Başkan Barzani, Saddam ile görüşmeyi anlattı: O vakit Enfal kurbanlarında kimsenin sağ kalmadığını anladım...

Başkan Mesud Barzani, “Barzani ve Kürt Kurtuluş Hareketi” adlı kitabının “1991-2002 Ayaklanma, Fırsatlar ve Engeller” başlıklı beşinci cildinde, Irak Baas hükümeti ile Kürdistan Cephesi arasındaki müzakerelerin başlangıç süreçlerini anlatıyor. Barzani anılarında 182 bin Kürt'ün katledilmesinden sonra Saddam Hüseyin ile ilk görüşmesini “Saddam’la görüşmek benim için çok acı ve nahoş bir andı” diye anlatıyor.

Başkan Barzani, Saddam  ile görüşmeyi anlattı: O vakit Enfal kurbanlarında kimsenin sağ kalmadığını anladım...

Gazeteci ve araştırmacı yazar Behram Weledbegi tarafından Tahran Kürt Enstitüsü’nün katkıları ile hazırlanan 6 ciltlik “Barzani ve Kürt Kurtuluş Hareketi” çalışması Haziran ayında başkent Erbil’de düzenlenen törenle tanıtılmıştı.

Müzakerelerin başlaması ve rejim kurumlarının geri çekilmesi

Başkan Mesud Barzani’nin anılarından derlenen kitabın, “1991-2002 Ayaklanma, Fırsatlar ve Engeller” başlıklı beşinci cildinde, Baas hükümeti ile Kürdistan Cephesi arasındaki müzakereler anlatılıyor.

Kitapta sayfa 91’de, Başkan Barzani, Mart 1991 yılında Güney Kürdistan’ın tamamında Baas rejimine karşı başlatılan ve tarihe “Raperin” diye geçen Büyük Ayaklanma sürecinden bahsederek, şunları belirtiyor:

“13 Mart 1991'de Saddam Hüseyin'den diyalog ve müzakere çağrısında bulunan bir mektup aldık. Mektubu Hacı Ubeyd getirmişti. Hemen sonra Kürdistan Cephesi’nin tüm liderlerini çağırdım ve bu toplantıda mektubu görüştük. Toplantıda mektuba yanıt verme kararı alındı, diyalog ve müzakerelerin her zaman ilk seçeneğimiz olduğu ve diyaloğa hazır olduğumuz belirtildi.”

Haberci hava saldırısına maruz kaldı

Mektuba yanıtı yine Hacı Ubeyd ile verdiklerini, mektubu alan habercinin geri döndüğünü belirten Barzani, sonrasını ise, şöyle anlatıyor:

"Döndüğünde Hacı Ubeyd'in aracı uçakların saldırısına uğradı ve tamamen yandı. Kendisi mucizevi bir şekilde hayatta kaldı. Cevabımızı içeren mektup da ceketinin cebindeydi ve aracın içerisinde yanmıştı. Hacı Ubeyd’den sonra Mükerrem Talabani ve Gandi Muhammed Hasan Dizeyi müzakereler için arabulucu olsunlar diye hükümet tarafından görevlendirildi.  Yanıtlarımız hep olumluydu. Belli ki rejim mektubunu görmezden geldiğimizi düşündü ve ancak Kerkük'ü alırlarsa zayıf düşüp mecburen onlara yanıt vereceğimizi hesapladı. Oysa ki öyle değildi, biz yanıt vermiştik ama mektup Hacı Ubeyd’in arabasında yanmıştı.”

Baasçılarla müzakere için ilk delegasyonun gönderilmesi

Barzani devamında, Baas rejiminin Nisan ayında diyalog için yeni bri girişimde bulunduğunu ifade ediyor:

“8 Nisan 1991'de Mam Celal bana bir telgraf gönderdi. Rejimin Dara Tevfik Ağa aracılığıyla diyalog istediğini ve bu konuda benim fikrimi almak istediğini belirtiyordu. Yanıt olarak bunu kabul ettiğimi söyledim.

Ardından rejimin talebi üzerine durumu değerlendirmek üzere bir heyet göndermeye karar verdik. Heyet şu arkadaşlardan oluşuyordu; Fazıl Mirani, Azad Barwari, Omer Fatah, Feridun Abdulkadir ve Teğmen Dara Tevfik Ağa.”

Heyet 15 Nisan 1991’de geri dönüyor. Başkan Barzani, o süreci, “Heyet daha sonra Şarbajêr’de (Süleymaniye'nin ilçesi) Mam Celal’i ziyaret etti. Heyet, güya rejim diyaloğa hazırmış, anlaşmışız ve geçmişten ders almış gibi yansıtmıştı. Ardından Hacı Ubeyd Bağdat’tan gelip yeni bir mektup getirdi. Bu defaki öncekinden çok farklıydı ve kibirli oldukları görülüyordu. Bağdat’ın yanıt vermeye mecbur kaldığımızı düşündüğü şeklindeki görüşümüz haklı çıkmıştı. Rejim Teğmen Dara üzerinden mektup göndermeye devam etti, öyle anlaşılıyordu ki Kürdistan Cephesi heyetinin Bağdat’a ziyarette bulunmasını bekliyorlardı” sözleri ile anlatıyor

Mam Celal'in Bağdat ziyareti ve Neçirvan Barzani'nin onlarla birlikte gitmesi konusundaki ısrarı

Başkan Mesud Barzani, ardından yaşanan süreci ise şöyle özetliyor:

"18 Nisan 1991'de Kürdistan Cephesi liderliği Kelekin'de bir araya geldi. Konu ve durum tartışıldıktan sonra, bunun iyi bir fırsat olduğu ve yitirilmemesi gerektiği fikri üzerine Mam Celal liderliğindeki Kürdistan Cephesi heyetinin Bağdat’ı ziyaret etmesine karar verildi. Kürdistan Cephesi heyeti, Mam Celal, Neçirvan Barzani, Azad Barwari, Sami Abdurrahman, Rasul Mamend ve Omer Fatah’tan oluşuyordu.

"Mam Celal, Neçirvan Barzani'yi kendisiyle birlikte göndermem ve kendisine anlaşma yetkisi tanıdığımızı belirten kendi el yazımla bir mektup yazmam konusunda ısrar etti. Ertesi gün, 19 Nisan'da Cephe heyeti Bağdat'a hareket etti. Telsiz üzerinden günde üç defa Mam Celal ile bağlantı kuruyordum. Görüşmelerde çok olumlu bir tablo çiziyordu, durumun çok iyi olduğunu ve iyi bir anlayış ile yakınlaşma zemini olduğunu belirtiyordu. Heyet Bağdat’tayken Madam Mitterrand Kürdistan'ı ziyarete geldi. Bu nedenle 22 Nisan 1991 günü kendisini karşılamak için Hacı Omeran'a gittim, telgraf ile Noşirwan Mustafa'ya haber gönderdim, gelip benimle birlikte karşılaması için ısrar ettim, sonunda Noşirwan Mustafa da geldi.”

Başkan Barzani, Madam Mitterand'ı karşılarken

Başkan Barzani, Danielle Mitterrand'ın geldi vakit Mam Celal'i sorduğunu, belirterek, "Görüşmeler için Bağdat’ta olduğunu söyledim. Madam Mitterrand, barışçıl bir çözüm bulunmasının iyi olacağını ancak rejime güvenmememiz gerektiğini söyledi. Birleşmiş Milletler’in devreye girmesi gerektiğini söyledi” diyor.

Kürdistan Cephesi heyeti 25 Nisan 1991'de Bağdat'tan döndüğünde Başkan Barzani ile Kürdistan Cephesi liderliğinin bazı üyeleri onları karşılamak için Hucran'a gidiyor.

Mesud Barzani’nin Kürdistan Cephesi heyeti başkanı olarak Bağdat'ı ziyareti

30 Nisan 1991'de Kürdistan Cephesi liderliğinin yeniden bir araya geldiğini anlatan Başkan Barzani, detaylı bir görüşmeden sonra yeni bir heyetin yeniden Bağdat'ı ziyaret etmesine karar verildiğini söylüyor:

“Toplantıda bu defa tüm katılımcılar benim başkanlık edeceğim bir heyetin Bağdat’a gitmesi gerektiğini savundu. Mam Celal de Bağdat’ta öyle bir algı olduğunu, ben gitmez isem konunun bir ciddiyetinin kalmayacağını ve karşı tarafın ikna olmayacağını söyledi.

O sıralar Soran Emniyet Müdürlüğü'nden çok sayıda Barzani'ye (Baas rejimi tarafından) idam cezası verildiğini belirten bir mektup aldık. Bunlardan 12 tanesi kardeşlerim ve kuzenimdi. Mektubu önce Mam Celal'e sonra da diğer katılımcılara gösterdim. Onlara şunu dedim, ‘Bütün Enfal, Halepçe ve Kürdistan şehitlerini kendi ailem ve akrabam gibi sayıyorum, benim için hiçbirinin diğerinden farkı yok, hepsi Kürdistan'ın özgürlüğü ve kurtuluşu yolunda şehit oldular. Bu benim için büyük bir utanç ulur. Çünkü Enfal’de katledilenler sizlerin akrabaları ama onlar benim için ailemin fertleri. Bağdat'a gidersem eğer çocukları ve akrabaları gelip akıbetlerini benden sorar. O halde kendinizi benim yerime koyun!’ Fakat sonrasında ısrarla gitmemi savundular. Sonuçta razı oldum ve ‘pekala gideceğim ama konuyla dalga geçmek için değil. Anlayış için bir fırsat olduğunu görür ve hissedersem, madem Bağdat'tayız anlaşmayı yaparız, değilse o başka konu olur’ dedim.

Konunun devamında Barzani, Mam Celal’in eliyle kaleme alınmış, kendisine Bağdat ile müzakere yetkisi verildiğini belirten ve tüm katılımcıların imzasını taşıyan bir mektup aldığını belirtiyor.

Başkan Barzani, “Doğrusu hayatımda verdiğim en kötü ve en acı karar, Bağdat'a gidip ellerinde halkımın evlatlarının kanı olanları, halkıma karşı bütün bu suçları işleyenleri görme kararıydı” diyor.

Mesud Barzani başkanlığındaki Kürdistan Cephesi heyeti Bağdat'ta

Bağdat ziyareti ve rejimle görüşmeler

Başkan Barzani, kitapta Bağdat’a gidişlerini ise, şu sözlerle dile getiriyor:

“6 Mayıs 1991'de Bağdat'a doğru yola çıktık. Rejim muhafızları, rejim ordusu ile Peşmerge Güçleri arasındaki sınır olan Korê köyüne gelmişti. Askeri İstihbarat Kürdistan Şubesi sorumlu subayı Albay Velid Naif gelmişti, korumaları da yanındaydı. Biz de Yaallah deyip yola koyulduk. Heyetimizde Parti’den (KDP) Cevher Namık Salim, Fazil Mirani, Dr. Roj, Azad Berwari ve Dr. Cercis, Yekiti’den (KYB) Noşirwan Musfata (benim dayatmam üzerine geldi), Kosret Resul ve Teğmen Dara, Sosyalistlerden Resul Mamend ve Dr. Mahmud Osman, Halk Partisi’nden Sami Abdurrahman yer alıyordu. Bağdat’a ulaştığımızda ilkin konaklama yerimiz Otel Raşid olarak belirlendi. Birkaç gün sonra Cadiriye’deki misafirhaneye aktarıldık. Doğrusu protokol açısından bize çok saygı gösterdiler.”

Kitapta anlatıldığına göre, Kürdistan Cephesi heyeti ile görüşmelerde Irak hükumeti adına İzzet Duri, Ali Hasan Mecid, Tarık Aziz, Sabir Abulaziz Duri ve Vefik Samarrai hazır bulunuyordu. Başkan Barzani,  Hüseyin Kamil’in de oturumlardan birine katıldığını belirtiyor.

Barzani ayrıca, “Toplantıya arada bir Munzer Şawi (1998'den 1991'e kadar Irak Yüksek Öğretim Bakanı ve 2000'den rejimin düşüşüne kadarki süreçte Adalet Bakanı olan anayasa hukuku öğretmeni ve uzmanı) gibi uzmanlar getirdiler. İlk toplantı sadece heyetlerin birbirini tanıması üzerine oldu. Konuşmalar normal ve iyiydi. Daha sonra günlük toplantılar yaptık ve anlaşmayı hazırlamak için birkaç komite kuruldu” diye belirtiyor.

Başkan Mesud Barzani ve Noşirwan Mustafa Bağdat'ta

Saddam’la görüşme

Başkan Mesud Barzani, kitabın 97’inci sayfasında, Enfal ve Halepçe kimyasal saldırılardan sonra Saddam Hüseyin ile ilk görüşmesini şöyle anlatıyor:

“8 Mayıs 1991 günü, Kürdistan Cephesi heyeti olarak Cumhurbaşkanlığı Köşkü’ne gidip Saddam ile görüştük. Saddam’ı görmek benim için acı ve nahoş bir andı ama yine de bir şekilde dişlerimi sıktım. Saddam bizi karşıladı ve görüşmeden duyduğu memnuniyeti dile getirdi ve hükümet ekibine, Kürdistan Cephesi ile çok açık ve olumlu bir şekilde müzakere etmeleri için talimat ve tavsiyeler verdiğini söyledi. Daha sonra oradan ayrılıp Otel Raşid’e geçtik.”

Başkan Barzani ile Saddam arasındaki ikili görüşme

Başkan Barzani, ertesi gün gelip kendisine Saddam'ın saat 14.00'de ikili bir görüşme istediğini ilettiklerini, hükümetin bu talebini heyet üyelerine bildirdiğini, herkesin rızası ile 10 Mayıs günü Saddam ile ikili bir görüşme gerçekleştirdiklerini ve devamını şöyle dile getiriyor:

“(Saddam) Bana çok saygı gösterdi, görüşmemiz ve ziyaretimizden duyduğu memnuniyeti dile getirdi. ‘Ziyaretiniz benim için çok onur verici. Durumu çok iyi hissediyorum ve bu fırsatı kaçırmamamız gerekiyor" dedi. Daha sonra, ‘ikimizin de çok deneyimi oldu, bu yüzden temel ve somut bir anlaşma imzalamak için gelmeniz konusunda ısrar ettim. Müzakereler esnasında bir konu veya madde hakkında bana ihtiyaç olduğunu hissederseniz beni bilgilendirirsiniz’ dedi.

Karşılamasından dolayı kendisine teşekkür ettim ve 'Biz de fırsatın kaçırılmamasını istiyoruz. Şimdi iyi bir fırsat var çünkü Kürdistan Cephesi'nin tüm partileri şimdi birlik ve ortak tavır içerisinde. Fakat anlaşmadan hepimizin gurur duyması gerekiyor. Anlaşma öyle olmalı ki kendi kendisini savunsun, başkalarının savunmasına ihtiyacı olmasın.”

"Enfal kurbanlarında kimsenin sağ kalmadığını anladım"

Başkan Barzani, görüşmenin devamında Saddam’a, “11 Mart 1970 anlaşmasında ne kadar büyük bir rol oynadığınızı çok iyi hatırlıyorum. Mart Anlaşması ruhu ile yeni bir anlaşma için aynı rolü ve tavrı sizden bekliyorum. Buraya gelmenin benim için çok zor oldu siz de biliyorsunuz ama geldim. Çünkü geçmişin yaraları yerine, dökülen kanlar boşa gitmesin diye gelecek için yeni bir sayfa üzerinde düşünmek Kürt ve Irak halkının çıkarına olacaktır... Benim için çok önemli bir nokta daha var; akıbeti hala bilinmeyen o kadar çok Kürt var. Bilmek istiyoruz, çünkü akrabaları onlara bir haber vermemizi bekliyor” dediğini belirtiyor.

Bunları dile getirdikten sonra Saddam’ın kısa bir süreliğine duraksadığını belirten Barzani, “Bana, ‘Bazı olaylar keşke yaşanmasaydı. Bunların izlerini silmek için birbirimize yardımcı olmalıyız. Sağ kalanların hepsi özgür bırakılacak’ diye yanıt verdi. O vakit kimsenin sağ kalmadığını anladım (Baas rejimi tarafından alıkonulan on binlerce Kürt). Sadece Ebu Gurayb cezaevinde 20 tutuklu vardı, onlar da serbest bırakıldı. Onlardan birinin ismi aklımda kaldı, Süleymaniyeli Feridun Dartaş” diye anlatıyor.

“Saddam çayını bana verdi, benimkini kendisine aldı”

İkili görüşmede Saddam'ın ilginç tavırlar içinde olduğunu belirterek, "Çay getirdiklerinde Saddam’ın çok acayip davrandığına tanık oldum. Çayı önümüze bıraktıklarında, Saddam çayını alıp benim önüme koydu, benimkini de kendisine aldı. O anda çayımın zehirli olabileceğini düşündüğümü sizden saklamıyorum. Fakat tavırları utangaçtı. Çayı içtim ve birkaç gün bir belirtilerinin ortaya çıkmasını bekledim ama Allah’a şükür hiçbir şey olmadı” diyor.

Saddam'a, Başkan Barzani ve Mam Celal'e suikast teklif edildi

Barzani kitapta, başka bir anısını ise, “Bir keresinde Mam Celal ve ile Bağdat'ı birlikte ziyaret ettik. Baas liderliğinin bazı üyeleri Saddam'a gidip, ‘tüm Kürt liderleri burada, onları tasfiye edelim’ demiş. Saddam da onlara, ‘Bu çok korkakça ve ahlaksızca olur. Onlar bizim misafirimizdir ve böyle bir şey düşünülmemelidir. Ayrıca görüşmeye ve diyaloğa gelmişler. Anlaşmadan yerlerine dönerlerse eğer, güçlüyseniz o zaman tasfiye edin” diye anlatıyor.

(Çeviri ve derleme: Necmi Orta) (Kaynak:Rudaw)