Sosyolog Mücahit Bilici: Türkler, Kürtlerden korkmadıkca saygı duymayacaklardır

Sosyolog Mücahit Bilici: Türkler, Kürtlerden korkmadıkca saygı duymayacaklardır

New York Şehir Üniversitesi bünyesindeki John Jay Koleji’nde Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mücahit Bilici, dün Hak İnsiyatifinin konuğu olarak Diyarbakır'da DESOB (Diyarbakır Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği) konferans salonunda "İslam, İnsan Hakları ve Kürt Meselesi" başlıklı bir konferans verdi. Önemli konu başlıklarına değindiği konferansın ardından, Bilici okurları için kitaplarını imzaladı.

Mücahit Bilici, ağırlıklı olarak İslami referanslara yer verdiği konferansında, insanlardan bağımsız İslamiyetin olmadığını ve olmayacağını, her İslam, yorumunun sahibinin konforuna hizmet ettiğini vurguladı. İslam diye sunulanı sorgulamamanın büyük bir hata olduğunu, Kürtlerin, Türklerin İslamını taklit etmeyi bırakıp, onu sorgulamaları, dinde kendileri olmaları, kendi içtihatlarını oluşturmaları ancak bu şekilde insanlaşabileceklerini ifade etti. 

Türk-Kürt ilişkisinin, Kürtlere sadece eşitsizlik, bağımsızlığın yokluğunu getirdiğine değinen Bilici, bu ilişkinin terk etme, ayrılma hakkının olmadığı bir durum yarattığını yani Kürtlerin hür olmadığını söyledi. Bilici bu ilişkiyi aile içi ayrışmamışlık, birey olmama hali olarak tanımladı ve ayrılma, tek başına kalma hakkından yoksun Kürdün birey olmadığını iddia etti.

Bilici konuşmasına şöyle devam etti: "Geçmişte yaşanan her şeyi bir tarafa bıraksak dahi, Kürtler şimdiki şartlarda Türklerle eşitsiz bir ilişki içindedir. Kürtlerin acınmaya değil tanınmaya ihtiyacı var. Korkulmayana saygı gösterilmez. İnsanın insandan korkması iyi bir şeydir. Elbette bu korku sadece şiddet yoluyla gerçekleşmek zorunda değildir. Kürtler, kendi bilinçleriyle örgütlü hareket edebilir ve hakları konusunda ısrarcı olurlarsa, Türkler onlardan korkacak ve saygı duyacaklardır. 

Kürtler, şu anda Türkiye'nin ya da sadece devlet başkanı tek adamın inisiyatifine terk edilmişler; kah seviliyor kah şefkat gösteriliyor kah dövülüyorlar. İyi bir insan dahi olsa, birinin inisiyatifine terk edilmiş olmanın kendisi zulümdür. Bu, bir kimsesiz, kimliksiz olma halidir. İnsanlardan bağımsız bir İslamiyet yoktur. Her İslam, anlatıcısının konforuna hizmet edendir. Kürtlerin, kendilerine İslam diye sunulanı sorgulamamaları büyük bir hatadır. Kesin olan tek doğru Allah'ın birliğidir. Bunun dışında kalan her şey beşeridir, gelenekseldir, tarihseldir.

Kürtler, vicdana sığmayan İslam yorumları karşısında ya teslimiyet göstermişler ya da ret etmişler. Kendi benliklerini esas alarak anlamaya, kendi içtihatlarını oluşturmaya çalışmamış olmaları önemli bir eksikliktir. Dini kendin için, kendi benliğin doğrultusunda anlamazsan, başkasının kutsallıklarıyla tahkim edilmiş yorumlara mahkum olursun. Dini elinde tutan devlet, dini Kürtler üzerinde hegemonya sahibi olmak, tahakküm kurmanın aracı olarak kullanmıştır. Kürtler hegemonya meselesi olarak dinde de kendilerini belli etmeliler, dinde kendileri olmalı, taklitten uzak durmalıdırlar. 

Allah, her bir insanı içtihat yapsın diye yaratmıştır, yoksa bu kadar insanın varlığı niye? Ancak zamanla içtihat uzmanlarına terk edilerek, başkasının içtihadına maruz kalınmıştır. Kürtlerin maruz kaldığı, Türk uzmanların İslam içtihadıdır. İrade sahibi olmak, içtihat yeteneğini kullanabilmekten geçer. İçtihat yapmak insanlaştırır. Kürtlerin kendilerine karşı vazifeleri insanlaşmaktır. İradesi olmayanların geçmişleri olur, gelecekleri olmaz. 

Son olarak, Kürtlere şunu söylemek istiyorum: Ji xwe re bin. Ji xwe re rabin. (Kendiniz olun, kendinize öncelik verin. Kendinizden başlayın!)"

Bilici, konferansın soru-cevap bölümünde, 'Kürtler, muhataplarını ikna edememeleri ya da muhatabın ikna olabilirlilikten uzak olması halinde şiddeti bir seçenek olarak görmeli midirler?' sorusuna şöyle yanıt verdi: "Kürtler kendi bilinçleriyle örgütlü hareket edebilirlerse Türkleri ikna edebilirler. Eksik olan şey, Kürtlerin kolektif örgütlülüğüdür. Evet, belli başlı örgüt ve partiler var ancak hala Kürtlerin kendi bilinçleriyle örgütlenebildiklerini söylemek zor."

Şefkat ve saygıya dair bir soruya da, Bilici "Türkiye'de, Kürtler evcil insanlardır. Isırmayı bilmedikleri için kimse onları ciddiye almıyor, saygı duymuyor. Isırabilmek için, bilgi ve irade sahibi olmak gerekir. Kendi nefsini kullanmayı bileceksin, herkes nefsi doğrultusunda hareket ediyor, bencil davranıyorsa, sen de kendine sahip çıkmayı bilmek zorundasın." şeklinde yanıt verdi.

Şeyh Said ayaklanmasına ilişkin olarak Bilici, "Şeyh Said hakkında devletin söylediği şeyler itibar edilmemesi gereken yalanlardır. Kürtler, kendi gerçeklikleri doğrultusunda Şeyh Said'i anlamalılar. Devletler zihinlere tecavüz ederler, iğfal ederler. Devletin otoritesi altında söylenen yalanların zamanla 'gerçeğe' dönüştüğünü görürüz. Kürtler bu duruma karşı teyakkuzda olmalıdırlar." dedi.

  Mücahit Bilici