AGİT ve AKPM, 28 Mayıs’ı değerlendirdi: Eşit mücadele ortamı yoktu
Kısa Dalga’dan Esra Tokat’ın haberine göre Türkiye’de dün gerçekleşen cumhurbaşkanı seçimini gözlemleyen Uluslararası Seçim Gözlem Heyeti, Ankara’da basın toplantısı düzenledi.
Basın toplantısına özel koordinatör ve kısa-dönem AGİT Gözlem Heyeti Lideri Farah Karimi, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (PACE) Heyet Başkanı Frank Schwabe, DKİHB Seçim Gözlem Heyeti Başkanı ve Büyükelçi Jan Petersen katıldı.
Dünkü seçimin eşit bir ortamda yapılmadığını kaydeden heyet hem devlet hem de özel medya kuruluşlarının Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'dan yana tutum aldığını kaydetti.
Ankara’daki basın toplantısına Özel Koordinatör ve kısa-dönem AGİT Gözlem Heyeti Lideri Farah Karimi, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (PACE) Heyet Başkanı Frank Schwabe, DKİHB Seçim Gözlem Heyeti Başkanı ve Büyükelçi Jan Petersen katıldı.
“SERT, AYRIMCI VE ÖTEKİLEŞTİRİCİ DİL”
İlk sözü alan AGİT Gözlem Hyeti Lideri Farah Karimi, “28 Mayıs’taki seçimlerde katılım oldukça yüksek ancak eşit olmayan bir yarış ortamı mevcut, bu ortamda cumhurbaşkanına avantaj sağlanmıştır. Adaylar serbest bir şekilde kampanyalarını yapmışlardır ancak sert, ayrımcı ve ötekileştirici dil iki aday tarafından da kullanılmıştır” şeklinde konuştu.
“MEVCUT CUMHURBAŞKANI HAKSIZ BİR AVANTAJ SAĞLADI”
“İfade özgürlüğünün kısıtlandığı bir ortamda hem özel hem de devlet medyası tarafsızlık sağlamamıştır. Bu da seçmenin bilgisini kısıtlamıştır” tespitinde bulunduklarını belirten Karimi, “14 Mayıs’taki eşit bir mücadele ortamının olmaması ve kampanyanın adil olmaması sorunu 28 Mayıs sürecinde de devam etmiş ve mevcut cumhurbaşkanı ikinci turda da haksız bir avantaj sağlamıştır. Seçmenler yüksek katılım gösterdi tüm bu ayrımcı dile karşı bu yüzden Türkiye seçmenini alkışı hak etmiştir” dedi.
“TÜRKİYE KAVALA VE DEMİRTAŞ'I SERBEST BIRAKMALIDIR” ÇAĞRISI
Ardından söz alan Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (PACE) Heyet Başkanı Frank Schwabe, Almanya’da 30 yıl önce gerçekleştirilen saldırıda öldürülen 5 Türkiye vatandaşını anarak sözlerine başladı.
Schwabe, “AİHM kararlarının Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş kararı hala uygulanmadı. Türkiye şimdi AİHM kararlarını uygulamalı ve her şeyden önce Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş'ı serbest bırakmalıdır. Çok fazla gazeteci hapiste bu konuda sansüre yol açıyor ülkede. Dünya sıralamasında da Türkiye’nin sonlarda geldiğini biliyoruz” dedi.
“MUHALEFET İÇİN ZOR BİR SÜREÇTİ”
Schwabe, “Muhalefet için zor bir durum, zor bir süreçti. HDP Eş Genel Başkanı hala cezaevinde, İBB Başkanı İmamoğlu da Cumhurbaşkanı adayı olamayacak bir sürece sokulmuştu. Buna rağmen insanlar seçime büyük bir katılım sağladı. Kampanya sürecinde ve sonrasında azınlıklara, LGBTİ+’lara, mültecilere ve pek çok azınlığa sert söylemler yönlendirildi. AİHM kararlarının uygulanması gerek Türkiye’de. Osman Kavala ve Demirtaş kararlarının takip edilmesi gerek” ifadelerini kullandı.
“SERT SÖZLERLE TOPLU KAMPANYA”
160 gözlemci ile ülke genelinde çalışmaları yürüttüklerini ifade eden Jan Peterson ise “Seçimde gerçekten yüksek bir katılım gördük. İkinci turda kampanya süreci genel olarak barışçıldı. İkinci turda adaylar buna biraz daha dikkat etti. Birinci turda durum daha sorunluydu. Birinci turda şeffaflığın eksiklik durumu 28 Mayıs’ta da devam etti. Bu da çalışmalara duyulan güveni zedelemiş oldu. Sert söylemlerde dolu bir kampanya geçti” şeklinde konuştu.
“DEVLETİN YAYIN KURULU GÖREVDEKİ ADAYA DAHA ÇOK YER VERDİ”
“Muhalefet partilerinin destekçilerini yıldırma ve baskılama tespitimiz var” diyen Petersen “Önemli bulgularımızdan biri medyaya dair” ifadesini kullandı.
Petersen, “Gazetecilere yönelik davalar devam ediyor” diyerek, şunları vurguladı:
“Bu davalar ifade özgürlüğünü daha da kısıtlamakta. Kimi zaman devlet görevlisine hakaretten davaların açıldığını gözlemliyoruz. Birinci turdaki medya yanlılığı ikinci turda da devam etti. Pek çok yayın kanalı tarafsız bir şekilde yayın yapmadı, iki adaya eşit fırsatlar verilmedi, devletin yayın kurulu görevdeki adaya daha çok yer verdi. Genelde haberlerde gerçeklerle fikirler arasında bir bulanıklık olduğunu ve bir adayın yararına ağırlık kazandırdığını gördük. Parti temsilcilerinin sandıklarda görevli olması ise seçimin olumlu yanlarındandı.”