Ahmet Türk: Bizim çizgimiz üçüncü bir seçenek
Türkiye 23 Haziran İstanbul seçimine doğru giderken, İmralı'da bulunan PKK lideri Abdullah Öcalan'ın HDP'ye hitaben yazdığı mektup tartışma yarattı. AA, Öcalan'ın HDP'nin seçimde tarafsız kalması gerektiğini öne sürdü, Öcalan'ın avukatları ise Öcalan'ın “HDP’nin kendi yolunu koruması gerektiğini ve kararlarının kendilerinin vereceğini” söyledi. HDP'den de gün içinde açıklama geldi ve "Öcalan’ın açıklaması ile HDP’nin yürüttüğü siyaset örtüşmektedir seçim stratejisinde değişiklik söz konusu değildir" dedi. Kürt seçmenin tavrı merak konusuyken, bir açıklama da HDP Mardin Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı olarak seçilen Ahmet Türk'ten geldi. Türk, “Biz bu seçimde demokrasi tarafıyız. Haksızlığa, hukuksuzluğa, zulme karşı bir duruşu gösteriyoruz. Biz rengimizi ortaya koyuyoruz” dedi.
Ahmet Türk, Pazar günü yapılacak İstanbul seçimine ilişkin partisinin çalışmalarına katıldı. Taksim Hill Otel’de partisinin düzenlediği kahvaltı da aydın, akademisyen ve iş insanlarıyla bir araya gelen HDP heyetinde Ahmet Türk, Diyarbakır Milletvekili Musa Farisoğulları, Parti Meclisi (PM) üyeleri, Barış Anneleri ve parti yöneticileri katıldı.
Kahvaltı da konuşan Türk, bugün siyasetlerini halkın sorunlarını çözmek üzere yaptıklarını söyledi. Kürt halkı üzerinde yoğun baskılar olduğunu hatırlatan Türk, “Bu konuda bizim de halkımızın öncülüğünü yapmamız lazım. Halkımızın yarınları için burada toplandık. Evet, yıllardan beri çok ağır bedellerle demokratik siyasetin ilerlemesi, bu ülke de adaletin sağlanması, Kürt halkının demokratik değerler etrafında halklarla birlikte yaşadığı pratik bir gelecek kurmak için çabalıyoruz. Bu nedenle bizim çizgimiz, yolumuz, dostlarımız ve müttefiklerimiz bellidir” dedi.
‘DEMOKRASİ OLMADAN ORTADOĞU BATAKLIĞINDAN ÇIKILAMAZ’
Kürt halkı üzerinde yürütülen siyaseti kabul etmeyen demokrasi güçleriyle yol aldıklarını dile getiren Türk, “Elbette ki biz bir her yerde Kürt halkının temsilcisiyiz. Halklar ortak demokratik gelecekte bütünleşmeden ne Kürtler ne de Türkiye halkları özgürleşebilir. Bu nedenle mücadele ortak bir mücadeledir. Türkiye’nin demokratikleşme mücadelesidir. Ezilenlerin, yok sayılanların, inkar edilenlerin geleceklerini güvence altına alabilecek bir siyaset anlayışının hâkim kılınması için çaba gösteriyoruz. Tabii ki Kürtler dört ülkede parçalanmış bir yaşam sergiliyor. Ve gerçekten Kürdistan’ın bir parçasında yaşanan sıkıntılar dört parça Kürdistan’ı etkiliyor. Yani şunu ifade etmeye çalışıyorum. Demokrasi olmadan Ortadoğu bataklığından kurtulmanın kolay olmayacağını hepimizin görmesi gerekiyor. Bu nedenle bizim mücadelemiz bir demokrasi mücadelesidir. Bizim mücadelemiz bir değişim ve dönüşümün sağlanması mücadelesidir” diye belirtti.
‘BİZİM ÇİZGİMİZ ÜÇÜNCÜ BİR SEÇENEK’
Kürt siyaseti olarak her zaman halklarla birlikte yol aldıklarının altını çizen Türk, HDP’nin ayakta kalmasının temel sebebinin de halktan aldığı güç olduğunu vurguladı. HDP’ye uygulanan baskı politikalarının bugün iktidara uygulanması halinde iktidardan hiçbir eser kalmayacağını dile getiren Türk, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ama ezilen hakların partisi bütün baskılara rağmen dimdik ayakta ve demokratik bir siyaset için mücadelesini sürdürüyor. Aslında demokrasilerde müttefikler ve ittifaklar bellidir. Ama zaman zaman Türkiye’deki gelişmeleri göz önünde tutmak zorundayız. Yani biz bu ittifakımız üçüncü bir seçeneğini ortaya koyduğumuz zaman aslında Türkiye demokrasi güçlerinin kucaklamaya dönük bir hareket olarak değerlendiriyoruz.
KÜRTLERİN NEFESSİZ BIRAKILMAK İSTENDİĞİN BİR SÜREÇTEYİZ
Bugün yaşadığımız süreçte Kürtleri nefessiz bir bırakılmak istenen bir süreçle karşı karşıyayız. Bu dönem farklı bir dönem. Bunları tartmak zorundayız. Bazen fırsatlar yüz yılda gelir bir günde de gelebilir. Fırsatlar doğduğunda bunu iyi değerlendirme zorunluluğumuz vardır. Bu gün bütün dünya Kürtlerin oylarının anlamlı olduğunu gördü. Bu anlamlı oyu siyasete etkili hale getirmek için elbette ki çok ciddi bir şekilde bir çalışması içinde olmak gerekir. Bu gün Kürt seçmenlerinin İstanbul’daki oyunun ne kadar anlamlı olduğunu biliyoruz.”
‘KÜRTLERİ DIŞLAYARAK SİYASET YAPILMAZ’
“Biz oylarımızın anlamlı olması için çalışma yürütüyoruz. Oyumuzun sonuca etki etmesi için çabalıyoruz” diyen Türk, şunları söyledi: “Bu nedenle biz bu seçimlerde demokrasi tarafıyız. Haksızlığa, hukuksuzluğa, zulme karşı bir duruşu gösteriyoruz. Biz rengimizi ortaya koyuyoruz. Bugün Kürtleri anlamayan Kürtlere dışlayan düşmanlaştıran bir anlayışa karşı mesaj vermeye çalışıyoruz. Kürtleri politize olduğu bir dönemde Kürtleri yok sayarak ve dışlayarak siyaseti yürütmenin kolay olmadığını mesajını veriyoruz. Herhangi bir siyasi partinin siyasi propagandasını yapmak için değil ama halkımızın geleceğini belirleyen tavrın ortaya çıkması için oyumuzu anlamlı olması için burada halkımızla birlikte sohbet ediyoruz. Kim ne derse dersin yıllardır büyük bedeller veren halkımız ne yapacaklarını bizlerden daha iyi biliyordur. Yaşadıkları ve gördükleri ile zaten halkımız politize olmuş. Kendini yok sayanlara karşı nasıl bir siyaset geliştireceğini bizlerden iyi biliyor.”
‘İNKÂR POLİTİKALARIYLA BU ÜLKE YÖNETİLEMEZ’
Temel amaçlarının demokrasi ve barış olduğuna dikkat çeken Türk, sözlerini şöyle tamamladı: “Eğer biz bugün biraz daha diplomasiyi, siyaseti, siyasetin anlamını, toplumun siyasete etkisini yansıtabilirsek birçok şeyin değişeceğine inanıyorum. İnkârcı politikaların artık bu ülkeyi yönetemeyeceği kısa bir süre sonra anlaşılacak. Bugün bir ekonomik krizle karşı karşıyayız. Eğer Kürt sorunu olmasa, Kürtlere karşı yaklaşım farklı olsaydı Türkiye bugün bu halde olmazdı. Biz kucaklayıcı bir siyasetin yanındayız. Diyalogla sorunların çözümlenmesi konusunda her zaman siyasetimiz açık olmuş ve bu konuda çağrılarımız olmuştur. Ama gerçekten anlamak istemeyenlere de bunun yanıtı verme gibi bir sorumluluğumuz var. İnanıyorum ki halkımız tercihini demokrasiden yana yapacak, hukuktan, adaletten yana yapacak. Bu konuda fazla tartışmanın anlamı yok. İrade halkındır. Halkımız özgür iradesi ile sandık başına gidecektir ve bunun demokrasiden yana olacağından eminim
Bazen çok kısa sürede bir değişim dönüşümün kapıları açılır ya da bu konuda gelişmeler olur. Dikkatle bu süreçleri izlemek zorundayız. Seyirci kalmayacağız. Müdahil olacağız. Siyasetçiler ya bunu kabul edecek ya da Türkiye’yi yönetemeyecek hale gelecek.”