Kürtler Joe Biden'e de güveniyor!
Kürtlerin kadim dostlarından biri olan emekli Bosnalı diplomat Hajrudin Somun, 1964 yılında Mele Mustafa Barzani ve Celal Talabani ile Ranya’da bir araya gelmişti. O Kürtleri Yugoslavya halkına tanıtan ilk şahsiyetti. "Kürtler Joe Biden’e bile güveniyorlar" adıyla bir makalesi 7 Mart'ta Oslobodenje gazetesinde yayınlandı.
Emekli Bosnalı diplomat Hajrudin Somun'nun yazısı şöyle:
“Başkan Joe Biden'ın, komşularından muzdarip olan Kürt halkıyla empati kurup bu konuda konuştuğunu biliyorum. Boşnaklar hariç Biden’ın Kürt halkı dışında başka bir millet hakkında bu denli derin konuştuğundan haberdar değilim. Boşnaklarla ilgili olarak, 1992-1995 yılları arasında yaşanan savaşın yıldönümünde Joe Biden şunları söylemişti: “Onurunuzu korumak için savaştınız. Bu bir iç savaş değildi, soykırımdı ve Avrupa'nın gözü önünde yaşandı." Kürtler hakkında da Joe Biden 2002 yılında ABD’li bir senatör olarak Erbil’i ziyaret ettiğinde şöyle bir cümle kullanmıştı: “Tek dostunuz dağlar değil.”
Bu konuşma 2002’de yapıldı. Bu nedenle 2020 yılının sonlarında Erbil ve Saraybosna'da muazzam bir sevinç vardı. Kürtler, Trump'ın yenilgisine mutlu olan, Biden'ın kazanması ve desteğine güvenen milletler arasında yer alıyor. Ortadoğu'da İsrailliler dışında başka hiçbir millet Kürtler kadar Amerika’ya güvenmiyor. Özellikle de İngiltere'nin İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra dünyadaki hâkimiyetini ABD’ye kaptırmasından sonra. Yine İsrail meselesi dışında başka hiçbir bölgesel konu Amerika ulusal stratejisi nezdinde Kürt meselesi kadar önemle konuşulmadı. Bunlarla beraber hiç kimse Kürtler kadar Amerikan ihanetiyle karşı karşıya kalmadı. Açıkçası Amerikalılar, İngiltere’nin Osmanlı İmparatorluğunun yıkılmasından sonra sürdürdükleri tutumu devam ettirdiler.
Halepçe saldırısı, otuz yılı aşkın süredir Irak ve Kürtler üzerinde çalışmalar yapan Biden dahil Ortadoğu meselesi üzerinde çalışan herkesin vicdanında derin bir iz bırakmalıydı. Amerikalıların, Kürt ulusunu yok etmekten çekinmeyen Saddam Hüseyin’in işlediği suçlara ve Kürtlerin çektiği acılar karşısında tutumu zayıf olduğunu da unutmamak da gerekiyor.
İnsan hakları, onurlu bir yaşam, fikir ve ifade özgürlüğü gibi ilkeler, Biden'ın yaşamı ve siyasi kariyerinde yol gösterici ilkeleri olmuştur. Amerika Birleşik Devletleri Başkanı olarak ilk günlerinden itibaren bu temel insan haklarından vazgeçmeyeceğini belirtmişti. Biden, Rusya ile Çin ile ilişkilerinde inandığı bu ilkelerden vazgeçmeyeceğini de ifade etmişti. Hal böyleyken Biden bunu Bosna ve Kürdistan gibi ülkeler ve halklara nasıl farklı davranabilir?
Bununla birlikte, senatör veya başkan yardımcısı olmakla Amerika Birleşik Devletleri başkanı olmak farklıdır. Hâlihazırda Amerikan toplumunu tehdit eden en büyük sorunlardan biri olan koronavirüs salgınına çözüm bulduğunu varsayarsak eğer, hala ABD Başkanının dünya genelinde dikkate alması gereken çok daha büyük meseleler var. Biden, Barack Obama’nın yardımcısı olduğu dönemde de Irak'taki Kürtlere destek vermeyi sürdürdü. O'nun şimdi Türkiye, İran ve Suriye'de Kürt meselesi ile ilgilenmesi gerekiyor. Ancak ABD’nin uğraşması gereken konular arasında Rusya ve Vladimir Putin var. ABD Başkanı olan Biden'nin ülkesinin geniş stratejik çıkarlarını göz önünde bulundurması gerekiyor. Örneğin Biden Kürtlere destek vermek amaçlı 2011 yılında ABD askerlerinin çekilmemesi için bir şeyler yapabilirdi, ancak diğer yandan Obama’nın ülkeden çekilmesine yönelik verdiği kararlarını yerine getirmekle mükellefti.
Her ne kadar Richard Holbrooke gibi diplomat ve senatörler Irak’ın etnik ve mezhebi temeller üzerinde 3 küçük parçaya bölünmesi için çalıştıysa da, bununla birlikte, Amerika’nın Ortadoğu stratejisi ve çıkarı Irak’ın tek parça halinde kalmasını sağladı.
Şahsen ben Irak’ı sahte bir kent olarak görüyorum, ancak yaklaşık yüz yıldır varlığını sürdürüyor. Dolaysıyla Kürt meselesi Amerika’nın temel gündemi haline geldiğinde Başkan Biden Erbil ya da Washington’da olsun Kürdistan Bölgesi Başkanı Neçirvan Barzani’ye sorması şunu gerekiyor, “2017 yılında yapılan Bağımsızlık Referandumu akıllıca bir adım mıydı?"
Kürdistan’daki önde gelen Kürt aşiret soylarından birine mensup olan eski dostum Safin Dizai'ye bir mesaj gönderdim. Erbil hükümetinin Başkan Biden'den beklentilerinin ne olduğunu sordum. O da Kürdistan hükümetinin diplomatik yetkililerinden biri olarak en iyi cevabı verdi. Bu yanıt benim kadim ve saygın bir aileye mensup Safin Dizayi ile daha yakın olmama vesile oldu. 2016 yılında Kürdistan’ı ziyaret ettiğimde kendisinin KDP temsilcisi, benim de Bosna Büyükelçisi görevindeyken 1990 yılında diplomatik resepsiyonunu asla unutmadığını hatırlattı. O dönem Bağdat’a yaptığım gizli seyahatime ilişkin konuştum. 1964 yılında yabancı bir öğrenci olarak o dönem Bağdat’ta Molla Mustafa Barzani ve Celal Talabani ile görüşme fırsatım olmuştu.
Ankara’daki resepsiyonda kendisiyle " Ya Kürdistan Yan neman (Ya Kürdistan ya ölüm) adında bir kitap yazacağıma dair bir bilgiyi paylaştım.
İşaret parmağını dudaklarına götürdü ve bana bu konuda yüksek sesle konuşmamam gerektiğini söyledi. Ben de yüksek sesle söylediklerimi tekrarladım, bulunduğum mekana, yabancı diplomatlara ve yakınımda duran Türk yetkililerine aldırış etmedim. Bu nedenle 2016’da Erbil Havalimanına vardığımda, emekli bir büyükelçi olmama rağmen Dizayi özel bir karşılama tertipledi ve daha sonra Başkan Mesud Barzani ile dönemin Başbakanı Neçirvan Barzani ile görüşmemi sağladı.
Kürdistan Bölgesi’ni ilgilendiren farklı konularda uzun uzun konuşmalar yaptık. Safin Dizayi beni babası Mushin Dizayi’nin yanına da götürdü. Bana siyasi diplomatik tecrübelerini anlattı. Yaşının büyük olmasına rağmen, yine de aktif görünüyordu ve yüksek bir enerjiye sahipti. Diyazi ailesinin toplantılarına katıldığımda handan ve dili iyi kullanan bir şahsiyet olarak görüyordum.
Ben sorduğum sorunun cevabını oğlu Sefin’den aldım; Kürdistan Hükümeti, ABD’nin yeni yönetiminden Irak’ı kendi öncellikli işleri arasında koyacağı gibi bir beklentinin içine girmiyor. Onların iç bölümler, ekonomi, Covid-19, Çin gibi başka öncelikleri var. Elbette, İran, ABD için önemli bir mesele, ancak hepimiz bu soruna nasıl yaklaştıklarını ve nükleer anlaşmaya dönmeleri halinde nasıl bir tutum içerisine gireceklerini görmeyi bekliyoruz. Elbette Irak bölgede önemli bir ülke, ancak İran'ın ve ABD'nin arka bahçesinin İran'ı ve hatta belki de Suriye'yi içeren çok daha kapsamlı bir politika benimsemesi gerektiği açık. Politikaları sadece Irak'la sınırlı olmamalı.
Kürt meselesiyle ilgili olarak da Sayın Dizayi şunları söyledi: "ABD’nin yeni yönetiminde üst düzey yetkililer bölgeyi ve Kürt liderlerini çok iyi tanıyor. Politikalarında pek bir değişiklik olduğunu sanmıyorum ancak kişisel tutumlarda değişiklik gözlenebilir. Irak ile teşkilatlı ve özel bir ilişki yönetme ve Irak ile stratejik anlaşma gibi tutumları gündelik politikalarına yansıyabilir. Onlar Kürdistan Bölgesi’nin Bağdat ile anlaşmasını ve Kürdistan’daki birliğin sağlanmasını teşvik edecek.
Bence, bu yıl yapılacak seçimlere kadar politikaları bu olacak, daha fazla roket saldırısı gibi dramatik bir şey ortaya çıkmadıkça. /Rudaw