Duran Kalkan'dan KDP'ye: Bunun karşılığı savaş olur!

PKK Yürütme Komitesi Üyesi Duran Kalkan, Türk Ordusu'nun gerçekleştirdiği Hakurk Operasyonu'na KDP'nin destek verdiğini ileri sürerek KDP'ye açık bir şekilde savaş ilan edeceklerini dile getirdi.

Duran Kalkan'dan KDP'ye: Bunun karşılığı savaş olur!

PKK Yürütme Komitesi Üyesi Duran Kalkan, Türk Ordusu'nun gerçekleştirdiği Hakurk Operasyonu'na KDP'nin destek verdiğini ileri sürerek KDP'ye açık bir şekilde savaş ilan edeceklerini dile getirdi.

Kürtlerin mezar kazıcısı olan AKP-MHP’ye oy vermeyeceği İstanbul seçimlerinde CHP’nin sağlam ve dik durması, hileye karşı örgütlü durulması halinde İmamoğlu’nun yüzde 60 alabileceğini söyledi.

Medya Haber TV’de yayınlanan Ülkeden programının konuğu oldu ve gündemdeki konularla ilgili soruları yanıtlayan PKK Yürütme Komitesi Üyesi Duran Kalkan, Kürtlerin mezar kazıcısı olan AKP-MHP’ye oy vermeyeceği İstanbul seçimlerinde CHP’nin sağlam ve dik durması, hileye karşı örgütlü durulması halinde İmamoğlu’nun yüzde 60 alabileceğini söyledi.

100 Yıldır Savaş Var

Türk Ordusu'nun Hakurk'a yönelik operasyonunu tuhaf bir durum olarak değerlendiren Kalkan, son saldırıların, Ekim 2017’e Rakka’da IŞİD'in yenilgisi ardından geliştiğini ileri sürerek şunları söyledi:

"Hemen bir taraftan Kerkük’e saldırı oldu, arkasından Aralık 2017’de Xakurkê’ye, Ocak 2018’de de Efrîn’e dönük saldırılar başladı. Nisan 2018’de sınırdan 20 km Irak devletinin sınırları içerisinde olan Lêlikan Tepesi’ne kadar bu saldırıların boyutu geldi. Şimdi 25-26 Mayıs tarihlerinde ise o çevrede bir askeri hareketlilik, saldırı var. Savunma Bakanı, Genelkurmay Başkanı, bütün apoletli güçler Gever’e, Şemzînan’a sınır boyuna gelmişler, her gün boy boy gazetelerde, televizyonlarda gösteri yapıyorlar, resim veriyorlar, “yıkacağız, yakacağız, yok edeceğiz” diye konuşuyorlar. Böyle bir Ramazan günü, bayram günü Türk gençlerini “vatani görev” diyerek ya da parayla askere aldıkları gençleri Güney Kürdistan’ın en önemli bir sahası daha doğrusu Kürdistan’ı bölen o üçgende Kürtler üzerinde, Kürt halkı üzerine yöneltiyorlar. Karadan yürütmek istediler, bu çok yürümedi. Esas hava saldırılarıyla yapmak istediler."

Türkiye'yi yöneten güçlerin Afrin'den Hakurk'a kadar alanı ele geçirme planı olduğunu dile getiren Kalkan, bir ucu Efrin, diğer ucu Hakurk-Bradost alanı olan, Kürdistan'ın Rojava ve Başur parçalarının işgal edilmesinin hedeflendiğini ileri sürerek, ötesinin de İran egemenliği altındaki Rojhilat Kurdistan'ı olduğuna dikkat çekti ve üç boyutlu olduğunu dile getirdiği operasyonun birinci boyutunu şöyle tanımladı:

"Şimdi ise mevcut Üçüncü Dünya Savaşı ortamından yararlanarak kendilerini güçlü görerek, Üçüncü Dünya Savaşı’nın oluşturduğu çelişki ve çatışmaların imkan sunduğunu düşünerek, bir de bazı güçleri iradesiz görerek bu hedeflerini gerçekleştirmek istiyorlar. Bu netleşmiştir. Yoksa bir uç Efrîn, bir uç Xakurkê boşu boşuna değildir. Sınır çiziyor. Zaten Tayyip Erdoğan kaç defa açıkladı. Böyle bir hayalleri, planlar, gizli projeleri var. Fırsat buldukça da yapıyorlar. Öyle anlaşılıyor ki, güçleri yetip fırsat bulursa yapacaklar. Rojava ve Başûrê Kurdistan’ı işgal edecek. İşgal kararları, planları var. Ortada yapılan kesinlikle bir işgal hareketidir. DAİŞ’in yenilgisi temelinde bunu pratiğe geçirmeye başladılar.

Bu bir ideolojik ve stratejik duruştur. İdeolojik boyutu, Kürt soykırımcılığıdır. Kürt halkını tarihten silmek istiyor. Türkleştiriyor, her yöntemle soykırım uyguluyor. Diğer yandan ise stratejiktir, Kürdistan’ın iki parçasını işgal etmeyi hedefliyor. Stratejik hedef koyuyor. Türkiye’nin sınırlarını böyle çiziyorlar. Şimdi Türkiye’yi yönetenlerin böyle bir gizli haritalarının olduğunu düşünmemiz lazım.

Kürtler bunu görmeliler, özellikle Rojava ve Başûr Kürtleri gerçeği görüp anlamalılar. Mevcut bütün Güney sınırında 3-5 km ilerlenmiş. Uludere hattında, Çukurca hattında var. Mevcut olan Şemdinli hattından ilerleyiştir. Aynı biçimde Çukurca hattından da var, Gever hattından da 5-10 km ilerlenen yerler var. Uludere hattından Kanîmasî’ye kadar 8-10 km girmiş bulunuyor, Irak topraklarını ele geçirmiş durumdadır. BM diye bir güç gerçekten var olsaydı bunun hemen önünü kesmesi lazımdı. Şimdi hiç kimse bir şey demiyor. Irak devleti bir şey demiyor. Güney Kürdistan yönetimi bir şey demiyor. Amerika bir şey demiyor, çünkü NATO ile anlaşmalı yapılıyor. Bab ve Cerablus’a ABD ile işbirliği halinde girdiler. ABD Başkanı Ankara’dayken Türkiye yönetimi Cerablus saldırısını başlattı. Efrîn saldırısı da onların devamı olarak geldi. Bu yönlü saldırılar 26 Ağustos 2016’dan itibaren başladı."

Operasyonun ikinci boyutunun siyasi olduğunu dile getiren Kalkan, AKP ve MHP iktidarının İstanbul seçimini kazanmak amacıyla bu saldırıyı bayram günü alelacele planladıklarını dile getirdi ve "Şimdi de Xakurkê savaşıyla İstanbul Belediye Başkanlığını kazanmak istiyor. Bu kadar güncel siyaseti savaş ile yürütüyor. Böyle iktidarla karşı karşıyayız."

Lêlikan’ı korumaya çalışan, 7 tepeyi nasıl koruyacak?

Operasyonun üçüncü boyutunun askeri olduğuna dikkat çeken Kalkan, basının dile getirdiği gibi çok büyük bir askeri başarının söz konusu olmadığını dile getirdi ve şöyle konuştu:

"Askeri boyut şu kadardır: Geçen yıl Nisan 2018’de Lêlikan Tepesi’ni tuttular, bir yıldır ne kadar asker orada öldü, araştırsınlar. O, Genelkurmay Başkanı, Savunma Bakanlığı söylemiyor, yalan söylüyor. Gerçekleri açıklamıyorlar. Gerilla her gün eylem yaptı. Öyle oldu ki, Lêlikan Tepesi kum torbasına döndü. Gerilla kaç defa ele geçirdi, tekrar geldi indirme yaptılar. Evet gerillanın elinde görüntüler var, gösteriyor ve herkes de bunu görüyor. Bunlar bir iddia değildir. Öyle bir noktaya geldi ki, artık Lêlikan Tepesi’nde kalamıyorlar. Böyle olunca ya bırakıp gideceklerdi ya da bir askeri güvenlik oluşturacaklar. Şimdi yaptıkları; aslında Lêlikan Tepesi’ni korumak için çevresinde bir askeri güvenlik hattı oluşturuyorlar. Bütün kuzeyindeki, doğusundaki, güneydoğusundaki tepelere indirme yapmışlar, tutmuşlar; güneyindeki köyleri de boşaltmaya çalışıyorlar, özellikle Bradost köylerine uçaklar vuruyor, katlediyorlar. KDP güçlerinin, Irak güçlerinin yaralandığı söyleniyor. Somut olarak bizim bilgimiz var. O köyleri de boşaltarak böylece çevreyi tutup Lêlikan Tepesi’ndeki askerleri korumak istiyorlar. Yoksa kimseyi o tepede tutamaz hale geldiler."

Kürtler Bilmeli; Irak Devleti İle Anlaşmalı

Saldırının bir de Kürtler açısından boyutu olduğunu dile getiren Kalkan, saldırılar karşısında özellikle Irak devleti ile anlaşmanın yapıldığını, Türk Ordusu'nun karadan da giriş yapmak istediğini ancak halkın bazı yerlerde izin vermediğini ileri sürdü.

KDP ve YNK’ye: Birlikte Direnelim

Hakurk Operasyonu karşısında KDP ve YNK yönetimlerini sessiz kalmakla eleştiren Kalkan, her iki parti yönetimine uyarı ve çağrıda bulunarak, "Uyarımız; bir işgal ve saldırı var. Bu da bütün Kürtleredir. Çağrımız, buna karşı birlikte direnmeye hazırız. Birlik olmak gerekiyor." ifadelerini kullandı.

PKK'nin zorlandığı her Türkiye saldırısı sonrasında olduğu gibi, Hakurk Operasyonu'nun hemen ardından PKK'nin ve bağlı medyasının KDP Türkiye ile birlikte hareket ediyor söylemini yine dillendiren Kalkan, Türk Ordusu ile savaşmak yerine KDP'ye savaş tehdidinde bulunmayı tercih ederek şöyle konuştu:

"Duyuyoruz ki, KDP ilişki ve ittifak içindedir. TC devleti kuzeyden o tepeleri tutarken onların karşısındaki güneydeki tepeleri de KDP tutmak istiyormuş. Goşine hattını, Berbizinî Boğazını, Kani Kirêj denen yeri, Bradost aşiretinin yaşadığı alanın üst tepelerini KDP pêşmergeleriyle tutmak istiyor.

Böylece aslında Türk ordusuyla KDP güçleri ortak bir operasyonu PKK güçlerine karşı yürütüyor oldukları açığa çıkıyor. Eğer durum böyleyse, doğruysa çok tehlikelidir. Şimdi eğer KDP yönetimi 1997’de yaptığı gibi bir plan içerisindeyse; bu alanları tutmaya kalkar gerillanın Türk işgaline karşı halkla birlikte direnişini engellemek için güneyden sınırlandırmaya kalkarsa bu savaşa girmek demektir. Bunun sonucu savaş olur, bunu herkes bilsin. Buradan açıkça söylüyorum, uyarıyorum; 1997 gibi yapmaya kalkarlarsa TC ile anlaşmalı güneyden gerillayı arkadan vurmaya kalkarlarsa savaş olur. 12 senedir bütün PKK kamplarını ABD-Türkiye ittifakına Başûr’da zaten vurdurtuyor. Bundan dolayı kaç yüz genç öldürttüler. Hiç kimse bunun hesabını yapmıyor, sanki ortada Kürt coğrafyası, Kürt insanları kum torbasıymış, TC devleti istediği kadar vurabilirmiş, böyle olamaz. O bakımdan bütün kamuoyu bilsin, özellikle Kürt kamuoyu bilsin. Daha sonra kimse bizi suçlu kılmasın. KDP eğer mevcut karakollarından biraz gerillanın bulunduğu alanlara doğru, Medya Savunma Alanları’na doğru harekete kalkarsa bu savaşa girmek olur, bunun karşılığı da savaş olur. Biz böyle algılarız, böyle davranırız. Başka türlü bir şey yapma durumumuz yoktur. Böyle olmasını istemiyoruz. Davet ediyoruz, buyurun birlikte Türk işgaline karşı savaşalım, Kürt köylerini koruyalım, Bradost köylüleri kendi alanlarında özgürce yaşasınlar, üretimlerini yapsınlar. “PKK köylüleri çıkartıyor” diyorlar, hayır çıkartmıyoruz, aksine koruyoruz. Gerilla köylülerin savunma gücüdür. KDP, eğer TC’nin köyleri yakıp yıkmasına ortak olurlarsa suç ortağı haline gelirler. Böyle olmamalıdır. Açıkça uyarıyoruz, açıkça söyleyebilirim. Birlikte mücadele etmeye varız. İç çatışmaya, kardeş kavgasına kesinlikle karşıyız fakat TC gibi faşist-soykırımcı, katliamcı, Kuzey kentlerini yakan, Efrîn’i yakan gelip Sideka’yı da yakmak isteyen bir güce eğer Kuzey’deki korucular gibi öncülük edilecekse o güç artık ne duruma düştüğünü kendisi görsün, ona karşı savaş olur. Öyle bir durum savaş getirir. Hiç kimse böyle bir şeye girmemelidir. Dikkatli olmalılar, duyarlı olunmalı, onlar için bunları söyleyebilirim. Çağrımız işgale karşı birlikte direnmektir."

Kürtler AKP-MHP’ye Oy Verecek Değil

1 Kasım 2015’te AKP yönetiminin savaşla kazanım elde ettiğine dikkat çeken Kalkan, şimdi de Efrin, Sideka-Bradost ve Hakurk operasyonuyla İstanbul’da seçimi almak, Türkiye’deki iktidarını korumak istediğini dile getirerek "Kürt katliamı, Kürdistan’ın işgali üzerinde iktidar olmak istiyor. Kürtler buna izin vermezler. Faşizme kesinlikle geçit vermeyecekler. Bunu net söyleyebilirim. Bu konuda kimse yanlış hesap yapmamalıdır. Kendi işgalcisine, mezar kazıcısına oy verecek değiller. Öyle olmayacak." ifadesini kullandı.

AKP-MHP yüzde 40'ı bile bulmayabilir

CHP'nin tutumunun önemli olduğunu, CHP ve müttefiklerinin sağlam durması gerektiğini dile getiren Kalkan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"İstanbul Seçimleri'ne yönelik düşüncelerini Bu konuda özellikle CHP’nin tutumu ve duruşu önemlidir. Gerçekten CHP ve müttefikleri sağlam duracaklar mı, AKP-MHP saldırganlığı, oyunları karşısında sağlam duracaklar mı, bu çok önemlidir. Sağlam durmak nedir? Böyle gizli, kirli kapalı şeyler olmamalıdır. 24 Haziran seçimindeki gibi, Cumhurbaşkanlığını verdikleri gibi olmamalıdır. Bu konuda herkes duyarlı olmalıdır. Gerçekten de önceden de ifade ettim. Geçmişte yaşadığımız için kuşkularımız var.

Bir de hile yapacak. AKP-MHP baskı yapıyor, her türlü hileyi yapacak, uyanık olmak, örgütlü olmak, sandıkları korumak lazım. Gerçekten de kararlılıkla İstanbul’da AKP-MHP ittifakını yenilgiye uğratmak için mücadele etmek lazım. Her türlü hile ve oyuna karşı uyanık olmak, örgütlü olmak, sandıklara sahip çıkmak ve AKP’nin hile yapmasına kesinlikle izin vermemek lazım. Zaten o kadar hile yaptılar, yine de kazanamadılar. Hile az olmuş daha yapmak için seçimi yenilettiler. Onlar böyle az hileyle kazanabiliriz, diye umut ediyorlardı. Şimdi öyle olmadığını gördüler, şimdi çok hileyle kazanmak istiyorlar. Kesinlikle izin vermemek lazım.

Kürdistan’da bu kadar katliam yapan bir güç, Rojava’ya saldırıyor, Başûr’a saldırıyor, Bakur’da saldırıyor, işkence yapıyor. Türkiye’de bu kadar açlığı, yoksulluğu geliştiren bir güç, işsizlik nedeniyle gençler kendilerini yakıyorlar, sele atıyorlar, görevlendirilmedi diye okul bitiren öğretmenler yaşamlarına son veriyorlar. İnsanlar işiz, aç ve yoksuldurlar. Toplumu bu hale getirdiler. Böyle bir durumda kazanması mümkün değildir. Eğer CHP dik durursa, sağlam durursa ve seçim hilelerine karşı onları engelleyici tutum gösterirse bence AKP-MHP ittifakı yüzde 40 bile oy alamaz. Yani 31 Mart’ta aldığının üç birini, dörtte birini de kaybedebilir. Ekrem İmamoğlu “demokrasi mücadelesi yürüteceğim” diyor, söylediklerini yapar ve o temelde yürürse hava onu gösteriyor, yüzde 60 alabilir. O bakımdan önemlidir.

Bir de herkes söylüyor, kendileri de belirtiyorlar, 31 Mart yerel seçimleri için “bu bir seçim değil, referandumdur, genel siyasi yönetimi belirleyecek” dediler. Şimdi 31 Mart seçimi bütün Türkiye ve Kuzey Kürdistan’daki seçimler gelip İstanbul’da düğümlendi, İstanbul seçimi sadece İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanını belirlemeyecek, Türkiye’yi bundan sonra kim yönetecek onu belirleyecek. "