ABD'den DSG'ye: Şam ile özerkliği görüş ama Kürdistan Bölgesi gibi yapma!

ABD’nin yeni başkanı Joe Biden’ın Suriye'deki politikası merak edilirken, Washington'daki 'Suriye ekibi'nin Suriye Demokratik Güçleri'ne(DSG) bazı nasihatlarda bulunduğu belirtiliyor.

ABD'den DSG'ye:  Şam ile özerkliği görüş ama Kürdistan Bölgesi gibi yapma!

Şarkul Avsat’ta İbrahim Hamidi’nin kaleme aldığı yazıya göre; Washington’daki ‘Suriye Ekibi’nden DSG'ye Fırat’ın doğusunda ‘siyasi özerklik’ elde etmek için Şam ile müzakere edebilecekleri fakat Kürdistan Bölgesi'nin bağımsızlık elde etmek için 2017’de yaptığı referandumu tekrarlamamaları gerektiği tavsiyesi verildi.

Yayımlanan rapora göre; Washington’daki ‘Suriye Ekibi’nden DSG’ye yapılan bu nasihat Suriyeli Kürtlere ve IŞİD karşısında üstlendikleri rollere sempati duyan ABD’nin seçilmiş Başkanı Joe Biden yönetimi ve Biden’in ekibinde yankı bulacak. Raporda, görevinden ayrılan ABD Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey'nin de nasihatlarına yer veriliyor.

Raporda şu ifadelere yer verildi:

“Bu aynı zamanda ABD’nin eski Suriye Temsilcisi James Jeffrey ve halihazırda Suriye dosyasına bakan yetkililerin de nasihatleri arasında bulunuyor. Willson Merkezi’nde Ortadoğu Bölümü Sorumlusu olan Jeffrey, “DSG, IŞİD’in Fırat Nehri boyunca yeniden kontrolü ele geçirme çabalarının bastırılmasında önemli rol oynuyor. DSG aynı şekilde hayati güçlerden biri çünkü, Suriye’deki iç savaş bitmedikçe ve Şam’da Sünni Arap çoğunluğunu özümseyebilecek bir hükümet olmadıkça IŞİD’in gerçek anlamda sonu olmayacak. Şam’ın siyaseten sert bir tavır takınması ve Moskova’nın suskunluğu göz önüne alınırsa (Suriye’deki) savaş, birkaç eksen üzerinde sürekli baskı uygulamadan bitmez” dedi.

Jeffrey, bu eksenleri şöyle sıraladı:

1- ABD öncülüğünde siyasi yalnızlık ve ekonomik yaptırımlar yoluyla rejim ve müttefiklerine sürekli baskı kampanyası yürütmek.

2- Suriye’nin kuzeyinde aralıksız askeri baskı uygulamak ve muhalif güçler ile DSG’nin varlığı.

3- İsrail’in hava saldırıları.

4- Suriye’nin kuzeydoğusunda ve Tanf Hava Üssü’ndeki ABD güçleri

5- ABD, İngiltere ve Fransa’nın kimyasal silah kullanımına karşı askeri caydırıcılığı.

Washington açısından DSG, Suriye stratejisinin temel koludur. DSG, eğitim, mühimmat ve silah konusunda doğrudan ABD’nin askeri yardımına ve elindeki toprakların hava sahasını kontrol etmede uluslararası koalisyonun yardımına ihtiyaç duyuyor. DSG aynı zamanda Türkiye, Rusya ve rejimin kendisini zayıflatmak veya elindeki toprakları ele geçirmek için gösterdiği siyasi ve askeri çabalara karşı verdiği mücadelede ABD’nin diplomatik desteğine ihtiyaç duyuyor.

“DSG’nin her ne olursa olsun yapmaktan kaçınması gereken 4 eylem var” diyen Jeffrey, bunları şöyle sıraladı:

1- Şam’a tüm petrol sevkiyatlarının durdurulması. DSG’nin kontrolündeki bölgelerde günlük 100 bin varil petrol üretildiği biliniyor. Bunun bir kısmı aracılar üzerinden hükümet bölgelerine gidiyor. Diğer kısmı yerel tüketimde kullanılıyor. Bu da on binlerce dolar tasarruf sağlıyor.

2-  Kürdistan Bölgesi hükümetinin(KRG) 2017’de yaptığı feci referandum örneğinde olduğu gibi Özerklik veya Suriye’den bağımsızlığının ilan edilmesi.

3- Türk hükümetinin terör örgütü olarak nitelediği PKK ile ilişkilerin güçlendirilmesi.

4- Suriye’nin kuzey doğusundan Türkiye’ye saldırmak.

Kuvvetle muhtemel, ‘Suriye Ekibi’ bu adımlardan herhangi birinin atılması durumunda, bunun DSG’ye karşı saldırı olarak geri döneceğini düşünüyor. Suriye Ekibi ayrıca uzun vadeli bir nasihatte bulunuyor o da DSG’nin Suriye ordusundan bağımsız bir şekilde silahlı gücünü koruması ve ülkenin kuzeydoğu bölgesinde siyasi özerklik yönetimi kurmak için Şam ile müzakere etme tavsiyesidir. Şam bu iki tavsiyeye onay vermiyor ve bunu reddetme noktasında, ‘Suriye Kürdistanı’nın kurulmasını mümkün kılacak her türlü ‘organı kesmeyi’ hedefleyen Ankara’nın tutumuna yakın bir şiddette karşı çıkıyor. Moskova ise çatışan üç grup; Ankara, Şam ve Kürtler arasında arabulucu rolü oynamaya çalışıyor.

Washington, Türkiye’nin Fırat’ın doğusundaki tırmanışını ve Ankara’dan gelen açıklamaları görüyor. Fakat Washington aynı zamanda Fırat’ın doğusunda yaşanan gerilimlerin ‘stratejik değil, yerel bir nitelikte olduğu’ ve bu gerilimlerin 2019 kış mevsiminde istikrara kavuşan temas hatlarını büyük ölçüde etkilemeyeceği görüşünde. Temas hatları, Türkiye’nin Serêkaniyê (Rasulayn) ve Tel Abyad arasında düzenlediği Barış Pınarı Harekatı ve DSG’nin hükümet güçlerinin bu bölgeye konuşlanmasına izin verdiği rejim ile anlaşmasının ardından istikrar bulmuştu. Bu nedenle Washington Fırat’ın doğusundaki gerilimi kontrol altına almak ve Türkiye’nin buraya askeri operasyon gerçekleştirmesini engellemek için diplomatik etkisini kullanıyor. Washington bir yandan da PKK’ye ait sembolleri ve liderlerini Fırat’ın doğusundan uzaklaştırmak ve Kürt bloğunda birliği sağlamak adına çabalıyor.

Washington, hükümetin İdlib’e dönüşünü engellemeyi, Şam’a yönelik ‘baskı araçları’ arasında değerlendiriyor. Bunun için de Ankara’ya, askeri durumunu iyileştirmesi ve Moskova ile müzakere yapması için lojistik ve diplomatik destek veriyor. ABD’li yetkilinin ifadesine göre, Türk ordusu, Suriye’nin askeri operasyon düzenlemesini engellemek amacıyla Suriye’nin kuzeybatısına 20 bin asker konuşlandırdı, onlarca üs ve nokta kurdu ve binlerce zırhlı araç ile bazı füze fırlatma rampalarını buraya nakletti. Yetkili, “Geçen ilkbaharda olduğu gibi İdlib’e herhangi bir kapsamlı operasyonun düzenlenmesi, Suriye ordusu için intihar olur. Böyle bir senaryoda Halep düşebilir. Türkiye temas hatlarını korumak istiyor, İdlib ile diğer bölgeler arasında herhangi bir değiş tokuş yapmak istemiyor. Bu noktada onlara (Türkiye’ye) ABD ve NATO’dan destek var” dedi.

Biden’ın ekibinin, hangi kartları kullanacağına karar vermesinin ardından ‘Kürt emanetinin’ geleceğiyle ilgili Moskova ve muhtemelen Tahran ve Ankara ile müzakereler yürütecek. Suriye meselesinin, Biden ekibinin bölgesel listesinde yer alacağından dolayı bu süreçte sahadaki bölgeler ile çeşitli büyük dosyalar arasında bazı değiş tokuşlar olacaktır."

Şarku’l Avsat