CHP'li Salıcı: Çözüm sürecindeki önerilerimizin arkasındayız

AK Parti’ye sırtını dönmüş olan Kürt seçmen, iktidar namzeti Millet İttifakı’na CHP’nin çekingen, İYİ Parti’nin milliyetçi tavrı ve HDP’ye olan mesafeleri nedeniyle kuşkuyla yaklaşıyor.

CHP'li Salıcı: Çözüm sürecindeki önerilerimizin arkasındayız

Fakat Kılıçdaroğlu’ndan sonra partideki en etkili isim olarak gösterilen CHP Genel Başkan Yardımcısı Oğuz Kaan Salıcı’nın başkanlığındaki bir heyetin 8 Haziran’da Kürdistan Bölgesi’nin başkenti Erbil’e gitmesi, CHP’nin Kürt meselesinin çözümüne yönelik iradesinin en açık beyanı olarak görüldü.

Peki sahiden öyle mi? CHP heyeti neden Kürdistan’a gitti? CHP’nin Kürtlerin kuşkularını giderebilecek somut vaatleri var mı? Cumhurbaşkanı adayı nasıl belirlenecek? CHP’nin gönlünden geçen aday kim? CHP’nin Kürt politikasının belirlendiği Doğu Masası’nın da başında bulunan Oğuz Kaan Salıcı, Duvar’dan İrfan Aktan’ın sorularını yanıtladı. 

Kürt meselesi başta olmak üzere kritik sorunlarla ilgili adım atarken epey mütereddit davrandığı için Kürtlerden de eleştiri alan CHP’nin 8 Eylül’de Kürdistan’a bir heyet göndermesi, Erbil’de Mesud Barzani’yle görüşmesi şaşırtıcı geldi. Ne oldu da böylesi bir cesaretli adım attınız? Ne amaçlıyorsunuz?

Ülkemizin de içinde bulunduğu bölgede terör, iç savaşlar, sığınmacı problemi, nüfus hareketleri var. Halepçe katliamından bu yana Irak’ın yakın ve uzak geçmişini hatırlayın. Acılı olaylar kimi zaman azaldı ama hiçbir zaman bitmedi. Bölgemizdeki istikrar sadece Türkiye’de istikrarın sağlanmasıyla gerçekleşmeyecek. Bölgedeki dört ülke bir araya geldiğinde, sorunlarını kendi inisiyatifleriyle konuşabildiklerinde, bölgeye istikrar getirecek adımlar attıklarında demokratik değerler daha ön plana çıkacaktır. Böylece toplumsal barış ve huzur imkânı artacaktır. Ekonomik açıdan zenginleşme veya var olan zenginliğin tabana yayılması ancak o zaman söz konusu olacaktır. CHP’nin 37. Olağan Kurultayı’nda oy birliğiyle kabul edilen İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamesi’nde dört ülkenin istikrarı için Ortadoğu Barış ve İşbirliği Teşkilatı kurulması fikrini öne sürmüştük. Bizim Erbil ziyaretimiz de, bölgedeki istikrarın sağlanması gerektiğine dair değerlendirmemiz kapsamında oldu.

Peki Bağdat yerine Kürdistan bölgesine gitmeniz, Kürt sorununun çözümü konusundaki bir adım hazırlığına mı işaret?

Bağdat’a da gideceğiz. Ama önümüzdeki ay Irak’ta seçimler var. Dolayısıyla oraya bir hükümet kurulmadan gitmemiz anlamlı olmazdı. Mayıs 2013’te dönemin CHP Genel Başkan Yardımcıları Faruk Loğoğlu ve Osman Korutürk’ün de içinde bulunduğu bir heyetimiz Bağdat’a gitmişti. Mısır’a da heyet gönderdik. Suriye’ye heyet göndermemiz ağza alınmayacak eleştirilerle karşılanmıştı. CHP’nin bölgeye yönelik ilgisi, istikrar ve barışın sağlanması için var ve bu ilgi yeni değil.

Bu tür ziyaretlerle bölgedeki derin çatışmaların, tarihsel ayrışmaların giderilebileceğine inanıyor musunuz?

Hayal dünyasında yaşamıyoruz. Bu nedenle bölgeye ziyaretlerimiz artacak. Belki iktidarlar değişecek, belki siyasi iklim yumuşayacak ama hedeflediğimiz geleceğe adım atılabilmesi için Ortadoğu Barış ve İşbirliği Teşkilatı fikrimizin paylaşılması, tartışılması, konuşulması gerektiğine inanıyoruz. Şu anki temaslarımızın kapsamını da bu fikir oluşturuyor.

Erbil ziyaretinizin, anamuhalefet partisinden ziyade iktidarı devralmaya hazırlanan bir partinin diplomatik teması olarak değerlendirmesine ne diyorsunuz?

Teorik olarak 2023’te ama bizim tahminimize ve isteğimize göre daha öncesinde bir seçim var. Ama Erbil ziyaretimizi Türkiye’deki seçim atmosferine bağlamak, bu adımı bu kadar dar görmek haksızlık olur. Biz bu adımı küçültmek değil, diğer ülkeleri de katarak büyütme taraftarıyız.

CHP’yi müstakbel iktidar olarak kabul edip bölgedeki diplomatik faaliyetlerini de bu çerçevede değerlendirmek sizin açınızdan meseleyi büyütmek değil midir?

Buna bir itirazım yok ama Kürt seçmeni hesaplayarak bu adımları attığımıza dair değerlendirmeyle CHP’nin perspektifi örtüşmüyor. Belli bir seçmeni hesaplayarak çeşitli girişimlerde bulunmak bizim değil, AKP’nin perspektifi. AKP hep bunu yaptı. Parti hesaplarına girdiğimizde, bölgedeki insanlarımızın huzur içinde yaşama arzusunu kullanmış, suiistimal etmiş oluruz.

Yani Kürt meselesine parti çıkarları yerine ülke çıkarları nazarından mı bakıyorsunuz?

Aynen öyle! Parti çıkarını öne koyuyorsanız, seçim kazanmak için yapmayacağınız şey yoktur. AKP bunun çok ileri örneklerini verdi. 31 Mart yerel seçimlerinde İstanbul’u kazandık, sindiremediler. Bir gerekçe bulamayınca da yargı eliyle seçimi iptal ettiler. 23 Haziran seçime gidiyoruz; Tayyip Erdoğan geldi İstanbul’a ve dedi ki, “Sisi mi diyeceğiz, Binali Yıldırım mı? Mesele bu.” AKP kadar dış politika meselelerini iç politikaya indirgeyip kullanan başka bir iktidar olmadı. AKP Genel Başkanı seçim mitinglerinde başka ülkelerin devlet başkanlarını yuhalattı veya bunları günlük siyasetin bir parçası haline getirdi. Dış politikanın kurumsal, diplomatlar eliyle, siyasi karar mekanizmalarının kontrolünde yürütülmesi gerekiyor.

Sonuç itibariyle, görüşmenin içeriğinden bağımsız olarak Barzani’yle yaptığınız görüşmeyle Türkiyeli Kürtlere bir mesaj vermeyi hedeflediniz mi?

İlk ziyaretimizi İran’a yapsaydık bunu konuşur muyduk?

Eğer Tahran yerine Mahabad’a gitseydiniz, evet.

Hayır, zaten bizim bu süreçteki muhataplarımız, Birleşmiş Milletler’e üye olan ülkeler. Mesud Barzani’yle, KDP’yle, KYB’yle, Goran Hareketi’yle, Türkmen Cephesi’yle, oradaki bütün farklı kesimlerle görüştük. Görüşmelerimi parlamento seviyesinde, bölgesel yönetim seviyesinde, siyasi partiler seviyesinde ayrı ayrı gerçekleştirdik. Dolayısıyla bölgeye kapsayıcı bir perspektiften baktık. O yüzden de yaptığımız temasları sadece Barzani’yle, sadece KDP’yle, sadece Türkmen Cephesi’yle, KYB’yle filan sınırlı görmemek, böyle değerlendirmemek gerekiyor. Bu ilk ziyaretimize yönelik farklı değerlendirmeleri anlıyoruz. Ama bu Erbil’e ilk ziyaretimiz ama son olmayacak. Kürt sorununun çözümü dâhil, bölgeye istikrar gelene kadar bu tür çabaların sürdürülmesi gerekiyor.

Kürt seçmenin AKP’den umudu yok ama CHP’ye de şüpheyle yaklaşıyorlar. Bölgede AKP eriyor ama CHP de ciddi bir gelişim göstermiyor. Siz Kürtlerin size dair şüphelerini giderebileceğinizi düşünüyor musunuz?

24 ili kapsayan bir Doğu Masası kurduk. Bunların içinde Erzurum, Kahramanmaraş ve Gaziantep de var. Bu illerdeki örgütlülüğümüz düşük veya yeterli seviyede değil. Maalesef yüzde 2-3 oy aldığımız iller var ve bunu değiştirmek, örgütlülüğümüzü artırmak istiyoruz. Partinin zayıf olduğu bu alanı doldurmamız, güçlendirmemiz lazım. Ayrıca Doğu Masası kapsamında olmayan, milletvekili çıkaramadığımız, oyumuzun düşük olduğu aralarında Isparta’nın, Gümüşhane’nin, Rize’nin, Bayburt’un Aksaray’ın da olduğu 7 il daha var. Oralarda da bir çalışma yürüyor. İstanbul, dünyadaki en büyük Kürt şehri. İstanbul’da da çalışma yürütüyoruz. Fakat Kürtlerin yaşadığı bölgelerde ayrı, diğer bölgelerde ayrı bir dil kullanmıyoruz. Genel olarak örgütsel zayıflığımızın olduğu bölgelere özel bir yönelişimiz var.

Bölgedeki örgütsel zayıflığınız, Kürt sorunu konusunda beklenen çözüm dilini geliştirememiş olmanız yatmıyor mu?

Olabilir.

'Peki bu dili kurmak, vaatlerinizi somutlaştırmak için herhangi bir çalışma yürütüyor musunuz?

Tekraren söylüyorum, “bir seçim atmosferine giriyoruz, Kürtlerin gönlünü çelelim, sonrasına Allah kerim” gibi bir yaklaşımda değiliz. Ortada bir Kürt meselesi var ve bunun çözülmesi gerekiyor. Bu sorunun çözümü konusunda şimdiye kadar muhtelif girişimler oldu, ama sonuç alınamadı. CHP iktidarında, Türkiye’nin genelinin de kabulünü sağlayacak bir yöntemle Kürt sorununu çözmek bize nasip olacak.

İki hafta önce AKP Grup Başkanı Naci Bostancı’yla Kürt sorunu konusunda konuştuğumuzda CHP’yi kastederek, “meseleye ilişkin onlar ne söylüyorlar, bir yaklaşımları var mı? Benim gördüğüm kadarıyla orada da hiçbir şey yok” demişti. Kürt sorununun çözümü konusunda nasıl bir perspektifiniz var?

Üniter yapı içinde, demokratik mekanizmalarla, parlamento zemininde bu sorunu çözmeliyiz. Kürt meselesi sadece Kürtlerin meselesi değil, Türkiye’nin meselesidir. Bu Edirne’de oturan vatandaşın da sorunu, Iğdır veya Hakkâri’deki vatandaşın da. Metropollerin de sorunu, taşranın da. Madem bu mesele tüm ülkenin sorunu, o zaman açık, şeffaf bir biçimde, parlamento zemininde tartışılarak çözülmeli. Parlamentoya girmiş olan bütün siyasi partilerin bu görüşmelere davet edilmesi gerekiyor. Önümüzde 12 Eylül’ün yarattığı hilkat garibesi bir yüzde 10 barajı var. O baraj nedeniyle parlamentoya girememiş ama yüzde 2, 3, 7 oy almış partilerin de, sivil toplum örgütlerinin de bu sürece dâhil edilmesi ve Kürt sorununun böylesi yaygın bir katılımla çözülmesi lazım. Çözüm sürecinde biz bu meselenin şeffaflıkla, TBMM zemininde çözülmesi gerektiğini söylediğimizde bizi eleştirenler oluyordu. Fakat şu anda herkes o noktaya geldi.

Çözüm sürecinde Toplumsal Mutabakat Komisyonu, Ortak Akıl Heyeti, Gerçekleri Araştırma Komisyonu gibi mekanizmaların kurulması ve Kürt sorununun çeşitli boyutlarının çözülmesi için TBMM’ye sunduğunuz öneriler vardı. O günlük önerilerinizin arkasında mısınız?

Çözüm sürecinde hazırladığımız 22 Soru 22 Cevap başlıklı bir metnimiz var ve bu metin partimizin politik metnine dönüşmüş durumda. Biz o önerilerimizin arkasındayız. Oradaki önerilerimizin büyük bir kısmını yasa teklifi haline getirdik. Fakat bunlar AKP’nin engellemesiyle yasaya dönüşmedi veya yasa sıralamasında ön plana alınmadı. SHP’nin 1989 yılındaki Kürt raporundan beri CHP’nin soruna dair tespit ve çözüm önerileri tartışılagelmiştir. Biz bu meselenin çözümüne kafa yoran bir siyasi partiyiz. Çözüm sürecinde ortaya koyduğumuz metni aşacak bir metin çıkar mı, çıkabilir. Ama şu aşamada, söz konusu metne sadığız.

İttifak içinde olduğunuz İYİ Parti, MHP’nin seküler versiyonu olarak görülüyor. MHP ideolojik olarak AKP’yi nasıl domine ediyorsa, İYİ Parti’nin de sizi domine ettiği veya olası iktidarınızda politikalarınızı belirleyeceği söyleniyor. Diyelim ki iktidar oldunuz ve Kürt sorununun çözümü konusunda bir adım atmak istediniz. Ortağınız İYİ Parti bunu reddettiğinde ne yapacaksınız?

 

İktidar olduktan sonra, farklı partilerin yaptığı çalışmaları oturup konuşur ve Kürt sorununun çözümü için bir mutabakata varmaya çalışacağız. Zaten Kürt sorununun çözümü konusundaki perspektifimiz, bütün siyasi partilerin sürece katılımını sağlamak yönünde. Siyasi partilerin belli sorunların çözümü konusunda ortak nokta aramasından, mutabakat sağlamaya çalışmasından daha doğal bir şey olamaz. Kürt meselesi dışında, Türkiye’nin diğer önemli meselelerinin çözümünde de mutabakat sağlanmalı ki, çözüm kalıcı olsun.

Muhalefette giderek rehavete dönüşen “AKP zaten gidici” algısı var. Sizce gerçekten AKP iktidarının sonuna gelindi mi?

AKP bitti demek, erken sonuç açıklayan anket firmaları gibi davranmak olur. AKP’nin Türkiye’yi yönetemediği, savrulduğu, kendi içinden farklı seslerin çıktığı aşikâr. Geleceğe dair bir umut, perspektif koyamayan, siyaset üretemediğinin farkında olan Cumhur İttifakı’nın medet umduğu tek şey, Millet İttifakı içinde bir ayrışma. Ama biz, seçim günü sandıklar açılıp ıslak imzalı tutanak partiye ulaşana, Millet İttifakı’nın Meclis’te çoğunluğu sağladığını ve gösterdiği adayın Cumhurbaşkanı olduğunu görene kadar rehavet içinde olmayacağız.

Fakat kamuoyu algısı, sizin söylediğiniz gibi. Vatandaşın büyük bir kısmı önümüzdeki seçimde AKP’nin kaybedeceğini düşünüyor. Ama biz o ıslak imzalı tutanakları alıp sisteme geçirene, mazbatayı aldığımızı görene kadar hiçbir şekilde rehavete kapılmayacağız.

Ortada iki rakip ittifak var. Eğer beklediğiniz gibi olursa, bu rakipler yer değiştirecek. AKP-MHP muhalefet olacak, siz de iktidara geçeceksiniz. Peki mevcut iktidardan farkınız ne olacak?

Bunu test etmek çok zor değil aslında. Şu anda İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi’nde, Adana’da, Mersin’de, Antalya’da, Türkiye’nin 11 büyük şehrinde AKP’liler muhalefet. Yapmaya çalıştıkları muhalefet ise vatandaşa daha fazla hizmet götürmek için ihtiyaç duyduğumuz borçlanmayı engellemeye dönük. Belediyelerdeki pratiklerine bakınca, iktidara geldiğimizde ülke için iyiye doğru atmak isteyeceğimiz bütün adımları engellemeye çalışacaklarından şüphemiz yok… Sorunların çözümü konusunda sadece Millet İttifakı’nın değil, onun dışındaki yapıların da mutabakatını arayacağız. Hiçbir sorunumuzu çözmeyen, var olan tüm sorunları daha da derinleştiren mevcut otoriter, tek adama dayalı, ülkeye saraydan bakan düzen değişecek. Bunun başka yolu yok. Çünkü mevcut rejim ülkeyi felakete götürüyor.

Mülakatın tamamına ulaşmak için tıklayınız.