HDP'den Öcalan açıklaması: Tarihi bir fırsat
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Sözcüsü Günay Kubilay, parti genel merkezinde, seçim sonuçlarını değerlendirmek üzere toplanan Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısının arasında basın toplantısı düzenledi.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Sözcüsü Günay Kubilay, parti genel merkezinde, seçim sonuçlarını değerlendirmek üzere toplanan Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısının arasında basın toplantısı düzenledi.
Kubilay, 31 Mart seçimleri sonrası AKP-MHP’nin metropolleri ve kayyum atanan büyükşehir belediyelerini kaybettiğini hatırlatarak, “Kürt illerinde kayyumlar geldiği yere gönderilmişti. AKP-MHP iktidar bloku İstanbul’daki seçimi YSK eliyle yeniletme kararı aldırmış oldu. İstanbul’da gerçekleştirilen sandık darbesiyle hukuk dışı gayri meşru bir seçimle İstanbul halkının iradesi gasp edilmişti. İstanbul halkı 6 Mayıs'ta gasp edilen siyasi iradesini çok sert bir tepki göstererek geri aldı. Bu sadece bir belediye seçimi olmadı, bütün eksikliklerine rağmen, Türkiye’de bütün teamüllerine rağmen seçimle gelenin seçimle iktidarı bıraktığı bir geleneğin ısrarcısı olduğunu da gösterdi” dedi.
Kubilay, Ekrem İmamoğlu’nun büyük bir farkla kazandığına dikkat çekerek, HDP olarak İmamoğlu’na başarılar diledi. Kubilay, HDP olarak seçimlerde izledikleri stratejileri gereği yerel yönetimler siyaseti bakımından beklentilerini dile getirerek, “Sadece İstanbul'da değil Adana, Mersin, Yalova, İzmir gibi bizim oy desteği yaptığımız bütün şehirlerde beklentimiz yerel demokrasinin güçlendirilmesi, demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü bir yerel yönetim anlayışının önümüzdeki döneme yön vermesidir. Bunun içerisinde önümüzdeki süreci izleyeceğiz ve yerel yönetim çalışmalarını değerlendirmeye tabii tutacağız. Darbe ve demokrasi ikilemi içerisinde kazanan demokrasi olmuştur. Halk büyük bir oy farkıyla büyük bir tepki göstermiştir” dedi.
Tekçi, militarist politika iflas etti
Kubilay, şu hususlara da değindi:
"Biz umuyoruz ki bundan sonra hiç kimse halkın demokratik iradesini zor yoluyla ortadan kaldıracak herhangi bir adıma tevessül etmeyecektir. İstanbul’da sadece demokrasi kazanmamış İstanbul’un kaybedenleri de vardır. İstanbul’un kaybedeni iktidar blokudur, İstanbul'da üstenci ve kibirli dil kaybetmiştir. Çatışmacı ve kutuplaştırıcı siyaset kaybetmiştir kâra ve ranta dayalı belediyecilik anlayışı kaybetmiştir. Kentsel dönüşüm adı altına başta İstanbul olmak üzere büyük metropolleri sürgün şehri haline gelen kentlerin tarihini kimliğini yok eden tekçi, monolitik anlayışlar kaybetmiştir. Bunun iyi anlaşılmasında fayda vardır.
Defalarca ifade ettik; İstanbul seçimi sadece bir belediye başkanlığı seçimi olmaktan bizatihi iktidar tarafından çıkarılmıştır. İstanbul seçimi Erdoğan ve Bahçeli tarafından inşa edilmekte olan otoriter rejimin sorgulandığı, barış demokrasi, özgürlük taleplerinin, insanca yaşam özleminin dile getirildiği bir seçim olmuştur. İçinde bulunduğumuz iktisadi krize bakıldığı zaman bu tablo daha iyi anlaşılacaktır. İçeride şiddet ve savaş politikalarının, baskı ve zor politikalarının radikal bir dönüşüme ihtiyaç olduğunu İstanbul seçimleri teyit etmiştir. Giderek yapısal krize dönüşen ekonomik krizin artık bir takım palyatif tedbirlerle çözülmeyeceği, giderek derinleşmekte olduğu, izlenen ekonomik politikalarından köklü bir dönüşüm ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Aynı yaklaşım bölgede izlenen militarist, yayılmacı politikalarının iflası anlamına da gelmektedir.
Çözüm: Demokratik Cumhuriyet
Artık Türkiye barışçıl bir dış politikaya ve bölge politikasına dönmek zorundadır. Bölge politikasında çözümü barışçıl politikalar yerine Washington ve Moskova kapılarında sürünerek bir çözüm bulunamaz. Rusya ve ABD arasında izlenen saldırgan politikayla bunu çözmek mümkün değildir. Artık Suriye'de iç savaş sona ermek üzeredir. Türkiye burada yapıcı ve barışçıl bir rol oynamak zorundadır. Artık Rojava'ya yönelik saldırgan bir politikayla Suriye halklarını yerinden yurdundan ederek onlara namlu uzatarak Türkiye'deki mülteci sorununu çözecek bir politika artık geçerli değildir.
Dolayısıyla üçlü bir sacayağı üzerine oturacak, içeride ve dışarıda barışçıl ve eşitlikçi bir politikaya ihtiyaç vardır. Bu bakımdan da çözüm, altını çizmek gerekirse yerel demokrasi ile güçlendirilmiş eşit yurttaşlık temelinde şekillenecek olan demokratik cumhuriyettir. Bunun toplumsal sözleşme zemin olarak demokratik anayasayı birlikte oluşturabilmek, bu konuda demokratik bir ittifak politikasını geliştirebilmek önemli olandır. Hiçbir siyasi iktidar arkasında kim olursa olsun bugün Türkiye’nin çok kimlikli çok inançlı ve dilli yapısının karşısında herhangi bir tekçi çözümün karşılığı olmayacaktır. Bu bakış açıları Türkiye’yi bir metabolik yarılmaya uğratmıştır dolayısıyla uzun yıllardır izlenen tekçi, kutuplaştırıcı politikalar sonucunda aynı apartmanda yaşayan iki komşu bile birbirinin yüzüne bakamaz hale gelmiştir. Eğer birlikte eşit koşullarda yaşamak istiyorsak bunun yolu, birlikte yaşamanın kararlı ifadesi olacak şey toplumsal uzlaşma zemini olacaktır. Bütün muhalefetin demokrasi ortak paydasında buluşması şarttır.
Açık konuşmak gerekir ki HDP bu konuda uzun süredir üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmeye çalışmaktadır. Biz demokrasi ortak paydasına herkesi çağırırken şunun altını çizmekte fayda var: Türkiye kendi kuruluş mayasına ve dokusuna dönmek zorundadır, tarihsel hafızasını tazelemek zorundadır. Bugün kronikleşmeye başlamış olan Kürt sorunu da Alevi sorunu da ne bu iktidarın ne de ondan önceki iktidarların sorunlarıdır. Ne yazık ki Türkiye’nin çok kimlikli yapısına uygun olarak atılan başlangıç adımları kısa süre sonra bir tarihsel ve siyasal sapmaya uğramış Türkiye o çok kimlikli, çoğulcu kimliğinden, yapısından tekrari monolitik sürece evirilmiştir. Avrupa’da birçok bizim gibi sorunları olan pek çok ülke sorunlarını geçen yüzyılda çözmüşken bizimki bakiye kalmıştır.
İster Sayın Öcalan’ın mektubunda önerdiği gibi olsun, ister HDP’nin önerdiği demokrasi ittifakı olsun tam da bu zeminin üzerine oturmaktadır. Türkiye kendi bulunduğu konumuyla barışmak zorundadır. Sorunları silahla değil, şiddetle değil, bir demokratik müzakere yoluyla, uygarlaşmış bir toplum niteliği taşıyarak çözmek zorundadır. İstanbul seçimi bütün Türkiye’ye yeni bir imkan sunmuştur. Biz bu imkanı herkese değerlendirebilecek bir projeksiyon sunuyoruz. İstanbul küçük bir Türkiye'dir. İstanbul'da çıkan sonuç Türkiye’nin genel ortalamasını vermektedir. Bu ortalamayı biz iktidar bloğunun doğru okuması gerektiğini öneriyoruz. Başta Erdoğan olmak üzere Bahçeli’nin ısrarla sürdürmeye çalıştığı Cumhur İttifakı’nın tekçi politikaları, savaşa ve şiddete dayalı politikaları artık iflas etmiştir buradan dönüş gerekmektedir.
Öcalan'ın mesajı bir fırsat
Bu noktada Sayın Öcalan'ın İmralı’dan kurduğu her cümleyi, söylediği her sözü yüzeysel değil, kısır parti politikalarının arasında faydacı bir politikayla değil, tarihsel perspektifle ele almak ve fırsata dönüştürmek gerekmektedir. Kürt halkı bir kez daha, İstanbul seçiminde de Kürt sorununda da çözümün muhatabının Sayın Öcalan olduğunu göstermiştir. Dolayısıyla Sayın Öcalan’la oturup konuşmak, tartışmak, optimum noktada çözüm yolu bulmak ve Türkiye halklarının eşit, özgürlükçü anlayışa göre çözüm bulmak gerekir.
Parlamento görevini yapmalı
Parlamento’ya bu konuda büyük görevler düşmektedir. Parlamento hızla devreye girmelidir, yasama görevi ve halkın vekilliği görevini yerine getirmelidir. Demokratik ortak paydada atılacak her adım için HDP gereken desteği verecektir. Bizim önerdiğimiz 3-5 çevrenin bir araya gelmesi olarak değerlendirilmemelidir. O yüzden de iktidarı ve muhalefeti ile herkese düşen görev bu mesajı doğru okumak gösterilen tepkiyi demokrasinin gelişmesi özgürlüklerin yeniden elini kolunu özgürce sallayabileceği bir ortam sunacağı insanca yaşamaya imkan verileceği bir sürece vesile olmasını diliyoruz. Bu konuda bir seçim sürecinin daha sonuna geldik. HDP izlediği stratejiyle çeşitli taktik adımlarla bire süreci tutarlı bir şekilde ilerletti. Bu konudaki yapıcı eleştirilere açığız."