını” söyledi.

Landis sözlerini şöyle sürdürdü:

“Erdoğan, ABD’nin bunun yanlış olduğunu bilmesini istiyor. Türkiye ile YPG arasında seçim yapmak zorunda kalırsa, Washington, Türkiye'nin daha önemli olduğunun farkına varacak.”

Bu arada, Türk lider bir başka engelle de karşı karşıya. Landis bunu, “Washington’daki birçok kişi Erdoğan’dan bıkmış durumda ve Türkiye'nin bir müttefiklik konumunu kaybettiğine inanıyor” sözleriyle açıklıyor.


Haberin kaynağına buradan ulaşabilirsiniz.