Öcalan'dan HDP'ye mesajlar

Mezpotamya Ajansı’na konuşan avukatlar Newroz Uysal ve Rezan Sarıca, Öcalan'ın "Türk-Kürt ilişkilerinin onarılması zor, derin yaralar almasının önüne geçmeye çalıştığını" ve onurlu bir barış için çabaladığını söylüyor.

Öcalan'dan HDP'ye mesajlar

Öcalan'ı son günlerde sürekli gündemde tutmaya çalışan avukatları bir daha Mezpotamya Ajansı’na konuştular. Avukatlar Newroz Uysal ve Rezan Sarıca, Öcalan'ın "Türk-Kürt ilişkilerinin onarılması zor, derin yaralar almasının önüne geçmeye çalıştığını" ve onurlu bir barış için çabaladığını söylüyor.

Prosedür gereği haftada iki görüşme başvurusu yaptıklarını belirten avukatlar, “Sayın Öcalan’la diğer cezaevlerinde avukat görüşme odasına benzer şekilde, ancak diğer cezaevlerine göre karşılıklı mesafe daha uzun bir masada gerçekleşiyor” ifadesini kullanıyor.

Avukatların anlattığına göre son görüşme, yaklaşık olarak 1 saat 20 dakika sürmüş.

Aile görüşmelerini kısıtlayan son kararın hâlâ ortada durduğuna dikkat çeken avukatlar, 22 Mayıs’taki görüşmede temel gündemlerinin açlık grevleri ve ölüm oruçları olduğunu kaydediyorlar.

Öcalan’ın görüşmede birkaç kez Gandhi’yi örneklendirip başta Leyla Güven olmak üzere tüm eylemcilerin Gandhi’yi incelemeleri gerektiğini ifade ettiğini aktaran avukatlar, “Gandhi’nin de açlık grevleri yaptığını ancak açlık grevlerinin ötesinde siyasal mücadeleye öncülük ettiğini ve bu durumun açlık grevinin olmazsa olmazı olduğunu söyledi” diyorlar.

Öcalan’ın, her iki görüşmede de toplumda derinleşen kutuplaşma ve ayrışma halini gözlemlediğini söyleyen avukatlar, sözlerini şöyle sürdürüyor:

“Özellikle Türk-Kürt ilişkilerinin onarılması zor, derin yaralar almasının önüne geçmeye çalıştığını belirtmektedir. Türk Kürt kardeşliğiyle ilgili Malazgirt’ten Cumhuriyet dönemine kadar tarihsel örnekler verirken Kürtsüz Türkün olamayacağını, kendisinin onurlu barış zemininde bu birlikteliği sağlayacak bir iradesi olduğunu, Türkiye tarafından da böyle bir iradenin çıkması gerektiğini ifade etmiştir. 

7 maddelik metin de Sayın Öcalan’ın demokratikleşme ve onurlu barışın gerçekleşmesini mümkün kılacak yöntemi ortaya koymaktadır. Her bir maddenin ayrı ayrı derinlemesine tartışılması ve anlaşılması gerekmektedir. Kendisi görüşmelerimizde Özal döneminden başlayarak 23-25 yıldır yürüttüğü tartışmalarında daha derin ve daha yoğun bir düzeye geldiğini belirtiyordu.” 

Sayın Öcalan’ın bu yaklaşımı tarihsel ve ilkesel olup günlük meselelere indirgenmemesi gerekmektedir. Açlık grevleri ve ölüm oruçlarını bizzat kendi çağrısıyla sonuçlandırdı. İmralı’da yürütülen mutlak tecridi kaldırmaya dönük eylemcilerin kararlılıklarını ve güvence istediklerini ifade ettiğimizde, kendisi de haklılık payı vermiş ve 30-40 gün içinde durumun daha net anlaşılacağını söylemiştir. Sayın Öcalan açısından 30-40 günlük süre bir yandan mutlak tecridin kaldırılması yönünde bir iradenin oluşup oluşmadığının diğer yandan da 7 maddelik metinle ilgili her çevreden çıkacak yaklaşımların anlaşılması açısından önemli görülmektedir.

Sayın Öcalan’ın bunlarla beraber kamuoyuna paylaşmış olduğu çağrısı, iradesi ve kararlığı konusunda karamsar olmadığını, umutlu olduğunu ve kendine güvendiğini açıkça gördüğümüzü özellikle belirtmek isteriz.

Öcalan’ın mesajında 2013 vurgusu yapmasının temel nedeninin 2013 tarihli Newroz bildirgesinden sonra ortaya çıkan toplumsal hava olduğundan bahseden avukatları, “Yoksa kendisi bu vurgudan kaynaklı süreç algısının oluşmaması gerektiğini ve şuan ortada bir süreç olmadığını da açıkça ifade ediyor” şerhini düşüyor. 

Her iki görüşmede de Rojava, Kuzey ve Doğu Suriye olmak üzere Suriye'deki gelişmelere dair ayrı başlıklar dikkat çekmişti.

Avukatlar, Öcalan’ın Suriye’nin de bütünlüğünü ve demokratikleşmesini öngören somut, gerçekçi ve kalıcı çözüm önerileri ortaya koyduğunu ifade ediyor:

“Sayın Öcalan imkan ortaya çıkması durumunda Suriye’nin bütünlüğü içinde Kürt sorunu dahil olmak üzere Suriye’nin tüm sorunları konusunda pozitif rol oynayacağını söylemiştir. Kendi düşüncelerinin ve çözüm önerilerinin Suriye’nin sorunlarını çözeceğini, Kürtlerin ve diğer toplulukların temel haklarının anayasal güvenceye alınmasının zorunluluğunu da özellikle vurguladı.

Sayın Öcalan anayasal güvence konusunda yerel yönetimlerin güçlendirilmesi, demokratik özerklik, federe sistem ve diğer tartışmaların olabileceğini söylemektedir. Aynı şekilde bölgesel çözümlerle birlikte siyaset ve diplomatik görüşmeleri de önemsiyor. Sayın Öcalan’ın her iki görüşmede de karşılıklı hassasiyetlere duyarlı olunması gerektiğini vurguladığını söyleyebiliriz. Ayrıca bir önceki görüşmede olası Suriye Demokratik Anayasasından sonra Avrupa’dan, her yerden Türkiye’den bile geri dönüşlerin mümkün hale geleceğini belirmişti.”

Avukatların anlattığına göre Öcalan, HDP’nin kuruluş sürecine atıfta bulunarak Türk-İslam milliyetçiliğiyle klasik laik Türk milliyetçiliği arasında üçüncü bir çizgiye sahip olması durumunda yüzde 30 alabileceğini ancak yeterli bir düzeyi yakalanamadığını düşünüyor. 

Yerel yönetimler konusunda da kayyımlara karşı önlem alınamadığını, benzer durumun yine ortaya çıkabileceğini paylaşan Öcalan, “Halka gönüllü hizmet, komünal belediyecilik, demokratik belediyecilik konularında düşünerek, gelişme kaydedilmesi gerek. Yerellerde toplum için para almadan çalışabilecek üç kişi bulunamıyor mu” diye de soruyor.