Akşener: 'Haziranda mecburen erken seçim olacak'
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, mevcut sistemin Türkiye'yi taşımadığını ve mecburen haziranda erken seçim olacağını söyledi.
Karar TV'ye açıklamalarda bulunan Akşener, "Türkiye, partili Cumhurbaşkanlığı sistemini taşıyamıyor. Partili Cumhurbaşkanlığı da Türkiye'yi taşıyamıyor. Mecburen erken seçim olacak" ifadelerini kullandı.
Akşener'in konuya ilişkin açıklaması şöyle:
İttifaklar var bu ülkede. Cumhur İttifakı’nda Büyük Birlik’i de sayarsanız 4 paydaş var. AKP, MHP, Büyük Birlik ve Doğu Perinçek. Büyük Birlik Partisi zaman zaman eleştiriler yönelttiğinden duygusal olarak oraya koymayabiliriz. Biz Millet İttifakı olarak vatandaşların taleplerine yönelik bir yan yana geliş yaptık. Herkesin çözüm önerileri ve tespitler farklı.
Cumhur İttifakı’nda ise müthiş bir duygusal birliktelik var. Ne diyorlar biliyor musunuz? Pazara kadar değil, mezara kadar. Sayın Bahçeli çok değerli bir ismi aday gösterdi. Kim, Sayın Recep Tayyip Erdoğan. Bu duygusal bağ seçmende müthiş bir travma yarattı. Bir ülkede bir siyasi partinin genel başkanı, başka bir siyasi partinin genel başkanına zürriyetsiz dedi. Siyasette kaşınıza gözünüze yönelik bir eleştiri yok. Tamamen siyasal tutumlardan olayı eleştiriler vardı.
Tüm bu laflar unutuldu ve bir bütün haline geldiler. Sorun burada. Burada özellikle MHP’ye oy verenler açısından çok travmatik bir durum olduğuna inanıyorum. Sonra seçmen bakar der ki bunlar böyle yaptıysa Türkiye’de her şey olabilir. Elbet itirazlar da vardır. AK Parti yöneticileri ve seçmen kitlesi arasında büyük bir makas açıklığı olduğunu görüyorum. Herkes vatan haini, herkes FETÖ'cü...
Bu çok çirkin bir dil. 80’lerin ülkücülerinin böyle bir dili kullandığını hiç bilmiyorum. O dönemin kendini ülkücü olarak tanımlayanların, bir kişisinin ağzından ben defolun Irak’ın kuzeyine diyen birini görmedim. Etnik ve mezhep aidiyeti üzerinden pis bir dil oluşturan yönetici kitle var ve seçmenler bundan çok rahatsız.
Bir gün bir aydınlanma yaşadım kişisel olarak. Sayın Erdoğan, sayın Kılıçdaroğlu'na çok çirkin bir hakaret etmişti. Basın mensupları Kılıçdaroğlu'na cevap verdi. Sayın Bahçeli de cevap verdi. Sonra bana da sordular. İçimden geçen bana neydi. 20 Ocak'tan beri sokaktayım. İnsanlar çok çaresiz. Çaresiz bir ailenin durumuyla karşılaştım. Düşündüm, biz bu ailelerin durumunu konuşmuyoruz. Ondan sonra karar verdim, gezeceğiz ve seçmenin durumunu anlatacağız. İlçeleri geziyoruz. Çiftçiye, köylüye, esnafa, kadına, gençlere yansıyoruz. Artık bunlar kamuoyuna duyurulsun diye anlatılmaya başlandı.
Diyorum ki merhaba ben geldim, propaganda yapmaya değil, derdinizi dinlemeye geldim. Ben bunlar gurupta anlatacağım, kanun teklifi ya da soru önergesi vereceğiz diyorum. Kürsüye çıkanların partili olmamasına özen gösteriyoruz. Türkiye'de STK'ların müthiş bir bilgi birikimi var. Talep ediyoruz biz, partili olmayacak ve sadece o derdi anlatacak. İlk gittiğimiz zaman biraz çekinerek anlatmaya başlıyorlardı. Bir de izinsiz kimsenin görüntüsünü yayınlamıyoruz. Bizim yapmaya çalıştığımız şey makulun siyaseti. Biz eski siyasetçilerde taban dediğimiz olay siyasetçiyi zapturap altına alırdı. Şimdi o iletişim kotu. Bunun olması gerekiyor ve bu oluşmaya başladı.
Kapılar açılıyor, birbirlerine yardımlar başlamış. Seçmen velinimeti olduğu zaman seçmen sizi tanzim eder. Bu anlayışın bugünün şartlarında oluşmaya başladığını görüyorum. Sadece ekonomi değil mesele. Artık bıkmış ve yorulmuşlar. Onun için bize yönelme var. AKP seçmeni korkusunu kaybetti. Kokuyorlardı bir zamanlar. Oğlum, kızım işten atılır yardım alamam diye korkuyorlardı ondan da korkmuyorlar artık. Göreceksiniz AKP bir sonraki seçimde eski oyunu alamayacak.
Vatandaş seçim istiyor ama kavga istemiyor. Bundan sonra kavga eden kaybedecek. Ama bu sürekli iltifat etmek anlamına gelmiyor. Kendi sorunlarının konuşulmasını istiyor. AKP'ye göz kırptığımız gibi suçlamalarla karşılaşıyoruz, hiç de öyle değil. Partili Cumhurbaşkanlığı sistemini Türkiye’yi taşıyamıyor.
Mecburen bu seçim olamaz, 2023'e kalamaz. Kalkınmacılığa yönelik bir ekonomi politikası olmadığı için, salt büyümeye yönelik olduğu için fakirliğin yönetildiği bir Türkiye ile karşı karşıyayız. Daron Acemoğlu’nun dediği gibi, kurumların kapsayıcılıktan çıkması negatif döngüyü oluşturdu Türkiye’de, halbuki pozitif döngüye ihtiyaç var. Vatandaş bu cümlelerle söyleyemiyor ama aynı şeyleri anlatıyorlar. Anadolu’nun irfanı bu.
Bunu her yerde anlatıyorum. Kütahya hayvancılığın bulunduğu bir yer. Siftah yapmayan çok. 'Siftah yaptın mı' diye sordum, 'Bir kulaklık sattım' dedi. 'Haftada ne kadar et alıyorsun' diye sordum, kızdı bana. 'Ne eti abla sen dalga mı geçiyorsun' dedi. Durum çok vahim. Yine Kütahya’da bir adam bekçilik işi bulmuş özel sektörde. Özel sektör de AKP teşkilatlarına bağlıymış demek ki. İlçe teşkilatından onay geldiği için genç adam işinden atıldı. Kibir hat safhada, nasılsın kardeşim demek sıfır.
Bolu’nun AKP’ye yüzde 75 oy veriş bir ilçesinde Ak Partili bir kardeşim milletvekilini kıyama etti. Bir kere bile gelemiyor. TBMM’nin, kıymeti yok. Milletvekilinin itibarı yok. Seçim kazanmaları mümkün değil. Gördüğüm kadarıyla 2021 Haziran gibi seçim olabilir. Erdoğan kışı sevmez. Haziran'da seçim bekliyorum, olması da gerekir. Çok feci bir fakirlik var.