'Musa Anter’in öldürülmesi devlet politikasıydı; dava kasten zamanaşımına uğratıldı'
Dicle Anter, babasının katledilmesine ilişkin “Musa Anter’in öldürülmesi bir devlet politikasıydı. Kutlu Savaş’ın hazırladığı raporda da devletin bunu yaptığı belli oluyor. Görünen bu. Bu davada katil ortaya çıkarsa, bir sonuç ortaya konursa o zaman bu dava biter” ifadelerini kullandı.
Kürt aydın Musa Anter, 20 Eylül 1992'de "Kültür-Sanat Festivali"ne katılmak üzere gittiği Diyarbakır’ın merkez Seyrantepe semti 442. Sokak'ta uğradığı silahlı saldırıda hayatını kaybetti.
Devrimci Doğu Kültür Ocakları, Halkın Emek Partisi, Mezopotamya Kültür Merkezi ve İstanbul Kürt Enstitüsü'nün kurucuları arasında yer alan Anter’in katledilmesinin üzerinden 30 yıl geçmesine rağmen yıllarca dava ile ilgili dosya sonuçlandırılamadı.
20 Eylül’de zaman aşımına uğrayacak davanın bir sonraki duruşması yarın (15 Eylül) Ankara Ağır Ceza Mahkemesi’nce gerçekleştirilecek.
Davanın seyrine tepki gösteren ve davaya ilişkin Rûdaw’a konuşan Musa Anter’in oğlu Dicle Anter şu değerlendirmede bulundu:
“Musa Anter ne için öldürüldü. Musa Anter haksızlığı kabul etmiyordu, ırkçılığı kabul etmiyordu. Kurdayeti (Kürtçülük) davasını ilerletti. İdealistti ve Kürtlerin acı çekmesini istemiyordu.
“Diğer davalar için de emsal olur”
Musa Anter’in öldürülmesi bir devlet politikasıydı. Kutlu Savaş’ın hazırladığı raporda da devletin bunu yaptığı belli oluyor. Görünen bu.
Bu davada katil ortaya çıkarsa, bir sonuç ortaya konursa o zaman bu dava biter. Böyle olursa aynı zamanda diğer davalar için de emsal olacaktır.”
“Devlet cezasızlığı bir politika olarak benimsemiş durumda”
Eski Diyarbarkır Barosu Başkanı Avukat Mehmet Emin Aktar ise şunları kaydetti:
“Kürtlerin öldürülmesi konusunda devlet hiçbir zaman ajanını suçlamaz. Bu devletin bakış açısıdır. Devlet cezasızlığı bir politika olarak benimsemiş durumda.
Devletin istememesi durumunda hiçbir savcı kendi başına ilerleyemez. Bu dava 9 sene önce 2013’te açıldı.
Savcı isteseydi bugüne kadar on defa karar alabilirdi. Ama kasten aksatıldı ki dava zamanaşımına uğratılsın.”
Musa Anter davası
Yıllar süren soruşturma ve kovuşturmaların ardından Anter’i katledenlerin bulunamadığı açıklandı ve dosya kapatıldı.
Musa Anter’in ailesi, cinayetle ilgili başlatılan soruşturmada bir ilerleme olmadığı için davayı 2000 yılında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) taşıdı.
AİHM, 19 Aralık 2006'da Musa Anter'in yaşam hakkının ihlal edildiği ve cinayet hakkında yeterli soruşturma yürütülmediği için Türkiye’yi 28 bin 500 euro tazminat ödemeye mahkum etti.
Uzun süre “faili meçhul” kalan davanın katil zanlısı Hamit Yıldırım, 29 Haziran 2012’de Şırnak’ta yakalandı ancak dava, zamanaşımına uğradı.
Anter davası 23 Aralık 2014 tarihinde JİTEM Ana Davası ile birleştirildi.
Olayın şahitlerinden Abdülkadir Aygan, 2004'te "İtirafçı Bir JİTEM'ci Anlattı" adlı kitabında Anter cinayetiyle ilgili Binbaşı Ahmet Cem Ersever, "Yeşil" kod adlı Mahmut Yıldırım, Mustafa Deniz, "Hogir" kod adlı Cemil Işık, Suriye İstihbarat Örgütü El Muhaberat'ın eski elemanı Neval Boz, JİTEM Telsiz Kumanda Merkezi'nde görevli Ali Ozansoy, JİTEM Tim Komutanı Savaş Gevrekçi ve "Şırnaklı Hamit"in adını verdi.
2016’dan bu yana Ankara’da görülen dava dosyasının 20 Eylül’de 2022’de zaman aşımından düşecek.
Haziran ayında davanın 35’inci duruşması, Ankara 6'ıncı Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü.