Felaket geliyorum diyor: Mehdi, İslam Ordusu ve Libya

Ahval'deki köşesinde bir yazı kaleme alan Ergun Babahan, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın başdanışmanı Adnan Tanrıverdi'nin “Mehdi gelecek, ortamı ona göre hazırlamalıyız” sözlerini ve Türkiye'nin Libya'ya askeri konuşlanma hazırlıklarını irdeledi.

Felaket geliyorum diyor: Mehdi, İslam Ordusu ve Libya

Ahval'deki köşesinde bir yazı kaleme alan Ergun Babahan, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın başdanışmanı Adnan Tanrıverdi'nin “Mehdi gelecek, ortamı ona göre hazırlamalıyız” sözlerini ve Türkiye'nin Libya'ya askeri konuşlanma hazırlıklarını irdeledi.

Babahan'ın yazısı:

SADAT kurucu ve Recep Tayyip Erdoğan’ın başdanışmanı Adnan Tanrıverdi’nin “Mehdi gelecek, ortamı ona göre hazırlamalıyız” sözleri aslında Türkiye’nin askeri güce dayanan yeni dış politika çizgisinin arkasındaki inancı bütün açıklığıyla ortaya koydu.

Türkiye bugün akıl sağlığı, sağlıklı düşünme kabiliyeti sorgulanacak kişilerin elinde oyuncak olmuş ve geleceği açısından tehlikeli bir yola girmiştir.

Önce Mehdi meselesine bakalım…

Konu gündeme gelince, uzmanına danıştım. Gökhan Bacık’ın verdiği bilgiye göre, İslam’da Mehdi yok. Bu teori 12’nci yüzyılda kurgulanmış ve kaynaklara göre Hz. Muhammed’in güvenilirliği tartışmalı hadislerine dayandırılmış. Buna göre her yüzyılda bir Müceddid geliyor, son gelen de Mehdi oluyor.

Mehdi, İslam'da Ahir zamanda geleceğine ve İslam'ın dünya hakimiyetini gerçekleştireceğine inanılan kurtarıcı kişiye verilen isim. Arapçada "Hidayete erdirilen ya da hidayete vesile olan" anlamlarına geliyor.

Hadislere göre Mehdi kadar, Mehdi’nin talebeleri de üstün kişilerdir. Her grupta bu üstünlükleri elde edebilmek ve kendi liderinin Mehdi olduğunu ispat edebilmek için binlerce hadis uydurulmuştur. Bir hadise göre Mehdi Şam’dan, diğerine göre Kufe’den, bir diğerine göre İstanbul’dan, yine bir başka hadise göre ise Medine’den çıkacaktır.

Şimdi Erdoğan’ın gayri resmi Genelkurmay Başkanı diyebileceğimiz, Türk Silahlı Kuvvetleri’nde general rütbesine yükselmiş, şu anda da Erdoğan’ın gayri resmi İslam ordusunu yöneten bir adam çıkıyor ve Türkiye’yi Mehdi’nin gelişine hazırladıklarını söylüyor. Bu söyleme göre, Erdoğan da halife ya da Mehdi’nin öğrencilerinden biri olarak görülüyor demektir.

Aslında bu söylem sadece Erdoğan’a ve takipçilerine özgü değil. Cemaat mensuplarına göre de Mehdi, Fethullah Gülen’di ve Türkiye’ye bu rolle döneceğine yönelik bir inanç vardı.

Bir grup insanın Mehdi söylemine inanması ve buna göre yaşaması sorun değil. Bir kült haline gelip toplu halde intihar etmedikleri veya ülke dış politikasını buna göre biçimlemedikleri sürece elbette…

Türkiye’de şu anda buna tanıklık ediyoruz maalesef. Akıl tutulması dönemine girmiş buluyoruz.

Mehdi inancı, Türkiye’yi şimdi Libya macerasına sürüklüyor. Bu söylemden, Libya’ya asker göndermenin ulusal çıkarlardan sonra fanatik dini inancın bir gereği olduğu sonucunu çıkarabiliriz ki, tablo açıkça onu gösteriyor.

Türkiye yeni yılda Meclis’ten çıkaracağı tezkere ile Libya’ya asker gönderme kararı alacak. Muhtemelen gönderilecek askerler İdlib ve civarından ayda 2 bin dolar maaşla toplandığı belirtilen İslamcı savaşçıların komuta ve organizasyonunu üstlenecek.

Yani Türkiye başta Rusya olmak üzere dünyanın terörist kabul ettiği insanları “Mehdi Ordusu” olarak Libya’da kendisi gibi düşünmeyen müslümanlara karşı savaştıracak.

10 yıl önce Avrupa Birliği üyesi olma hayalleri kuran bir ülke için inanılmaz bir çöküş ve tehlike kapıda. Çünkü Libya’daki savaşın uzaması ve karşısındaki koalisyonun ortak tavrı ile Türkiye bir anda kendisini terör finansörü ve destekçisi bir ülke olarak bulabilir. Üstelik Siyasi İslamı yayma adına…

Suriye’den Libya’ya gönderilen İslamcı teröristler Avrupa’ya komşu haline geliyorlar bir bakıma. Savaşın gidişatına göre Mehdi’ye hazırlık için Avrupa ülkelerinde terör eylemlerine başvurmaları işten bile değil. Avrupa’ya saldırı için altın tepside sunulmuş bir fırsat veriliyor kendilerine…

Böyle grandiose ve çılgın projelerin sonuçlarını tarih bize gösterdi. Dönüp Enver Paşa’nın macerasına bakmak yeterli aslında. Türkiye Diyanet Vakfı’nın İslam Ansiklopedisi bile Enver Paşa’yı şöyle anlatıyor:

“Onun Mütareke sırasındaki faaliyetleri ise özellikle son dönemlerde yayımlanan belgelerin ışığı altında şahsî girişimler olmaktan ziyade İttihat ve Terakkî kadrosunun faaliyetleri olarak değerlendirilmelidir. Ancak Enver Paşa’nın maceracılık boyutlarına varan hareketleri konusunda yorumda bulunulurken içinde yaşadığı çağın da bir maceracılar çağı olduğu hesaba katılmalıdır."

Enver Paşa da bir İslamcı idi ve inancı sonucu verdiği yanlış kararlar Sarıkamış’ta binlerce askerin hayatını kaybetmesiyle sonuçlandı. Kendisi de Asya’da İslam İmparatorluğu peşinde savaşırken bir havan topunun isabet etmesi sonucu öldü.

AKP ve Erdoğan’ın Enver Paşa hayalini sürdürme çabasında olduğu ve Mustafa Kemal’i yetersiz buldukları söylemlerinden anlaşılıyor.

Osmanlı’nın niye çöktüğünü sorgulamayan bu zihniyet, Lozan’daki toprak kaybı üzerinde ısrarla duruyor. Başta imparatorluğun başkenti İstanbul olmak üzere ülkenin üçte ikisinin işgal edilmiş bir durumda olduğu gerçeğini görmeden.

Türkiye’de İslamcı oldukları için dışlanmış ve aşağılanmış bir zihniyet işbaşında. Batı ile aradaki medeniyet farkının kapanmayacağı gerçeğini görüyorlar, o yüzden umutları Mehdi’ye bağlamış durumdalar. Mehdi gelecek, dertler bitecek.

Ne kadar farkındasınız bilmiyorum ama durum vahim...

Yazıyı kaynağından okumak için buraya tıklayın...