Seçim yenilgisinde rol oynayan bumerang etkisi: Kürtler

Seçim yenilgisinde rol oynayan bumerang etkisi: Kürtler

Halkların Demokratik Partisi (HDP), 31 Mart 2019 Yerel Seçimleri’nde Türkiye’nin batısında izlediği siyasi strateji sayesinde, 2015’ten bu yana üzerinde ağır bir baskı uygulayan iktidarın, başta Türkiye’nin en önemli kenti İstanbul olmak üzere büyük kentlerde kaybetmesinde tayin edici bir rol oynayarak varlık gösterdi.

HDP, bahse konu kritik “siyasi varlığını” İstanbul, İzmir, Adana ve başkent Ankara gibi büyük kentlerde büyükşehir belediye başkanlıkları için aday göstermeyerek sergiledi. HDP’nin siyasi varlık ispatı, paradoksal biçimde, oy pusulalarında parti adının “yokluğu” vasıtasıyla yapılmış oldu.

HDP büyük şehirlerde aday göstermeyerek ülkenin batısında Erdoğan iktidarına kaybettirmeyi amaçladı. Ama bunun için HDP seçmenlerinin sandık başına giderek, sağ eğilimli İyi Parti’yle birlikte Millet İttifakı’nı oluşturan CHP’nin adayları için “stratejik oy” kullanmaları gerekiyordu. 31 Mart 2019 Yerel Seçimleri’nin sonuçları, büyük kentlerde aday göstermeyen HDP’nin buna rağmen seçmenini sandığa göndermekte başarılı olduğunu ve bu sayede istediği sonucu aldığını ortaya koyuyor.

İstanbul’da 1 Nisan sabahı sonuçlanan sayıma göre CHP’nin Büyükşehir Belediye Başkanı Adayı Ekrem İmamoğlu, geçerli oyların (8 milyon 866 bin) yüzde 48.8’ine tekabül eden 4 milyon 171 bin oy alarak, rakibi AKP’nin adayı Binali Yıldırım’ı 21 bin oy farkla geçti. Yıldırım’a verilen 4 milyon 149 bin oyun oranı yüzde 48.55’te kalıyordu.

İmamoğlu’nun aldığı oy sayısı ve bunun geçerli oylara oranı, dokuz ay önceki 24 Haziran 2018 Milletvekili Seçimleri’nde CHP, İyi Parti ve HDP’nin İstanbul’da elde ettikleri sonuçların toplamı civarında. 24 Haziran 2018’de bu üç parti İstanbul’daki 9 milyon 438 bin geçerli oyun yüzde 46’sını (4 milyon 340 bin) almışlardı. CHP’nin oy oranı yüzde 26, İyi Parti’ninki ise yüzde 7.8 olmuştu. HDP’nin İstanbul’daki oyu ise 1 milyon 146 bindi. Bu sayı geçerli oyların yüzde 12’sine denk geliyordu.

İyi Parti, 31 Mart Yerel Seçimleri’ne de 2018’de olduğu gibi “Millet İttifakı” çatısı altında girdi ve bu nedenle İstanbul’da güçlü ortağı CHP’nin kazanması için aday göstermedi. Dolayısıyla 2019’da bu üç parti açısından kaydedilen ve CHP’nin adayı İmamoğlu’nun kazanmasını sağlayan yegâne durum değişikliğinin, aday göstermeyen ve fakat seçmenine CHP adayı için oy kullandırmayı başaran HDP faktörü olduğu kolaylıkla tespit edilebilir.

HDP seçmeninin sandığa giderek AKP’ye seçim kaybettirmesinde teşvik edici rol oynayan başlıca faktörlerden biri ise partinin iki buçuk yıldır hapiste tutulan eski Eş Başkanı Selahattin Demirtaş oldu. Demirtaş, 29 Mart’ta ziyaretçileri kanalıyla Twitter hesabından paylaşılmasını sağladığı mesajında partisinin seçmenlerini “stratejik oy kullanmaya” çağırdı: “Bu seçimin belirleyicisi direkt olarak sizsiniz. Belirleyici etkimizi sadece kayyımlardan geri alacağımız şehirlerde değil, her yerde göstermek için tarihi bir fırsat var kapımızda. Aday çıkarmadığımız şehirlerde kullanacağımız stratejik oylar, gücümüzün göstergesi olacak.”

HDP seçmenini iktidarı cezalandırmak için sandığa sevk eden nedenlerden biri Demirtaş’ın uzayıp giden hapisliği ise bir başka neden, kendisinin de bahsettiği kayyımlardı. 15 Temmuz 2016 başarısız darbe girişiminin ardından ilan edilen olağanüstü hal (OHAL) döneminde, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da, o zamanki adıyla Demokratik Bölgeler Partisi’nin (DBP) elindeki toplam 94 belediyeye PKK’yla ilişkili çeşitli terörizm suçlamaları gerekçe gösterilerek kayyımlar atandı. Bu belediyeler arasında üçü büyükşehir olmak üzere 10 il belediyesi de vardı.

Bu sırada, belediyelerine kayyım atanan DBP’li toplam 93 il, ilçe ve belde belediye eş başkanı da yine terörizm suçlamalarıyla tutuklandı. Aralık 2018 itibarı ile 50 belediye başkanı cezaevinde bulunuyordu. Ayrıca yine OHAL döneminde sayıları binlerle ifade edilen HDP görevlisinin yanı sıra 16 HDP milletvekili de tutuklanmıştı ve bunlardan dokuzu halen cezaevindeydi.

HDP tabanı 31 Mart Yerel Seçimleri’ne bu mağduriyet duygusunun doğurduğu motivasyon ile gitti. HDP, kayyım atanan 73 il ve ilçe belediyesinden 50’sinde seçimi kazandı. Diğer belediyeler ise biri hariç AKP’nin oldu. İstisna, Tunceli’deki seçimi Komünist Parti’nin adayı Fatih Mehmet Maçoğlu’nun kazanmasıydı.

31 Mart 2019 Yerel Seçimleri’nde muhalefetin seçmen tabanında HDP’nin siyasi inisiyatifi ile etkili olan bir sandık ittifakının büyük şehirlerde Erdoğan’a önemli güç kaybettirdiği görüldü. İktidar ve medyası, tüm seçim kampanyası boyunca hemen her gün ve neredeyse her yerde Millet İttifakı’nın PKK’yla el ele olduğu yönündeki söylemini tekrarladıysa da bu kritik siyasi hasara uğramaktan kaçamadı. Bunun iki nedeni vardı.

Birincisi, Türkiye’deki PKK’nın eylemliliğinde 2017’de başlayan düşüşün ardından 2018’de terörün ülke gündeminin en alt sıralarına inmesidir. PKK ve terörizmin, Türkiye kamuoyunun sorun algısı radarındaki profili alabildiğine küçülürken, ekonomik krizle birlikte artan hayat pahalılığı ve işsizlik algısı açık ara en yüksek seviyelere çıktı.

Bu tepetaklak olma halinin sonucunda muhalefetin terörle işbirliği yaptığı minvalindeki iktidar iddiaları etkili olmadı. Bir güvenlik tehdidi algısı yaratılamadığı için iktidardan uzaklaşan seçmen sandığa gitmeye ikna edilemedi, muhalefetin sağ seçmeni de CHP’li adaylara oy vermekten vazgeçirilemedi. İktidar sözcülerinin seçimin bir “beka meselesi” olduğu yönündeki mesajları karşılık bulmadı.

İkinci neden de Suriye’de Fırat’ın doğusundaki ABD varlığı ve itirazının, YPG'ye karşı seçim öncesinde bir operasyonun başlatılmasına imkân vermemesiydi. Böyle bir operasyona girişilse ve bu sayede ülkede milliyetçi bir dalga körüklenebilse idi ekonomik krizden kaynaklanan sorunların algılanmasını geri plana iterek “beka tehdidi” söylemine bir inandırıcılık sağlamak ve böylece oy kayıplarını telafi etmek belki de mümkün olacaktı.