Analiz / PKK, Türkiye'nin Afrin müdahalesine zemin mi hazırlıyor?
Yaklaşık 20 günden bu yana Türkiye, desteklediği Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) güçleri ile birlikte Batı Kurdistan’ın yumuşak karnı olduğunu düşündüğü Afrin’e yönelik bir operasyon hazırlığı içindeyken, PKK'nin son iki günde gerçekleştirdiği yerel politikacıları hedef alan suikastlerle bir anda kamuoyundaki yerleşik algıyı değiştirmeyi başardı.
Türkiye-Suriye sınır hattında bulunan birliklere tanklar, obüsler ve zırhlı araçlar sevk ediliyor, Suriye sınırları içerisinde kontrolleri altında bulunan bölgelere asker ve araç-gereç yığınağı yapılıyor, bölgesel ve uluslararası güçler ile yoğun bir diplomatik ve askeri trafik gerçekleştiriliyor.
Afrin çepeçevre kuşatılmış olması savunulmasını zorlaştırıyor
Türkiye için Batı Kurdistan kantonları içerisinde Afrin’in seçilmesinin anlaşılır gerekçeleri var. Her şeyden önce Afrin Fırat’ın batısında kaldığından liderliğini ABD’nin yaptığı Uluslararası Koalisyon’un hareketlilik alanı içinde değil, Rusya’nın kontrolü altında bulunuyor.
Suriye savaş uçağının düşürülmesinin ardından Rusya ile ABD arasında yükselen gerilim, en önemli unsurunu Halk Savunma Güçleri’nin (YPG) oluşturduğu Demokratik Suriye Güçleri’nin (DSG) ABD ile sıkı ilişkileri Rusya’nın Kürtlere karşı Türkiye’nin yanında yer almasının makul gerekçeleri arasında.
Kaldı ki, Suriye İran’la birlikte Rusya’nın Ortadoğu’daki en sadık müttefiklerinden biri ve Akdeniz’deki varlığının ve egemenlik kurabilmesinin halihazırda tek zemini konumunda bulunuyor. Rusya bu nedenledir ki kendisi için son derece önemli Esad rejiminin yıkılmaması için her şeyi göze alabilecek bir askeri ve politik strateji uygulamakta.
Ankara, IŞİD’e karşı mücadelede bütün dünyanın sempati duyduğu Kürtlere karşı girişeceği bir operasyondan zararlı çıkacağının bilincinde. Bu nedenle göz göre göre kendisini ateşe atmak istemeyecektir.
Ancak Afrin’in PKK kontrolündeki PYD’nin denetiminden çıkmasıın Türkiye için son derece önemli sonuçları olacağının farkında. Afrin halihazırda diğer kantonlardan fiziki olarak ayrıldığı için kapana kısılmış durumda. Kuzey ve batısı Türkiye, doğusu TSK ve ÖSO güçleri, güneydoğusu Suriye ordusu ve güneyi muhalif güçler tarafından çepeçevre kuşatılmış durumda.
Mevcut fiziki koşullar ve tecrit koşulları nedeniyle askeri açıdan daha zayıf olmaları Türkiye’nin Afrin’i kolay lokma olarak görmesini ve iştahını artırmasını anlamlı kılıyor.
Afrin’i kontrol altına alması veya yönetimini değiştirmesi için askeri olarak koşullar uygun. Geriye kalan bu müdahalenin dünyada karşılaşacağı tepkilerin önünü almak. Bunun bir ayağı Rusya’nın başını çektiği cephe, diğeri ise ABD’nin başını çektiği dünyanın geri kalan kısmı.
Rusya ve Suriye Afrin'e müdahaleye soğuk değiller
Rusya konusunda çok fazla sorun yaşamayacağı gün gibi aşikar. Rusya uluslararası ilişkilerinin temeline ağırlıklı olarak kendi çıkarlarını yerleştirir. Kazan-kazan mantığı Rusya’nın siyasal ve ekonomik literatüründe bulunmaz. Öncelikle ben kazanayım, benim çıkarlarım gerçekleşsin mantığı ön plandadır. Bu da, geçmiş sosyalist deneyim göz önüne alındığında anlaşılır bir durum.
Rusların bu tarihsel ve toplumsal dinamiği nedeniyle Kürtlere sahada kendisine biat ettikçe ve kendi siyasetine uygun hareket ettikçe kısıtlı bir yaşam alanı tanıyacağı öngörülebilir ve bugüne kadar da gerçekleşen bu idi. Örneğin Ruslar Kürtlere ne ciddi bir askeri destek sundu, ne de insani yardım.
Türkiye ekonomik ve siyasal olarak verdiği tavizler ve Rus egemenliğine biat etmekle Afrin’e yönelik olası bir müdahale konusunda Rusların ve onların kontrolünde bulunan Suriye rejiminin onayını ve desteğini almayı başardı.
Tabi ki bu destek, sonsuz bir kredibiliteye sahip değil, belirli koşullar ve belirli sınırlara sahip geçici bir durum.
Afrin’e yönelik operasyonun askeri engellerinden birini devre dışı bırakan Türkiye için daha zor kısım uluslararası toplumun tepki ve müdahalesinin önünü almak. Çünkü, Ankara haklı bir gerekçe olmadan IŞİD ile savaşın en önemli kara güçlerinden biri olan Kürt güçlerine karşı saldırmanın uluslararası toplum tarafından hiçbir şekilde onaylanmayacağının, aksine engelleneceğinin farkındalar.
İşte bu noktada devreye tuhaf bir şekilde yine PKK’nin çıktığını gözlemlemekteyiz. Aslında Türkiye’nin asıl hedefi Afrin’e bir askeri operasyondan ziyade, buna ihtiyaç duymadan, baskı oluşturarak Afrin’deki siyasal yönetimin el değiştirmesini sağlamak. Halihazırdaki tüm askeri, siyasal ve diplomatik hareketliliğin öncelikli hedefi bu.
PKK'nin durduk yere AK Partili yerel siyasetçileri öldürmeye yönelmesi anlaşılır değil
Ancak tansiyonun bu denli yükseldiği bir ortamda, Afrin’den Türkiye’ye yönelik taciz atışlarının artması ve ardından son iki günde hiçbir suçu günahı olmayan masum iki yerel AK Partili politikacının 24 saat arayla öldürülmesi zihinleri bulanıklaştırmaya yetti de arttı.
Diyarbakır AK Parti Lice ilçe başkan yardımcısı Orhan Mercan iki gün önce gece evinin önünde uğradığı silahlı saldırıyla öldürüldü. Ardından dün gece bu kez AK Parti Van ili Özalp İlçe Başkan Yardımcısı Aydın Ahi, evinin önünde uğradığı silahlı saldırı sonucu kaldırıldığı hastanede kurtarılamayarak hayatını kaybetti.
Bu iki cinayetin yanısıra AK Parti Hakkari 26. dönem milletvekili adayı Mehmet Fırat'a da dün gece suikast girişiminde bulunulduğu ileri sürüldü.
Bilhassa durduk yerde, şapkadan tavşan çıkartırcasına AK Partili iki yerel politikacının öldürülmesi "PKK, Türkiye’nin Afrin’e saldırması için tahrik etmeye mi çalışıyor veya Afrin müdahalesine haklı gerekçeler sunmaya mı çalışıyor" sorularını akıllara getirmekte.
Uzun süredir Türkiye’de sivil-savunmasız insanlara yönelik saldırı girişimleri gerçekleştirmeyen PKK’nin Afrin’e yönelik saldırı hazırlıkları ayyuka çıkmışken, Türkiye’yi tahrik ederek veya Türkiye’ye haklı gerekçeler sunarak Afrin’e saldırmasını kolaylaştıracak, gerekçeler sunacak bu cinayetlere yönelmesi daha farklı bir şekilde anlamlaştırılamaz.
PKK'nin önümüzdeki süreçte, sadece ulusal ve uluslararası kamuoyundaki olumsuz PKK algısını ve antipatisini artırmaktan başka en ufak kazanımı olmayan, tahrik amaçlı savunmasız siyasetçileri öldürme benzeri eylemlerini devam ettirmesi halinde, "PKK Türkiye'yi tahrik ederek Afrin'e girmesini amaçlıyor" varsayımını haklı çıkaracaktır.
Hendek savaşlarıyla binlerce Kürt gencini ölüme terkeden, onlarca Kürt yerleşim biriminin yerle bir olmasını sağlayan, onbinlerce Kürt insanının evinden uzaklaştırarak perişen bir yaşama mahkum eden PKK, Kuzey Kurdistan yerleşim birimlerinde gerçekleştiremediği kitlesel katliamın Batı Kurdistan’da gerçekleşmesi için mi çabalıyor sorusunu sormak çok mu safdillik olur…
PKK, Kürt halkına hiçbir kazanım sunmayan plansız-programsız-alelacele düşünülmüş ve insani değerler barındırmayan eylem ve söylemlerini terketmesi gerekiyor. Aksi taktirde bu hesapsız-kitapsız eylemler yine Kürtlere ölüm, kan ve gözyaşıdan farklı bir şey kazandırmayacak.
Tabi ortada, çok uluslu, çok beyinli denklemlerin ürettiği çok daha farklı hesaplar yoksa…