Erdoğan’dan seçim ittifakı ve DEM Parti sorusuna yanıt

Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, yerel seçimleri için Cumhur İttifakı bileşenleri ile müzakerelerini sürdürdüklerini belirten Erdoğan, “Şu ana kadar herhangi bir sıkıntı yaşamadan çalışmalarımız devam ediyor. Bizde kavga, gürültü yok, rahatız. Ama diğer ittifaktaki durumu zaten izliyorsunuz, benim size anlatmama gerek yok. Kavgayla, gürültüyle zaten bir yere varılmaz. İnşallah sonu iyi olacak” dedi.

Erdoğan’dan seçim ittifakı ve DEM Parti sorusuna yanıt

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Macaristan ziyareti dönüşü uçakta gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu, gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Macaristan Başbakanı Viktor Orban'ın daveti üzerine Budapeşte'ye resmi bir ziyaret gerçekleştirdiklerini belirten Erdoğan, Türkiye-Macaristan Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi'nin altıncı toplantısını Budapeşte'de başarıyla icra ettiklerini söyledi.

İkili temasların ardından ilgili bakanların da katılımıyla konseyin altıncı toplantısına başkanlık ettiklerini belirten Erdoğan, Türkiye-Macaristan ilişkilerini çeşitli boyutlarıyla ayrıntılı olarak ele aldıklarını aktardı.

"Ay sonuna kadar temayüllerin neticelerini açıklamaya başlayacağız"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir gazetecinin, "İYİ Parti ile CHP arasında bu konuda düellolar yaşanıyor. CHP de bir çıkış noktası olarak DEM'e yönelmeye çalışıyor. Seçimlerin hemen ardından muhalefetteki bu dağınıklığı nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu durum 2024 Mart seçimlerini nasıl etkileyecek?" sorusuna şu yanıtı verdi:

"Biz bu konuda kendimize bakıyoruz, diğerleri ne yapmış, ne yapıyor bunun üzerinde durmuyoruz. Bizim şu anda Cumhur İttifakı olarak biliyorsunuz bir yolculuğumuz var. Burada da Milliyetçi Hareket Partisi ve AK Parti olarak beraber bu yolculuğumuzu devam ettiriyoruz. Görüşmelerimizi yaptık, yapıyoruz. Geçen hafta içinde malum gerek Yeniden Refah Partisi gerek HÜDAPAR gerek diğer iki ortağımızla da görüşmelerimizi yaptık. Şu an itibarıyla ekiplerimiz birbirleriyle temas halinde. Genel Başkanvekilimiz Efkan Ala ile Genel Başkan Yardımcılarımız Ali İhsan Yavuz ve Yusuf Ziya Yılmaz bu görüşmelerle görevlendirilmiş arkadaşlarımızdır. Bu arkadaşlarımıza gösterilen muhataplar kimlerse onlarla arkadaşlarımız görüşmeleri yapıyorlar.

Biz de bu arada illerimizi, büyükşehirlerden başlamak üzere davet ediyor, görüşlerini alıyoruz. Ankara, Adana, İzmir ve pazar günü de İstanbul'da bütün arkadaşları davet ettik. Bu arkadaşlarımızla İstanbul'da toplantımızı yaptık. Şimdi, yarından itibaren tekrar kaldığımız yerden devam edeceğiz. Ay sonuna kadar da peyderpey aldığımız bu temayüllerin neticelerini açıklamaya başlayacağız. Bütün bunlarla beraber Cumhur İttifakı'nda ilçelerde kimlerle gireceğiz, meclis üyeliklerinde kimleri meclis üyesi olarak belirleyeceğiz, bunları arkadaşlarımız da birer birer görüşüyorlar. Şu ana kadar herhangi bir sıkıntı yaşamadan çalışmalarımız devam ediyor. Bizde kavga, gürültü yok, rahatız. Ama diğer ittifaktaki durumu zaten izliyorsunuz, benim size anlatmama gerek yok. Kavgayla, gürültüyle zaten bir yere varılmaz. İnşallah sonu iyi olacak."

İsveç'in NATO üyeliği

Macaristan'ın Türkiye ile beraber, İsveç'in NATO üyeliğine onay vermeyen ülkeler arasında olduğu ve Cumhur İttifakı’nın bu konudaki tutumunun ne olacağı ile ilgili soru üzerine Erdoğan, şunları dile getirdi:

"Biliyorsunuz İsveç'in NATO üyeliği ile katılım protokolünü Türkiye Büyük Millet Meclisine biz gönderdik. İsveç konusu Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Sayın Joe Biden ile yaptığımız görüşmede de gündeme geldi. ABD ile aramızdaki F-16 meselesini de bu çerçevede değerlendirdik. Görüşmede kendisinin 'Siz bunu Meclis'ten çıkarın, aynı şekilde ben de Kongre'den bunu geçiririm.' şeklinde bir ifadesi oldu. 'ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ile Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan eş zamanlı olarak bu süreci işletsin. Eş zamanlı olarak bunu işletirsek, bunu parlamentodan çok daha rahat bir şekilde bizim de geçirme imkanımız olur.' dendi. Parlamentodaki sürece ilişkin bir başka zorlaştırıcı konu da savunma tedarikinde Kanada ve bazı müttefiklerin olumsuz tavırları... Bunların hepsi birbirine bağlı. Gerek Amerika'nın F-16 konusu, gerekse Kanada'nın verdiği sözleri tutması noktasında beklediğimiz olumlu gelişmeler, inanıyorum ki parlamentomuzun da konuya olumlu bakışını hızlandıracaktır. Diğer taraftan İsveç'in bize Vilnius'ta verdiği sözler bulunuyor. Bunların tutulmasını bekliyoruz ve gelişmeleri yakından takip ediyoruz."

"İslam dünyasını bunun için seferber etmemiz lazım"

İsrail ile Hammas arasındaki çatışmaya ilişkin “Hamassız bir çözüm mümkün mü? İki devletli çözüme bu ateşkes sonrasında ne kadar yakın bölge? Burada Türkiye'nin rolü konusunda neler söylemek istersiniz?" sorularını da yanıtlayan Erdoğan, konuşmasına şu sözlerle devam etti:

"Hamas'ın terör örgütü olmadığını ve bir siyasi parti olduğunu defalarca söyledim. Yine söylüyorum. Bir siyasi parti olarak da kazanacakları hakların mücadelesini vermektedirler. El Fetih ile Hamas'ı, yani İsmail Heniyye ile Mahmud Abbas'ı makamımda bir araya getirdim. Medyaya da zaten o görüşme yansımıştı. El Fetih ile Hamas'ın görüşmemesi diye bir durum söz konusu değil. Görüşüyorlar, bu görüşmeleri daha ileri taşımaları da mümkün. Bu konuda Türkiye olarak bizim yaptığımız ve yapabileceğimiz çok şeyler olduğuna inanıyorum. Çünkü El Fetih ile Hamas'ın birbiriyle barışık yaşaması şart.

Şu anda Hamas denilince Filistin konuşuluyor. Demek ki bunlar birbiriyle adeta et ve kemik gibiler. Bizim şu anda bu birlikteliği korumak ve bu birliktelikle beraber de inşallah bu işi bir sonuca kavuşturmanın gayreti içinde olmamız lazım. Neticeyi de böyle almamızın gereğine inanıyorum. Şu anda bütün derdimiz Gazze'den yaralı ve hastaların ne kadarını ülkemize alabiliriz, ülkemizde bunların tedavilerini yaptırabiliriz… Ondan sonra bu saldırılar biter, bir nokta konulursa gündemimiz Gazze'nin inşa ve ihya çalışmaları olacak. İslam dünyasını, bunun için seferber etmemiz lazım. Bu konuda da biz yine görev almaya, inşa ve ihya konusunda da elimizden gelen gayreti göstermeye hazır olduğumuzu görüştüğümüz Körfez ülkeleriyle, İslam İşbirliği Teşkilatı'yla değerlendiriyoruz."

"İsrail sadece Filistinlileri, Gazze'yi değil insanlığı vurmaktadır"

Bir gazetecinin, BM Genel Kurulu'ndaki ateşkes oylamasının ardından yaptığı konuşmayı hatırlatarak, "Daha adil bir dünya mümkün ama Amerika'yla değil' ifadeniz, görüştüğünüz diğer dünya liderlerinde nasıl bir yankı buldu? Amerika karşısında diğer dünya liderlerini yeteri kadar cesur buluyor musunuz? Bu çıkışın hemen birkaç gün sonrasında da ABD Başkanı Biden ile bir telefon görüşmeniz oldu. Burada dile geldi mi, kendisiyle ne konuştunuz?" sorusuna Erdoğan, şu yanıtı verdi:

"Daha adil bir dünya için adil adımlar atmak şart. ABD'nin bu süreçte tarihi bir sorumluluğu olduğuna ve bunu yerine getirmesi gerektiğine inanıyorum. O sorumluluk İsrail'i bu canilikten vazgeçirmek, Gazze'deki bu katliamı durdurmaktır. Fakat ABD bugüne kadar İsrail'i durdurmak şöyle dursun adeta teşvik etti. ABD'den cesaret ve güç alan İsrail ise ne uluslararası hukuk tanıdı ne insan hakları. 'Nasıl olsa arkamda ABD var ve beni her şartta korur' yaklaşımıyla hareket eden bir İsrail'den söz ediyoruz. Biden ile görüşmemizde ABD'ye o tarihi sorumluluğu hatırlattım. Tüm dünyanın beklediği o tavrı takınmaları çağrısında bulundum. Dünya İsrail'in durdurulması gerektiğini daha nasıl haykırabilir? BM zemininde de ülkelerin meydanlarında da haftalardır insanlık 'yeter' diyor.

Beyaz Saray önünde, hatta ABD Kongresi'nde bile bu haykırış yankılandı. Artık ABD bu çağrılara kulak tıkamayı bırakmalıdır. İsrail sadece Filistinlileri, Gazze'yi değil insanlığı vurmaktadır. Tarih buna sessiz kalanları yargılayacak ve mahkum edecektir. Adalet sadece Gazze'de sükunetle sağlanmayacak maalesef. Dünyada çok çeşitli sorun alanları bulunuyor. Mesela Tahıl Koridoru mekanizması daha adil bir dünya için atılmış olumlu bir adımdı. Tahıl Koridoru'nu yeniden işletmemiz lazım. İhtiyacı bulunan Afrika ülkelerinin, buradan nasibini almalarını sağlamamız lazım. Rusya, Katar, Türkiye olarak üçlü bir dayanışma oluşturmuştuk. Bu koridordan gelecek tahılı mali noktada Katar destekleyecek, fabrikalarımızı çalıştırmak suretiyle bunları una çevirmek noktasında biz devreye girip işleyecek ve sonra da Afrika ülkelerine bunları gönderecektik. Bu planın takibini yapıyoruz. Yakında Rusya Devlet Başkanı Sayın Vladimir Putin ile görüşme yapıp, 'Ne yapıp edip Tahıl Koridoru'nu işletelim' diyeceğiz. İnşallah ondan da olumlu cevaplar alarak yolumuza devam ederiz."

"Başkalarının sessizliğinin hesabını biz vermeyeceğiz"

Erdoğan, İsrail-Filistin savaşının ilk günden beri Gazze'deki masumlar için çaba sarf ettiği, sessiz kalan bazı İslam ülkelerinin sessizliğini nasıl değerlendirildiği sorusu üzerine "Herkes kendinden sorumludur. Başkalarının sessizliğinin hesabını biz vermeyeceğiz. Biz 'durmak yok, yola devam' diyoruz, çok çalışacağız, uyaracağız. Bu bizim vazifemizdir" dedi.

Filistinlilerin yanında olduklarını ve onların haklılığını haykırmak zorunda bulunduklarını belirten Erdoğan, şöyle devam etti:

"Herkes bilmelidir ki haklı olan, yıllardır ülkeleri işgal edilmiş, evlerine teröristlerce el konulmuş, topraklarını korumak için yıllardır bedel ödeyen Filistinlilerdir. Dünya bizim gibi onların çığlığını duyurmaya çalışanların vesilesiyle bu haklılığı birçok defa tescil etmiştir. En son BM oylamasında İsrail barbarlığına karşı en güçlü mesajlar verilmiştir. Artık Filistin'in çığlığını duymayanlara da anlatmak, suçluların cezalandırılması için gerekeni yapmak vaktidir. Bugün eğer biz, Riyad Zirvesi'ne katıldıysak bundan dolayı katıldık. Eğer Doha'ya katıldıysak bundan dolayı katıldık. Bundan sonra da yine oralarda toplantılar yapılacaksa bundan dolayı ben ve arkadaşlarım oralarda olacağız. Mesela şimdi Dışişleri Bakanı'mız Hakan Fidan, Riyad Zirvesi sonrası oluşturulan yedili temas grubu toplantılarına katılıyor. Bu yedili grup niye çeşitli ülkelere gidiyor? İşte bu işleri takip etmek için. Aynı şekilde buna devam edeceğiz. Bazı İslam ülkelerine çeşitli vesilelerle özel görüşmemizde 'Biz sizden çok daha farklı adımlar bekliyoruz, farklı gayretler bekliyoruz ve bu adımları sizin atmanız şart' dedik. Ben de arkadaşlarım da bunun takibini yapıyoruz."

"Koltuğunu bırakıp gitmek Netenyahu’yu kurtarmayacak"

İsrail Başbakanı Binyamin Netenyahu için kasım ayında kullandığı "Netenyahu gidicisin" ifadesini hatırlatılan bir gazetecinin, "Aradan bir aydan fazla süre geçti. Baktığınızda yaşanan gelişmeler, sizin bu öngörünüzün haklı olduğunu gösteriyor. ABD'den dahi artık Netenyahu'yu eleştiren açıklamalar gelmeye başladı. Bundan sonraki süreçte İsrail kabinesinde bir değişiklik olmasını öngörüyor musunuz?" sorusu üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:

"Netanyahu'nun gidici olduğunu söylediğimizde kulak asmayanlar, haklılığımızı ifade etmekte zorlananlar da dahil herkes onun gittiğini görecektir. Ancak koltuğunu bırakıp gitmek onu kurtarmayacak. Mazlumların hesabını sormak için hukuk zemininde peşinde olacağız. İsrail kabinesinde yapılacak değişiklik sonrası umarım bu katliam biter. Yoksa Netanyahu'yu koltuğundan eden bu süreç onları da tarihe karıştıracaktır. Sadece Netanyahu değil bu soykırımda parmağı bulunan herkes hukuk önünde işledikleri savaş suçlarının hesabını verecek. İsrail'de de Netanyahu yönetimine karşı güçlü sesler yükselmeye başladı. Mesela rehinelerin, İsrail tarafından öldürülmesi olayı var ki tepkinin dozunu artırdı. En büyük intikam sahibi Allah'tır."

"AB'nin bundan sonra Türkiye'nin konumunu iyi değerlendirmesi lazım"

AB'nin Ukrayna ve Moldova ile katılım müzakerelerini başlattığı, Gürcistan'a da aday statüsü verdiği anımsatılarak, söz konusu kararlara ilişkin değerlendirmesi sorulan Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:

"Onlara adaylık statüsü vermesi demek, bunların gelip de AB'ye üye olması anlamına gelmez. Onlarla bir süreç başlatılacak, onlar da oyalanacak. Bu ülkelerin hiçbirisi, bir Türkiye değil. AB'nin bundan sonra Türkiye'nin konumunu iyi değerlendirmesi lazım. AB'ye katılmaya birçok üye ülkeden daha hazır durumda bulunan Türkiye'nin, yıllardır siyasi engellemeler nedeniyle kapıda bekletilmesi yanlıştır. Türkiye'nin gerek stratejik gerek ekonomik potansiyeli AB'ye tam üyeliği çoktan elde etmiş olmasını gerektirirken, yıllardır çeşitli bahanelerle oyalandık. Türkiye'nin ne kadar önemli ve ne kadar etkili bir ülke olduğu son yıllarda yaşadığımız süreçlerde bir kez daha ortaya çıkmıştır. Artık AB bu yanlıştan vazgeçmelidir. Belki de Macaristan'ın dönem başkanlığında bu konu masaya çok daha farklı bir şekilde yatırılıp ona göre yeni bir adım atma durumu gündeme gelebilir."