Sur’da yükselen yeni yaşamda Surlular yok
3 hafta önce, Sur’un sokaklarında yürüyorum.
Çatışmalar sırasında operasyon merkezine çevrilen Class Otel yeni bir isimle açıldı. Otelin tepe kısmına çıkarak yasaklı alanda devam eden inşaatların ne durumda olduğunu gözlemlemeye çalışıyorum. Garip villalar büyük ölçüde bitmiş, ama halen 2015-16 çatışma ve sokağa çıkma yasağı dönemini hatırlatan binalar var. Bazı binalar yıkık haliyle duruyor, bazılarının patlamalardan yarısı yok olmuş ve kurşun izleri…
Buralarda bir zamanlar bazalt taşlı dar sokaklar olduğunu ve binlerce insanın bu mahallelerde yaşadığını hatırlamak oldukça güç. Karşımda gerçekten garip bir resim var. Yıkıntılar ve villaların iç içe olduğu anlamsız bir resim.
Çarşı merkezinden, çatışmalardan sonra, 2017 yılında, kentsel dönüşüm adına yıkılan Alipaşa mahallesine uzanıyorum. Alipaşa da Sur’un çatışmalarda yıkılan diğer 6 mahallesi gibi anlamsız bir yere dönüşmüş durumda. Yarısı yıkık, diğer yarıda ise garip villalar yükselmiş. Ama bu villalar boş.
Villaların olduğu bölgeye giriyorum. Burası mahallenin diğer bölümünden yüksek sac duvarlarla ayrıştırılmış.
Villaların inşaatında çalışan işçilerle sohbete başlıyorum:
- Bu villalar biteli epey oldu, neden kimse oturmuyor içinde?
- 1. etap biteli 1,5 yıl oldu abla. Kimse gelmiyor buraya. Burada yetimlerin hakkı var. Zaten bu evleri yapan müteahhitler de gün yüzü görmediler. Birinin ayağı koptu, diğeri kanser oldu.
- Baksana abla bu villalara. Tarihe uygun diyorlar ama değil. Bu fabrika taşından tarih olur mu?
- Olmaz tabii. Peki ya Surlular, evleri yıkılan insanlar, onlara dağıtılmadı mı bu evler?
- Devlet onları bu evler karşılığında borçlandırdı. Ayda 2500 TL. ödemeleri gerekiyor. Nasıl ödesinler? Yoksul Surlu da gelmiyor, zengin de gelmiyor buraya, almıyor bu villaları. Zengin rahatını bozup gelmez Sur’a, yoksul da ayda 2500 TL. veremez. Böyle giderse burası boş kalacak, lanetli gibi.
Sur’da hala bulunamayan cenazeleri düşündükçe, kim bilir belki de artık lanetlenmiştir diye düşünüyorum. Sur’da son yasak 2 Aralık 2015’te başladı. 10 Mart 2016’ya kadar süren çatışma ve operasyonlarda 150’ye yakın insan yaşamını kaybetti. Resmi rakamlara göre bunların; 53’ü asker, 17’si polis ve 1’i korucuydu. Diğerleri YPS üyeleri ve sivillerdi. Kaç YPS’li, kaç sivil öldüğüne ilişkin rakamlar ise bugün bile net değil.
Türkiye İnsan Hakları Vakfının (İHV) raporuna göre, hayatını kaybedenlerden 24’ü sivildi. 57 YPS’linin cenazeleri ise aileleri tarafından aylar sonra teşhis edilebilmişti. Kimlikleri teşhis edilemeyen diğer 13 kişinin cenazeleri ise kimsesizler mezarlığına defnedildi.
Sokağa çıkma yasakları sonrası 20 binden fazla Surlu Sur’u terk etmek zorunda kaldı.
Kimisinin evi yıkıldı, kimisi artık Sur’da yaşayamaz hale geldi. Şehrin farklı noktalarına dağıldılar. Artık Sur ve eski yaşamları onlar için oldukça uzak bir hayal.
Bunları düşünürken, villaların olduğu bölgenin hemen çıkışında, villalara bakan yıkık evlerin hemen yanında yaşlı bir kadın görüyorum. Kapı önünde kürsü atmış oturuyor tek başına. İsmi Fatma imiş.
Sohbet ediyoruz Fatma Ana ile:
- Bu mahallede tek kalmışsın Fatma Ana. Sen niye bırakmadın evini?
- Ben evimden çıkmayacam, ölene kadar vermeyecem bu evi kimseye, ama öldükten sonra ne olur ben de bilmiyorum.
- Ama komşuların yok artık, sıkılmayacak mısın?
- Surlular gitti kızım. Artık geri dönmeleri zor. Sur’u yıkanlar utansın. Ama ben gitmeyeceğim. Ben bu kapının önünde oturmayı 100 eve değişmem.
Fatma Ana bu kapının önünde oturduğunda karşısında ne görüyor diye karşımdaki manzaraya tekrar bakıyorum. Karşıda yıkık evler ve sonrasında uzanan villalar var. Kim bilir belki Fatma Ana mahallesine her baktığında bu yıkıntıları değil de, eski halini görüyordur diye düşünüyorum.
Fatma Ana’yı kürsüsünde bırakıp, iç sokaklara doğru devam ediyorum.
Sur’da yıkıntıların arasından hayat yine de fışkırıyor. Gençler duvarları grafitilerle donatmış, adım başı kafe ve kahvaltıcı açılmış. Tarihi evler hızla onarılıyor. Puşiciler, bakırcılar, baharatçılar, kilimciler… Sur yine kalabalık. Boyunlarında puşileriyle turistler dolaşıyor Sur’un dar sokaklarında.
Sur’da yeni bir yaşam yükseliyor. Bu gerçek.
Ancak bu yaşamın içinde Surlular yok.
Ahval-Nurcan Baysal