Altan Tan: Annelerin feryatları siyasete meze ediliyor

Altan Tan: Annelerin feryatları siyasete meze ediliyor

Çocuklarının PKK’ye katılarak dağa gitmelerinden HDP’yi sorumlu tutan annelerin HDP Diyarbakır İl Binası önündeki oturma eylemleri Türkiye gündemine oturdu. 

Her gün bu ailelere birkaç aile daha ekleniyor, sayıları artıyor.

En son İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun; aralarında Hülya Koçyiğit, Yavuz Bingöl, Muazzez Ersoy, Hasan Kaçan ve Gülben Ergen’in de olduğu bir grup sanatçıyla birlikte HDP il binası önünde basın toplantısı yapması işi daha da medyatik bir hale getirdi.

Türkiye’de adettir; hangi olay olursa olsun objektif bir değerlendirme ve ortak bir vicdanlı tavır yerine her kafadan bir ses çıkar, herkes kendine göre bir yorumda bulunur.

Çoğu kez birinin ak dediğine öteki kara der. 

Bu konuda da öyle oldu. Her kafadan ayrı bir ses çıktı!

Aslında olayın özü o kadar da karışık değil.

Çoğunluğu 18 yaşın altında olan çocukları dağa gitmiş aileler; çocuklarının zorla veya kandırılarak dağa götürüldüğünü, HDP’nin bu işlerde aracı rolü oynadığını söylüyorlar.

Çocuklarını yine HDP’nin geri getirmesini istiyorlar.

İşte tam da bu noktada herkes işine geldiği şekilde konuya yaklaşıyor.

Çocukların mağduriyetleri göz ardı ediliyor, annelerin feryatları siyasete meze ediliyor.

AKP, MHP, BBP… Kısaca resmi devlet söylemi HDP’yi; PKK’nin sivil uzantısı olarak görerek, kriminalize etmeye çalışıyor.

HDP’nin, zaten oldukça sıkışmış olan siyaset zeminini daha da sıkıştırarak, onu tamamen saha dışına atmak istiyorlar.

HDP eşittir PKK, PKK eşittir şiddet ve terör, şiddet ve terör ise eşittir zulüm ve bölücülük anlayışı oturtulmaya çalışılıyor.

Orta ve uzun vade de ise Millet İttifakı’nı oluşturan CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi ve HDP arasına kara kedi konularak ittifak parçalanmak isteniyor.

Özellikle Millet İttifakı’nın yumuşak karnı olan İYİ Parti’nin milliyetçi tabanı ile CHP’nin Ulusalcı Kemalistlerinin HDP’ye tavır alması hedefleniyor.

Son zamanlarda siyaset kulislerinde İmralı’da Abdullah Öcalan ile bu doğrultuda görüşmeler yapıldığı, Öcalan’ın 1 Eylül’de beklenen silah bırakma çağrısının Kandil’in reddetmesi üzerine yapılmadığı ve devletin de daha da sertleştiği dillendiriliyor.

PKK ve PKK’ye yakın çevreler ise bunun tamamen devletin bir oyunu ve AK Parti’nin senaryosu olduğunu, kayyum atamalarının perdelenmek istendiğini, bu ailelerin hükümet tarafından organize edildiğini, güdümlü yandaş medya tarafından da olayın köpürtüldüğünü söylüyorlar.

Bu yorumların hiçbiri işin özünü gizlemeye, üstünü örtmeye yetmiyor.

HDP önüne ne şekilde gelmiş veya kimler tarafından getirilmiş olurlarsa olsunlar, dağda olan çocuklarına hasret aileler var. 

Ne şekilde olursa olsun çocuklarının eve dönmesini istiyorlar.

Sadece bunlar değil, bunlar gibi daha binlerce aile bir an önce çocuklarına kavuşmayı bekliyor.

Bu onların en tabii hakkı. 

Ne devletin ne de PKK’nin hesapları, siyaset oyunları bu anneleri ilgilendirmiyor.

Onların tek dertleri çocukları.

Peki, 40 yıldır dağdan inmeyen/indirilemeyen bu çocuklar dağdan nasıl indirilecekler?

Esas soru bu.

100 yıldır siyaseti belirleyen aklı evveller, dağdakileri öldürmekten başka bir yolu kabul etmediler.

Turgut Özal gibi başka yollar arayan, sorunu anlamaya ve çözüm bulmaya çabalayanları ise bir şekilde saf dışı ettiler.

Kürt siyasetinin derinleri ile Türkiye siyasetinin derinleri, el ele vererek ve birbirlerinden beslenerek hayatımızı cehenneme çevirdiler.

Birinin varlığı ötekinin iktidarının teminatı oldu.

Türkiye yıllarca kontrollü bir kaosla yaşamak zorunda kaldı. Bugün de bu durum aynen devam ediyor.

“Kontrollü kaos” niye bitirilmiyor, kimlere yarıyor, sorularının cevaplanması gerekiyor.

Belki de Ahmet Davutoğlu’nun anlatmak istediği ancak anlatamadığı şeyler bunlar.

İnşallah bir gün “Anlı şanlı büyük devlet adamlarının” açıklayamadıklarını gariban bir “Millet Adamı” çıkar da faş eder.

Başta devlet olmak üzere AK Parti, HDP, CHP… Bütün partilere büyük görevler düşüyor.

HDP önünde oturan anneler HDP’den çok şeyler beklesinler, verdikleri oyların hesabını sorsunlar.

Abdullah Öcalan’ın 2013 Newrozu’nda açık bir dille açıkladığı “Kürtlerin silahla hak arama dönemi bitmiştir. Bundan sonra hak arama demokratik ve legal yollarla olacaktır. PKK, taktik olarak değil stratejik olarak silahları susturmalıdır” çağrısı doğrultusunda HDP şiddete kesin bir dille tavır koysun, demokratik yollardan başka tüm yolları reddetsin, üzerindeki vesayeti kaldırsın.

80 milletvekili ile 102 belediye başkanlığı niye hiçleştirildi? 

Korkmadan, çekinmeden tartışılsın, sorumlular halka hesap versin.

HDP, bunları yapamıyorsa tıpkı Diyarbakır’da olduğu gibi kepenkleri kapatsın ve eve gitsin.

Yozgatlı, Çorumlu, Trabzonlu, Amasyalı, Aydınlı, Adanalı… AK Partili, MHP’li anneler de partilerinin önüne gitsinler ve şu soruları sorsunlar;

“40 yıldır 'Bu bir terör sorunudur. 3-5 çapulcu devlete meydan okuyamaz, en kısa zamanda kökleri kazınacak' diyorsunuz.
Binlerce asker, polis evladımız öldü. Eğer bu sorun öldürmekle bitirilecekse 40 yıldır neden 3-5 çapulcuyu bitiremediniz?”

“Bu uğurda, vatan-millet yolunda ölenlerin tamamı yoksul, gariban ailelerin çocukları. Çoğunun baba evinin değil boyası, sıvaları bile yok.
Tıpkı Kürt anne ve babaları gibi, babaları kasketli anneleri şalvarlı.
Neden vatan-millet uğruna ölenlerin arasında tek birinizin bile çocukları yok?”

“Orhan Veli’nin dediği gibi bu vatan için;
Ölmek bize, nutuk atmak size mi düştü?”

“Kuzulara şah olsa kurdun bile yapmayacağı bu taksimatı’ kim yaptı?”

“Bu sorunun ölmeden ve öldürmeden başka bir çözüm yolu yok mu?”

“Neden siyasi, demokratik bir çözüm bulmuyorsunuz?”

“Niye yüreklerimizin ateşini söndürmüyorsunuz?”

Bu sorularına cevap bulamazlarsa hep birlikte haykırsınlar!

Biz de tıpkı Kürt anneleri gibi artık çocuklarımızın ölmesini istemiyoruz.

Evet! 

Mazlumun ahı indirir şahı;

Annelerin feryadı, yakar dünyayı.

Pos bıyıklı erkeklerin bir şey yapacakları yok!      

Çözüm;

Kürt, Türk demeden tüm annelerin; 

Sorunun tarafı tüm kapılarda ısrarla, inatla direnmeleri.