Öcalan’ın beklenmedik mesajı yeni süreç mi, seçim hamlesi mi?
Öcalan'ın 8 yıl aradan avukatlarıyla görüşmesine izin verilmesi ve bu görüşme ile ilgili açıklamanın İstanbul Seçimleri'nin yenilenme açıklaması ile aynı güne denk getirilmesi ile ilgili izlenimlerini T24'teki köşesinde okurlarıyla paylaşan Murat Sabuncu, "Öcalan’ın mesajı yeni süreç mi, Erdoğan’ın seçim hamlesi mi?" başlıklı yazısında Erdoğan'ın, Öcalan'ın açıklamasının yapılmasına "bir şekilde onay vererek" yeni bir "çözüm/barış süreci"ni samimiyetle istediği mesajını mı verdiği, yoksa olası bir seçim öncesi Kürt seçmenin kalbini kazanmak için stratejik bir hamle mi yaptığının bilinmediğine dikkat çekti.
Öcalan'ın 8 yıl aradan avukatlarıyla görüşmesine izin verilmesi ve bu görüşme ile ilgili açıklamanın İstanbul Seçimleri'nin yenilenme açıklaması ile aynı güne denk getirilmesi ile ilgili izlenimlerini T24'teki köşesinde okurlarıyla paylaşan Murat Sabuncu, "Öcalan’ın mesajı yeni süreç mi, Erdoğan’ın seçim hamlesi mi?" başlıklı yazısında Erdoğan'ın, Öcalan'ın açıklamasının yapılmasına "bir şekilde onay vererek" yeni bir "çözüm/barış süreci"ni samimiyetle istediği mesajını mı verdiği, yoksa olası bir seçim öncesi Kürt seçmenin kalbini kazanmak için stratejik bir hamle mi yaptığının bilinmediğine dikkat çekti.
Murat Sabuncu'nun yazısındaki ilgili bölüm şu şekilde:
Abdullah Öcalan’ın avukatlarıyla görüşmesine tam 8 yıl sonra yeniden izin verildi. 27 Temmuz 2011 yılında yapılan en son görüşmeden sonra 810 başvuru yapılmıştı ve sonunda "Bursa Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararıyla" 2 Mayıs 2019 günü Asrın Hukuk Bürosu Avukatları ile görüşmesi sağlandı.
Geçen perşembe günü yapılan görüşmenin ardından Öcalan’ın mesajı hafta sonu avukatlarına ulaştırıldı. Ve Türkiye kamuoyu 6 Mayıs 2019’da, İstanbul’da seçimlerin iptal edilip edilmeyeceğinin "beklendiği" bir gün yıllardır tecritte tutulan Öcalan’dan gelen "beklenmedik" bir mesajla karşılaştı.
Bu mesajı; İstanbul’u ve pek çok büyükşehir belediyesini (muhalefetin gösterdiği iyi performansı göz ardı etmeden) özellikle Kürt oylarını muhalefete kaptırarak kaybeden AKP’nin, daha doğrusu CumhurbaşkanıTayyip Erdoğan’ın zamanlaması/seçim hamlesi (oyunu) olarak okumak pek mümkün. İstanbul’da seçimlerin iptali ile ortaya çıkan ve milyonların içine sinmeyen durumda; Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan MHP lideri Devlet Bahçeli’ye, Yüksek Seçim Kurulu’na karşı kullanılan dilden iptal gerekçelerinin yetersizliğine pek çok tartışılacak konu var. İptal kararını, hatta yeni seçim tarihini YSK Başkanı’ndan değil AKP ve MHP’nin YSK’daki temsilcilerinden öğrenmekten YSK’nın 7’ye 4 bölünmesine ve bundan sonra YSK’ya nasıl güvenileceğine kadar yaşananların, zaten yıpranmış demokrasi/hukuk için yeni-büyük darbe olacağı ortada.
Yeniden Öcalan’ın kritik güne rastlayan (belki de planlanan) açıklamasına dönelim. Öcalan avukatlarıyla 8 sene görüşemedi ama 2013 başından 2015 yılının ortasına kadar "çözüm süreci" kapsamında İmralı’ya gelen HDP’li vekillerle ve aralarında MİT Müşteşarı Hakan Fidan’ın da olduğu "devlet" yetkilileriyle görüştü. Bu tarihler öncesinde ve sonrasında Oslo’dan Dolmabahçe Mutabakatı’na bir dizi "barış arayışı toplantıları" da’yaşandı. Bu süreçte özellikle; AKP’nin uzun süre "ortağı" pozisyonunda bulunan Gülencilerden süreci zora sokacak yargısal ve algısal operasyonların arkası kesilmedi.
Akla takılan sorular
Ve bugün (6 Mayıs 2019), Öcalan’ın mesajlarının paylaşıldığı gün akıllara gelen/takılan sorular:
- Öcalan’ın son açıklamasındaki şu cümlesini bir yere not edelim önce: Bizlerin İmralı’daki duruşu, 2013 Newroz bildirgesinde belirttiğimiz ifade tarzını daha da derinleştirerek ve netleştirerek sürdürme kararlılığındadır.
Bu cümlede "çözüm süreci"nin kaldığı yerden devam edebileceği mesajını veriyor Öcalan. Avukatlarına İmralı’daki görüşmeden 3 gün sonra teslim edilen belgedeki / metindeki bu kısmın iktidarda (AKP-Erdoğan) bir karşılığı var mı?
Erdoğan (iktidar), bu açıklamanın yapılmasına "bir şekilde onay vererek" yeni bir "çözüm/barış süreci"ni samimiyetle istediği mesajını mı veriyor, yoksa olası bir seçim (belki de erken seçim) öncesi Kürt seçmenin kalbini kazanmak için stratejik bir hamle mi yapıyor?
- Öcalan 4 yılı aşkın bir süredir (birkaç kez kardeşi hariç) hiç kimse ile görüştürülmüyor. Ancak muhtemelen devlet içinden birileriyle (MİT) belli zamanlarda görüşmeler yaptı. Daha önce mesajlarının kamuoyuna iletilmesine izin verilmeyen Öcalan’ın niye bu süreçte (bugün) mesajlarına izin verildi? Olasılıklardan biri olarak "devlet ile Öcalan’ın ayrıştıkları noktalarda bir 'yakınlaşma' (uzlaşma demek için erken olabilir) başladığı için bu mesaja onay çıktı" diye okunabilir mi?
Burada bir konuyu daha açıklığa kavuşturmak gerekir. Öcalan ile avukatlarının görüşmesine tabii ki Bursa Ağır Ceza Mahkemesi izin vermedi. Büyük ihtimal MİT ile bir noktaya gelindi, durum doğrudan Erdoğan’a iletilerek görüşme ve mesaj izni çıktı. (İzin için Adalet Bakanı bile devreye sokulmamıştır.) Zaten notların birkaç gün sonra avukatlara iletilmesi "belli bir kontrol mekanizması"ndan geçtiğini gösteriyor.
- Öcalan’ın mesajındaki bir diğer kritik cümle: "Türkiye’nin ve hatta bölgenin sorunlarını, başta savaş olmak üzere, fiziki şiddet araçlarıyla değil, yumuşak güçle, yani akıl, politik ve kültürel güçle çözebiliriz. İnanıyoruz ki Suriye Demokratik Güçleri (SDG) kapsamında Suriye’deki sorunların çatışma kültüründen uzak durularak; içinde bulundukları konumun, durumun Suriye’nin bütünlüğü çerçevesinde Anayasal güvenceye kavuşturulmuş yerel demokrasi perspektifinde çözüme ulaştırılması amaçlanmalıdır. Bu bağlamda Türkiye’nin hassasiyetlerine de duyarlı olunmalıdır."
Bu cümlede büyük bölümünü PYD’nin oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri’ne yapılan çağrı kritik. Bir süre önce SDG Genel Komutanı Mazlum Ebdi "Türkiye ile dolaylı görüşmelerimiz var" demişti. Suriye’de savaşın sonuna gelindiği süreçte Türkiye farklı bir kapı mı aralıyor, sorusu da sorulacaktır. Süreç Türkiye içinde de -başta tutuklu Kürt politikacılar olmak üzere- yeni bir "tahliye" dalgasının önünü açabilir. Önceki çözüm sürecinde Selahattin Demirtaş’tan Sırrı Süreyya Önder’e barış için çalışan pek çok HDP’li siyasetçi tutuklu. O dönem neredeyse HDP’lilerden daha ileride söylemleri dile getiren AKP’liler ise özgür. (Yalçın Akdoğan örneği).
Kısa bir süre önce görüştüğüm bir dönem ülkenin "en üstlerinde" görev yapmış AKP’li bir siyasetçi tutuklu isimleri anarak şöyle dedi: "Bu arkadaşlar devletin, bizlerin bilgisi dahilinde bu görüşmeleri-çalışmaları yaptılar. Şimdi tutukluklar. Bu kabul edilebilir değil."
Öcalan’ın mesajında açlık grevindekilere yaptığı çağrı da önümüzdeki günlerde sağlık/yaşam anlamında yaşanabilecek daha büyük olumsuzlukların önünü kesme olasılığı açısından önemli. "Açlık grevindekilere ‘bizim için onların, akli, fiziki ve ruhi sağlıkları herşeyin üzerindedir’" dedi.
Bahçeli'nin haberi var mıydı?
- Öcalan’ın yaptığı görüşmeden/açıklamadan iktidar ortağı MHP’nin lideri Devlet Bahçeli’nin haberi var mıydı? Bahçeli’nin yakın çalışma arkadaşlarından biri "Bizimle paylaşmadı, belki kendisine özel olarak söylenmiştir" dedi. Şu an Meclis’teki bir milletvekili (MHP’li değil) Bahçeli’nin haberi olduğunu, duyduğunu, son günlerdeki kimi çıkışlarının arkasında bu bilgiye duyduğu kızgınlığın yattığını iddia etti. Aynı vekil "Bahçeli her ne kadar 'sertlik yanlısı politikalara yatkın bir lider olsa da’ Öcalan’ın yakalanmasından sonra idamın kaldırılması sürecindeki realist tavrını da unutmamak gerekir" dedi.
İptal kararının ardından önemli bir siyasi analist ile konuştum. İstanbul’daki Kürt (HDP’li) seçmenin yeniden Ekrem İmamoğlu’na oy vereceğini düşündüğünü söyledi. Yazıyı tekrar yollarken İmamoğlu’nun bir iftar sofrasından son derece sakin bir şekilde "Her şey çok güzel olacak" mesajı verdiğini gördüm. Seçmenlerin iradesine böyle ağır bir darbenin vurulduğu gün herkesin sakin olması ve sandıktan vazgeçmemesi/sahip çıkması gerekiyor.