'Türkiye Kürtlerinin Ankara ile ilişkisi Rojava’nın geleceğini etkiliyor'

Uluslararası ilişkiler uzmanı Ceng Sagnic, Türkiye ile Suriye arasındaki ilişkilerin normalleşmesinin “Esad rejimine” meşruiyet kazandıracağını, dolayısıyla Şam’ın böyle bir adıma kayıtsız kalmayacağını söyledi. Sagnic, Rojava’ya yönelik tehditlerin bertaraf edilmesi konusunda en uygun seçeneğin de yine Türkiye ile kurulacak ilişkilerden geçtiğini belirtti.

'Türkiye Kürtlerinin Ankara ile ilişkisi Rojava’nın geleceğini etkiliyor'

Tartışmada Türkiye’nin Suriye politikasında yaşanan değişim, Rusya, İran ve ABD’nin yaklaşımı ile Rojava’yı (Batı Kürdistan) bekleyen olası gelişmeler ele alındı.

Uluslararası ilişkiler uzmanı Ceng Sagnic, Türkiye ile Suriye arasındaki ilişkilerin normalleşmesinin “Esad rejimine” meşruiyet kazandıracağını, dolayısıyla Şam’ın böyle bir adıma kayıtsız kalmayacağını söyledi. Sagnic, Rojava’ya yönelik tehditlerin bertaraf edilmesi konusunda en uygun seçeneğin de yine Türkiye ile kurulacak ilişkilerden geçtiğini belirtti.

Tartışmanın konuğu olan ve halen Washington’da yaşayan uluslararası diplomasi yazarı ve analist Ceng Sagnic, Türkiye’nin Suriye politikasında iki ana aks olduğunu, Türkiye’nin Şam yönetimi ve muhaliflere politik yaklaşımı ile Rojava’ya yaklaşımını birbirinden ayırdıklarını söyledi.

“Bu Şam rejiminin savaşı kazandığını ispat eder”

Bu pencereden bakıldığında Türkiye’nin Rojava’ya bir operasyon düzenleme ihtimalinin henüz ortadan kalkmadığını anlatan Sagnic, “Fakat bu operasyondan ötürü uluslararası bir baskı altında olduğu çok belirgin. Bu baskının bir tarafından Rusya ve İran var. Çünkü Rusya ve İran’ın Türkiye ile olan etkileşimin en önemli nedenlerinden birisi de Ankara’nın bir biçimiyle Esad rejimi ile yeni bir diyalog geliştirmesi. Bu diyaloğun Rusya ve İran açısından şöyle bir önemi var; Türkiye’nin Şam rejimine olan tavrını daha önceki siyasi yaklaşımlarının tam tersine bir biçimde değiştirmesi, Şam rejiminin meşruiyetini, daha doğrusu savaşı kazandığını ispat eden duruma dönüşecektir” ifadelerini kullandı.

Bu durumun gazeteci Cemal Kaşıkçı cinayetinden sonra Türkiye-Suudi Arabistan ilişkilerinde yaşananlara benzediğine işaret eden Sagnic, Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın Türkiye ile ilişkileri yeniden canlandırma konusunda esnek davranarak böylece bir meşruiyet kaynağı oluşturduğunu söyledi.

Türkiye’nin Şam yönetimine olan tavrını geçmişteki açıklamalarının tersi yönde değiştirerek yeniden diplomatik ilişki kurmaya başlamasının Esad için artık dünyaya savaşı kazandıklarının bir ilanı olacağını ifade eden Sagnic, şöyle devam etti:

“Çünkü rejimin en büyük karşıtı Şam rejiminin meşruiyetini tanımış olacak. Bu işin Suriye kısmı ve Rusya ile İran’ın neden Türkiye’yi en zayıf noktasından, yani Kürdistan sorunu üzerinden Şam ile görüşmeye ittiklerinin en büyük işareti. Rusya ve İran’ın Batı Kürdistan’daki siyasi statüsünün korunmasından ziyade Türkiye’nin bu statü hakkındaki hassasiyetini kullanılarak Şam rejimi ile ilişkilerinde yeni bir açılıma gitmesini sağlamak istediği görünüyor.

Türkiye’nin olası bir operasyonu ertelemesindeki en büyük nedenlerden biri de, muhtemelen Batı bloğu baskısı altında olması. Bununla ilgili haberler de çıktı. Bir çok devletin, özellikle Washingon’ın baskı yaparak Türkiye’nin böyle bir saldırıya başlamaması yönünde ikna edilmeye çalışıldığı söylendi. Burada Suriye rejimi ile ilgili bir nokta var. Suriye’nin daha fazla istikrarsızlaştırılmasına yol açabilecek dış kaynaklı sorunlara hiç kimsenin tahammülü yok. Yani Batı blokunun da Şam rejiminin mevcut istikrarını koruması yönünde bir sessiz ittifakı olduğu söylenebilir. Çünkü rejimin olmadığı veya istikrarsız olduğu bir durumda Suriye’nin bütün  dünya için yeniden bir sorun yumağı haline dönüşmesi endişesi var. Aşırı fikirlerin, terör gruplarının yatağı olmaktan tutun yeni göç dalgaları oluşturabilecek bir sorun haline dönüşebilme ihtimali karşısında bütün dünyanın Şam rejiminin en azından bir süre daha istikrarlı kalması gerektiği konusunda anlaştığını gösteriyor. Bunun en bariz işareti Körfez ülkelerinin Esad rejimine karşı tavırlarının değişmiş olması. Bu noktada Türkiye’nin de tavırlarında bir süreden sonra değişime gideceği neredeyse kesin. Ama değişimin mahiyeti seçimlerden önce ne kadar 180 derece olur veya ne kadar az olur bunu şimdiden bilmek mümkün değil.”

“Denklemdeki değişkenlerin hiç biri Kürt statüsünün kapasitesi ile ilgili değil”

Rojava’ya yönelik operasyon konusunda Türkiye’ye engel olabilecek iki aktör olan Rusya ve İran’ın Özerk Yönetim’in siyasi statüsü  hakkında herhangi bir kaygıya sahip olmadığının altını çizen Ceng Sagnic, Moskova ve Tahran’ın Rojava ile ilgili tavırlarının Ankara’nın Şam’a vereceği tavizler karşılığında, Rojava’dan bağımsız bir biçimde değişebileceğini söyledi.

Sagnic, Türkiye’nin Rojava’ya yönelik operasyonu ertelemesinin diğer bir nedeninin de Ukrayna savaşı olabileceğini, hem Rusya’nın hem de Batı’nın enerji hatlarının güvenliği, farklı farklı enerji koridorlarının Türkiye’den geçmesi nedeniyle Türkiye’ye ihtiyaç duyduğunu, Ankara’nın da bu pozisyonu biraz daha kullanıp buradan elde edeceği karı garantiye aldıktan sonra Suriye’de yeni bir maceraya başlayabileceğini belirtti.

Bazı devletlerin ABD üzerinden Türkiye’ye baskı yapmasına rağmen olası bir askeri harekatta ABD ve koalisyonun Türk ordusu ile karşı karşıya gelmekten kaçınacağı öngörüsünde bulunan Ceng Sagnic, “Dikkat edilirse bu denklemdeki değişkenlerin neredeyse hiç biri Batı Kürdistan ile Kürt statüsünün kendi kapasitesi ile ilgili bir değişken değil. Yani Kürtlerin kendi kontrolü dışında olan değişkenler bunlar. Bu yüzden sürece Kürtlerin veya Batı Kürdistan’daki yönetimin nasıl bir katkısı olabileceğini tartışmak gerekiyor. Çünkü her şey, özellikle Batı Kürdistan’ın askeri geleceği açısından Kürtlerin iradesi dışında değişme potansiyeline sahip” yorumunda bulundu.

Türkiye’nin Suriye politikasının seçimlerden önce keskin bir şekilde değişip değişmeyeceğini şimdiden öngörmenin zor olduğunu vurgulayan Sagnic, ancak Türkiye’deki mevcut iktidar açısından bu tür örneklerin görüldüğünü, yine de dış politikadaki değişimlerin daha dikkatli yapıldığını anlattı.

“Suriyeli mültecilerin Kürt bölgesine yerleştirilmesi Kürtler için felaket olur”

Suriyeli mültecilerin Suriye’ye geri gönderilmesi konusunda da görüşlerini dile getiren akademisyen Sagnic, Ankara’nın Şam ile olan muhtemel görüşmelerinde mültecilerin Kürt bölgesine yerleştirilmesi için bir taviz alma ihtimalinin Kürtler için felaket senaryosuna dönüşebileceğini söyledi.

Sagnic, “Türkiye’deki mültecilerin Suriye’deki herhangi bir bölgeye gönderilmesi Avrupa’ya pazarlanabilecek bir fikir. Avrupa’ya pazarlanan bir fikrin ABD’ye de pazarlanması mümkün. Bu iç politika açısından da Türkiye’nin işine geleceği için yeniden bir alarm, tehdit unsuru olarak görüyorum bunu” dedi.  

Suriye’nin neredeyse 65 yıl boyunca Batı Kürdistanı “Arap Kemeri” politikası ile yönettiğini ve bölgedeki demografiyi değiştirmeye çalıştığını anımsatan Sagnic, Şam’ın da anlaşma durumda mültecilerin Kürt bölgelerine yerleştirilmesine karşı çıkmayacağını ifade etti.

Ceng Sagnic, Türkiye’nin güdümündeki silahlı güçlerin “muhalefet değil paramiliter güçler” olduğunu, Ankara’nın bu güçleri yönetme konusunda bir tecrübe sahibi olduğunu belirtti. Sagnic, bu gruplara yatırım yapıldığını, dolayısıyla Türkiye’nin bu gruplara istediğini yaptırabileceğini vurguladı.

“Suriye’nin söylemlerinde yeni olan bir başlık var”

Rusya ve İran’ın Türkiye’ye uyguladığı baskının bir benzerini Suriye yönetimine de uyguladığını belirten Sagnic, öte yandan Şam yönetiminin Rojava ve ABD’nin bölgedeki varlığı hakkındaki söyleminin değişmediğini hatırlattı.

Sagnic, “Suriye’nin söyleminde değişen tek şey ABD’nin Suriye petrolünü çaldığını, sadece yüzde 15’inin Suriye’ye kaldığını söylemesi yeni bir bilgiydi. Bu kadar net bir şekilde rakam vererek Kürt güçlerinin denetimindeki enerji kaynaklarının artık Şam’a yeterince verilmediğini söylemeleri yeni bir bilgiydi. Fakat bu noktada Kürtlerin durumuna benzer bir durumda olan Suriye rejimi var. O da kendi kontrolünde olmayan değişkenlere mahkum bir yönetim. Batı Kürdistan hakkında bir karar verilecekse bunu yine de Rusya ile ABD arasındaki diplomatik ilişkiler belirleyici olacak. Burada Suriye rejiminin Batı Kürdistan hakkında ne dediği ile ilgilenmemek gerekiyor. Suriye’ye Batı Kürdistan’la ilgili nasıl bir alan açılabilir, bunu tartışmak gerek. Bu da Türkiye ile olan ilişkileri ile ne kadar bir yumuşamaya gideceği ile ilgili. Şunu söylemek çok mümkün; siz Beşar Esad’ın yerinde olsanız, Türkiye 11 yıl sonra gelip kapınızı çalar ve ilişkilerini düzeltmesini, 11 yıl boyunca söylediklerinin büyük kısmını geri almasını ister misiniz? Evet, en mantıklı seçenek budur. Yani Türkiye’nin size karşı ilan etmiş olduğu savaşta geri adım atması hem iç politikada, hem dış politikada elinizi güçlendirecek bir faktör olur. Bu nedenle ben Suriye’nin Türkiye’nin atacağı hiç bir adıma olumsuz yaklaşacağını sanmıyorum” diye konuştu.

 “Türkiye’deki Kürtler ile Türkiye’nin ilişkileri Rojava’nın geleceğini direkt etkiliyor”

Rojava’nın geleceği hakkında görüşlerini dile getiren uluslararası ilişkiler uzmanı Ceng Sagnic, denklemin bir ucundaki Rojava Özerk Yönetimi ile diğer ucundaki Türkiye arasında matematiksel olarak büyük bir askeri dengesizlik olduğuna dikkat çekti.

Sagnıc, şu değerlendirmeyi yaptı:

 “Bu askeri dengesizlik Kürtlerin aleyhine olduğu çok aşikar. Hal böyle iken dış faktörlerin nasıl gelişeceği üzerinden bir beklenti içerisinde girmek yerine Türkiye ile ilişkilerin nasıl istikrarlı bir hale çevirilebileceğini düşünmek gerekiyor. Bunun yolu da Türkiye’den geçiyor. Kabul edelim veya etmeyelim. Ama Suriye Kürdistan’ındaki oluşum Türkiye’deki Kürt oluşumunun bir uzantısı. Bu gerçeği göz ardı ederek sağlıklı bir tartışma yapılamaz. Bu bölgedeki statüye en büyük tehdidi Türkiye oluşturuyor. Bu da demek oluyor ki Türkiye’deki iktidar ile Türkiye’deki Kürtler arasındaki ilişkiler Rojava’nın geleceğine direkt etkisi var, olumlu veya olumsuz. Ki zaten bunun en bariz işareti de müzakere sürecinde, barış sürecinde PYD’nin rahatlıkla Türkiye’ye girip çıkıyor olması, yöneticilerinin Kuzey Kürdistan’da kalıp gündüz Rojava’ya dönmesi gibi geniş bir manevra alanının Kürtlere sağlanması. Türkiye’deki Kürtlerin Ankara ile olan ilişkilerinin Rojava’yı direkt etki ettiğini gösteren en açık örnek bu. Bu konunun Türkiye Kürtleri ile Türkiye arasındaki ilişki durumunun dışındaki herhangi bir parametre ile tartışabilmenin mümkün olmadığını düşünüyorum. Türkiye’nin Batı Kürdistan’a saldırıp saldırmayacağının cevabı ABD’nin ne kadar destek vereceği ile ilgili değil.”

Ceng Sagnıç, 2019’de ABD ve Batı’nın karşı çıkmasına rağmen Fırat’ın batısına operasyon düzenlediğini hatırlattı.

Kürtlerle Şam arasındaki ilişkilerden, yine ABD ve Rusya’nın nasıl bir tavır alacağından çok Kürtler ile Türkiye ilişkilerine yoğunlaşıp bir “kazan-kazan” ilişkisi içerisine girilerek karşılıklı tolerans gösterilirse Rojava’nın korunabileceğini vurgulayan Sagnic, “Türkiye’nin işgali sadece bir zaman meselesi veya Türkiye işgal etmez ise Rojava’nın mecburi bir şekilde Şam’a entegre olması yine bir zaman meselesi” şeklinde konuştu. /Rudaw