Barış Vakfı Başkanı: Devlet herkesten vazgeçti ama Öcalan’dan vazgeçmedi
Barış Vakfı Genel Başkanı Hakan Tahmaz, Abdullah Öcalan’ın avukatları aracılığıyla verdiği mesajla Türkiye’ye bir şans daha verdiğini söyledi. Tahmaz, “Yaşanan bunca şeye rağmen Öcalan’ın masayı işaret etmesi çok değerli” dedi ve çözüm sürecinden sonra devletin herkesten vazgeçtiğini ama Öcalan’dan vazgeçmediğine dikkat çekti.
Barış Vakfı Genel Başkanı Hakan Tahmaz, Abdullah Öcalan’ın avukatları aracılığıyla verdiği mesajla Türkiye’ye bir şans daha verdiğini söyledi. Tahmaz, “Yaşanan bunca şeye rağmen Öcalan’ın masayı işaret etmesi çok değerli” dedi ve çözüm sürecinden sonra devletin herkesten vazgeçtiğini ama Öcalan’dan vazgeçmediğine dikkat çekti.
Barış Vakfı Genel Başkanı Hakan Tahmaz, avukatlarının 8 yıl sonra Öcalan’la yaptığı görüşmeyi ve bu görüşmenin ardından İmralı’dan gelen mesajı Mezopotamya Ajansı'na yorumladı.
Öcalan’ın avukatlarına dönük görüş yasağının 2011 yılında yapılan KCK operasyonları kapsamında alındığını hatırlatan Hakan Tahmaz, bunun da Oslo görüşmeleri sürecine denk geldiğini kaydetti.
O dönemde Erdoğan’ın hedef göstermesiyle Asrın Hukuk Bürosu’na operasyon yapıldığını belirten Tahmaz, “O dönem Erdoğan, katıldığı bir TV programında yöneltilen soru üzerine ‘Hüküm giydi. Hüküm giyenin avukat görüşü yoktur’ gibi bir söz söylemişti. Biz Türkiye’de şiddetin ne zaman artacağını, İmralı’da aile ve avukat görüşmelerine engel geldiğinde anlıyoruz. 2011’de de öyle oldu. Bu da Asrın Hukuk Bürosu’nun tarif ettiği ‘İmralı hukuku uygulanıyor’ sözünü doğruluyor. Yani Türkiye, İmralı’da bütün ulusal ve uluslararası sözleşmeleri bypas edip, özel bir hukuk uyguluyor. Bu keyfiyet çözüm sürecinde de devam etti. Çözüm süreci boyunca tecrit, özel hukuk, keyfiyet devam etti. Yani toplumda görüş yasağı yoksa, tecrit yok sanılıyor. Halbuki Asrın Hukuk Bürosu’nun tezine göre bu tecrit var. Ama 8 yıl sonra yapılan görüşmeyi değerli buluyorum. Ben bu görüşmeyle artık Öcalan’a bir rol biçildiğini düşünüyorum” dedi.
Devlet sıkışıp adım atamadığını gördü
Tahmaz’a göre, devlet hem içte hem de dışta sıkıştığı için tekrardan İmralı’nın kapısını çalmak zorunda kaldı. Devletin sıkıştığını, çözüm sürecinden beri bir adım bile ileriye gidemediği, hatta gerilediğini düşünerek yeniden Öcalan’a gitmesinin önemli olduğunu söyleyen Tahmaz, bunu şöyle açıkladı:
“Bu kötü bir şey değil. Öncelikle bunun bilinmesi lazım. Zaten Kürt siyasal hareketi de Kürt sorununun çözümünün ana unsurlarından biri olarak Öcalan’ı adres olarak tarif ediyor. Oslo sürecinde devlet, Öcalan’ı devreden çıkarmak istedi. Ama hareket buna büyük tepki verdi. Hatta o zaman Demokratik Toplum Partisi (DTP) Genel Başkanı Ahmet Türk, ‘Kürt sorununun muhatabı İmralı’dadır’ dedi. O dönemki Başbakan da ‘Madem İmralı’da ise, o zaman senin ne işin var orada’ diye cevap vermişti.
Ama 2013’teki çözüm süreci diğer süreçlerden çok farklıydı. O süreç Türkiye için, Ortadoğu için büyük bir fırsattı. Öcalan’ın Ortadoğu için bir bakışı var. Sorunun masada çözümünün dışında başka bir çözümün olmadığı konusunda zerrece bir kuşkusu yok. Kısaca çözüm sürecinden sonra devlet herkesten vazgeçti ama Öcalan’dan vazgeçmedi. Bunu pozitif anlamda söylüyorum.”
Barış Vakfı Başkanı Tahmaz, YSK’nin iptal kararı üzerine 23 Haziran’da yenilenecek İstanbul seçimleri öncesinde Öcalan’la yapılan görüşmeye dair bazı kesimlerin ‘Neden şimdi oldu?’ gibi söylemlerde bulunması üzerinde de durdu. Tahmaz, bu yorumların olabileceğini ama bu yapılırken var olan bir hakkın içinin boşaltılmaması gerektiğini vurguladı.
Muhalefet kaygıları değil umutları büyütmeli
Tahmaz, bu konuda şu hususlara dikkat çekti: “Kimi muhaliflerin kafalarındaki soru işaretlerin anlamsız, yersiz ve Kürt siyasal hareketini tanımayan, sosyolojisini bilmeyen bir kaygıyla yaklaştıkları kanaatindeyim. Bu nedenle Türkiye’de Öcalan’ın kıymetinin bilmeme halinin bir sorun olduğunu düşünüyorum. Ama devletin bunu iyi kavradığı kanaatindeyim. Oslo görüşmelerinde emekli Kamu Güvenlik Müsteşarı bir görüşmesinde Öcalan’a yönelik ‘Başkan siz şahitsiniz değil mi? Biz sizin bu konudaki samimiyetinize güveniyoruz’ diyor. Altını çizerek söyleyeyim. Öcalan’a ‘Başkan’ diyor. Şimdiki devlet aklı da eski devlet aklı gibi çalıştığı için Öcalan’ı, HDP’yi hala farklı lanse ediyorlar. Ama bunun öyle olmadığını kendileri de çok iyi biliyorlar. Onun için her sıkıştıklarında Öcalan’a gidiyorlar. Ama Öcalan da kendine göre bir rota belirlemiş. Bu rota ‘ben söyledim olacak’ rotası değil. Oldukça esnek olduğu görülüyor. Fakat devletin ya da uluslararası güçlerin makro düzeyde bir Kürt politikası yok. KDP, PYD, PKK politikası var. Kürt politikası belirlememe sorunu idrakla ilgili bir sorundur. Ama artık yolun sonu göründü. Keşke muhalifler de İmralı’da ne görüşülüyor sorusunu sordukları kadar, ‘Biz ne yapmalıyız?’ sorusunu sorsalardı. Yani kaygıları değil, umudu büyütselerdi.”
Bu sorunu hala masada çözebiliriz
,Öcalan’ın mesajda da vurgulandığı gibi hala 2013’te, çözüm sürecindeki noktada durduğuna dikkat çeken Tahmaz, Öcalan’ın sorunun ancak masada çözülebileceğine işaret ettiğini kaydetti. Yaşanan bunca şeye rağmen Öcalan’ın masayı işaret etmesinin çok değerli olduğunu söyleyen Tahmaz, “Meclis’e bakıyoruz. Hiç kimse masaya davet etmiyor. Herkes gerilim üzerinden siyaset yapıyor. 2013’teki çözüm sürecinde iktidar, muhalefet ve biz sivil toplum kuruluşları olarak edilgen durduk. Öcalan son çağrısıyla Türkiye toplumuna bir şans daha verdi. Bu metinle Öcalan hem devlete, hem AKP’ye hem de muhalefete çağrı yapıyor; ‘Bu sorunu hala masada çözebiliriz’ diyor” ifadelerini kullandı.
Suriye meselesi bir eşik
Öcalan’ın Suriye’ye yönelik de önemli mesajlar verdiğinin altını çizen Tahmaz, “Öcalan’ın gönderdiği metindeki Suriye vurgusu, Dolmabahçe’deki mutabakatın oraya tercümesi niteliğindedir. Yani orada kelimelere fazla takılmayın diyor. Büyük düşünmenin ya da düşünür olmanın, büyük siyaset yapabilmenin göstergelerinden birisi kelimelere bakmadan içeriğe bakmaktır. Kimin söylediğine değil, ne söylediğine bakmak önemlidir. Aslında bu Suriye meselesi bir eşik. Bu iktidarın durumunun ne olacağını da belirleyecek. Muhalefetin nereye doğru genişleyip genişlemediğini de belirleyecek. Kürt siyasal hareketini nasıl bir yola gireceğini de belirleyecek” diye konuştu.