Günay Aslan: Ankara, Kürt meselesini varlık-yokluk meselesine çevirdi

AKP iktidarı bir yandan PKK lideri Abdullah Öcalan ile yeniden görüşmenin kapılarını açtı, bir yandan Suriye Demokratik Güçleri ile ABD arabuluculuğunda görüşmeler yapıyor, diğer yandan ise PKK'ye karşı havadan ve karadan Hakurk'ta büyük bir operasyon başlattı. Yaşanan gelişmeler beraberinde yeniden bir çözüm süreci mi geliyor tartışmasını da getirdi. Gazeteci Günay Aslan da bugünkü köşesinde bu konuya değindi. 

Günay Aslan: Ankara, Kürt meselesini varlık-yokluk meselesine çevirdi

AKP iktidarı bir yandan PKK lideri Abdullah Öcalan ile yeniden görüşmenin kapılarını açtı, bir yandan Suriye Demokratik Güçleri ile ABD arabuluculuğunda görüşmeler yapıyor, diğer yandan ise PKK'ye karşı havadan ve karadan Hakurk'ta büyük bir operasyon başlattı. Yaşanan gelişmeler beraberinde yeniden bir çözüm süreci mi geliyor tartışmasını da getirdi. Gazeteci Günay Aslan da bugünkü köşesinde bu konuya değindi. 

Aslan, yazısına Merkezi Londra’da bulunan Demokratik Gelişim Enstitüsü’nün (DPI) Başkanı Kerim Yıldız'ın Amerika’nın Sesi’ne yaptığı açıklamada, ‘Türkiye’de yeni bir Çözüm Süreci’nin başlamış olma ihtimali çok yüksek" sözlerini aktararak başlıyor. 

"Taraflar bu konuda tersini söylediğine göre, illa böyledir diye ısrar da edemeyiz…" diyen Günay Aslan, devam şöyle diyor: 

"KCK’den ve Türk devleti ya da hükümetinden teyit eder mahiyette bir açıklama gelmedikçe, onlara rağmen, ‘görüşüyorlar’ demek ve bunun üzerine yorum bina etmek etik değil. Ayrıca böylesi bir durumda yorumun isabetli olması da mümkün değil.

Hal böyle olunca görüşme var mı, yok mu sorusunu bir kenara bırakmak; görüşmeler yerine gelişmelere odaklanmak; gelişmelerden bir takım sonuçlar çıkarmaya çalışmak daha doğru gibi görünüyor."

Yazıda, IŞİD sonrası sahne alan İran gerilimiyle birlikte Ortadoğu’da kartların yeniden karıldığına dikkat çekiliyor. "İran meselesi gelinen aşamada ciddi bir krize dönüşmüş durumda ve kriz gün geçtikçe derinleşiyor" diyen Aslan, devam ediyor: 

"Bölgeden hemen her gün tansiyonu yükselten yeni bir haber geliyor. İran krizinin etkileri hızla bölgeden tüm dünyaya yayılıyor ve bölgesel dinamiklerle küresel güçleri yeni duruma uygun tutum almaya zorluyor.

Herkes kendi çıkarına uygun politik tutum ve pozisyon almaya çalışıyor zira, İran meselesi sonrası Ortadoğu‘da kurulacak yeni jeopolitik denge herkes için büyük önem arz ediyor.

İran meselesinin nasıl çözüleceğinin, bölgenin gelecekte nasıl şekilleneceğinin, yeni dengeleri kimlerin belirleyeceğinin ve dolayısıyla kimin kime ne vereceğinin ve yine kimin kimden ne elde edeceğinin öngörülemediği bir süreç yaşanıyor ve bölge karmaşanın, kaosun artacağı bir sürece doğru sürükleniyor.

Bölgenin içinde bulunduğu bu durum elbette bölgenin diğer dinamikleri gibi Kürt siyaseti ve Türk devletini de ciddi manada etkiliyor ve onları da yeni tutum almaya zorluyor…"

Bu değerlendirmeden sonra konu Türkiye’ye geliyor. "Erdoğan’ın başında olduğu Türkiye’nin İran meselesini fırsat olarak değerlendirdiği ve bölgesel kazanç elde etme yolunda cesaretlendirdiği gözleniyor. Türkiye’nin izlediği proaktif politikadan bu anlaşılıyor" diyen Aslan, şöyle diyor: 

"Bölge yeni dengeye doğru giderken Türkiye elindeki kozları hem bölgede stratejik kazanç sağlamak hem de Kürt meselesinde arzu ettiği sonucu almak için oynamaya çalışıyor.

Başarır mı başaramaz mı ayrı konu ancak, İdlib’de Suriye, Tel Rifat’ta İran’la karşı karşıya gelen, Akdeniz’de ABD ve AB’ye dayatmalarda bulunan, yine İdlib’ten Kandil’e kadar uzanan geniş coğrafyada operasyonlar yapan ve savaşa hazırlanan Türkiye, uluslararası sistemin, bölgesel ve küresel güçlerin karmaşık yapılarından ve karşı karşıya kaldıkları zorluklardan faydalanmak istiyor. Kimi yerde şantaja başvurarak, kimi yerde uzlaşma arayarak kendi çıkarları ekseninde azami sonucu almaya çalışıyor.

Türkiye’nin hedeflerinin başında Kürtlerin etkisini kırmak ve yapabilirse onları kontrol altına almak geliyor. Bu amaçla belli bir strateji çerçevesinde çok yönlü, çok boyutlu aktif bir politika izliyor... Kürt meselesini bir varlık-yokluk meselesine çeviren Ankara bütün imkanlarını zorlasa ve savaş hazırlıkları yapsa da arzu ettiği sonucu alacağından emin görünmüyor. Aksine Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olma riski de var. Riskin boyutları öngörülemediği için o da ister istemez görüşmelere kapıyı açık tutuyor.

Türkiye’nin Kürt meselesiyle Suriye’nin Kürt meselesi iç içe geçmiş olduğundan Rojava’yla ilgili her tartışma, pazarlık ve arayışın PKK ve Öcalan’la birlikte yapılması  kaçınılmaz oluyor.

Gelişmeler bunun böyle olduğuna işaret ediyor ancak ortada henüz bir uzlaşma işareti görünmüyor. En azından Türkiye’nin mevcut politikasında bir değişim yok. Buna dair somut bir işaret de yok."

Yazının tamamına buradan ulaşabilirsiniz