Osman Baydemir: Bu devlet bizim değil, Bunu hepimiz haykırmalıyız

Osman Baydemir: Bu devlet bizim değil, Bunu hepimiz haykırmalıyız

HDP eski Urfa Milletvekili Osman Baydemir, Londra’da yayın yapan Telgraf Aktüel’in sorularını yanıtladı.

Osman Baydemir, şöyle devam etti:

“Bu rejimin artık demokratik değerlerle değişmeyeceği, değişmek istemediği bir değil, onlarca kez test edilmiştir. Değişip dönüşecek bir rejim yok karşımızda, yıkılması gereken ve enkazları içerisinde kaybolması gereken, boğulması gereken ceberut bir rejim ile karşı karşıyayız.

Bu rejimin demokratikleşeceği yok, bu devletin demokratik bir cumhuriyete dönüşeceği de yok. Dolayısıyla bu yüzyılın muhasebesinin bir kez daha yapılmasının gerektiğinin vakti gelmiştir diye düşünüyorum. Bu devlet maalesef bizim devletimiz değil, bu Meclis maalesef bizim meclisimiz değildir. Bunu hepimiz haykırmalıyız.

Bu devlet Diyarbakır’da meşrutiyetini yitirmiştir, çünkü sandığı ortadan kaldırmıştır. Bu devlet orada bir işgal devletidir, bir sömürge devletidir.”

‘Selahattin Demirtaş Kürt halkının gönlünde taht kurmamış olsaydı bugün cezaevinde olmayacaktır’ diyen Baydemir şunları söyedi:

“Ben duygularımı düşüncelerimiz fikirlerimi sizlerle paylaşırken aklıma öyle geldi diye paylaşmıyorum ya da duygulandım veya sinirlendim diye paylaşmıyorum bir hayat süzgecinden mücadele deneyiminden süzüle süzüle bu günlere geldik. En yakın arkadaşlarımız şu anda zindanda ve tek suçları bu halkın (Kürtlerin) seçilmişi olmak. Selçuk Mızraklı Diyarbakır Büyükşehir Başkanı olmasaydı, milletvekili olmasaydı ceza evinden olmayacaktır. Gülten Kışanak milletvekili olmasaydı, belediye başkanı olmasaydı cezaevinde olmayacaktı. Selahattin Demirtaş milletvekili olmasaydı, Kürt halkının büyük bir çoğunluğun teveccühünü kazanmamış olsaydı ve Kürt halkının gönlünde taht kurmamış olsaydı bugün cezaevinde olmayacaktır. Bakın Kürdün seçilmişine bu devletin bu rejimin reva gördüğü üç şey var; ya sürgün ya toprak ya da zindan başka bir seçenek bırakmıyor Kürt halkına. Demokraside meclisler halkın iradesidir demokrasilerde sandık ve siyasi partiler birbirlerinden farklı görüş ve bakış açılarının hesaplaşacağı zeminlerdir.”

“Ben sizi asimile edeceğim”

 

Kürtlerin Türkiye’nin demokratikleşmesi için çabaladığını ancak çabasının sonuçsuz kaldığını vurgulayan Baydemir, “Özümüze sahip çıkmamız lazım. Özümüzü korumamız lazım. Öze geri dönüş sağlamamız lazım. Oranın (parlamento) maalesef bize artık bir faydası yok” dedi.

Baydemir şöyle devam etti:

Yüz yıldır Kürt milleti dedi ki ‘Türkiye Büyük Millet Meclisi, kürdün de meclisi olsun, Türkiye Cumhuriyeti devleti Kürdün de devleti olsun. Bu devlet hepimizin devleti olsun’. Bu devlet ‘hayır’ diyor, ‘ben sizi asimile edeceğim’.

Bizim öncelikle halkımızın zihin dünyasına ve yürek dünyasına bu devletin ve bu devletin tüm mekanizmalarının artık Kürdün, alevinin veya ötekisinin devleti ve mekanizmaları olmadığı gerçeğini nakış gibi işlememiz lazım.

O gün gelecek! Ama biz o güne hazır değiliz. Çünkü biz o devletin demokratikleşmesi peşindeyiz. Bu bütün enerjiyi, bütün efor, bütün kurbanları olmayacak bir şey için harcıyoruz, olamayacak bir şey için harcıyoruz.”

“Benim bir coğrafyam var, adı Kürdistan”

Kemalist ve islamist meclisteki kavgasının Kürtleri ilgilendirmediğini ifade eden Osman Baydemir şöyle devam etti:

“Bizim açık açık söylememiz lazım; benim bir coğrafyam var, adı Kürdistan. Ben bir halkım, Kemalist faşistlerin kavgasıyla, islamist faşistlerin kavgasından, bana ne, canınız cehenneme. İkinizin de canı cehenneme. İstanbul’unuzdan, Ankara’nızdan, İzmir’inizden bana ne!

Bizim bu devlete, açıkça ‘bu devlet benim devletim değildir’ dememiz lazım. Ben demiyorum buna gücümüz var. Buna gücümüzün yetmediğini ben biliyorum. Gücümüz onlara yetmiyorsa, bizim gücümüz kendimize yeter, onların oyunlarının bir parçası olmayalım.

Türkiye ile İyi komşu olmanın zeminini, duvarlarını adım adım, yavaş yavaş örmenin vakti gelmiştir.

Şu anda ideolojik hegemonya zamanı değil, şu anda var olma zamanıdır. Milletimizin, bizim var olma zamanıdır. Şu anda milletimiz Rojava’da, Kuzey’de hatta ve hatta Güney’de de, dört parça Kürdistan’da da bir yok olma tehlikesi ile karşı karşıyadır. Çünkü biz bir kez daha 1915’i yaşama riskiyle karşı karşıyayız.

Tüm ideolojiler Kürt ulusunun ulusal ittifakına kurban olsun. Bütün partilerin siyasi çıkarları ve hegemonik çıkarları Kürt halkının ulusal ittifakına bin kere kurban olsun.

Siyasal partiler sadece ve sadece araçtırlar; bu ulusu, bu halkı zulümden, esaretten kurtarmanın aracıdırlar. Amaç nedir? Bu halkı özgürlüğe kavuşturmaktır. O zaman bizim araçları amaçların önüne koymamamız gerekir.”