İran'a en az 3 yıl içerisinde askeri müdahale uygulanabilir
Haftalık yayın yapan Erbil merkezli Bas Gazetesi'nde yer alan Nurullah Alkaç'ın makalesinde, ABD'nin İran'a müdahalesinin en geç 3 yıl içerisinde gerçekleşebileceğini öne sürdüğü "Şii Hilaline Karşı Sünni Cetveli" başlıklı yazıda şu ifadeler yer aldı.
Makalede yer alan ifadeler şu şekilde;
"...ABD, ‘BOP (Büyük Ortadoğu Projesi)’la çizmiş olduğu yeni haritaları uygulamak için, Birinci Dünya Savaşı’nda belirlenen bütün sınırları değiştirecektir. Bu sefer bütün oklar, İran’ı işaret etmeye yetmektedir.
ABD’nin müdahale politikası:
ABD’nin dış politikasındaki en önemli hususlardan bir tanesi de ‘çoklu seçenek’tir. ABD, kendisine her zaman hamle yaptırabilecek planlarını yapar. Dış politikasındaki bir diğer unsur da, kendisi için ‘düşman’ olarak tanımladığı herhangi bir gücü, başkasına söylettirebilme becerisidir. ABD, tarihinin hiçbir döneminde, tek başına bir ülkeye müdahale etmemiştir. En başta müdahale edeceği ülkenin en yakınındaki ülkelerden müttefik bulmaya çalışmış, ayrıca ‘Müslüman-Haçlı çatışması’ olarak algılanmasının önüne geçmek için de her zaman Müslüman ülkelerden birkaç devleti de ittifakına dahil etmiştir. İran’a karşı bu sefer’de aynı şey uygulanacaktır. İttifaka; Suudi Arabistan, Ürdün, BAE, Katar, Kuveyt, Türkiye, İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya ve ‘Kürtler’ dahil edilecektir.
İttifakın Üyelerinin Tespiti:
‘Şii Hilâli’ni kendisi için en büyük tehlike olarak gören bölge ülkesi Suudi Arabistan’dır. Yakın tarihlerde ABD ile imzalanan 300 milyarlık antlaşmanın temelinde bu tehlike durumu vardır. Türkiye’nin de İran’la Osmanlı’dan miras kalan bir husumeti sürmekte. Büyük bir olasılıkla 16 Mayıstaki Trump ve Erdoğan görüşmesinde İran’a yapılacak olan olası müdahale konuşulmuştur. Ancak bunun fark edilmemesi için ‘FETÖ’ ve ‘YPG’ hususu medyada tutulmuştur.
Avrupa ülkelerinin hepsi, daha önceki pastalardan, güçleri oranında pay almışlardır. İran’daki pastayı görmezden gelemeyecekleri için, kesinlikle ittifaka dahil olacaklardır.
İran’ı bekleyenler:
İran’ın çok uluslu yapısı ve baskıcı yönetim şekli, dış müdahale sırasında içeriden destek bulabileceği zemini oluştururken, İran’ın ‘nükleer’ güç olma çabası da, ABD liderliğinde dünya küresel sisteminin ittifak oluşturmasına bütün fırsatları sağlayacaktır.
AB(D) liderliğinde gerçekleştirilecek olan ittifakta öncelikle şu önlemler alınacak:
İran’ın yalnızlaştırılması:
En başta İran’ın Suriye ve Körfez’deki iki kolu kesilecektir. Suriye ve Irak’taki ‘Şii’ askerî grupların birleşmesinin önüne geçilmesi için büyük oranda Kürtlerden yararlanılacaktır. Irak’ta ‘Peşmerge’ hava savunma sistemleriyle donatılacak, YPG de PKK’den uzaklaştırılarak bir ordu durumuna getirilecektir. Yine bir ihtimal olarak, YPG, Peşmerge çatısına dahili konuşulabilecektir. Türkiye ile YPG’nin bir şekilde ortak zeminde hareket emesi ya da en azından birbiriyle çatışmaması için de hassas bir süreç yürütülecektir.
Yakın tarihlerde Filistin-İsrail barışından söz edilmesinin bir nedeni de, ‘ABD ittifakı’nın İran’a müdahale sırasında, dışarıdan en ufak bir insanî ve silah desteğinin önüne geçilmesi içindir. Bunun için İsrail, geçici bir süreliğine Filistin’e karşı sert politika izlemeyecektir.
İran’la açıktan veya gizliden bağları olan bütün ülkelere ve gruplara öncelikle yumuşak bir şekilde uyarıda bulunacak, dikkate alınmadığı takdirde sert hamlenin kendilerini bekleyeceği söylenecektir.
ABD, İran’a müdahale ederken, karşısında üçüncü dünya savaşına neden olabilecek bir ittifak grubunun oluşmaması için, bir şekilde Rusya ve Çin’in ikna edilmesini sağlayacaktır. Büyük bir olasılıkla, İrak’ta izlenen bir benzer politika ile, Rusya’ya Suriye ve Kırım’daki kazanımlarını artırma teklifini yapacak, Çin’i ise Kuzey Kore ile uğraştıracaktır.
İran’ın Toplumsal dokusu ve gerçek askerî kapasitesi:
İran’ın gerçek askerî kapasitesinin tespiti için birçok ülke istihbaratı (MOSSAD, CIA, M6, MIT, Parastin) uzun yıllardır birlikte çalışma yürütüyor. 80 milyona yaklaşan İran nüfusunun 10 milyonu bir şekilde askerî gücün içerisinde yer almaktadır. Büyük bir olasılıkla, İran’a müdahale sırasında İran’ın ‘ABD ittifakı’na verebileceği en büyük kayıp insanî açıdan olabilir. Yoksa İran’ın müdahaleye uzun süre karşı koyabilecek hem askerî gücü yok hem de toplumsal dokusu buna olanak tanımamaktadır. Zira Kürtler, Azerî Türkleri ve Beluçlar İran’dan ayrılmak isteyen ve İran nüfusunun yarısından fazlasını oluşturan gruplar olarak karşımızda durmaktadır. Dış müdahalede kesinlikle bu etnik grupların çoğunluğu İran’la ortak hareket etmeyi tercih etmeyecektir. Ayrıca İran’da 1970’lerden beri uygulanan katı dinî yönetim, Fars kökenlilerin bile İran yönetiminin yıkılmasını isteyecek psikolojiye getirmiştir. Azerî Türklerle iletişim için ya Türkiye, ya da Azerbaycan; Kürtler için Barzani; Beluçlar için de diasporadaki Beluç’lara başvurulabilecektir.
İran’a askerî müdahalenin adımları hem açıktan hem de gizliden sürdürülmektedir. İran’ın kendi sınırları dışında savunma anlayışıyla geliştirmiş olduğu ‘Şii Hilâli’ne karşı kesinlikle bu yıldan başlanarak ‘Sünnî Cetveli’ uygulanacaktır. En geç üç yıl içinde askerî müdahalenin uygulanabileceğini, risk alarak da iddia etmek mümkün.
Bu günden itibaren İran’a karşı kullanılan bütün ‘olumsuz’ ifadeler, İran’a müdahale için sadece birer bahane olarak kullanılacaktır." (BAS Gazetesi / Nurullah Alkaç)