ABD’nin ve Rusya’nın Suriyeli Kürtlere ihanetleri

Şarkul Avsat gazetesi, Tahran’da yapılan Suriye konulu üçlü zirvenin oturum aralarında ve Soçi’deki son görüşmede Rus lider Putin’in Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’a Suriye ve Rojava konusunda farklı bir formül sunduğunu yazdı.

ABD’nin ve Rusya’nın Suriyeli Kürtlere ihanetleri

Şarkul Avsat Türkçe sitesinde İbrahim Hamidi imzası ile paylaşılan “ABD’nin ve Rusya’nın Suriyeli Kürtlere ihanetleri” başlıklı analiz yazısında, Türkiye, İran ve Rusya liderleri arasında Suriye’ye dair görüşmeleri, ABD’nin bölgedeki konumunu ele aldı.

Bir Arap yetkilinin birkaç gün önce, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’a, “Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan arasındaki benzersiz iş birliğinin sırrını sorduğu” bilgisine yer verilen yazıda, Lavrov’un, bu sırrı “aralarındaki özel şahsi ilişki” şeklinde yorumladığını aktardı.

Yazıda, “Putin, Erdoğan ile aralarındaki rekabete ve iki ülke arasında geçmişteki düşmanlıklara rağmen Erdoğan'ın sözlerini yerine getirdiğine inanıyor. Türkiye, Libya'dan Dağlık Karabağ'a ve Ukrayna'dan Suriye'ye kadar çeşitli bölgelerde askeri nüfuza sahip bir ülke ve Putin, Erdoğan ile iş birliği formülleri bulabileceğini düşünüyor” tespitine yer verildi.

İki ülke arasındaki iş birliğinin son örneğinin, Erdoğan’ın Rojava’da Demokratik Suriye Güçleri’nin (DSG) omurgasını oluşturan Halk Koruma Birlikleri’ne (YPG) yönelik askeri bir operasyon başlatma niyetiyle ilgili olduğuna dikkat çekilen yazıda, şu yoruma yer verildi:

“Erdoğan, her ne kadar Suriye’nin kuzeyine operasyon başlatma tehditlerini sık sık tekrarlasa, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) ve Ankara’ya yakın Suriyeli muhalif gruplar askeri hazırlıklar yapsa da Moskova, yeşil ışık yakmadığından operasyon başlamadı. Türkiye’nin 2016, 2018, 2019 ve 2020 yıllarında Suriye’ye gerçekleştirdiği askeri harekatlar Rusya ve Türkiye arasında varılan mutabakatlarla gerçekleşmişti.”

Putin’den farklı formül önerisi

Putin’in ve Erdoğan, İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin de katılımıyla Tahran’da yapılan Suriye konulu üçlü zirvenin oturum aralarında ve birkaç gün önce ikili olarak Soçi'de bir araya geldiklerinde Erdoğan'a bu kez farklı bir formül sunduğu iddiasına yer verilen yazıda, sözkonusu formülün içeriği ise, şu şekilde aktarıldı

“1 - Ankara'nın askeri bir saldırıdan ziyade, Ankara’nın PKK ve PKK’nin Suriye’deki uzantısı olarak gördüğü YPG liderlerini silahlı insansız hava araçlarıyla (SİHA) daha fazla hedef alınmasına izin verilmesi, yani Rus füze sistemlerinin bombardımanlara ve kara saldırısına izin vermesinin yanı sıra DSG ve YPG güçleriyle olası çatışmadan uzak tutulması ki, bu oldu. PKK’li ya da sivil olmayan liderlerin hedef alınacağından bahsettiği de biliniyor.

2 - Rusya’nın başkenti Moskova’nın son günlerde olduğu gibi Suriyeli ve Türk yetkililer arasında, askeri bir harekat gerçekleştirilmeden ve Türk güçlerinin Suriye topraklarında bulunmasına gerek kalmadan Türkiye’nin taleplerinin karşılanabilmesine dair üst düzey güvenlik toplantılarına ev sahipliği yapması.

3 - Ankara ile Şam arasında 1998 yılında imzalanan Adana Anlaşması’nın masaya yatırılması ve Suriye’nin mevcut durumunu yansıtan ve Suriye ile Türkiye arasındaki güvenlik koordinasyonuyla sınır güvenliğinin sağlanmasına ve sınır ötesi terörle mücadele çabalarına izin verecek şekilde Adana Anlaşması-2’nin imzalanmasının yanı sıra, gelecekteki siyasi iş birliği olasılığının görüşülmesi.

4 - Şam ve DSG, ABD'nin Suriye'nin kuzeyinden çekilmesi ve Washington'a bağlı askeri oluşumların lağvedilmesi, yani Moskova için DSG'nin Suriye'nin merkezine giden yolu, Suriye ordusunun da Fırat'ın doğusuna dönüşünün önünün açılması için koşulların olgunlaştırılması. Askeri koordinasyon ve ortak tatbikatlarla, Fırat'ın doğusunda DSG’nin nüfuz bölgelerinde Suriye rejim güçlerinin kalmaya devam etmesi ve DSG'nin, Şam’ın söz konusu bölgelere uzanan kolu olması konusunda iş birliği için baskı yaptılar.

5 - Rusya, Halep kırsalındaki Tel Rıfat'ta, Afrin'de konuşlu Türk askerleri ve Türkiye’ye yakın muhalif gruplara yönelik tehdit ve saldırı kaynağı olan füze rampalarını etkisiz hale getirerek, Türkiye’nin sınırlı bir askeri harekat gerçekleştirmesine izin verebilir. Böyle bir askeri harekatın tarihi ise Türkiye’de seçimlerin yapılacağı tarihler ve başta Moskova ile Ankara arasında Ukrayna'dan tahıl ihracatı için yapılan anlaşma olmak üzere, diğer dosyalara ilişkin yapılacak mutabakatlarla bağlantılı olarak belirlenecek. Tıpkı Moskova’nın Suriye Anayasa Komitesi’nin Cenevre’de toplanmaması konusundaki ısrarcı tutumundan sonra olduğu gibi Cenevre’deki siyasi süreçte ABD ve Rusya ilişkilerinin gerilemesi ile de ilgili olabilir. Washington, önümüzdeki ayın başlarında Cenevre'de Suriye konulu siyasi bir toplantı düzenlemeye çalışıyor. İki kutup arasında kırılma yaşanırken Ankara, sanki ABD pahasına Rusya’nın önerisine yakın bir tutum sergiler gibi Suriye Anayasa Komitesi toplantılarının, bazı ülkelerde bulunan Birleşmiş Milletler (BM) merkezlerinden birinde yapılmasını önerdi.”

Tahran ve Washington operasyona karşı

Yazıda, Türkiye'nin Rojav’da geniş kapsamlı olası kara harekâtına sadece Moskova’nın değil Tahran ve Washington’un da aynı şekilde böyle bir harekata yapılmasına karşı durduğu ve ve her birinin karşı çıkmak için kendilerine göre sebepleri olduğuna vurgu yapıldı.

Tahran’ın Türkiye’nin olası askeri operasyonuna itirazının Şam ile olan ilişkisiyle alakalı olduğuna işaret edilen analizde, ABD ve Batı ülkelerinin ise karşı çıkmalarının nedeninin, operasyonun DSG'nin IŞİD’le mücadeleye katılımında bir zafiyete yol açmasından duyulan endişesi olduğu belirtildi.

Yazıda, şu ifadelere yer verildi:

“Ne var ki Washington'ın önümüzdeki yılın ortalarında yapılması planlanan seçimler yaklaşırken Erdoğan'ın hiçbir şekilde istemediği yaptırımların uygulanabileceği tehdidinde bulunduğu uyarıları Ankara’ya iletildi.

Bunun dışında Washington'ın, Moskova'nın Şam ve Kamışlı arasında siyasi, askeri, güvenlik ve ekonomik düzenlemeler yapmasına hiçbir itirazı yok. Özellikle ABD'li yetkililerin, Başkan Joe Biden yönetiminin göreve gelişiyle ABD’nin Suriye’deki askeri varlığının devam ettiğini, ancak bunun sonsuza kadar sürmeyeceğini sık sık dile getirmeleri nedeniyle Suriyeli Kürtlerin bunu hesaba katmaları gerekiyor.

“Kürtlere ABD ve Rusya’nın daha önceki ihanetlerini hatırlattı”

Ancak Washington’ın itirazı, Türkiye’nin SİHA’larına karşı koruma kalkanı sağlayamadı. Washington’ın Ankara’ya karşı aldığı kararın uygulanmasındaki hareketsizlik, Kürtlere Ortadoğu'da ABD’nin daha önceki ihanetlerini hatırlattı.  Bunlardan biri ABD’nin 2019 yılı sonlarında Fırat'ın doğusundaki bölgelerden aniden geri çekilmesiydi. Kürtler, o sıra, Rusya'nın arabuluculuğunda Şam ile iş birliği yapmaya koştular. Moskova'nın akıl çelmeleri, Kürtlere Türkiye’nin 2016 yılında gerçekleştirdiği Fırat Kalkanı Harekâtı ve 2018 yılında gerçekleştirdiği Zeytin Dalı Harekâtı sırasındaki Rusya’nın ‘ihanetlerini’ hatırlattı. O halde ABD’nin ve Rusya'nın ‘ihanetleri’ Kürtlerin Şam'a yönelmesine neden olur mu?”